Elbette.
Çalgı çalmayı öğrenmek, yeni bir dil öğrenmek, kitap okumak, matematikle haşır neşir olmak, hatta iki eli birden kullanmayı öğrenmek bile zekayı geliştirir.
Önce kendilerine sonra da herkese zarar veren insan topluluğudur.
Şu sol frame denen bölüme her bakışta "benim burada ne işim var" diyorum.
Sonra, meydanı onlara bırakmayalım diye devam ediyorum.
Ama katlanılır gibi değil. Hatta kendi pisliğinde boğul diyip gidilecek kadar iğrenç.
Ne hayvan bıraktınız, ne cin, ne eşya ne hayal ne evli kadın orospu mudur ne sözlüğe yazan veriyo mudur ne şöyle sokarken şöyle yaptım demediğiniz kaldı, ne sonrasında yaptıklarınız...
Sürekli ama sürekli cinsel içerikli -ama neandertal düzeyinde- şeyler yazıyorsunuz. Ya bak trollükleri ve ırkçılıkları falan geçtim. Nedir oğlum bu elinizle ve üreme organınızla derdiniz? Neden beyninizle yer değiştirmesine bu kadar çok izin verdiniz?
Nasıl bir açlıktır, nasıl bir doyumsuzluktur, nasıl travmalardır sizinkiler?
Sabah sabah sinşr geldi ya.
Cinin kızlık zarının konuşulduğu bir ortam. Of! of!
Edit: solda gördükçe ekleyeceğim bunları.
Mesela çocuğa 10 kişi tecavüz etmiş, buna kurbana 10 kişi girmek diyen var ya. Bu ne aşağılıklıktır? Yavşak, böyle konularda bari adam gibi konuşasın diye illa senin üstünden geçmeleri mi gerekiyor?
Başımıza gelmeden empati kurmayı, hatta başımıza gelmeme ihtimali yüzde yüz olmasına rağmen yine de empati kurabilmeyi ne zaman öğreneceğiz?
Ya ne biçim bir diliniz var ne biçim bir kalbiniz var da aradaki bağlantı bu kadar iğrenç "şaka"lar yaptırıyor böylesi bir katliamı izledikten sonra bile.
Ahlaklı olmak için dine ihtiyaç duyan toplum isterse durmaksızın ibadet etsin (ki zaten ibadet dinin ya da inancın küçücük bir parçası) o toplum adam olmaz.
Bırakın iki yüzlülüğü. Kan kandır. Siyasete lazım olunca medeni hareket, insanlık için yapmanız gerekince benim ne işim var pis kürtlerle öyle mi?
Göz göre göre ne kanlar akıtıldı bu ülkede hey yavrum hey.
Hepiniz ve size benzeyen sizden önceki ve sonraki nesiller de aynı vicdansızlığı yaptı. Aynı aymazlık.
Önce siyasi tarihi okuyun, idrak edin, büyük resmi görün, sonra ağzınız b.klansın.
Gerçi kime diyorum ki, sol frame'e bakınca görünen başlıklar ki çoğu bilinçli kirletme ama yine de yürek burkan, acıyarak, tiksindirerek baktıran cinsten başlıkları üretebilen seviyenin bu konularda doğru kelam etmesi beklenemez.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Ölümüm birden olacak seziyorum.
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Aysel git başımdan istemiyorum.
Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
Dağıtır gecelerim sarışınlığını
Uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Benim icin kirletme aydınlığını,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Islığımı denesen hemen düşürürsün,
gözlerim hızlandırır tenhalığını
Yanlış şehirlere götürür trenlerim.
Ya ölmek ustalığını kazanırsın,
ya korku biriktirmek yetisini.
Acılarım iyice bol gelir sana,
sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.
...
Höst. ilk paragraftan sonrasını okumadım. Mizah ve zeka seviyesinden şüphe ettiren, hatta doğrudan yargılatan ve bu sebeple başlık altına pek bi şey yazmamayı gerektiren fikir. Dikkat çekmek için ya da trollemek için neden bu kadar çaba?
Artık kalmayacak. En basit rimel olmuş 40 lira. Çoklu far paleti 100 lira. Ki bunlar "dandik" markalar.
Reyon görevlileri bile "fiyat etiketlerini değiştirirken biz de şok olduk." Diyor. Haftada bir artıyor zaten.
Bundan sonra bol makyaj yapan birini gördünüz mü, bilin ki başka ülkedendir.
(bkz: acı acı gülmek)
Şimdi şöyle bir şey oluyor bir yaştan sonra: düzen ve sükunet arıyorsunuz. Mesela kendiniz çocukluğunuzdan beri çok dağınık takılmayı seviyorsunuz ya, hah işte anne evi o yüzden çok tatlı geliyor.
Saçma mı geldi kulağa?
insanın temel ihtiyaçlarından barınma, doyma, güvende hissetme ve sevilme vb.nin tamamı anne evinde tıka basa doldurulur.
Çünkü orada her zaman sıcak yemek vardır, sizin için sevgiyle açılmış kucak vardır, arkanızı hep toplayan, üstünüzü hep örten biri vardır, ne yaparsanız yapın sığınabileceğiniz tek ve daimi yer orasıdır, her şeyi ama her şeyi halleden bir süper kahraman vardır orada.
Eskiden nefretle söylendiğiniz o düzen takıntısına bile kızmamaya, hatta bu durumdan hoşlanmaya başlarsınız.
Ha tabi evi genelde dağınık, pek temizlik yapılmayan, kafasına göre bir şeyler pişiren bazen de pişirmeyen ve gelip gittiğinizi pek umursamayan bir anneniz varsa bunu kayınvalidenizden öğrenirsiniz. Fark etmez, orası da anne evi. Hem belki daha sevgi doludur?
Velhasılıkelam, temiz, sıcak, tertipli ve sevgi dolu bir yuva kadar tatmin eden bir ortam yok şu homo sapiens için. Hatta tüm canlılar için, deel mi guzzuum?
Haa bonuz: Bir de bakmışsınız ki o huzuru fark ettikten sonra yavaş yavaş ona dönüşmeye başlamışsınız...
Belki yalnızsın... ama öyle kimsem yok yalnızlığı değil;
Var, ama yok gibi yalnızlığı.
Belki hayalini kurduğun yere hiç varamayacak olduğunu düşünüyorsundur, yeni anlamışsındır belki...
Belki en büyük sevincim dediğin şeyler aslında birer balonmuş ve zamanla söndüğünü, sönmek zorunda olduğunu yeni öğrenmişsindir ama bir şey yapamadan, yani bu kez farkında olduğun için daha da sızlayarak yaşamak zorundasındır...
Belki hiç olmadığın kadar mutluyken birden her şeyi kaybetmişsindir ve toparlanmaya çalıştıkça daha da batıyorsundur...
Belki borç harç içinde ve yarın yine aynı lanet sorunlarla uğraşacağını düşünüp duran kafadasındır...
Belki bir illetin avcunda kıvranıyorsundur; sen ya da bir sevdiğin...
Belki daha fazla acı çekemem dedikten hemen sonra dahasını görmüşsündür...
Belki mucizelere inanmadığın halde sürekli peşlerinde koştuğun için hayatın koca bir paradokstan ibarettir ve sen bundan nefret ediyorsundur; yani kendinden...
Belki sürekli kötü haber alıyosundur; bir gülüşe on gözyaşı döküyorsundur...
Belki,
"Bütün ıslanmışsın, tüylerin ürperiyor"*...
Eczacıların "Akupunktur bölgesinde yani iştahı etkileyebilen bölgede olduğu için oralara delim yapmıyoruz, önermiyoruz da." Dediği tür piercing. Hevesimi kırdılar.
Gökyüzünde, yeryüzünde,
Gün doğdu mu, her gün ilk gün.
Her gün aydınlıktır.
Yoksa ümit, her yer loş karanlıktır.
Yar gurbette can yürekte
Bir kafeste ne amansız
Sonsuz ayrılıktır geçmez zaman
Her gece hep aynıdır.
Fırtınada, ak ayazda
Sürgün her yerde hep yalnızdır.
Gül açsa da, kuş uçsa da
Görmez dargındır.
Her durakta, her uykuda
Sürgün her nefeste yalnızdır.
Her şafakta, her yudumda
Hasret sancıdır.
Yol alsa da, ses duysa da, dağ aşsa da
Her adım son, her an son adımdır.
Tek başına
Yalnızlık, bir yankıdır.
Tanım: inat, kin, cehalet ve ihanet kokan davranış.
Son seçimin ertesi günü, ilk kez girdiğim bir dükkan sahibinin, lafın kısa sürede siyasete gelmesi itibariyle haykırışı:
Yahu adam benden "ekmeği" yazdırarak alıyor, ekmek parası yok, akşam takılmış birinin konvoyuna, hüaaağğ diye kutlama yapıyor.
Kovulan işçilerin, yakınını ihmalden kaybedenlerin, hakkını alamayanların ya da görevden atılanların söyledikleri ortak söz:
Oyumuzu da akp'ye vermiştik ama?
