sözlükte sözlerinin hala yazılı olmadığını anlayamadığım kaiser chiefs şarkısı. rock'n coke 2009 'da bu şarkıyı mükemmel bir şekilde yorumlamışlardır.
watching the people get lairy
is not very pretty i tell thee
walking through town is quite scary
and not very sensible either
a friend of a friend he got beaten
he looked the wrong way at a policeman
would never have happened to smeaton
an old leodensian
la-ah-ah, lalala la la la
ah-ah-ah, lalala la la la
i predict a riot, i predict a riot
i predict a riot, i predict a riot
i tried to get to my taxi
a man in a tracksuit attacked me
he said that he saw it before me
wants to get things a bit gory
girls scrabble around with no clothes on
to borrow a pound for a condom
if it wasn't for chip fat, they'd be frozen
they're not very sensible
la-ah-ah, lalala la la la
ah-ah-ah, lalala la la la
i predict a riot, i predict a riot
i predict a riot, i predict a riot
and if there's anybody left in here
that doesn't want to be out there
watching the people get lairy
is not very pretty i tell thee
walking through town is quite scary
and not very sensible
la-ah-ah, lalala la la la
ah-ah-ah, lalala la la la
i predict a riot, i predict a riot
i predict a riot, i predict a riot
and if there's anybody left in here
that doesn't want to be out there
i predict a riot, i predict a riot
i predict a riot, i predict a riot
ayrıca (bkz: leodensian)
aynı zamanda three and out adlı ikibinsekiz yapımı filmde de rol almış ve punk giyimi ve bütün güzelliğiyle gözlerimizi ve gönüllerimiz şenlendirmiştir.
21. yüzyıl Türk edebiyatının dönüm noktası diye yazacak okullarda okutulmayan edebiyat kitaplarından ilerleyen zamanlarda. Kitaplarındaki erkek ve yalnız karakterleriyle, toplumun kötü diye yüzeysel bir nitelendirme yapacağı hayatları kendi seçimleri olarak yaşamasıyla, zaman mekan ve müzik uyumunun doruğuyla, kitapların içinden bir kaç tane daha yazılası kitap çıkartabilecek kapasitede olmasıyla başdöndüren bir yazardır. gerçekleri kafanıza sokmak için kelimeleri birer atom, kitapları da birer atom bombası gibi kullanmıştır. onun hakkında konuşmak can sıkıcı oku ve anladığın sende kalsın.çünkü insan bencil olmalıdır.
2008 yapımı bir ingiliz komedisi olan three and out bizi londra da karşılıyor. daha doğrusu underground da. giriş bölümü kendini tube driver ve writer olarak tanımlamaktan çekinmeyen bir adamın, aynı ay içerisinde raylarda iki kişiyi öldürmesi sonucu arkadaşlarının ona gizli kuralı bahsetmesiyle devam eder. tabi ölen iki kişi yalnızca yanlış zamanda raylarda bulunmalarının sonucunda hayatlarını yitirmiş niyazi* lerdir. kahramanımız bu olaylardan çokça etkilenir ve rapor alır. bu sırada aklında hep altın kural vardır. arkadaşlarının dediğine göre altın kural aynı ay içinde üç kişi öldüren bir metro sürücüsünün, işverenleri tarafından emekli edildiği, ve on yıllık maaşının da kendisine tazminat olarak verildiğidir. bunun üzerine kahramanımızın aklı karışır ve başta internet olmak üzere heryerde intiharına yardım edebileceği birini aramaktadır. sonunda bulurda.
film güzel soundtrack i, ingiliz aksanının ritmi ve oyunculuklarla parıldamakta. aslen komedi öğeleri taşısa da çokca kendini sorgulama, ikilemler ve hayat keşmekeşinin içinde kendini kaybetmiş insanın içene yolculuk ögeleriyle derinleştirilmiş. özellikle filmin sonlarına doğru senatyoyla birlikte bir orkestra gibi çoşan bir oyunculuk deryasının içinde kaybolmak mümkün. güzel bir iki saat vaadeden bir yapım. http://www.imdb.com/title/tt1130980/
kendisini yalnızca ortalama bir türk'ün tanıdığı kadar tanımaktaydım. yaşımın elverdiği ölçüde çocuk tacizcisi sıfatıyla ekranlarımızda boy gösteriyordu. klipleri ve çoğu şarkısıyla ölümünde sonra tanıştırıldım. kliplerinin herbiri yüksek bütçelerle ve iyi yönetmenlerle çekilmiş birer sanat harikaylarıydı. seksenleri gerçek anlamda hiç sevmesem de sevdiğim bir detay var. günümüz kliplerinde çokça karşılaştığımız bir erkek şarkıcı peşindeki onlarca kadın dansçı tribine hiç girmemişler, kadını metalaştırıp, erkeklerin içgüdülerine oynayarak izlenmemişler, yalnızca şarkılarının ve kliplerinin güzelliğiyle popülerliği yakalamışlar. demem o ki michael jackson ın onlarca hatunun arasında tek başına dans ettiği ve seks makinesi gibi davrandığı bir kliple karşılaşmadım. tebrikler onlara yazıklar bizlere.
edit:imla
an itibariyle cnbc-e de yarısını izlemeye muvaffak olduğum film. izlediğim kadarıyla filmde marquis de sade vari bir hikaye üzerinden komedi yapılmaya çalışılmışsa da hüzün ana temayı oluşturmuştur. danimarka sinemasının dogmacı yönetmeni thomas vintenerg güzel bir playlistle de süslediği filmi sindirimi kolay bir mizahi bir yapım olarak tanımlayabiliriz.
(bkz: rojda)
türk kadınlarından çok da farklı olmayan kadınlardır. çoğunlukla fazladan bir dil(türkçe) bilmektededirler.
edit: sözlükteki faşizanlığın giderek tırmandığını gösteren bir sonuç çıkmıştır oylama sonunda. arkadaşlar birazcık mantık, fazla bir şey değil. türk kadınıyla kürt kadınını eşit görmüyorsanız orda bir problem var demektir, aynı toprağın vatandaşları !
aslında hollywood ve onun komediye yaklaşımı hakkında çokca konuşmak gerekmektedir. burada sadece zaman geçirmek olarak film ritüeli olarak the proposal ı anlatmak istiyorum.
bildiğiniz gibi sandra bullock un yaşı kemale erdi. zannımca bu onun güzel kız rolündeki son filmlerinden bir tanesi. ancak buna rağmen tecrübesiyle rolünü bu açığı kapatmış. 64 lü olmasına karşın güzel fiziğiyle de göz doldurmak da.
film genel anlamda güzel alaska coğrafyasının bir fotoğrafçı gözüyle yansıtılması, aşırıya kaçmayan doğal komiklikleri ve etkileyici aşk hikayesiyle tam anlamıyla yaz aylarında seyirciyi salona çekecek sıkmayacak bir film olmuş.
alınması tarafımdan uygun görülmeyen telefondur. nedenini söyleyecek olursam üzerinde bir wifi bulunmamaktadır. internete bağlanmak için yalnızca operatörlerin sunduğu fiyat tarifesi üzerinden para bayılmak zaruridir. yani iphone gibi evimizde ya da iş yerinde bize sunulan ücretsiz kablosuz internete bağlanamamaktayız. ki bu da kalemize atacağımız en güzel gol olur.
bulgaristan göçmeni türk bir ailenin izmirli çocuğu olan mehmet sarsmaz türk edebiyatında dördüncü nesil şiir akımının kurucusu ve ısrarlı temsilcisi olarak anılır. başta teos dergisi, dördüncü yeni , yenibinyıl şiir, kişisel şiir postası mehmetsarsmaz ve son olarak tek sayılık şiir dergisi Hakiki don kişot olmak üzere daha bir çok derginin editörlüğü ve sahipliğini yapmıştır. özellikle tek sayılık bir dergi çıkan fikrine sahip olması ve bu fikri hayata geçirmesi takdire değerdir. bu ve bunun gibi bir çok absürd fikri hayata geçirerek şiire olan inancını ve yürekliliğini ortaya koymuştur. son şiir kitabı mehmet sarsmaz cumhuriyetiyle izmir kitap fuarında okuyucusuyla buluşan şair, büyük bir ilgiyle karşılaşmıştır. ancak hali hazırda yaşamak için felsefe öğretmenliği yapmaktadır.
henüz bitirmeme karşın hem konu seçimi hem de karakterlerin kendi ağızlarından konuşturmasıyla orhan pamuktan çokça etkilendiğini söyleyebilirim elif şafak'ın. hatta kara kitapta okuduğu arayış bölümden esinlenerek yazdığını rivayet ederek edebiyat dünyasını sarsacak bir iddia ortaya da atarım, tam olur.
(bkz: benim adım kırmızı)
(bkz: kara kitap)
türk dilinde yazılmış en nihilist eser/albüm diyebilirim. sanki nihilizm bataklığında boğulmak üzere olan teoman artık bataklık harici bir dünya olmadığı, olsa bile anlamı olmadığının farkına varır ve ardından beynindeki çamur içinde yüzen hikayeleri besteler. işte bu dur en güzel hikayesi teomanın, çamuruyla birlikte.
atalarımızdan kalan at-avrat-silah üçlemesinin günümüze tezahürüdür. malımız çalınabilir, fakirlikten yapmıştır; öldürülebiliriz, gururdan yapmıştır; ancak asla karımıza kızımıza bir şey yapamazlar, çıldırırız. atalarımızdan kalma dediysem abd nin ataları da herhalde aynı düşünce okuluna mensuplar ki, orda da tecavüzcülere, her gün tecavüz edilerek tecavüzün ne kadar kötü bir şey olduğu ve bir daha yapmamaları gerektiği acı bir şekilde hatırlatılmakta. türkiye de ise tecavüz söylentisiyle hapishaneye gelen birinin, yaşama şansı kelebeğin iki gün yaşama şansından daha azdır.
avrupa birliğine giriş maksadıyla önümüzdeki 10 yılda yapılması muhtemel bir yasa ile vicdani redin önünün açılması muhtemel gözükürken, tsk yeni bir düzenlemeye askerliği lisans mezunlarının da diğer okul mezunlarıyla beraber 12 ay yapmasını ön görerek bütün görüleri ters köşeye yatırmıştır. onun için lise de okumaya gerek yoktur efenim, hatta okumaya da gerek yoktur. sadece yaşamak ve yaşını doldurmak yeterlidir. kısacası yakında çürüyecek olan tezdir.
bu yobazların bunları toplumu kendi çıkarlarına yönlendirmek uğrana mı böyle zırvaları saçmaladıkları yoksa gerçekten böyle şeyler hissedip düşünüp düşünmediklerini merak etmekteyim. ikinci nedense gerçekten tımarhanelere kapatılarak bir zihin operasyonundan geçirilmek maksadıyla bir güzel ıslak sopayla dövülmelidir. şayet bunları birinci nedenden dolayı yapıyorlarsa helal olsundur oyunculuk muhteşem oscarlar ellerine layıktır.
hali hazırda güncel içeriğiyle faaliyet gösteren, uğur tarduş yönetimindeki altı kişiden vücut bulmuş blog. izmir ve çevresindeki gidilen mekanlar, içilen kahveler, yenilen yemekler hakkında yazılarla birlikte edebiyatı ve psikojenezi harmanlamış bir ekip çalışması ürünü olarak gözükmekte. yayın hayatında başarılar dileriz efenim. *
arabesk fantazi müziğini(!) icra edenlerin en yenisi. kendisi yeni bir ses yeni bir soluk ve yakında kral tv de dönecek olan klibiyle de kızların gönlündeki tahta aday bir yakışıklı.
(bkz: ağlamaya hazır mısın)*
rönesansla birlikte hızlanan dünyanın,20. yüzyıla doğru ışık hızını bulmasıyla birlikte,hızını alamayıp sadece bilim, kültür, sanat, cart curtta değil de yeme içme alışkanlıklarını da hızlandırması sonucu ortaya çıkan "fast" furyasının bir uzantısıdır.
sıcak suyun içine çorba tozu serpiştirilir ve çorba afiyetle yudumlanır.yudumlar boğazdan akarken,anlamsızdır,yapaydır,damakta kalan tat.ne kadar acı ki yapay dünyanın evlatları olmak.ne kadar acı ki 21. yy yaşamak.*
cinsel tercihlerinden ötürü kimseyi suçlayamamakla beraber,devletin sağlıklı ve huzurlu bir ortamda çocuklarının gelişmesi ödeviyle çelişen absürd absürdlüğüyle beraber çetrefilli bir durum.
bu tümce naif çağlarım zamanın da artık bir savaşta olmadığımız için inzivaya çekildiğimiz şeklinde yorumlamıştım.hala da bunun arkasındayım farklı şekilde olsa.
kinayeli ve pis bir cümle olarak görüyürüm hala ve acıyorum mustafa kemale "izinde" olanlardan ötürü ve buluyorum suçu kendi neslimde,yani biz de.
çağdaş sinema da-ya da benim sinemaya ilgi duymama başladığımdan beri-sinemanın gerçekten olmazsa olmazı "müziği" kullanmamış bir yönetmenin elinden ne kadar güzel(!) bir film çıkabileceğini düşünmenizin yeterli olacağı film.
oyunculuk yönünden incelemek gerekirse sibel kekilli kaç dakika oynamış ki altın portakal almış,memet ali alaboranın özellikle filmin başındaki sahnelerdeki prova yapıyormuşçasına kötü oyunununa ne demeli.gerçekten çok amatör bir oyunculuk vardı.
filmde hiçbir asker yok-trt ni televizyondan gösterdiği haricinde-.bunun adı senaristin pısırıklığı mıdır yoksa tırsaklığı mıdır bilemem.
cesur olun film yapıyorsanız cesur olun o gösterdiğiniz devrimciler kadar diyorum son olarak.
öm (bkz: er çelakıl) adlı bilge kişinin çeşitli bazen maematiksel maceralar bazen de olayları benzetmeler sonucu yazdığı abuk subuk,amaçsız ancak gerizekalı insanların okuyup etkilenebileceği türden adında da anlaşılacağı gibi satması için ne yol var sa denenmiş kitap.
şifre şifre diye o kadar kastırılmış ki;arı kelimesi geçen ayet kaç? bilmem ne...arının kaç tane kromozu var?bilmem ne bölü 2....hah evet o zaman allah burda arının kromozom sayısını söylemiştir *.
kitabın sorunu şudur ki şifreleri-eğer varsa- çözmek için her seferinde ayrı bir yol benimsemiş ve sistematik bir yol geliştirememiştir.yani bir olay olduktan sonra utana sıkıla bu kuran da yazıyordu,allah bunun haberini verdi diyebilirsin ama madem şifreyse öncesi hakkında bir şey söyleyemezsin
26 mayıs 2007 su şenlikte sahne almış ve bana şarkıların sözle değil ağızla ritim tutmak eşliğinde yapılmasının daha pop ama seyirciyle daha iyi diyalog kurmanızı sağlayacağını ispatlamış.letonyalı olması,konsere gelen yüzde doksanlık kesimin onları daha önce hiçe yakın dinlemiş olmalarının dez avantajını aaah ohhh gibi seslerle avantaja dönüştürmüş ve solistin de büyük katkılarıyla seyircinin sempatisini kazanmıştır."18 yıldır beraber çalıyoruz" cümlesi ise bu iş nasıl oluyor sorusunu aklımıza getirmiştir.
yüksek vergiler coğrafyası türkiye de vergilerimizin yol,su,elektrik olarak dönmesi ya da ihalelere karıştırdıkları fesatlar neticesinde kadir topbaş önderliğindeki ibb nin yaptığı yatırımların sonucu iktidar desteğiyle de alması olarak uzun bir biçimde anlamlandırdığım rastlantılar sonucu,bundan sonra turkcell super ligi kendine yer edinmiş takım.
maçlarını atatürk olimpiyat stadın da oynadılar 2006-7 boyunca.süper lig de nerede oynayacakları merak konusudur.*
4 küsur yıllık iktidar sürelerinde bütün kadrolaşabileceği ortamları değerlendiren akp nin,skoru maç içindeki oyuna bırakmayacağını düşündüğüm maçtır.
Dikkat ederseniz abdullah gül kayserilidir ve 2006-7 futbol döneminde lig de iki tane kayseri takımı vardır.ankaraspor içinde bu geçerlidir (bkz: melih gökçek).ve bu sene lige çıkmış istanbul büyükşehir belediye.superlig a da tablo daha da hazindir.
milletin halkın vergileriyle toplanmış devlet parasının spora yatırılması ve burdan bir şekilde rant sağlanması rahatsızlık vericidir ve güzel futbol ya da sadece futbol için büyük bir darbedir. (bkz: futbol siyaset ilişkisi) **
(bkz: one last goodbye) (bkz: anathema)
özellikle tatil yörelerinde ecnebilerle yaşanan kıvılcım misali ilişkilerden sonra,onları ömür boyu hatırlanılası alevler yapacaktır.