yeni yayına başlamış bir gezgin sitesi. yazar arayışı içindeler.
--- spoiler ---
çok seyehat eden yazarlar topluluğundan oluşan bu blog farklı şehirler, farklı kültürler, farklı insanlar ve farklı mekanların tanıtımı amaçlı bir rehber olarak tasarlanmıştır.nereye gidilir, nerede kalınır, ne yenir, ne görülür bu blog sayesinde takip edebilirsiniz.
--- spoiler ---
mevcut berbat yaşamımızın önemli bir parçası da eğitim sistemidir. sistem kendisi için kalifiye köleler aramaktadır. Bu kalifikasyonuda eğitim yolu ile vermektedir. Eğer eğitim aldıysanız kölesiniz demektir. Hele de bu eğitim için çok büyük bedeller ödediyseniz sistemden çıkma şansınız yok gibidir.
Ancak, unutmamak gereken bir şey daha var. Başka bir dünya mümkün. bunun için yapılması gereken tek şey kendimizi değiştirmek. içinde bulunduğumuz sistem de bizimle beraber değişecektir. * okulu bırakın. yaşamak için bir hırka ve bir lokma ekmek yeter.
iran'dan Türkiye'ye girerken aklımıza gelen ve dört mayıstan bu güne kadar devam eden turdur. Şimdiye kadar Van, Bitlis, Siirt, Batman ve Mardin olmak üzere toplam 5 şehir gezildi. 650 km yol yapıldı. Hikayenin başlangıcı aşağıdaki linktedir. Devamı gelecektir.
Banu Avar geçen Pazar günü Almanya'da yaptığı konuşmada çok önemli konulara değindi. Ülkemiz gündemindeki bu konuları konuşma dilinden yazıya geçirilmiş haliyle bir solukta okuyacak, hattâ bazı bölümleri eminiz, tekrar tekrar okuyacaksınız. Bizden saklanan gerçeklerin bu kadar yalın ve açık anlatılmasına, hele ilk kez Banu Avar'ı dinliyorsanız, bu samimiyete, açık sözlülüğe şaşıracaksınız...işte o konuşma ! işte Banu Avar uzaktaki yakınlarım dediği gurbetçi Türklerle!
Algı Operasyonu
Hepiniz hoş geldiniz!
Size, buraya bir çok gelen oluyor herhalde, bir çok toplantıya gidiyorsunuz, bir çok kişiyi dinliyorsunuz...
Herhalde burda en fazla da Türk televizyonlarını izliyorsunuz...; Sabahtan akşama kadar kötümser haberlerle yoğruluyorsunuz...Türkiye böyle, Türkiye şöyle...Türkiye'de şu oldu! Türkiye'de bu oldu!
Bir algı operasyonu yapılıyor!
Bir algı operasyonu!
Televizyonla haşır neşir olduğumuza göre, her birimiz bir televizyona, ekrana baktığımıza göre...Hepimiz bunu çok iyi anlamak zorundayız.
Sadece Türklere, Türkiye'ye değil, bütün ülkelere yapılan bir şey var:
Algıyı değiştirmek!
Kanada'dan bir sitede istatistik yapılmış. Bütün basının ne kadar yalan söylediğinin istatistiği yapılmış:
Algı değiştirmek, "Algı Operasyonu"
Şu anda dinlediğiniz bütün haberler yalan!
Yalan haberle şekillendirilmeye çalışılıyorsunuz.
Televizyonlarda seyrettiğiniz, gördüğünüz herkes yalan söylüyor! Bütün dünya böyle..
Gerçek haberin ne olduğunu asla bilemiyorsunuz!
Küresel medya dört beş ailenin elinde!.
Bütün dünyayı idare eden,dört beş tane şirket, altında yüz, yüz elli küresel şirket. Bu şirketler dünyayı savaşa, faşizme, iğrenç bir düzene doğru götürmeye çalışıyorlar. Medya da ellerinde...
Yakında hepimizi çipliyecekler! Bakın Amerikan televizyonlarında çip reklamları başladı:
'Alzhaymerli babanız varsa, ne iyi, çip takın nerde olduğunu bilin!'.. Çocuğunuzu mu merak ediyorsunuz, çipleyin adım adım izleyin' iş bu noktaya vardırılıyor...
Bunlar dünyanın kaynaklarını sömürmeyi amaçlayan bir küçük grup tarafından yapılıyor. Piramit bir yapı bu!..
Bir algı operasyonu sözkonusu...
Benim de içinde bulunduğum medya bir algı operasyonu yapıyor. Bu şu şekilde çalışıyor: Öncelikle çeşitli gruplara ayırdılar. Bu gruplarda çok eğitimli olanlar, üniversite mezunları, akademisyenler, falan filan...var.
Beyin yıkama
Bunlara beyin yıkama gerçekleştiriliyor.
Avrupa'nın her yerinde beyinler yıkanıyor. Bu 'demokrasi adı altında sahneye konuyor.. ingiltere işçi partisinden Sir Tony Benn ne diyor: 'Avrupa'da demokrasi falan yok! Demokrasi adil seçim demektir. Birini koltuğa oturtursun Sonra oradan indirebilirsin de! Avrupa Birliğinde ne oraya halk oturtuyor ne de oradan kaldırabiliyor. Siyasiler atamayla gelip gidiyor! Bu mu demokrasi!'
Bunlar masonik bir örgüt tarafından oraya iliştirildiler. Bunlar atanan adamlar. Onların ucunun ucunun ucu maşası da bizim başımızdakiler. Onlarda atanarak geliyorlar.
Bakın şu anda Ürdün, Tunus , Mısır... patlıyor değil mi? Nasıl patlıyor bunlar?
Kılcal damarlara girmiş adamları var. Soros’un adamları var. Bunların kaç para aldığı belgeli.. Açlıktan, sefaletten yorulmuş halk sokaklara dökülüyor.. Sonra bu alevlenmiş kalabalık yönlendiriliyor...Güya 'demokratik değişim' geliyor! ...Otuz yıldır Hüsnü Mübarek orada. Yirmi üç yıldır Bin Ali orada!..Ürdün aynı şekilde...Yemen aynı şekilde...
Yıllardır işçiler sokaklardaydı.. Kimse duymadı görmedi! Ne oldu ? Birden sahne ışıkları altına alındılar?
Kimse bunu "Halk devrimi" sanma enayiliğine düşmesin!
O dönem şimdi geldi. Condolezza Rice' ne dedi 2005'de? "Yeni bir Orta Doğu şekillendireceğiz...Fas'tan Pakistan'a yirmi iki devletin sınırlarını değiştireceğiz!"
ABD, Amerikan'ın yanında olan Saddam'ı devirdi. Daha başka bir şekil verdi Irak'a. Şimdi de Kuzey Afrika! Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesi. Şimdi buraları da şekillendiriyor yeniden. Buraları küçük şehir devletlerine bölecek.
Bu Amerikanın aktif katılımıyla yapılıyor. Kimse bunu halk devrimi falan sanmasın! Böyle sanma enayiliğine düşmesin! Bunu yeni yazımda belgeleriyle anlattım…Okursunuz orada. Bu ABD desteğiyle yapılıyor. Bir şekil verme... "Vikileaks'ten" sızıntıya bakın net olarak görürsünüz bu olayın gelmekte olduğunu!
Bana gelen eleştiri şu: Herşeyi Amerika mı yapıyor? Nasıl kendimize güveni sağlayacağız?
Örgütlenmeler, "Genç Siviller"
Ha, her şeyi Amerika tabiî yapamaz. Şu andaki olayın nerden geldiğini göremezseniz çok büyük bir hataya düşme olasılığınız var. Gerçekleri görmeliyiz ki tedbirleri sıralayalım... Çünkü sıra Türkiye'ye de gelecek! Genç siviller...Genç sendikacılar gibi bir takım örgütlenmeler yuvalanmaya başladı.
Düğmeye bastığınız anda zaten onlar ortaya çıkıyor.
Yumurtaları atan onlar! Ne gerek var? Ne yapmaya çalışıyorsun?
Ne oldu attın da?
Bir Amerikan- Avrupa Birliği örgütlenmesiyle karşı karşıyayız! Öncelikle bunu bileceğiz ki, buna karşı ne yapılabiliri konuşalım!
Hazırlanan şablon
John Perkins yazmış: Kemal Derviş gibi bir ekonomik tetikçi bu adam.
Bir şablon uygulanıyor ülkelerde. Şablon şöyle gelişiyor:
"ABD'nin ekonomik tetikçisi olarak, biz hedef ülkeyi tesbit ederiz. O ülkeye Dünya Bankası ya da kardeş kurumlardan bir kredi ayarlarız. Dünya Bankası gelir o ülkeye kredi verir, Ayarlanan kredi asla o ülkenin hazinesine gitmez! Bu para o ülkede iş yapan bizim şirketlerimize gider. Şirketlerimizin kasasına gider…Yollar, kavşaklar yapılır, hep bizim şirketlerimiz kazanır."
Ne güzel yol yapılıyor diyorsunuz ya, Türkiye bir kuruş kazanmıyor bunlardan.
Perkins devam ediyor:
"Ama o ülke borç altına sokulur, o kadar büyük bir borç olur ki bu, ödenmesi mümkün değildir artık."
"Biz gideriz tetikçiler olarak," deriz ki: "Bize büyük borcunuz var ama ödeyemiyorsunuz! O zaman petrolünüzü bize verin, doğalgazınızı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin, askerlerinizi savaştığımız bölgelere gönderin, kanınızı satın, Birleşmiş Milletlerde bizim amaçlarımız uğruna oy verin, elektrik su kanalizasyon sistemlerini özelleştirin, Amerikan şirketlerine veya çok uluslu şirketlere satın…Bunlar Alman olabilir, ingiliz olabilir, Amerikan olabilir hiç farketmez..."diyor.
Bu iş hükümetlerle değişmiyor
Bir ülke borca sokuluyor. Borcunu ödeyemez hale geliyor.
iktidarda hepsi olabilir. Bu AKP hükümeti de olabilir, CHP hükümeti de, MHP hükümeti de. .. Bu iş hükümetlerle değişmiyor.
Bu hükümetlerle bu 70 yıldır değişmedi.
Atatürk'ün ölümü itibariyle, 1938 itibariyle bu plan uygulandı. Bu hiç değişmedi. Bunu anlamamazlıktan gelirsek kurtulmamız mümkün değil…Her hükümet, her başa gelen yemleniyor. Düzenekleri bu!
Düzenek nasıl işliyor?
Önce mutlaka Avrupa da, ya Amerika'da , ya Mesut Yılmaz gibi Almanya’da… Süleyman Demirel, Ecevit, Turgut Özal, Deniz Baykal, aklınıza getirin... Hepsi dışarda eğitilmiş adamlar, Türkiye'nin başına geçiriliyor. Batının gözlükleriyle bakıyor, kendi ülkesine! Eğitildiği ülkenin gözlüğüyle bakıyor. Bir Türk olarak kendi ülkesine bakmıyor. O bir Alman, Amerikalı olarak kendi ülkesinin insanına bakıyor!
O bir Alman artık, o ingiliz, Amerikalı!..
Batılı o batılı!
Batı, medeniyetsizlik örneğidir!
Batı, tek dişi kalmış canavar! Medeniyetsizlik örneğidir bugün Batı... 15 yıl Batı'da yaşadım. Uzun yıllar ingiltere'de, Fransa'da, isveç'de geçti . Bu adamların ciğerini bilirim. Bu adamlar gibi olalım, bir Alman gibi olalım, bir Amerikalı bir Fransız gibi olalım dediğiniz an...Öyle olduğunuz an, siz yok olmuşsunuzdur demektir! Ölmüşsünüzdür artık!
iLK KURŞUN
Almanlar çok iyi, saat gibi çalışıyorlar…Neye yarıyor? Açlıktan geberiyorlar. Sokaklarında bir tek adam yok! Berlin'de cinnet geçiriyordum. Öğlen, Cumartesi. Sokaklarında kimse yok ! Berlin'e gidin bakın !..Ölü şehirler bunlar...Bir de Alanya'ya, Fethiye'ye gidin. Alman'dan geçilmiyor.Adamlar orada yaşıyor. Doğuya göç var! Çok medeni, çok refah içinde yaşadıkları için mi Türkiye'ye koşuyorlar!
Bu algı meselesini anlatmak istiyorum. Bizi değiştirmeye çalışıyorlar. En üstteki yöneticilerimiz, ülkenin en kaymak tabakası, en iyi okumuşu, en mükemmel fizikçisi, falanı filanı hepsi batı eğitiminden geçirildi! 'Batılı gibi olmak'; tek hedef olarak gösterildi!.. Bir özentidir gidiyor. Önce bunu kafamıza soktular… Batılı gibi olmak...
Batı, medeniyeti temsil etmiyor!
Batı, medeniyeti temsil etmiyor! Önce Hangi batı diye sormak gerekiyor..
Merhametin var mı?
Gelişmişlik çünkü başka kavramlarla mümkün.
"Merhametin var mı?"
"Merhamet, adalet, hak hukuk..."
"insanlık..."
Bizim coğrafyamızda islamın getirdiği Türklüğün getirdiği kavramlar var... Adalet eşitlik hak kavramları var...
Bu arada size bir kitap göstermek istiyorum. 27 yaşında genç bir adamın Adı Eren Erdem! Fıkıh biliyor. Kur'an-ı Kerim-i anlatan gencecik bir arkadaş. Kitabının adı: "Gayyâ Karanlığından Kur’an Aydınlığına"
Çok önemsiyorum. Hz. Muhammet'in Atatürk gibi devrimci olduğunu anlatan tek tük kitaplardan birisi. Bu zulme karşı çıkmak gerekir , diyen bir arkadaş bu. Bu çok önemli.
Kitabından bir ayet alıntısı okuyacağım:
isrâ Sûresi 16. ayet
"Biz bir ülkeyi mahvetmek istediğimizde"
iSRÂ suresi 16. ayet) Biz bir ülkeyi mahvetmek istediğimizde, onun servet ve nimetle şımarmış elebaşlarına emirler yöneltiriz/onları yöneticiler yaparız da onlar, orada bozuk gidişler sergilerler. Böylece o ülke aleyhine hüküm hak olur; biz de onun altını üstüne getiririz.
Başımızdaki adamlar
Başımızdaki adamları Batı'ya meraklı hale getirerek, özendirerek, Batı'da eğiterek bir şekle sokuyorlar ; Batıyı getirip kafamıza sokuyorlar. Bundan sonra bütün kuşakları Batıya köle yapacak şekilde Avrupa Birliği uyum yasaları işliyor. Onların denetiminde eğitiliyoruz.
Türkiye işgal altında!
Bu şekilde yetişen bir kuşak var şu anda Türkiye'de. Onlarla konuşamıyorsunuz bile! Yahu, ülke elden gidiyor. Bütün doğal kaynaklarına el kondu!
Ülke elden gidiyor!
Türkiye işgal altında! Yavaş bir işgal.
Doğudaki madenler
Referandumda evet diyene kadar Erzurum'dan Bergama'ya kadar altın ve gümüş illegal( kanuna aykırı) olarak dışarıya götürülüyordu. Danıştayın itirazı da evetle kalktı.
Şu anda legal (kanuna uygun) olarak, ne kadar altınımız, madenimiz, değerli nemiz varsa dışarı gidiyor.
Bir elimiz yağda bir elimiz balda olabilecekken, herşeyimizi Batı’ya vermiş durumdayız. Bu anlamda işgal edilmiş haldeyiz. Bir kısmını Almanlar alır, bir kısmını Amerikalılar alır, ingilizler alır,...
Yedi düvel alıyor şu anda Türkiye’deki bize ait olan malı. Biz açlıktan işsizlikten sefil bir halde...Öyle bekleşiyoruz...Ne yapacağız diye düşünüyoruz. Öte yandan görmeye başladık başımıza gelenleri... Birilerini korkutan bu! Çünkü korkunç bir bilinçlenme de var.
Şablonun ikinci kısmı
Bu şablonun ikinci kısmına gelelim:
Birincisi bizim kafamızı batılı olun diye zehirlemiş durumdalar...
Zehirlenmiş adamlar iktidara oturtuluyor Batı:
"Ben seni iktidara getirdim!" diyor. Emirlerimi yerine getireceksin! Nedir o emirler?
Satacaksın!
"Satacaksın!""Neyin var, neyin yoksa satacaksın!"
" Çok borçlandın! Öde şimdi! Hadi hadi!" diyor.
Nerdeyse çalışan fabrika kalmamış olan Türkiye'de yahut da başkalarının elinde çalışıyor duruma düşmüş Türkiye'de ekonomi darmadağın ediliyor..
Bu ekonomik perişanlığın en bariz göstergesi: işsizlik!
işsiziz
işsiziz...Genç nüfusun yarısı işsiz! Ben de onlardan biriyim işte...Belli bir yaşa kadar, işini iyi yapmaya çalışmış biri olarak binlerce basın çalışanından biri olarak işsizliğe mahkûm edildik... Birkaç kanal dışında heryerde ambargoluyuz! Ulusal kanal , Bengütürk, Meltem TV hariç ...Oralarda sesimizi duyuruyoruz, sağolsunlar.
TRT’den Amerikan Büyükelçisi ve israil Büyükelçisi, isveç büyükelçisinin müdahalesiyle atıldım.
Heryere başvuruyorsun... Bedava yazayım diyorsun.. Cevap yok! Cumhuriyet gazetesi, hayır diyor. Sözcü, hayır diyor...
Güncel Meydan'da , ilk Kurşun'da…çeşitli internet sitelerinde yazabiliriz sadece...Yaygın medya bize yasak.
»Yemekteyiz « , izdivaç »,Yetenek Sizsiniz » gibi halkın algılama sistemine müdahale eden programlar revaçtaysa bizim gibilere bu sistemde yer yoktur ! (Bu cümle soru cevap bölümünden buraya alınmıştır)
Avrupa Birliği”nin yaptıkları rezillikleri ortaya dökerseniz... Alman istihbaratının yaptığı rezillikleri ortaya dökerseniz... Bize iş yok!
Gazetecileri savunan örgütler bile ellerinde... Bir bakıyorsun Gazeteciler Cemiyeti "British Council’la," "Konrad Adenauer Vakfıyla" işbirliğinde!
Alman vakıfları Türkiye konusunda şöyle ahkâm kesiyor. Doğu Enstitüsü başındaki Udo Steinbach , "Hangi Avrupa"'adlı kitabımda yazdım. Adam diyor ki," Kemalist değerlerden vazgeçeceksin!" diye buyuruyor. Girmek istiyor musun AB'ye .. Kemalizm yasak!
Psikolojik Operasyon! Türk müsün, Kürt müsün?
Önce zehirlenmiş beyinleri başa geçiriyor. Sonra sizi ekonomik olarak çökertiyor. Eş zamanlı olarak:
Psikolojik operasyon yapıyor.
"Bak," diyor, "Sen bir defa kimliğini öğreneceksin! Kemalizm Kemalizm ne bu kardeşim? Ne Kemalisti ? Sen önce kendini öğren! Sen Türk müsün? Boşnak mısın? Kürt müsün? Ermeni misin?Arnavut musun?
Dizileri, yarışmaları izle kendi kendini aşağıla! "
Böyle diyor batı.
Bizi salak bir millet olduğumuza inandırmak istiyorlar!"
Televizyonlara kilitlenmiş bir halk, algı bozukluğuna uğratılıyor. izledikçe kendinizi aşağılıyorsunuz. "Biz salak bir milletiz" dedirtiyorlar bize!.. Bunu nasıl yapıyor? En az eğitimlilere, abuk sabuk "Yemekteyiz" "izdivaç" "Canlı Para", "Var mısın Yok musun" programları, hatta şimdi diziler yetmedi, dizilerdeki detayları bilme yarışmaları dayatıyorlar.
Bu Amerikan formatı tüm dünyaya satılıyor. Pembe diziler 68 ülkede birden başladı, bunları izleyenlerin beyni formatlandı. Sürekli dizi izleyen birine, dizi konuşmaları dışında bir şeyler anlatmaya çalışın. Boş gözlerle size bakıyor! Siz ona ne anlatırsanız anlatın :" Haaa"diyor! Çünkü şuna alışmış. Cümleler kısa. Kısa kısa cümleler: "Bilmiyorum...Elektirik alamadım...Aldım…Ekonomik durumunuz iyi mi? Eviniz var mı?..Katınız var mı?" Varım"" Yokum..." filan...
Biri Bizi Gözetliyor' daha" Yugoslavya dağılırken, vardı. .. Teoman Alili'den", Yugoslayva Dersleri"ni okuyun...
Yugoslavya Dersleri : Beyin hazırlaması
Sizi önce ekonomik olarak sıkıp suyunuzu çıkarıyorlar. Televizyonlardan zehir saçıp beyninizi durduruyorlar. Toplumun en dinamik kesimi kadınların dünyası
"Ben sana aşığım." "Sen bana aşık mısın?" "Başka bir kadın mı var? ""Ay hamile miyim?", gibi cümleler arasına sıkıştırılıyor. Günlük konuşmaları dizilerden paragraflarla sürüyor.
Toplumun ahlâkıyla oynanıyor... "Arka Sıradakiler" dizisinde, çocuk liseye gidiyor, ayrı bir evi var, hamile kalıyor. Falancanın lise çağındaki kızı annesine, "Bak dünya değişti. Dizideki kız liseye gidiyor ayrı evde yaşıyor... Mali durumumuz da iyi. Ben niye gitmeyeyim?" demiş.
Kadın ağlıyor!
Çocuğunu ekran başında bırakırken, ingiliz, Fransız Amerikan kolejine sokarken niye düşünmedin? Gösteriş için! "Benim param var. Kızı Amerika'ya yolladım." diyorsun...
Oysa artık senin çocuğun yok!
"Benim param çok, onun için yolladım..."
iyi de gelen çocuk artık senin çocuğun değil!
Çocuk Amerika'dan gelmiş. Arkadaşımla oturuyoruz...Bize hamamböceği gibi bakıyor! Gitmiş... Gaipde yaşıyor. ..O çocuk artık onun değil. Amerika'nın!
Geçmiş olsun!
Türk kadınlarının kafalarına ne kondu? "Benim çocuğum Amerikalar'da okuyor" özentisi
Amerika'da en üsttekilerin çocuklarının, torunlarının hepsi nerede doktora yapıyor?
Hepsi ya Rusya'da, ya Çin'de. Hiç biri batıda kalmıyor. ilginç değil mi? Hepsi Çince veya Rusça öğreniyor. Gelecek Asya'da diyor, Amerika! Ama bizimkiler yarışta çocuğu Amerika'da okutma yarışı!
ikili taktik
Format budur!
Beynine "Batı kelepçesi" geçirilmiş ve kendi olmaktan çıkarılmış insan...Bu başa geçirilir...
"Bunu yapacaksın! Bunu yapacaksın!"
"Satacaksın! Satacaksın! "derler.
Her şey satılır!
Moral bozukluğu, lumpenlik, buna eşlik eder...
işsiz olduğunuz zaman...Ben çok işsiz kaldım bunu çok iyi bilirim. Her şeye açık hale gelirsiniz...
Evde oturup...Ne yapacağını bilemezsin!Allahım, yarabbim...Bunu yaşayan bilir! Yaradır o! işsizsin sen, beş paran yok!"
Birileri çıkar paranın ucunu gösterir...
Aç toplumlarda satın alma kolaylaşır.. insanlar alınır satılır olur!
ikili bir taktik uygulanıyor
Toplumun iyi eğitilmiş olanları satın alınır, aç bilaç olanlar sadakayla ayakta tutulur, köle yapılır"Satın alma sıralamasında en üstte medyada olanlar, üniversite akademisyenleri, kadın örgütleri, çevre örgütleri...vardır.
Osman Baydemir'e boşuna yollanmadı 37 miyon dolar. Bartu Soral, "Kurt Kapanı" adlı kitabında isim isim açıklıyor satın alma şifrelerini...
STK'lar, medya ve tekel işçileri... Aç açıkta bırakılmış Diyarbakırlı tekel işçilerine, Diyarbakır belediyesi açıyor kapılarını . Ne yapacak tekel işçisi, belediye işçisi? Bari diyor, bunlara yakın görüneyim, ev de aç açık bekleyenlere 3-5 kuruş götüreyim...
'Biji Apo' diyene maaş var yoksa yok!
Kürtçülük tezgahı sürüyor yanına Pontusculuk, Çerkezcilik filan ilave ediliyor...Türk yok ! diyorlar. Sizi aldattılar, Türkiyeliyim diyeceksin! Nasılsa sırası gelince onu da kaldırırlar sözlükten...
Alman Bavyeralıyım mı diyor? Almanım mı diyor? Amerikalı ne diyor? Ben Amerikalıyım diyor!
72 milletten meydana gelmiş Amerikalı ne diyor? Oralara gittiğimde gözleri çekik tipik Asyalı bir hanıma, "Porto Rico"lu olduğu yüzünde yazan bir başkasına sorun bakalım: "Vietnamlı mısınız" diye. Cevap hep aynıdır : "Ben Amerikalıyım!" diye bağırır.
Söyletemezsin ona " I am American." diye haykırır.
Hiç düşünüyor muyuz, bize Türkiyelilik dayatanların kendi ülkesinde neden tek millet var?
Millet bile değildi bunlar, ama bu gün ben Almanım! diyor gururla. ..1870'e kadar millet bile değildi Almanlar ... Küçük bağımsız prenslikler vardı bu coğrafyada. Dillerini anlamazlardı birbirlerinin.. Simdi hepsi Alman.
Sana gelince sen Kürdüm diyeceksin!Aleviyim, Sunniyim...
Türk Kültüründe olmayanları yapmak, kimliğinizi almak
Önce paranızı, arkasından kimliğinizi alırlar.
"izdivaç programlarını" "Yemekteyiz'i " bizim için kutsal olan soframızı bile bir çarkın dişlileri arasına koydular...
Kendi kendimizden iğrenmemizi sağlamak için televizyon ekranından operasyona başladılar.
Bir küçük test yapmıştık belli bir grup insana. "Yemekteyiz", "izdivaç " programlarından kısa kesitler izletip soruyorduk: "izledikten sonra gözünüzü kapatın...açın ve ilk aklınıza geleni söyleyin !" Hepsi aynı yanıtı veriyordu:
"Biz iğrenç bir milletiz!"
Bilinç altınıza iğrenç oduğunuzu işliyor bu programlar.
Bu toplumu şoklamadır!
"Kol kırılır yen içinde kalır " kültürü vardır bizde. Şimdi herkes ekranlarda" Herkes bir televizyon programında herşeyini 70 milyona anlatıyor. Kendini ailesini rezil ediyor üstelik ; bununla gurur duyuyor! Televizyona çıkacağım, her şeyi anlataca'm beni seyret, diyor
Bu yok olmak demektir!
Bu yok etmek demektir!
Beş yaşındaki çocuğa kadar, Michael Jackson ( Maykıl Ceksin) kıyafetine sokup da "Yetenek Sizsiniz" programına getiren annenin tedaviye ihtiyacı vardır....Bir küçücük çocuğu şebek gibi, maymun gibi giydirip sahneye atmak, siz hastasınız demektir! Anne nasıl mutlu…Köşeyi dönecek , çocuğum büyük şey olacak! diye sahne arkasında bekliyor. Ellerini "kilise ahalisi" gibi önünde birleştirip dua ediyor. Çocuğu Maykıl Ceksın olacak! Yazıklar olsun!
Hedefe bakın çocuğu "Batılı" gibi olacak! ..."Maykıl Ceksin" gibi olacak...
Türk Pop Müziği denilen tuhaf şey
1973 yılında ben genç kız sayılırım, 1955 doğumluyum, şarkılar hatırlıyorum.. Fransızca "Une Belle Histoire" alınıp üzerine Türkçe söz yapıştırılmış. ilk Fecri Ebcioğlu yapmıştı. Millet batılılaşıyor ya, aman ne sevdiler, batılı parçaları… Türkçe sözlerle dinlemeye alıştırıldılar. Batıda hangi parça ünlense bizde taklidi!..Bunlar Türkçe olarak yapıldı. Kulaklar popa alıştırıldı. Orijinal Türk müziği ortadan kalktı.
Bir sentez yapılamadı. Geliştirilemedi…Millet batının popuyla gevşedi, âşık oldu, üzüldü. Duygulara girdiler...
Kim Türkçeleştirdi batı popunu? Kim açtı yolu? Küresel şirket Philips!
O zaman Türkiye’de Philips vardı. Küresel şirketler devreye girdi...
Türk pop müziği denilen tuhaf şeyi birden geliştirdiler.. Biz "Yanıyor mu yeşil köşkün lâmbası" derken.."She loves you Ye ye ye"...demeye başladık...
Beatles’i bilmek zorundaydık. işte o zaman yokoluşumuz başladı...
Yeşil Başlı Ördek Olsam'ı" söylemek istiyorum, diyemiyorsun, "Vardar Ovası'yla" duygulanırım diyemiyorsun... Çağdaş olacaksın ya, ingilizce şarkı mırıldanacaksın!
Ekonomik kriz- algı- etnik ve dinî bölünme
Kendi kültürüne sahip, halkınla bütünleşerek kültürünü çağdaşlaştırmana izin vermiyorlar. Her şey külliyen batılı olacak ! Resim , müzik, tiyatro, sinema ... Halkın kılcal damarlarına girildi. Sanatı kullanarak geldiler.
Şimdi diziler var. Kimse dışarıya çıkmıyor ! Zaten para da yok. Dışarı çıkmak pahalı. Evde otur. Ekrana bak. Süleyman hangi cariyesiyle ne yapacak? Bu mu ya ?
Ekonomik olarak sizi işgal ettikten sonra beyninizi esir alıyorlar, düşünmenizi, ne oluyor demenizi engelliyorlar. Bir süre sonra düşünemez oluyorsunuz!
Tartışma programlarında algınızla milli duruşunuzla oynuyorlar. iki gün tartışma programı seyret, ırkçı olup çıkıyorsun. "Kürdüm! Çerkezim! Romanım! Aleviyim!" diye bağırmaya başlıyorsun!
Bunlar şurda 20 yıl evvel hiç konuşulmazdı. Kimse kimseye şu musun bu musun diye sormazdı.. Çok ayıptı!
Bakın benim aileme.. içinde herkes var. Baba Dağıstan göçmeni, ana Batı Trakya göçmeni , halam Trablusgarp’tan gelmiş. Kürtlerle evlenmişiz, Kırım’dan adam var...Hepimiz böyleyiz zaten ...
Sen kendi içine bak ey Alman!
O musun? Bu musun? Şu musun? Bunu batı soktu içimize .. Bir operasyon yapıldı Yugoslavya'daki gibi..
Sen kendi içine bak! Sen kendi içine bak ey Alman! Bize etnik köklerimizi hatırlatan Alman dostlarımız! Alman istihbaratı, onların okulları, vakıfları, kültür merkezleri…ingilizlerin Fransızların Amerikalıların...
Oyunun sonunda düşmanlık yaratılmış, insanlar açlık ve yoksullukla patlamaya hazır hale gelmiştir.
işi sağlama almak
iş sağlama şöyle alınıyor:
1991 yılında Turgut Özal, AB yasaları gereği "Halkların kendi kaderini tayin etme hakkı" maddesine imzayı bastı. Şimdi adım adım bu imzanın sonuçlarını göreceğiz...
iktidar ve muhalefet mutabık. Anayasa değiştirilecek. Neresi değiştirilecek?: Anayasa'nın ilk üç maddesi değiştirilecek:
Anayasanın nesi değişecek?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bölünmez bir bütündür.
Dili Türkçedir .
Bu değiştirilecek! Buna kimsenin itirazı yok anladığım kadarıyla üst düzey siyasetçilerden!
işte o zaman 1991 imzasının gerekleri burnumuza dayatılacak.
Halkların kendi kaderini tayin etme hakkı
"Halkların kendi kaderini tayin etme hakkı ."
Bölünmez bütünlük rafa kalkınca 'halklar' kendi kaderlerini, aslında batının onlara emrettiği kaderi çizmeye başlayacak. Nerede? Güneydoğu Anadolu'da.
'Burası Kürdistan oldu, dili Kürtçe!' diyecekler.
Bir kaos başlayacak. insanlar birbirine düşecek.. Ordu polis sokağa dökülecek derken, Yugosyavya'da yaptıkları gibi, Barış Gücü'nü getirecekler:
'Bak kavga ediyorsunuz biz sizi ayırmaya geldik' diyecekler... En bereketli topraklara el konmuş olacak.
Türkiye'nin doğusu – bereketli topraklar
Türkiye'nin doğusu en fazla altın elde edilen, maden petrol el de edilen topraklar.. Bir kg. bakırdan 18 gr. altın elde edilebilen tek yer. Ergani...Bu kadar zengin yerler... Elâzığ madeni. Aşağıda Batman! Petrol fışkırıyor!
Sonra burası Barzani topraklarıyla birleştirilecek. iran'dan, Suriye'den de topraklar koparılarak bir devlet yaratılmış olacak!
Amerika'yı idare eden çete, batan bir ülkenin içinden bu coğrafyaya bakıyorlar. Batı batıyor. Heryer krizde!
Buldukları bir yol Asya'ya açılan kapıda bir tampon bölge...Avrasya'yı kuşatmak bir sonraki adım. Bakın Baltık'tan Karadeniz'e, aşağıda Akdeniz'e, Körfez'e, Hint Okyanusu'na, Sarı Deniz'e kadar Türkiyeyi ve Çin'i ve Rusya'yı aşağıdan ablukaya alma ve kuşatmaya çalışıyorlar.
Tek kurtuluşumuz: iran'la sırt sırta vermek
Buna karşı iyi haber: Bu güne kadar Hindistan'la Çin, Çin'le Rusya birbirini yemekteydi, problemleri vardı. Bu kadar iş yakına gelince, Hindistan, Çin'le, Rusya ve iran birbirine yapıştı âdeta. Müthiş bir şekilde birlik var. Başımızda Tayyip Erdoğan olmasına karşın hatırlayacaksınız ilk defa Eylül ayında Konya'da, Türk Silahlı Kuvvetleri Çin'le ortak tatbikat yaptı.
Gazetelerde bu bit kadar geçti, duyurmadılar.istemezler böyle haberlerin duyulmasını...
Daha önemli bir şey oldu. Çin'den gelen uçaklar iran askeri hava üslerini kullandılar. Oradan Konya'ya uçtular. Bir işbirliği gelişiyor. Ve batı bunu dehşetle seyrediyor. Derhal müdahale etmeleri lazım...
Kurtuluş savaşını hatırlayın.. Atatürk sırtını iran'a, SSCB'ye, Afganistan'a dayamıştı. Sadabat paktı! Batıda , Balkan paktını kurmuştu. Hitler’e karşı set oluşturmuştu...
Bugün de kurtuluşumuz için bölgesel ittifaklar yapmak zorundayız…Tek kurtuluşumuz budur!
Atatürk'ün yaptığı
HABER:FEZA TiRYAKi/iLK KURŞUN
Batı ne diyor?
"Biz tam işin ucuna gelmiştik, en büyük zenginliklere el koymuştuk, enerjinin dörtte üçü Türkiye ile Çin arasında, tam 1915'lerde elimizi sokmuştuk, orayı mıncıklarken, burada Atatürk diye bir adam çıktı, 'Bir kepaze!' diyor, Amerikalı senatör Upshow, 1927’de, (Hangi Dünya Düzeni kitabı) ağzından köpükler saçarak, ‘sefih bir yaratık geldi... diyor. "Amerika’nın yüksek ülkülerine set çekti," diyor!"' Biz Türkiye’yi paramparça edecekken, Asya'ya girecekken tüm hedeflerimize set çekti!" diyor! Atatürk';den bahsediyor...
Bunları Attila ilhan'dan okuyun. Hangi Atatürk'ü okuyun..
"Faşizmin Ayak Sesleri"ni,
"Batının Deli Gömleği"ni,
"Hangi Küreselleşme"yi, okuyun. Bugüne çözüm bulmak için okuyun bu eserleri, Oltada Balık Türkiye'yi okuyun Emin Değer'den..
Gazi Türkiyesi'nin dış siyaseti üç eksenlidir diyor Attila ilhan.
1.Eksen Balkan Atlantı.
2.Eksen Sadabat Paktı (Irak -iran -Afganistan)
3.Eksen SSCB (Rusya) ile dostluk-işbirliği anlaşması yapılıyor.
Böylece Batı'nın 200 yıllık kışkırtmaya çalıştığı Türk-Rus düşmanlığı yok ediliyor, el ele tutuşuluyor.
Yedi düvele karşı Kurtuluş Savaşı böyle kazanılmıştır.
Dinleyici sorularından
Psikolojik tetikçi: Vamık Volkan üzerine:
Batılılar, Türkler yeniden böyle bir iş yaparsa o zaman mahvoluruz !diyorlar.
Mutlaka Türklerin Doğu'dan koparılması gerek diyorlar...Gürcistan' la Kafkas kamasını bir kez daha hazırlıyorlar. Amerika'nın denetiminde. Gürcistan, güneyinde bir Ermenistan Arkasından israil'le birleşen ve Türkiye yi tamamen Asya'dan soyutlayan iran' la düşman eden bir Kürdistan...
Tüm bunlar olurken içerde psikolojik savaş uzmanları çalışıyor...Gelişen duruma Türk milleti hazırlanmalıdır! Prof. Dr. Vamık Volkan bir psikolojik tetikçidir. 20 kişilik çekirdek ekibiyle medyaya STK'lara üniversitelere, sağda solda birçok kesime psikolojik savaş uygulayacak ekipler yetiştirmektedir, eğitmektedir. Cumhurbaşkanına götürdüğü 'Kürt meselesine çözüm, ya da demokratik açılım ...Reçetesinde 70 küsur madde vardır.
Özenle hazırlanmış bu öneriler son derece ilginçtir. Bunların içinde Siirt ve Mardin'e Kürtçe Üniversitenin kurulmasından, Öğretmenler gününde yılın öğretmenine Siirt'te ibrahim Hakkı Hazretleri türbesinde ödül verilmesine kadar, Andımız'ın tamamen yokedilmesine kadar..."Ne Mutlu Türküm Diyene" yazısının dağlardan kaldırılmasına kadar...Neler neler yok ki...
Amerikalı memurlarla sarıldık!
Uzun yıllardır, ordudan, üniversitelere hatta şimdi anaokullarına kadar, adalet bakanlığımıza kadar her yanımız Amerikalı uzmanlarla sarılı.
1.Resmi Büyükelçiler- Siyasi diplomatlar...Bunlar dışında,
2.HUMiNT gibi teşkilatlara bağlı gizli çalışan gruplar var.
Bunları, "Google'dan" kendi sitelerinden okuyun, bilgilenin.
Amerikan istihbaratına bağlı çalışan bu grup her ülkede her meslek içinden seçiliyor. Doktor, asker, öğrenci, sivil toplumcu, avukat vs. istihbarat adamları bunlar. Toplumun tüm kılcal damarlarına giriyor ve algıyı, dinamizmi bozuyor ve bilgi topluyor, raporluyorlar.
Birde 3. olarak, masum görünümlü din tüccarları, eğitim elemanları falan var. Falanca üniversitede ingilizce eğitmeni Amerikalı falan hanım, filanca yerde Green peace'de görevli ingiliz bey...
Dinleyici sorusu: Nuriye Atabey
(Burada bir dinleyici oturduğu yerden seslenerek bir soru sordu: 'Nuriye Atabey de Vamık Volkan üzerine bir kitap yazdı...')
Nuriye Atabey, bir kitap çıkardı .Vamık Volkan'la evet. ART'de çalışan bir hanımdı. Şimdi sanırım Beyaz tv de... Vamık Volkan'ın bir reklamı yapıldı, bu kitapla.
Tayyip Erdoğan'ın ve AKP iktidarının müthiş başarısını ayakta alkışlıyorum. Türkiye'yi ve Türk insanını dünyada ve Avrupa'da hak ettiği yere yükseltmişler. AKP ile ulusça ne kadan övünsek, ne kadar gururlansak azdır. Türk toplumu 3 Kasım 2002'de ve 22 Temmuz 2007'de ne kadar isabetli bir seçim yaptığını, sağduyusunun ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha kanıtlamış bulunuyor.
Türk insanının 2011 seçiminde de aynı sağduyu ile AKP'nin ve Tayyip Erdoğan'ın hakkını vereceğinden en küçük bir kuşkum yok. Türk insanının kalitesi şu son 9-10 yılda hayli yükselmiş görünüyor. Tayyip Erdoğan'ın ve AKP'nin başarısının devamını 2011 seçiminde vereceği oylarla bu toplum tekrar sağlayacaktır.
Hani derler ya, "toplumlar hak ettikleri rejimle ve hak ettikleri dadrolar tarafından yönetilir" diye. işte bizim runumumuz da tam öyle.
AKP iktidarı 2011 seçiminden de başarıyla çıkarsa dünya sıralamasında madalya kürsüsüne çıkacak ve belki de altın madalyaya ulaşacaktır.
Şimdi sadete gelelim,Tayyip Erdoğan'ın ve AKP'nin başarısına bir göz atalım:
Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün Yolsuzluklarla Mücadele alanında yaptığı araştırma ve çalışmaların sonuçları her yıl açıklanmaktadır. 2010 yılı sonuşları 2011 yılı Şubat ayı sonunda açıklandı.
10 yıl öncesine kadar Türkiye, rüşvet verme, yolsuzluklara bulaşma sıralamasında dünyanın 30'uncu sıralarındayken 2010 yılı sonu itibariyle dünya altıncılığına ve Arupa şampiyonluğuna yükselmiş. Sakın yanlış anlamayın. Bu başarı rüşvetle mücadele ve yolsuzluklara bulaşmanın önlenmesi alanlarında değil, "rüşvet verme" ve "yolsuzluklara bulaşma" alanlarında sağlanmış. En çok rüşvet alan ise polis imiş. En çok rüşvet, insanların eğitim, güvenlik ve sağlık haklarından yararlanması taleplerinde veriliyormuş. Yani başarılı bir eğitim almak istiyorsanız, sağlık hakkından tam yararlanmak istiyorsanız, can ve mal güvenliğinizin sağlanmasını istiyorsanız rüşvet vermek zorundasınız. Dolayısıyla rüşvet alanlar da yolsuzluklara bulaşmış oluyorlar.
Şimdi gördünüz mü Tayyip Erdoğan'ın ve örgütü AKP'nin başarı karnesini.
Dünya Şeffaflık Örgütü'nün bu tablosuna AKP iktidarı tarafından devlet kesesinden, yani tüyü bitmedik yetimin hakkından oy karşılığı rüşvet olarak dağıtılan kömür çuvalları; makarna, bulgur, çay, şeker poşetleri dahil değil. Eğer bunlar da tabloya dahil edilmiş olsaydı Türkiye madalya kürsüsünde yer alır, bırak Avrupa birinciliğini, dünya birinciliğini de alabilir, altın madalyayı boynuna takabilirdi.
Bu utanç verici, yüz kızartıcı sonucun tek sorumlusu bizleriz, hepimiziz. Seçim sandığına gittiğimizde oyumuzu sorumsuzca, hiçbir vicdan muhasebesi yapmadan, ardını önünü düşünmeden kullanıyoruz ve karşımıza işte böyle bir kadro çıkıyor.
yabancı sermayenin büyük bir hızla türkiyeyi terke etmesi sonucunda ortaya çıkacak olan krizdir. dolar ve euro inanılmaz oranda yükselecek ve tüm temel ihtiyaç malları ile hammadde fiyatları yükselişe geçecektir.
28,01,2011 günü itibarı ile dolar 1,5833, euro ise 2,1716 tl den işlem görmektedir. son bir ayda dolar ve euro yaklaşık yüzde 6 yükselmiştir. eğer çıkış devam ederse ülke ekonomisi çöküşe girecektir.
not: başlık ile ilgili hatalardan ötürü özür dilerim. bir kısmı kişisel, bir kısmı da internet bağlantı kalitesinden ötürü gerçekleşmiştir.
türkiye'de gerçekleşmesi muhtemel devrimdir. akp'liler ve onların destekçisi şakirtler seçimde hile yapacaklar ve bunun üzerine patlak verecek olaylar sonrasında gerçekleşmesi çok kuvvetlidir.
tamamen öngörüdür. (bu tarz öngörülerde başarılı değilim)
en geç 2015 te gerçekleşeceğini düşündüğüm olay.
öyle temeller attılar ki bunu engellemek imkansız hale geldi. bob eşbaşkanın üstün güdüm yeteneğini de göz erdı etmemk lazım.
ne diyelim. bu sitede bunları savunan binlerce şakirt bir yerlerine kına yakarlar artık.
alman iş ajansının yayınladığı veriler geçtiğimiz günlerde odatvde yayınlandı.
verilere göre, türk ailelerin dörtte birinden fazlası açlık sınırında yani devlet yardımı ile yaşıyor.
alman bild gazetesi, bunu kendi açısından çok iyi kullandı
odatvde haberin yayınlandığı gün bildin manşetinde bu konu, lübnanlıların yüzde 90ı, türklerin yüzde 26sı yardımla geçiniyor şeklindeydi.
diğer onlarca ülke vatandaşının adı değil de, türklerin adı ön plana çıkarılıyordu.
1961de başlayan göçün ilk yıllarında garlarda törenlerle karşılanan türkler, şimdi istenmez oldular.
o dönemlerin zıpkın delikanlıları, artık yaşlı kuşak
ikinci, üçüncü, dördüncü kuşak yetişti beşinci kuşak geliyor
ama bir şeyler iyi gitmiyor
peki, o nedir?
işte çöküşün nedenleri
çok fazla rakamlara dalmadan, bir analiz yapmak istiyoruz almanyadaki türk gerçeklerini nokta nokta sıralayarak başlayalım;
- türklerin yüzde 26sı devlet yardımı olmadan geçinemiyor.
- bavyerada okuyan türk çocuklarının yüzde 20ye yakını üniversiteye giderken, bu oran yüzde 10ların altına düştü. diğer eyaletlerde de benzer durum var.
- berlinde türk gençlerinin yüzde 50si işsiz. diğer eyaletlerdeki tablo da buna yakın.
- birinci kuşağı hiç dikkate almasak dahi, sonraki kuşakların almanca bilgisi kötü. sokak dili ile bozuk almanca konuşuyorlar, birçoğu almanca mektup bile yazamıyor.
- iki dile tam hakim türk sayısı neredeyse sıfır. almancası iyi olanın türkçesi kötü, türkçesi iye olanın almancası kötü.
- eğitim ve gelir düzeyini artırıp gettolardan kurtulanlar ve alman toplumunun içine karışanlar başarıya ulaşabiliyor.
- alman hapishaneleri türk gençleri ile dolu. uyuşturucu ile ilgili suçlar birinci sırada.
- cemaatlere ve dini örgütlenmelere eğilimler hızla artıyor. birçok türk aile, orası- burası görünür diye kızının yüzme dersine gitmesine izin vermiyor.
- dinsel bağnazlık öylesine artmış ki, namus adına çocuklar okul gezilerine bile gönderilmez olmuş.
- ramazan ve kurban bayramlarında çocuklar, bugün bizim bayramımız diye okula gönderilmiyor. bu tür durumlar, hem alman çocukların gözünde de hem de okula gönderilmeyen çocuğun gözünde, biz farklıyız imajının yerleşmesine neden oluyor.
- çağ değişiyor, teknoloji ilerliyor ama eğitim düzeyi çok düşük olan türkler çağı yakalayamıyor. yeni iş olanaklarına yönelemiyor. alman havaalanlarında bavul taşıyan türk sayısı her geçen gün artıyor. yani, yine bilek ve sırt gücüne dönüyorlar.
- almanyada 1990lara kadar biraz para biriktiren türk topluluğu, bunu da yimpaş, kombassan, jet-pa, büyük anadolu holding gibi, yozgat, konya, kayseri çıkışlı kuruluşlara kaptırdı. 11 milyar euro böyle battı. bu avrupadaki türkleri ekonomik olarak çökme noktasına getirdi.
- sıla hasreti çeken ve yardımseverlik duyguları üst seviyeye yükselen türkler, bu kez yardım organizasyonları tarafından dolandırılmaya başlandı. milyonlarca euro böyle gitti. zaten devlet yardımı ile geçinen toplum, her cuma günü ayrıca namaz çıkışlarında 10ar, 20şer euro ödeyerek halen bir takım yerlere destek vermeyi sürdürüyor.
- yaşadığı ülke toplumuna uyum sağlayan yok mu? var... kimi politikacı oldu, kimi sanatçı, kimi işadamı, kimi hukukçu ya da doktor... ama genelin yanında bu rakamlar çok düşük kalıyor. olumsuz türk imajını düzeltmeye yetmiyor.
- almanyadaki türkler bu durumdayken ankara hükümetleri ne mi yaptı? almanyanın ve avrupa ülkelerinin istekleriyle, çifte vatandaşlık olanaklarını tek tek kapattı. türk vatandaşlık yasasında (en çok akp hükümeti döneminde), bu ülkelerin isteği üzerine değişiklik üzerine değişiklik yapıldı. çifte vatandaşlık yolu kapanan birçok türk, ya köken vatandaşlığında kalacak ya da sadece alman vatandaşlığını seçecekti. köken vatandaşlığında kalanların sayısı, bir gün başıma bir şey gelirse, hiç değilse çeker giderim düşüncesi ağır bastığından daha fazla oldu. ankara, uyumsuzluğu destekledi.
- yetmedi, kölnde akp mitingleri yapıldı. milli görüş ve ditib otobüslerle recep tayyip erdoğana adam taşıdı. bu manzara almanları ürküttü, kendi ülkemizde başka bir hükümet doğuyor sanılarına yol açtı. uyum konusundaki çabalar baltalandı. türklere bakış açısını tamamen değiştiren bir dönemin başlangıcı, iki yıl önceki bu olay oldu.
- birçok türk merkez bankasına parasını yatırdı. türk devletinin bankasının yasadışı bir şey yapmayacağı varsayıldı. onlarca yıl geçince öğrenildi ki, orada yatan paraların kaynağı açıklanmalıymış ve faizinin vergisi de ödenmeliymiş. alman polisi, merkez bankasının almanya şubelerini bastı, binlerce türk ceza ödemek zorunda kaldı.
- almanya ve diğer avrupa ülkelerinin de uyum konusunda büyük hataları oldu. gelenleri, nasılsa bir kaç yıl çalışıp giderler diye gördüler ve uyum için gerekli adımları atmadılar, dil kurslarına ağırlık vermediler. ve böylece koca bir 50 yıl geçti... uyum yerine, uyumsuzluk daha çok konuşulur oldu.
- tüm bunlar sağ partiler ve ırkçılar tarafından malzeme olarak kullanılmaya başlandı. böyle olunca, türkler daha da çok içine kapanır oldu. bir kısırdöngüye girildi.
bu örnekler daha da çoğaltılabilir...
berlin, paris, amsterdam manzaralari
almanyadaki ve diğer avrupa ülkelerindeki türklerin hali şimdi budur...
buna bir de akpnin dayattığı dış görünüş muhafazakarlığı eklenince, artık boyalı kuş gibi ortaya çıkmaya başladık...
berlin, paris, amsterdam sokaklarındaki görüntülerimiz artık işte bu türk dedirtecek cinsten...
ve bu görüntü, ne atatürk cumhuriyetinin yetiştirdiği kuşaklara ne de batı toplumlarına yakışıyor.
çözüm mü?
çok zor...
bir insan öldü başka silah bilmeden
hayata açılmış kollarından gayrı
bir insan öldü başka yol bilmeden
mavzerlerin kıpraştığı yollardan gayrı
bir insan öldü vazgeçmez hâlâ döğüşten
ölüme karşı o karanlığa karşı
madem onun istediği şeyleri
biz de istiyoruz
esenlik diyoruz ışısın bir
gözlerin gönüllerin derininde
adalet diyoruz ışısın yeryüzünde
insanı yaşatan kelimeler vardır
hani yunmuş arınmış sözler
sıcaklık diyelim güven diyelim
mesela aşk adalet hürriyet kelimesi
çocuk kelimesi insanlık kelimesi gibi
ve bazı çiçeklerin ülkelerin ismi
mesela yiğitlik kardeşlik arkadaşlık
çalışma kelimesi gibi
sonra bazı kadınların bazı dostların ismi
bizim peri de onların arasında
bizim dediysem boşuna değildi vurulduğu
peri öldüyse bu hayat yaşamaya değsin diyeydi
ondan öğrendik gücümüzün nelere yeteceğini
biz diyorsam onun umudu hâlâ harlı diyedir.
şiirinde bahsedilen nedenlerden ötürü, hakkın yerini bulması adına gerçkeleştirilmesi gereken durumdur. ama bu kadar faşistin bulunduğu bir ülkede bunun olmasının imkansızlığını görmemek için kör olmak gerek.
insanların cinsel ilişki sırasında kaydedilmiş görüntüleri bir meta haline getirip şaşırtıcı bir biçimde izleme alışkanlıklarından sonra ortaya çıkmış aptalca sanrı.
cinsel zevk kişiye bağlıdır ve piskolojik etkenlerle çok yakından ilişkilidir. insanın cinselliğinin ekranlarda pazara çıkması sonucunda her şeyin daha fazlasını isteyen insan oğlu kadının da cinsel hazzını büyük cinsel organların artıracağını düşünmektedir. pratik olarak kadın cinsel organı bir bebeğe ev sahipliği yapacak ve onun sağlıklı bir biçimde zarar görmeden dışarı çıkmasını sağlayacak kadar geniş bir yerdir. büyük cinsel organdan büyük zevk alınacağı, aptal tüketicilerin cehalet dolu sanrısından ibarettir.
kadın ya da erkek için cinsellikte en önemli tatmin piskolojik olarak sağlanır. bunun yanında spor izlemekten çok yapan fiziksel ve ruhsal açıdan sağlıklı iki birey, aşk denen tinsel katalizör ile bir araya gelirse tatmin edici bir cinsel birliktelik olmuş olur.
içinde aşk olmayan bütün cinsel birleşmeler büyük bir hayal kırıklığı ile sonuçlanacaktır.
biri imralı, öbürü çankaya köşkünde oturan son dönem türkiyesinin değişimde büyük roller üstlenmiş mümtaz şahsiyetlerdir. bu iki abdullah (tesadüfe bakın ki adı kısaltınca abd. oluyor) büyük ortadoğu planını uygulamaya koyuyor ve emin adımlarla sona yaklaşıyorlar.
sinimeye karşı açıklama:(büyük ortadoğu planı "bop" her keslerin bildiği ve yasal bir plandır. bu plan, akp yöneticileri tarafından sahiplenilmiştir. başbakan "kendi ağzından söylediklerine göre" bu planın eş başkanıdır. abdullah gül bu ülkenin cumhurbaşkanı ve eski bir akp'lidir ve bop'a karşı hiç bir açıklama yapmamıştır. abdullah öcalan'da ister kabul edin, ister etmeyin bu ülkenin bir kısım halklarının kadul ettiği "kürt" lideridir. O'nu bu planın dışında tutmak düpe düz haksızlık olur.)