Tâbir-i caizse manyaklar gibi izlediğim kaliteli uzman konukları ve konularıyla adıyla müsemma gündemi yakalayan tv programı. türk televizyon ekranlarında bu denli kaliteli bir programın varlığı içimde ülkeye dair bir umut yeşertmiyor değil hani. ben youtubedan takip ediyorum arada reyting getirsin diye tvden izlediğim de oluyor 3 4 saatlik programlar su gibi akıyor ve ufkunuz iki katına çıkıyor çok beğendiğim bölümleri mevcut yakında edit gelecek.
Ben de yaşarı çok severim 81 doğumlu bir teyze sayesinde doksanlarda bolca maruz kalmışlığım vardır tabi o yaşlarda kıymetini anlamazdım şimdilerde benim için doksanlar ve 2000ler denince akla gelen isimlerin başını çeker kendi yaptığı besteleriyle iyi bir müzisyen ve yazdığı sözleriyle iyi bir şairdir bu yüzdendir ki bana bülent ortaçgil ve kayahan neslinin son neferi gibi görünür hep.
Ciddi bir oasis sever olarak beğendiğim oasis tadını aldığım şarkı grubun yokluğunda böyle şarkılar yapılacaksa bu beni mutlu etmeye yeter amma velakin yine de özlüyorum sizi gallagher kardeşler. (bkz: acquiesce)
Az önce facebookta garbage in paylaşımıyla ölümünden haberdar olduğum hayatımda en çok sevdiğim sesin sahibi.Ölümünün beni bu kadar şok ettiği başka bir ünlü olmadı. yaşının genç olmasından dolayı mı bilemiyorum beklenmeyen bir ölümdü benim için. Daha söyleyeceği şarkılar ve yapacağı sağlam coverlar ile bizi mutlu edicekti.
benim de an itibariyle taze bitirdiğim dizi. bu zamana kadar okuduğum yorumlarda hep son sahnenin iç acıtıcı olduğundan bahsedilirdi ben de bu yorumu fazla abartılı bulurdum velâkin kazın ayağı öyle değilmiş. yukarıda da bahsedilen entrydeki gibi hayatınızın bir parçası olan arkadaşlarınızdan* artık yeni bir haber alamayacak olmanın hissinden midir nedir bilinmez ama ufak da olsa bir cız ediyor içiniz bu bitiş ve ayrılıktan sonra. yaklaşık bir buçuk sene önce başlayıp 7.sezonunun sonlarına kadar gelip orada niyeyse tıkanmıştım --spoiler--sanırım chandler cığımla joey i ayırıp rachel la buddy yapmaya çalışmalarını sindirmem zor oldu--spoiler-- aylarca ara verip bu arada türk dizilerine maruz kalınca bir gazla geri dönüp 3 sezonu bir çırpıda bitirivermişim. dizi, hakkında uzun uzun konuşulmayı ve övülmeyi hak ediyor şüphesiz ama gereğince övüldüğünden ve yorum yapıldığından kimsenin başını ağrıtmaya niyetim yok ufak bir spolier bırakıp kaçıcam.
--spoiler--
inişli çıkışlı senaryosu; istikrarsız bir ross-rachel ilişkisi, arada aşırıya da kaçsa bence de dünyadaki en komik adam olan* bayıldığım chandler karakterinin evlenince pasifleşmesi, gayet sempatik ve kısmen de absürt olan Phoebe Buffay in son sezonlara doğru iticileşmesi, kocayı kapınca monica nın da Phoebe gibi aynı oranda negatif bir evrim geçirmesi ve gereksiz bir rachel-joey çıkışına rağmen, komedisinden gram bir şey kaybetmeden son sezona kadar giden bir dizi. komedideki başarıları su götürmez. lakin senaristlere joey e daha tatmin edici mutlu bir son yazmadıkları için ben de çok kırgınım ki o da en az chandler kadar komiktir nazarımda. bu arada unuttum ama bence bu dizide gizli bir komik varsa o da ross dur. kendisi son sezonlara doğru diğerlerinin aksi yönünde bir gelişme göstererek iticilikten absürtlüğe tatlı bir geçiş yapmıştır.
--spoiler--
Bir kahve müptelası olarak tükettiğim tek türk kahvesi markasıyken yerini, kahve dünyasının orta kavrulmuşuna oradanda kuru kahveci ihsan efendiye bırakmış kahveci. Nedenine gelirsek kahveyi haddinden fazla kavurmalarını gösterebilirim. Mısır çarşısının oralarda gezinirken burnunuza çarpan enfes kahve kokusuyla sizi kendine çeken dükkanını geçenlerde es geçip şansımı başka bir yerde denemek istedim ve böylece ihsan efendi ile tanışmış olduk. Sizden hiç kahve almadım denemek için bi 50 gram alayım deyince satıcı beyfendi o zaman hiç kahve içmemişsiniz deyiverdi. iddialı gelen bu sözün hakkını verdiler mi verdiler doğrusu. 2 hafta sonra koşup bi 200 gram daha aldım. en az mehmet efendi kadar eski olan bu tarihi kahveciyi bilmemek benim ayıbım tabi.Bundan sonra kuru kahveci ihsan efendinin müdavimiyim evet.
Akdeniz caddesinde ki kursumdan çıkmak üzereyken kurs yetkililerinden öğrendiğim haber. 5 dakika sonra emniyet fatihten binip metroya geçecektim orayı değil de vezneciler tarafını kullandım.güvenli bir şekilde eve vardım.dicek bir şey bulamıyorum ancak sevindiğim tek şey hiç bir can kaybı vermemiş olmamız.
Kaybolan canlar için çok üzgünüm yeni yıla yakışmayan bir acıyla giriş yaptık ancak mevzu bahis olan hangi kesimden yada hangi inançtan kimin teröre kurban gittiği sorusundan çok daha derin ve asıl sorgulanması gereken bu kadar güvenlik önlemi alınmışken bu zafiyet nasıl ve neden gerçekleşiyor.terörde amaç insanlara korku salmak olunca onlar için bunun nerede yada kime yapıldığının bi önemide kalmamış oluyor ne yazık ki?bu onlar için gözdağı vermekten başka bir şey değil.
Türk sanat müziğini icra ederken her ne kadar klasik tarzın biraz dışına çıkarak alaturka tarzı benimsemiş ve nostalji albümlerindeki eserlerin altyapılarıyla bu tarzı korumuş olsada kendisi doksanlar kuşağına- ki o kuşak daha çok pop müziğe aşina büyümüştür-klasik türk müziğini kısmende olsa tanıtmış bir sanatçıdır.
Öncelikle ben tarkanın stüdyo kaydını dinlemek istesem zaten açar youtubedan dinlerim.onu geçtim bu adam seneler evvelinden daha toy zamanlarında yılbaşıdır bayramdır canlı tsm konserleri vermiş değil mi ki böyle bir işten bu sefer kaçınıp bizi playback rezaletine mahkum etmiş.velhasılı kelam işinin hakkını vermiş olsaydı kendisini ve ahde vefa albümündeki şarkılarını canlı dinlemek büyük keyif olacaktı.
Toplamda sadece 3 kere giydiğim sıfır newbalance ayakkabılarımı satmayı düşündüğüm sitedir.nedir ne değildir bilemiyorum ancak kuzenim daha önce saatini satıp memnun kaldığını söylemişti.
Niyeyse bana çok samimi gelen dizi.öncelikle şunu söylemeden geçemeyeceğim ki gonca vuslaterinden ve vahide perçemden hiç haz etmeyen biri olarak ikisini bile zevkle izliyorum.oyunculuklar üst seviyede zaten.her bir sahne sinema filmi tadında.aslında dram izliyoruz ama o kadar gerçekçi verilmiş ki insanı boğmuyor sahneler.özellikle şule karakterinin gri bir renkte çizilmiş olması beni fazlasıyla diziye bağlıyor;ikilemleri(kızını hem sevip hemde onu benimseyememesi),çaresizliği ve aslında güçsüz/aciz oluşunu kapatmaya çalışan öfkesi.eğer ufaklığı yani melek i öz annesiyle ona sahip çıkan yeni annesinin sevgisi arasında birakan bir ikilem yaşatırsanız çok daha derinlikli bir senaryo çıkar ortaya.ama yok öz anne zaten kıza işkence yapıyordu diyipte kızın ona tamemem cephe almasından yola çıkan bir conflict/çatışma yaratılırsa klasik bir senaryodan öteye geçemez.buda benim naçizane bi önerim olsun.
Geçen sezon kendisi için izlediğim haluk karakterinin bu sene tekrara düştüğünü görmemle hayal kırıklığına uğratan dizi.tutan bi espiriyi 2 sezon boyunca seyirciye satamazsın bi süre sonra bayar.öyle ki oyuncu içinde sıkıcı bi hal alır. tadında iyiydi herşey. biz onu komik ama aynı zamanda ciddiyetli,şakacı ama alaycı olmayan tavırlarıyla sevmiştik yeni haluk absürt değil aksine biraz itici olmuş.belli ki bu işte senaristin bi parmağı var.fazla yüklenmişler karaktere.yoksa uraz beyin performansına dicek laf yok.
Rus edebiyatı aşkından mütevellit rusça derim.ancak o zamanın dostoyevski sini okumak şimdiki rus vatandaşa bile zor.
Edit:başlıkla alakasız olucak ama baya bi arapça ve farsça öğrenmek isteyen yazar görüyorum.naçizane 1 yıldır farsça öğrenmekte olan birisi olarak farsça öğrenmesi çok zevkli ve kolay bi dil düşünmeyin başlayın ancak 10 küsür yıldır arapçayı hala öğrenmekteyim bitmiyor bulaşmak isteyenler bi kez daha düşünsün:) ama hakkını yemeyelim o da zevklidir.
Paperwhite 3ünü almayı düşündüğüm e-reader.kullanıcıları çok memnun bu aletten ancak duyumlarıma göre pdf okumada çok kullanışlı değilmiş.ben ingilizce kitap okumak için istiyorum içindeki sözlük bu anlamda pratik bi okuma sağlar en nihayetinde. yinede güvenilir ve uygun fiyata nerde bulabilirim diye diye geziniyorum uzun bi süredir.
babamın okumuş olduğu ve çok beğendiği kitap. ısrarla okumamı söyleyip bide soruyo bitirdin mi diye. kitap hakkında bi fikrim yok lisedeyken sharma nınferrarisini satan bilge sini okumuştum ama hatırlamıyorum demek ki derin bi etki bırakmamış. bu kitabı da bana biraz kişisel gelişim kitabından bozma gibi geliyor. neden mi bu kadar sorguladım? eskiden elime ne geçse okurdum ama artık sıradan bir kitaba vakit ayıramayacak kadar seçiciyim ne yazık ki babacım.
çok çirkin bi uğraş. ingiliz dili ve edebiyatı okuduğum vakit kitap bitir, essay yaz anam ağlamıştı. şimdide istanbulda fars dili ve edebiyatı okuyorum aynı şekilde sürekli fiil çekiyorum. Allah çektirmesin ama dil edebiyat okuyunca ödevsiz olmuyo.
mesut sürenin sesini uzun süredir rock fm de duymayınca ücretsiz izne çıktı sandığım, bana yıllardır hatta-sabah probleminden beri- akşam trafiklerinde ve yürüyüşlerimde eşlik eden program. radyoda da denk gelmeyince dur bi bakayım nereye kaybolmuş bunlar dedim kent fm e geçtiklerini öğrenmem beni akşam akşam mutlu etti ne yalan söyleyeyiim. sevmeyeni çok elemanın ama ben ergenliğimden beri dinlerim.
tanım: nadir rastlanılan, muhabbet kafaları güzel insanlardan oluşan bir radyo programı.
geçen gün kardeşimle tartıştığımız konunun başlığa taşınmış hali. kendisi, başörtü takan biri olarak benim bazı değerlerden ödün vermem gerektiğini düşünüyor; şimdi toplumsal açıdan bakarsak başörtüsü bu toplumda özgürlük değil aksine kısıtlayıcıdır. çünkü başörtülü kadın- tesettür anlayışının gerektirdiği şekilde yaşıyorsa tabi- mahremi olmayan bir erkekle tokalaşmayacak, mahremi olmayan bir erkekle yalnız kalmayacak, zaruri olmadıkça çarşı pazar gezip erkeklerle muhatap olmayacak, bi tık ileri taşıyalım din kadının sesini dahi avret kabul ediyor. bu çerçeveden bakarsak kadına evinde otur diyor. toplumu kendi normlarımıza göre dizayn edemeyeceğimize göre bize de tüm bu kurallara uymak için evin dışına çıkmamak kalıyor.
burda bir parantez açmak isterim ki; toplum son 10 yılda- uzun yıllardır iktidarını korumakta olan sözde muhafazakar hükümetin de etkisiyle- hatta ve hatta 28 şubat sürecinden sonra başörtüsü mefhumunu iyiden iyiye kaybetmiş durumda. o yüzden; bugünün, adına modern kapalı demenin bile abes kaçacağı güya başörtüsü takan gerisini koyveren türbanlılarıyla, gerçek ve asıl tesettürü mukayese dahi etmeyelim. onlar bugün birilerine yaranmak adına, moda akımına kapılıp gitmiş, hakikati yitirmiş güruhtan başka bir şey değiller.
peki toplum bize uymuyor biz ona mı uyalım dersek orda da büyük bir yanılgıya düşeriz çünkü dini kurallar taviz verebileceğin bir şey değildir. bu söylemlerimden şeriat kafası anlaşılmasın ancak bu düzen de bu sistemde bu kadar yaşanabilir özgürlük.
bana göre senaryosu sıradan ve biraz klişede olsa işlenişini güzel ve samimi bulduğum dizi. Timuçin Esen var daha ne olacak tabi. gençlerin arkadaşlıkları ve yetişkinlerin hikayeye dahil ediliş tarzı bana bir nebze the o.c tadı vermedi değil. bu yönüyle gençlik dizisi gibi görünse de anneleri de yakalamış gibi en azından benimkini öyle. şimdilik akıcı giden bir dizi sonradan klasik türk dizileri gibi tıkanması muhtemel. dizideki oyunculuklar yerinde tek sırıtan Şevval Sam ın dolgu ve botoksları yüzünden mimik kullanamayan oyunculuğu. botokslarından kurtulduğu an potansiyeliyle geri dönüş yapacağına eminim:)
Yahu arkadaş yazmayayım dedim ama dayanamadım ve senarist sana laflar hazırladım. şimdi dizimiz tatlı tatlı 6 bölüm gitti. ta ki geçen hafta yayınlanan 7.bölüme kadar...bozulma çanları çalmaya başlayan dizi bu hafta senaryoda fire verdi. bu bölüm neydi öyle türk dizi klişelerine bodoslama giriş dersi gibiydi. geçen hafta hadi dedik bi bölümden bişey olmaz illa ki toparlar sonuçta bu dizi uyarlama bir senaryo copy paste değil dedik ama olmadı. bu bölümle inişe geçti. hele fragman...orjinal hikayede aşkıyla dostu arasında kalan o üzülmesin diye dostunu seçen naif ve düşünceli deniz aslan'ın içinden bile bir kezban çıkarmayı başaran senarist, sana dicek bişey bulamıyorum. arkadaşım madem sadece konuyu alıntı yapıp senaryoyu kendiniz yazacaktınız neden 6 bölüm orjinaline sadık kaldınız. yapaydınız no:309 gibi sadece konusu alıntı senaryosu farklı bi dizi bizi de boş yere heveslendirmeyeydiniz. dizimizi de bize bırakaydınız*.ha ben 6 bölüm sadık kalırım senaryoya sonra reytingler iyi gelir, entrika sokarım diyosan ben de sana neyse...sakinim:)
şimdi çok önemli bir yapım olmamakla birlikte yoklukta gideri vardı dizinin bu yaz gecelerinde. anlaşılan biz romantik komedi yazamıyoruz. (bkz: sahi bi gülbeyaz vardı noldu ona) neyse efendim bu saatten sonra istesenizde toparlayamazsınız zaten ben gideyim de orjinalinden devam edeyim en iyisi.
izlediğim ve iki elin parmağını geçmeyen kore dizileri arasından beğendiğim nadir bir dizi olan She was pretty nin uyarlaması. orjinali çok çok güzel ve klasik kore dizilerinin ağlak ve dram yüklü havasından oldukça uzak. zaten bu diziden sonra hiç birini izleyemez oldum ya neyse. Velhâsıl-ı kelâm naif bir anlatımı olan romantik komedi işte. gelelim sadede bakın sizin o yiğit balcı dediğiniz karakter orjinalinde bu kadar sert çizilmiş ve karikatürize edilmiş bir tip değildi gayette sempatik tatlı bir adamdı. bu bildiğin nefret dolu bakışlarını etrafa saçan bir tip olmuş. lütfen biraz küçültelim şu tepkileri. diziye odaklanamıyorum gereksiz çıkışları yüzünden. şahsi fikrimdir elbet. diğer karakterler için olumsuz konuşmuyorum. buraları okuyanlara selam olsun lütfen doksanlar şarkılarını da unutmayalım bu arada.
tanım: aylardır sözlüğe girmeyen bana entry girdirmiş dizi.
öldüğü haberini aldığımda tekrar severus snape acısını da içimde hissettiren aktör. birisi gerçek bir insandı diğeriyse kurgusal bir karakterdi ancak sevgili rickman bize snape i gerçekten yaşatan ve hissettiren bir aktör olduğu için ben kendisinin bir parçası olarak görüyorum ve ikisi içinde yas tutuyorum sözlük.