28 kişi henüz 13 yaşındaki kız çocuğunun ırzına geçiyor, failleri yargılayan hakimler ise adaletin ırzına geçiyor. işte N.Ç. davasında adaletin ırzına geçen yargıtay 14. ceza dairesi başkanıdır.
üşenmedim 81 il barosunun, ticaret odasının ve ticaret borsasının internet sitesini ziyaret ettim. sivasın doğusunda kalan hiç bir oda borsa ve baro saldırıyı kınamak yada taziye yayınlamak gereği hissetmemiş. ya bölge tamamen sindirilmiş pkk kontrolunde ya da herkes örgüt üyesi.
Bu memlekete komünizm gerekiyorsa ve komünizm yararlı bir şeyse onu da biz getiririz, size ne oluyor? sözünün sahibidir. yaptıkları düşünülünce herhalde mezarında pek rahat yatamıyordur.
yasanın genel gerekçesini okuduğumda katılmamak elde değil lakin, cezanın rehabilite edici amacının görmezden gelinmesi, failin ilerde ciddi anlamda pişmanlık yaşaması halinde dahi cinsel yetilerini kullanamaması gibi olumsuzluklar düşünüldüğünde olmaması gerekiyor tabi. bu arada şeriat ne alaka...
sanırım en garibine ben tanık olmuşumdur ortaokul hocamız öğrencisiyle evlendi. bir öğretmen düşünün 12-15 yaşlarındaki kıza nefsi uyanıyor ve onu ayartıyor.
gidin izleyin ama bir şey ummayın. sahne çekimleri güzel olmakla birlikte kurgu konsept senaryo ve diğer enstrumanlara 10 üzerinden 5 veriyorum . işin aslı yapımcılarda ne yapmak istediklerine tam karar verememişler olsa gerekki böyle dağınık bir sinema çıkmış. ama iyi gişe yapar nede olsa toplumun gazını almak gibi bir amacada hizmet ediyr.
tam olarak kendisinden beklediğimiz gibi bir baro başkanlığı yapmaktadır. avukatlık mesleğinin sorunları ile ilgilenmemek istanbul barosunun geleneği haline geldi. zira her başkanın bundan daha önemli işleri var. günlük siyasete angaje olarak mensubu ve başkanı olduğu kurumu yıpratıp, değersizleştirmek gibi.
iyice içine etmeye başladı bu aq partisi. stadyumda insanlar demokratik tepki gösterip başbakanı ıslıklarlar bir gram tahammül edemez ve siyaset türibüne sokulmasın derler. ama kendi seçim vaatlerini zaman, mekan, server tanımaksızın uluorta bağırıp dururlar. hayır sözlük bişey değil siz bunu ramazan iftarlarında da yapıyorsunuz. insanların en kutsal anını rablerine dua edecekleri iftar vaktini dahi seçim malzemesi yapıyorsunuz. edep yahu
ben ekonomiden o kadar anlayan biri değilim lakin; despot liderimiz başa geldiğinde bu ülkede kişi başına düşen milli gelir 2500 usd civarındaydı. bana oy verin bunu 10000 usd yapacam dedi. oyları aldı ve sonra ne mi oldu 2006 yıllarında milli gelir hesaplama sistemi değiştirildi ve bir gecede kişi başına düşen milli gelir 6000 usd civarında bir rakam oldu. 2007 yılında tekrar oy istedi tekrar oyları aldı bu sefermi ne oldu? milli gelir hesaplama sistemini ab normlarına uygun hale getirmek için tekrar değiştirdiler. ertesi sabah kişi başına düşen milli gelir 9000 usd civarındaydı. benim kazandığım para bir allah kuruşu artmadan 9000 usdye çıktı. 10 yıl sonra kişi başına düşen milli gelir danimarka ortalamasını yakalar ve 30000 usd olur diye düşünüyorum. nede olsa akşamdan sabaha zengin oluyoruz bu ülkede.
keşke yarısına kadar okuduğum yazının gerçek olduğuna inanabilsem. kapitalizmin hoyrat kurumlarından birinin vergi mevzuatını dolanırken reklam yapmak ve topluma şirin görünmek gibi bir ayrıcalığa da sahip olmasını desteklemeyeceğim.
sayın bozdağ'ın o tebligatların kaç ay içersinde gidip geldiğini bilmiyor herhalde. 2 ay 10 gündür dosyasına geri dönmeyen tebligatın olduğu bir ülkede yaşıyoruz. hem de fatih adliyesinden beyazıta gitmesi gereken bir tebliğ evrakı. sistemin neresinden tutsanız elinizde kalıyor. bozukluk sadece adliyede değilki. bakınız bu ülkenin posta teşkilatıda laçka bir halde. fatihten beyazıta gidecek bir tebliğ evrakına kendiniz yol verseniz kendi başına 2 ay 10 günde gidip gelir herhalde. ama bu ülkede bu tebligat yapılamıyor.
hizbullah dosyasında kaç tane tebligat parçası gitti dönmeyi bekliyor biliyormu acaba sayın bakan. öyle koltuklarınıza kurulup konuşması kolay tabiki. sorun sadece cmk 102 ile ilgili değilki tebligat yasası içler halde. posta teşkilatı içler halde. artık adliyeleri hiç demiyorum.
anlamadığım 550 vekilin yarısına yakını avukat veya hukukçu kökenli iken hala bu ülkede en hantal işleyen kurumun adalet kurumu olması. aslinda hepsi biliyor adliyelerin çalışma şartlarını. bakanda biliyor -ki zaten kendisi avukattır. buna rağmen hala çözüm üretememiş olmalarının hesabını başkalarına sormaya çalışıyorlar.
tahliye ederken karara bağlayamaz beyefendi. eğer tebligatlarda bir mani olmazsa 26 ocakta görüşülecek bu dosya.
başladığı günden beri fizyolojimi altüst eden, plan ve program olmayan, belli bir müfredat dahi hazırlanmamış bulunan, hukukta akademik kariyer yapmayı isteyipte yapamayan avukatların psikolojik şehvetlerini tatmin etmek için ders anlattıklarını sandıkları, devam yahut devamsızlık politikasının neye göre hazırlandığının belli olmadığı, son baro seçimlerinde görev alanların 20 derslik devamsızlıklarının silindiği, akpye en iyi çakanın en mahir sayıldığı, stajyerlere işkence yapmaktan başka bir fayda sağlamayan gereksiz bir baro yapılanması.
şimdilerde çırağan sarayı toplantılarında siyasetçilere biatlarını sunup, el etek öpen sanatçılara sormak isterdim bu gün nimetlerinden faydalanmaya çalıştığınız sürecin sancılarını ahmet kaya yaşarken neden bir tekiniz çıkıp arkasında durmadı. o gün hiç biriniz sırça saraylarınızdan başınızı uzatıp dışarı bakmadınız, pislik üzerime sıçrar dediniz ayaklarınızı sokağa bile basmadınız, yetmedi sahnedeki sancılar yaşayan sanatçıya çatal bıçak elinize ne geçtiyse fırlattınız. o gün rahatınıza düşkündünüz bu gün hala düşkünsünüz. çırağanda ki gösterişli toplantılara katılıp medyatik show yapıyor ama hala tekiniz dahi...
vijdanlarınızı rahatlatmak gibi bir düşünceniz olmaz sizlerin, flaş patlamaları olmaksızın tuvalete bile hitmek istemeyen sizler hiç olmazsa o gün köstek olup bu gün nimetlerini yemek istediğiniz olayların en büyük kayıp verenlerinden biri olan gülten kaya dan özür dileyin. açılıma falan destek vermeniz gerekmez bu kadarını yapın yeter.
sıradışı bir konuyla imdb'de yerleştiği sırayı haketmiş filmdir. belli bir çizgiyi haiz, konuları ve bakış açısı ile kendini tekrar eden hollywood yapımlarının aksine filmin bir hüviyeti var. bunda nolan'ın olağan ötesi hayal gücü yadsınılamaz. elini attığı herşeyi ustalıkla bir sanat eserine dönüştürmektedir. prestige ile dikkatimi çekmişti kendisi ancak the dark knight ile gördüm ki yaptıkları bir tesadüfün eseri olamaz. ancak inception da başka birşeyşer var. sanki film izliyormuş gibi değil edebi sembolizmin mısralar yüklediği anlamın peşinde koşuyormuş hissi uyandırıyor insanda.
yazının bundan sonrası soru şeklinde spoiler oluşturur
başkasının totemine dokunmak totemin özelliğini kaybettiriyorken cobb nasıl oluyorda mall'ın totemini kullanabiliyor?
aracın suya düşmesiyle alt katmanlardan yukarı doğru uyanarak 1. katman ruyaya gelindiği halde, 1. katman rüyadan nasıl uyanıp uçağa döndüler?
akp sergisi ile iyice zıvanadan çıkmış olan partıdır. hazmediyoruz diyorlardı ama bu kadar hazımsız olduklarını da bilmiyordum. siyaset yapıyorsunuz biraz itina gösterir insan, karşısındakinin kişilik haklarını alaşağı etmez hele bir insana eşi üzerinden saldırılmaz. iktidar hırsı bu kadar insanlıktan çıkarmamalı insanı. terbiye ve ahlak sınırlarının ötesine geçtikleri yetmediği gibi kendi orjınal fikirleri değil bobiler.org'dan çalıntı bir çoğu.
ahlakından şüphe duyduğum yazardır. katlanamadığı ve ideolojisiyle ters düşen yazılara ömden mesaj geçerek küfrederek ezik kişiliğiyle kıvanç duyduğunu sanmaktadır.