türk milletinin %60'ı aptaldır (aziz nesin)
makarna, kömüre oylarını satıyor koyunlar (madem o kadar kolay siz neden o oyları almayı bile beceremiyorsunuz)
biz aslında başarılıyız, oylarımız arttı (matematiğinizi seveyim sizin)
bu ülkeden gitmek istiyorum, burda yaşanmaz artık (tutan var sanki)
oy için IQ testi yapılsın (zamanında aysun kayacı demişti dağdaki çobanla benim oyum bik bik bik diye, geldiniz hatunun lafına)
yüzde elliden az bir kesimi temsil ediyorsunuz.
vs vs vs
Bok vardı da böyle idealist takıldın. 10 yıl geçti üstünden hala çalışıyorsun. Sana yazacak pek bir şeyim yok o nedenle, zaten zamanım da yok çalışmam lazım.
Son bir şey: Allah belanı versin! (neyse neyse vermesin:))
babamın ben küçükken ara sıra söylediği, o zamandan sözleri beynime çakılıp kalan ama yaş aldıkça her bir kelimesi daha çok vuran türkü. Abdurrahim karakoç'un aşkı insanüstü hislerle kaleme döktüğü, şimdi yaşananlara aşk demeye utandıran şiiri.
malesef kalitenin gittikçe düştüğü bölümdür. odtü gibi bir üniversite bile bu yıl 55binlerle aldı öğrenci. bir gıda mühendisi olarak ve yüksek lisans yaptığım okulda girdiğim derslerde gördüğüm kadarıyla ögrenciler bölüme boş giriyor ve bomboş çıkıyor. bırakın termodinamik, akışkanlar mekaniği gibi mühendislik derslerini öğrenciler basıncın ne olduğunu açıklayamıyor, gıda derslerine de hakim değiller. amip gibi çoğalarak bölüm sayısının artmasına bakmayın artık sektör fazla fazla doydu mühendise. devlet kadroları ziraat mühendislerine ve veteriner hekimlere peşkeş çekilip bizim odalarımız susarken daha da kötüye gidecektir.bir de küçük bir not: üniversite hocalarının da umrunda değil artık özel sektör ve bakanlık. salla başı al maaşını durumundalar çünkü.
kadınlara, kundaktan itibaren reva görülen hayatın en acı taraflarını anlatan şarkı. her bir cümlesi birbirinden anlamlıdır.
ama bir yeri var ki beni çok başka etkiliyor:
korkar durur gitmez
köyün en son çitine
inanır o sınırda
dünyanın bittiğine
dönebileceği bir baba ocağı olmayan bir kadın... herhalde en acısı budur.
kiminin sevdiği, kiminin eleştirdiğidir.
ben çizerim, ama öyle karalarcasına değil. hissettiğim bir duyguyu, bulduğum bir güzelliği sonra yine hissedebilmek için çizerim. Kitabın kapağını bir zaman sonra kaldırdığımda aynı şeyleri hissedebilmek güzeldir.
Ama sırf bu yüzden bir başkası ile paylaşmam kitaplarımı. çünkü eğer o cümleleri okursa içimi, ruhumu okuyacakmış gibi gelir.
beklentilerini arttıran kitap kahramanlarını gerçek hayatta bulamamalarından kaynaklanan durumdur zannımca.
zaman değişti çünkü. dostluklar yalnız birlikte eğlenme üzerine kurulmaya başladı. oturup hissettiklerini konuşabileceğin insan sayısı bir elin parmakları etmez. aşk desen kuru bir hevesten ibaret. elde edilince bütün büyüsü kaybolup giden bir duygu haline geldi. yalnız olmak, bu asaletten yoksun heveslerden daha onurlu bir hale geldi bu yüzden.
Bir gün de böyle bir haber duymasın kulaklarımız.
Kadın 28 yaşında ve 6 çocuk sahibi! Babası tarafından 14 yaşında evlendirilmiş, evlilik hayatı boyunca dayak yemiş, yetmemiş adam başka bir kadınla yaşamak istemiş, kadın kabul etmeyince işte sonuç. Bir kere şu evden uzaklaştırma cezasını falan geçeceksiniz arkadaşım. 3 ay uzaklaştırma kararı veriliyor diye sanıyor musunuz ki kadın huzura kavuşuyor. Aksine bu cezaya sebep olduğu için katlanarak devam ediyor işkence. Kadın yalnız, kadın güçsüz. Çünkü kırık kolu kanadı. Başı sıkıştığında dönebileceği bir baba evi yok çünkü gelinliğinle çıktın kefeninle girersin gibi yoz bir düşünce yapısı var toplumun. Fotoğraflara iyi bakın, gördüğünüz 28 yaşında gencecik bir kadın mı? 6 çocuk yuvada, kadın hastanede, baba denen yaratık cezaevinde . Yatar 3-5 ay çıkar. Sonrası malum.
yalnız olmadığımı görüp sevindiren başlık. mal gibi uzar nasıl olsa diye düşünüp, şöyle biraz kısa kullansın, değişiklik olsun diyerek saçını kesmiştim 5 yaşındayken. evdeki şampuanlarla yıkardım üstelik saçlarını. hala evin bir yerlerinde durur, her gördüğümde gülümsetir beni.
hep inanılan büyük yalan. bugünler bir geçsin de, her şey daha güzel olacak denir. günler, haftalar, aylar, yıllar geçer. gelecek güzel günler beklenir. ve beklerken hayat ıskalanır.
light kola diyabetiklere yönelik bir ürün olarak düşünülüp geliştirilmiştir. zeroda light koladan farklı olarak sukraloz denen bir tatlandırıcı bulunmaktadır ve bu da tadının normal kolaya daha çok benzemesini sağlamaktadır.
Karşıma alıp konuşsam mesela seninle...
Anlatsam uzun zamandır içimde kalanları, aklımı kurcalayıp beni yaralayanları...
Biliyorum anlamayacaksın ve o her zamanki bilmiş tavırlarınla cümleler sıralayacaksın yine.
insanın içi hiç huzursuz olmaz mı bir kalbi kırdığında, birini incittiğinde?
Ben peygamber değilim, hatalarım olmuştur elbet. Ama hatayı da yaşadım sonrasındaki iç burkan pişmalığı ve huzursuzluğu da. Asla içim rahat koyamadım başımı şu yastığa. Keyfime bakamadım, yok sayamadım.
Çok şey var aklımda yapmak istediğim, denediğim, düşünüp cesaret edemediğim,merak ettiğim. Hadi her şeyden vazgeçtim de sendeki bu vurdumduymaz hale inanılmaz bir şekilde özeniyorum.
doktoranı bitirmiş, hatta doçentliğinin sonuna gelmiş ol. şu dünyadaki yazılmış bütün güzel şeyleri okumak için çaba göstermiş, görmeyi istediğin pek çok yeri görmüş ol. bir de muhtemelen biyolojik yaşından daha yaşlı bir kafan olacak ölmediysen tabi. bu kadar düşünme.