+ ya her şekilde sahip çıkarım ben sana merak etme..
- ?? neden sahip çıkıyomuşsun ki bana, ben çıkabilirim kendime gayet de.
+ aşığım ya sana
- ee?
+ aşık olduğum için böyle bişey işte, koltuğumun altında ol sen hep
- oldu, sen nerede olcaksın o ara?
+ hangi ara?
- ben koltuğunun altındayım ya, sen neredesin?
+ seninleyim
- ok.
+ ya niye böyle yaaaa
- ne niye böyle?
+ eskiden ne güzelmiş ya kızlar safmış fln, aşık bile olunmuyo şimdi size bee...
zaten kötü durumda olan bir insanın, vuku bulan (veya ortaya çıkan) bir olay sonucunda daha da beter bir duruma düşmesini ifade eder. aşağılayıcı bir tonu vardır: mesela alkol problemi ile tanınan bir adamın kumar tutkusu oldugu da sonradan ortaya çıkarsa "hee, şaban çok güzeldi bi de çiçek çıkardı" denilebilir.
hatta "hanzolaşması" şeklinde de ifade edilebilecek, genelde 20 yaş altı kızlarda görülen zamane hedesi. bu satırların yazarı uzun zamandır müşahade ettiği bu durumu her "dur yazayım" dediğinde deneysel gözlemci beri kişiliği "yok lan dur hele biraz daha gözlemle lımbık, emin olduktan sonra yazarsın. soora haksızlık etmiş bulunma birbirinden temiz, genç ve toy dimağlara" diye hönkürünce az daha gözlemlemeye karar vermiş ama daha laf ağzında; metro girişinde eli havada karış (yahut osmanlı sillesi) şeklinde açık, karşısındaki sivilceli erkekle kafa kafaya tokuşuk vaziyette liseli bir kızımızın güzel ağzından dökülen "laann senin varryaaee, aoğmoğa ğorumm godomonon bebesieeeee" şeklinde kelimemsi yaratıkları görmesi üzerine gözyaşları içerisinde eve koşmuş ve klavyenin başına oturmuştur. öyle korkunçtu ki sözlük... (bkz: ben bunu bugun gordum)
yaşadığı travma sonucu yumurtaya karşı hayatı boyunca obsesif kompulsif takılacak çocuktur. baba figürü ile yumurtayı zihninin el verdiği ölçüde compare ederek "erkek dediğin yımırta gibi olmalı" düsturundan hareketle cinsel sapmalar bile geliştirebilir; allah muhafaza.
koynuna vurdum bugün kendimi yürürken dönüyordu ruhum evet fena çakıldım gözlerine anlatayım dönüyordu kalabalığın etrafımda asfalt kolların araba kaynıyordu seyyar satıcı kaynıyordu ulaşamadım ucundaki ellerine hep adımladım hep aradım ama bulamadım yok üzülme suç bedenini toprağa sabitleyen resmi çivilerde ve tabii ki seyyar resmiyetlerde çok döndü ruhum bugün yine çok aradı ellerini ama gözlerini buldu ilginç bi şekilde kanlı ve yorgundu gözlerin "tamam git" dedi "daha fazla dolaşma üzerimde" dedi "fazla (s)ağırsın" dedi derken yağmur yağdı ama az yağdı gözyaşını karıştırıp aslında ağlamıyormuş gibi yapamayacağın kadar çok değildi o yüzden ağlayıp ağlamadığını bilmiyorum zaten kaybettim onları zira yürümeliydim ama "git" diyorlardı bundan eminim.
insanın en çirkin halini yüzüne vuran ayna türüdür. ben bu muyum yani? örtüyle boğazı iyice sıktıklarından kafanın amorf hale gelmesinden midir, vücudunu saran örtüyle lobut gibi oturmakdan mıdır nedir hangi açıdan kendine baksan iğreniyosun. birinden hoşlanıyosan en büyük kabus seni berber aynasında görmesi; o en çaresiz ve sıfır özgüvenli anda seni yakalamasıdır, dedi bir dağ köylüsü.
berberin sağlı sollu değdirmeleri de bi yandan. hayvan herif...
ona yakın arkadaşları aranmasa ve evine yönlendirilmese kurtarılamayacak; bi dünya ilaç içmiş, midesi yıkanmış ve hayata döndürülmüş arkadaş kişisi için "iyi ki de kapıldım" dediğim telaştır.
allah kimseye yaşatmasındır, "ben intihar ediorum, son seninle konuşayım dedim" diyen tiplemeleri ciddiye alamak gerekir zira sonu bir ömür pişmanlık olabilir.
trios los panchos'tur. müziği tam bir geçiş formudur iki dünya arasında; sevinç yok, hüzün yok, kızgınlık yok... tünelin sonuna kadar eşlik eden bir müzik var sadece.
tam bir sinir harbi şeklinde geçen aktivitedir. patlıcanların kararmaya başladığı evreyi hasbel kader geçirirseniz (bilgisayar veya televizyon başında) şçtınız zira geri dönüşü yoktur; anında kömüre dönerler. hele hele "benim oturtmamın üstüne yoktur, yemeden gelin..." gibi özgüven yüklü bi cümle kurmuş bulunmuşsanız, sinir bozucu kikirdemeler eşliğinde kömür tanelerini yutmaya çalışan bünyeleri kaldırabilme eşiğinizin yüksek olması; geceyi sağ salim defedebilmeniz açısından elzemdir.
not: bu başlığın mevcudiyetinin yegane nedeni ocakta kızaran patlıcanları unutmama kaygısıdır.
2010 dünya kpası maçlarında, reklam panolarında görülüp önce dile dolanan, ardından da ne olduğu merak edilen marka. bir diğeri için (bkz: mahindra satyam)
solar enerji sistemleri üretiyormuş kendileri, hatta güney afrika'daki statlara bu sistemlerden kurmuşlar filan.
hakkında entry girilmediğini görüp şaşırdığım alman birasıdır. 7.9 alkol oranına sahip olanı ilginç şekilde çok hafiftir, üstüste yuvarlatır kendini ama sonu yuvarlanmaktır; dikkat etmek gerekir.
32: andolsun ki biz onları bilerek bütün milletler üzerine seçip tercih etmiştik. (elmalılı hamdi yazır)
yine alcapon:
32: Yemin olsun, biz onları bir ilim sayesinde âlemlere üstün kılmıştık. (yaşar nuri öztürk)
abdulbaki gölpınarlı:
32: Ve andolsun ki israiloğullarını, bilerek bütün âlemlerden üstün olmak üzere seçtik.
adem uğur:
32: Andolsun biz israiloğullarına, bilerek, (kendi zamanlarında) âlemlerin üstünde bir imtiyaz verdik.
ali fikri yavuz:
32: Celâlim hakkı için, biz israîloğullarına, bildiğimiz gibi, âlemlerin üstünde hayır vermiştik.
bekir sadak:
32: And olsun ki, onlarin durumunu bilerek dunyalarin uzerinde seckin kildik.
fizilal-il kur'an:
32: Andolsun biz, israiloğullarını, bir bilgiye göre alemlere üstün kıldık.
ümit şimşek:
32: Biz onları bilerek o zamanın milletlerine üstün kıldık.
bu millet bizzat allah tarafından kur'an-ı kerim'de yüceltilmiş. bazı itirazlar da şu yönde: (özellikle alcapon'un eleştirisi) "bu ayette (ki bazı meallerde oluyor bu) geçmiş zaman kipi kullanılmıştır."
şimdi şöyle bir durum var: allah geleceği görebildiğine göre (Nahl 77: Ve GÖKLERiN VE YERiN GAYBi sadece ALLAH'A AiTTiR) onun için geçmiş-şimdi-gelecek gibi bir ayrım olmasa gerektir ve gelecekte bu ırkın yapacağı şeyleri de bu payeyi onlara verirken bilmektedir.
o zaman o'nun "bilerek" yücelttiği bir millete düşman olmak kur'an-ı kerim'e uygun mudur?
odtü "yerleşke"sinde, doyurucu'nun hemen dibinde bulunan balıkçıdır.
bıyıklı tombul amca ciddi ve ağır hareketlerle (açlık oranınıza göre bu hareketler çok daha ağırlaşabilir) hazırladığı ızgara balığı (uskumru olsa gerek) sonunda (at least) size doğru uzattığında nostaljik bir açlığa bürünerek sebepsiz yere gülümseyebilirsiniz (oksimoron tepkiler). evet 'ebilirsiniz lakin öncesinde bu olaydan bayağı uzak kalmış olmanız gerekir.
ilk defa yiyenler içinse söylenebilecek tek şey "memnun kalacakları"dır. tekrar tekrar yenir; yıllar sonrası için ise bkz: üst paragrafımsı.
hülasa, odtü'lü olup da buradan beslenmemek gaflettir, delalettir, rezalettir. zira yağsızdır, çünkü ızgaradır, rokası da vardır filan.
bunlar an itibariyle sol frame'de akanlar. daha neler var...
ya noluyoruz anlamadım. empatiden bu kadar mı yoksunuz millet olarak, hiç mi beynimiz işlemiyor, olayın ne kadar tehlikeli bir noktaya gittiğinin ayırdında mı değiliz yoksa bu tehlikeli noktayı arzuluyor muyuz hakkaten?
insanı insan olarak kabul edip sevmek gibi basit bir yol varken bu allengirli saçma yolları seçmekteki mantık nedir acaba?
ilkokuldan kalma "dalga geçip gülmek"ten ibaret anlık eğlence şebekliği midir bu?
işin ciddiyetinin farkında değil miyiz gerçekten?
bu başlıkları açanlar mutlu mu olur iç savaş filan çıksa? ele silahı alıp koşarlar mı cepheye?
ya emin ol ki paris'e gittiğin zaman elin fransızı seni kürt türk diye ayırmıyor. "sen türksün gel, sen kürtsün kaka!" filan demiyor. onun için "türk"sün sen: kara, kıllı, kaba, göbekli, maltepe paketini yere atan, üstüne bir de tüküren bir tipsin.
herifler seni doğu batı diye ayırmazken sendeki bu çaba niyedir ya? bölünerek çoğalacağını mı sanıyorsun? kendini kürtten ayırarak lordlar kamarasına filan giebileceğini mi zannediyosun?
hiç heveslenme. içinde "türk" olan üç tane hollywood filmi izle, seni kendine getirir...
iki ayda bir yayınlanan ankara merkezli kaliteli bir edebiyat dergisidir. her sayısında bol bol öykü ve şiir yayınlayarak okurları edebiyata doyurur. bunların dışında iyi araştırma dosyaları ve eleştiri yazılarına da yer verir. o halde alınmalı, okunmalı, okutturulmalıdır...