2013 yapımı film bu hafta filmekiminde gösterilmekte. Siyah beyaz çekilen film savaş alanında kaçan dört kişilik ilginç bir grubun sürreal macerasını anlatıyor.
Genç yönetmenin ilginç göndermeleri ile dolu film akış konusunda sorun yaşamıyor. Zaman zaman prodüksiyonu düşük filmlerde tercih sebebi olan siyah beyaz çekim bu filme büyülü bir hava katmış. Belki biraz bundan biraz da filmin konusu itibari ile filmin adı Türkçe'ye Büyülü Tarla olarak çevrilmiş.
Ara sıra absürd komedisel sahneleriyle güldüren film genel olarak bir yürüyüş biraz da arayış havasında. Festivallerde gösterilen filmleri izlemeyi seven insanlar için ilginç, pişman etmeyecek bir tercih olabilir fakat pop-corn sinema aşığı iseniz uzak durun bence.
ilave olarak filmin müziği sayılabilecek davullu melodiyi aşırı sevdim.
--spoiler--
"Cehennemi bekleyerek yaşamak asıl cehennemdir."
Gerçküstü bir film oluşundan mütevellit halatla cehennemden insan çekme sahnesi çok hoşum gitti artı ölen diriliyor arkadaş.
--spoiler--
Jim Micklein yönetmenliğini yaptığı 2013 yapımı film. FilmEkiminde gösterilen bu film Türkçe'ye Kan Kokusu olarak çevrilmiştir. Filmin adının Türkçe çevirisi, filmi izlemeden mantıksız gelse de filmi izledikten sonra eh tamam fena bir isim olmamış diyorsunuz.
Filmin konusu şöyle olmakta; Küçük bir kasabada geleneksel değerlerine aşırı bağlı bir ailenin, anne karakterinin beklenmedik ölümünün ardından yaşanan aile içi sorunlar, ailenin babadan gelen geleneksel değerlerin sorgulanması şeklinde geçiyor. Sıkıcı bir film kesinlikle değil. Kasaba içinde yaşanan bazı olayların da dahil olmasıyla ailenin yaşadıkları daha da ilgi çekici olmaya başlamakla beraber aile fertlerinin geçirdiği evrim insanı etkiliyor.
Bahsetmeden geçersem karnıma ağrılar girecek vaka şu ki, filmdeki oyunculuklar bir harika. Gerçekten oyuncular yaşamış da oynamış hissiyatı oluştu bende. Bir gün karşınıza çıkarsa izlemenizi tavsiye ederim.
--spoiler--
Filmin sonundaki o sahne yok mu o sahne, son zamanlarda izlediğim en kanlı ve komik sahneydi.
--spoiler--
"41 sene önce korkusuzca 555k'yı yaparak bizlere yol gösteren devrimci yürekler de 666b'nin tarihi anında bizlerle olacak.
özgürlüğümüze pranga vuramayacaklar, bugünün ve yarının sahibi bizleriz.
önce savaşmalıyız
bu ne kadar sürer, bilinmez
ama önce savaşmalıyız
iyiliğimiz için
herkesin mutluluğu için
bu yüzden birlikte savaşırız, birlikte güçlüyüz
bu yüzden birlikte savaşırız, tek başına değil."
Belki çok farklıyız birbirimizden.. Belki de siyasal olarak yok hiçbir bütünlüğümüz.. Ama eminim ki sen de benim gibi bu ülkenin iyiliği için hareket ediyorsun. Belki birbirimizden farklı yollardan gidiyoruz ama biliyorum ki aynı sonuca ulaşmayı hedefliyoruz.
9 yıldır Türkiye, bir baskı imparatorluğuna doğru durmaksızın sürükleniyor. Birileri her geçen gün 'Durmak yok baskıya devam!' nidalarıyla düşünen, sorgulayan herkesi sindirmeye çalışıyor. Korkan, susan, sorgulamayan kendine itaat eden insanlar yaratmaya çalışıyor.
Hatta öyle ileri gidiyor ki bunu yapmaya çalışanlar;
-Daha doğmamış bir bebeğin canına kastediyor.
-Basılmamış kitapları toplatıyor.
-Kendine muhalif düşünen kalemleri içeri alıyor.
-Sınavları şifreleyerek insanların hayatlarını çalıyor.
-Kopya yoluyla kendisi gibi düşünenlere destek oluyor.
-internetimizi sansürlüyor.
-YÖK yoluyla üniversiteleri yandaşlaştırıyor.
-Torba yasalarıyla eğitim hakkımıza kastediyor.
Kısacası AKP iktidarı, biz gençlere zincir vurmaya, kendine bağımlı hale getirmeye çalışıyor.
işte bu yüzden kardeşim;
Baskıya, zulme, sansüre, şifreye karşı koymak için,
Bizleri sindirerek, bizden almaya çalıştıkları bağımsızlığımızı onlardan geri almak için,
Bu ülkede hiçbir bebeğin annesinin karnında polis jopuyla ölmemesi için,
Hayatlarımızın çalınmasına dur demek için,
Şifreyle, torpille yolunu bulanların yolunu kesmek için,
Düşünmenin suç olmaması için,
Psikolojik işkencelere yıldırmalara dur demek için,
Hiçbir ideolojik taban gözetmeden, hiçbir siyasal harekete ait simge kullanmadan, onlara birlikte karşı koyabileceğimizi göstermek için 6. Ayın 6'sında akşam saat 6'da Beşiktaş Meydanı'nda toplanıyoruz.
Peki ben kim miyim?
Ben sana bu mektubu gönderenim.
Ben belki aynı düşündüğün, belki de aynı düşünmediğin biriyim.
Ne fark eder ki, 6'sından sonra ben senim..
Sende bensin kardeşim..
Onlar ki toprakta karinca, suda balik, havada kus kadar çokturlar.
Korkak, cesur, cahil ve çocukturlar,
Ve kahreden yaratan ki onlardır,
Destanımızda yalnız onların maceraları vardır.
6. Ayın 6'sında akşam saat 6'da Beşiktaş Meydanı'nda Gençliğin Destanı'nı yazıyoruz.
Başta AKP olmak üzere, baskıyı düşünenlere, zulm edenlere hep beraber 'DUR!' diyoruz.
Nereye kadar susacağız? Son yıllarda Akp hükümetinin özellikle biz öğrencilere uygulamış olduğu baskıcı rejim, artık bir tepki konması gerekliliğini doğurmuştur. Biz göz yumdukça onlar fakültelerimizi, yurtlarımızı, düşüncelerimizi, özel hayatımızı hatta internetimizi işgal etmeye devam edecekler.
Tarih tekerrürden ibarettir!
Nasıl ki mutlak iktidarı her eline geçiren, sansürüyle, baskısıyla, zulümüyle yurdun geleceğini, gençliğini sindirmek istemişse de bu ülkenin gençleri her zaman onlara dur! demesini bilmiştir. Zamanın demokrat parti iktidarının baskıcı uygulamalarına karşı birlik olan gençler, 555k hareketiyle cumhuriyet tarihimizin ilk sivil itaatsizlik eylemini gerçekleştirmişlerdir.
Varolan toplanma yasağına karşı 1960 yılının 5. ayının 5. gününde saat 5'te Kızılay Meydanı'nda buluşmak üzere anlaşan gençler, küçük gruplarla meydana çıkmış ve meydandan geçen başbakan Adnan Menderes'e binlerce kişilik büyük bir sürpriz gerçekleştirmişlerdir.
Zaman Akp'ye meydan okuma zamanıdır! Torba yasalarıyla öğrenim hakkımıza kasteden, yök zulümüyle üniversiteleri kendine bağlayan, YGS şifreleriyle geleceğimizi çalan, internet sansürüyle sanal alemi zindana çeviren, kısacası gençliği boyunduruğu altına almaya çalışan bu iktidara ya teslim olacağız ya da 6. ayın 6'sında saat 6'da beşiktaş meydanı'nda toplanıp hep beraber haykıracağız.
oskarı hak edip hak etmediği tartışmasındansa danny boyleun koskoca bir takdir hak ettiği aşikar. filmi izledikten sonra işte yönetmen böyle olur dememek elde değil.
amerikayı hiç görmemesine rağmen okudukları ve iç güdüleriyle sağlam öngörülerde bulunmuştur kafka bu kitabında. masumiyet ve saflığın ön planda olduğu ve amerika gerçeğinin sorgulanmasının çok çarpıcı işlendiğini düşünmekteyim. kurgu konusunda acemi sıçramalar yapılmış hissiyatı oluşmaması elde değil, fakat durumların sık ve keskin değişkenliğinin özellikle denendiğini ve kitaba farklı bir hava kattığını da söylememek doğru olmaz.
pat diye sonu okuyucuya bırakarak, üstelik üzerimize su da sıçratarak bitince kitap "ilahi kafka, ne yaptın ihtiyar." dedim mi evet dedim.(göz yuvalarından öperim kafkacım)
katılım listesi an ve an artmaktadır, ama bu kadar da hızlı olması düşündürücüdür. pat diye katılım listesine adınızı eklemiyorlar aktivasyon linki geliyor. sayı gerçekçilikten uzak gibime geliyor. ha aktivasyon linkine tıklamazsanız sayı umarım artmıyordur.
#4373315 nolu entrydeki site açılırsa seve seve oraya adımı yazdırırım, buraya değil.