söz ile birçok şeyin değiştiğine şahit olanlar için doğru bir sanıdır. öz de sözün değişimiyle dönüşür, değişir, bozulur ya da düzelebilir.
bir yalan üzerine kurulan, yaşanmış ya da yaşanmaya devam edilen hayatlar bu durumu fazlasıyla açıklar.
85. oscar ödüllerinde, en iyi yabancı film dalında a royal affair isimli filmi aday olan yönetmen.
1972 danimarka/kopenhag doğumludur.
ayrıca the girl with the dragon tattoo filminin senaristlerinden biridir.
savaş sonrası almanya yı en iyi anlatan filmlerden biridir. ırkçılığın temelinde sevgisizlik, tahammülsüzlük ve 'diğerlerini' kabul edememenin yattığını çok iyi anlatır. alman ın alman olana yaptığı bir çeşit ırkçılıktır söz konusu olan.
kişinin kendi iradesiyle iş akdini sonlandırması için başvurduğu müessesedir. o müessese kişinin kendi vicdanı, gururu, şerefidir.
'honorable resignation' kavramı türkçede hem 'istifa müessesesi' anlamına gelir hem de 'onurlu istifa' anlamına. ancak bu kavramların türkçede bir kaşlığı varken ne var ki türkiye de bir anlamı yoktur. bırakın müessesesini falan istifa kısmı bile hayatın hiçbir kısmına tekabül etmez bu taraflarda.
artık etrafta öylesine çok var ki bu tiplerden kadın görünce normal insan davranışı sergilemek ayırt edici bir hal aldı. daha kötüsü ise sırf bunlara benzememek namına bayan arkadaşlarıma karşı daha bir mesafeli olmaya başladım.
tanım olarak, bunlara insan artığı demek pek de yanlış değildir.
bu ağıdı dinleyen için olay soykırım mıydı değil miydi, müslümanların başına bir şey geldi mi gelmedi mi, kim haklıydı kim değildi? gibi mevzular birden önemini yitiriyor. her iki taraftaki insanların (ki bunlar yüzyıllar boyu aynı kaderi paylaşmış toplumlar) çok derin acılar çektiğini görmemek için kör olmak değil bildiğin beyinsiz olmak lazım. insanın böyle bir ağıdı yakabilmesi (yakması değil inatla yakabilmesi demek istiyorum) yeterli ve doyum noktasına gelmiş acılarla mümkün oluyor maalesef.
bir adanalı olarak düşünüyorum da acaba böyle bir olay yaşanmasaydı da ermeniler halen burada yaşıyor olsaydı nasıl bir kültür hakim olurdu şimdi şehre? yaşanan adi olaylarla (bkz: adana adliyesi) tanınan bir adana mı yoksa çok kültürlü ve modern bir adana mı? benim cevabım belli...
hayatı hep bir adım geriden takip etme hissidir, durumudur, düşüncesidir, çıkmazıdır.
insanın çoğu alanda başarısız olacağı saplantısıdır ki berbat bir şeydir.
öyle anlar oluyor ki insan hayatında; her şeyi yakıp yıkmak, dağıtmak, parçalamak istiyor insan.
anlama, kabul etme, onaylama ya da tahammül etme sınırınızın tükendiği an.
insani hassasiyetlerin önemsizleşmesi, anlamsızlaşması süreci.
insanın üzerinde hakimiyet kurmaktan daha cezbedici ne olabilir ki...
belki de bu düşünce, başkalarının da bizim üzerimizde hakimiyet kurduğu gerçeğini yüzümüze çarpıyor.
insanın mutsuzken kendinden başka herkesin mutlu olduğunu düşünmesidir. tabi doğru değildir ama öyle bir gün geçmiştir ki lanet edersin her şeye, sonra gariptir ki hergün gördüğün insanlarda bile bir sevinç bir pozitiklik falan. senin o gününe, anına denk gelir sanki birisi gıcıklığına karşılaştırır seni bu insanlarla. herhal sebebi evrene yaydığımız negatif enerji olsa gerek.
kime ait olduğunu bilmediğim önerme. galiba yazar burada şunu demek istiyor ki: kadın makyaj yapar, tüylerini alır, güzel elbiseler giyer, kokular sıkar vs. ve erkek karşısındakinin bazen bir insan olduğunu unutabilir. tıpkı bol soslu, güzel pişmiş ve iyi sunulmuş bir et yemeği gibi; insan yediğinin kanlı, canlı bir şey olduğunu unutur et yerken.
itici erkektir. şöyle ki bu tiplerden üniversite ortamında çok vardır ve yanındaki sınıf arkadaşı olan kızı, aralarında bir gönül ilişkisi olmamasına rağmen seninle tanıştırmaz. bu harekete verilecek en iyi cevap gidip kızla tanışıp, arkadaş olup, bu erkekten de soğutmaktır.
tanım olarak mal olan insandır. hemen fark edilebilir bunlar çünkü tatile gittiği gün yapılacak o kadar çok şey varken hemen fotoları boncuk tanesi gibi dizer. esas söylemek isteği 'bak ben tatil yapabiliyorum, ben değerliyim ve yeterliyim bana saygı duy belki sen de böyle olabilirsin' dir. bu şekilde kişinin kendi reklamını yapması utanç vericidir. halbuki git gez, yemek ye, denize gir, insanlarla sohbet et, seviş, dinlen, kitap oku, müzik dinle. ne bileyim ben ama diğerini yapma beyinsiz.
belki doğma ile de başlayan bir süreçtir ki insan kendini hep geçmişe ait hisseder, içinde bulunduğu zamana ayak uyduramaz, giderek yalnızlaşır. ölüme geç kalmak ise zannedersem daha vahim bir olgudur. arada olanlarsa doğru zamanda doğru yerde ve doğru kişilerle birlikte olamamaktır.
tam da türk uyanıklığı buna denir denen hadise. örneğin annen çöpü at diyor sen de suyunu akıta akıta dışarı götürüyorsun ki bir daha senden istemesin. yani çakallıkta sınır tanımazlık.
seks haricinde yaptığı her şeyi mübah gören kızdır. bu başlıkla amaçlanan eleştiri sözkonusu kişilerin neden seks yapmadığı değil (ki ileride evlendiği kişiyle sorun yaşamamak için yapmıyor), seks yapmama konusunda bu kadar kararlı iken diğer her türlü ruhunu satma girişiminde de bir o kadar hevesli olmalarıdır. seks yapmayarak temiz kalacağını düşünen bir zavallıdan ibarettir. burada dikkat çekilmesi gereken husus tekrar söylüyorum ikiyüzlülüktür. yani demem o ki seks yapan kız sevgilisini sürttürerek boşaltan kızdan daha evladır. gönül ister ki düşündükleri gibi yaşasınlar ya da yaşadıkları gibi düşünsünler.
şu an sözlükte tavan yapmış meseledir. ben erkek olarak kızlara türk mü ya da başka bir ırka mı mensup gözüyle bakmıyorum, aynı zamanda türk olarak da diyebilirim ki beni türklüğümle değerlendirecek kızla da işim olmaz. bilmem böyle de olmalı galiba.
tam olarak ifade edilmek istenen 'ilerde aşık olunacak kişinin caddede, sokakta yanında geçip gitmek' tir. ki nedense bana garip gelen bir durumdur. o kişiyle otobüste yanyana da oturabiliriz ya da yemek sırasında çarpışıp geçip gidebiliriz. demek ki hayatlarımızında bir olay sıralaması var ki bu bizim kontrolümüzde değil demek kalıyor bize.
izmirli olmamama rağmen izmir ile ilgili açılan başlıkları görünce aklıma gelen önerme. bu başlıkları açanların siyasi ideoloji çerçevesinde açtıklarını düşünüyorum ve hakkaten yunanlar izmir i işgal etselerdi bu kadar zarar vermek istemezlerdi diye düşünmekteyim. bu entry birilerini savunmak için değil ortadaki çelişkiye dikkat çekmek içindir ayrıca.