türk şiirinin acilen ihtiyaç duyduğu yeni bir sesi ve üslubu vaat eden şiirleri vardır. imgelerinin buralı, samimi ve tanıdık olması ve yani sapına kadar türkçe yazması sevilir.
aslına contrat social * denen bu sözleşmenin mantığı bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerinde yani bireyin toplumla olan ilişkisinde hak ve sorumlulukları belirlemek üzerine bir anayasa ortaya koymaktır.
fakat rousseau'dan önce farabi'nin böyle bir sözleşmeden bahsettiği bilinmektedir.
insanoğlu rousseaudan önce böyle bir kavramdan bihaber değildi tabi.
birbirinden bağımsız kavramlardır, zira ne türkiye kürtlerin yüzyıllardır hakim olduğu topraklarda kanla kuruldu, ne de israil filistinlileri vatandaş kabul ediyor.
1: geri kalmışlık kavramını kimin kimi tanımlamak için icat ettiğini bilmek lazım,
2: sanayi devrimi, sömürgecilik, oryantalizm ve tabi bunların arasındaki ilişkiyi de
modern toplumsal yaşamın insanı nasıl yalnız korkak ve güvensiz bir varlığa dönüştürdüğünü bütün kitaplarıyla çok iyi ama gerçekten çok iyi ifade edebilmiştir.
"roman bir efsane yaratmaktır, şiirse daha çok duaya benzer" lafı önemlidir.
"sanat yaratma kapasitesidir. Yaratıcının aynadaki yansısıdır. biz sanatçılar bu jesti tekrarlamaktan, taklit etmekten başka bir şey yapmıyoruz. sanat, Yaradana benzediğimiz belirli bir andır. bu yüzden Yaradandan bağımsız bir sanata asla inanmadım. Tanrı'sız bir sanata inanmıyorum. sanatın anlamı yakarmadır. bu benim yakarışım. eğer bu dua, bu yakarış, benim filmlerim insanları Tanrı'ya yöneltebilirse ne mutlu bana. yaşamım esas anlamını bulacak: hizmet etmek. ama bunu asla başkalarına empoze etmeye kalkışmayacağım. hizmet etmek fethetmek demek değildir. "