bir hastane için yaptığım şikayete buldukları mükemmel çözümü direkt ilçe sağlık müdürü aracılığıyla ileten kurum. mükemmel çözüm de şu: kafanıza takmayın!?
Türkiye'nin, büyük küçük tüm futbol kulüpleri, menajerler, kulüp başkanları, federasyon vb. futbolun neredeyse tüm unsurları aracılığıyla soyuluyor olduğu gerçeğidir.
En basit örneği; yüzlerce milyon dolar borcu olan başta büyük kulüpler olmak üzere tüm kulüplerin hala menajerler aracılığıyla abuk subuk adamlara milyonlarca dolar vermeleridir. Aynı kulüplerin yine milyonlarca liralık vergileri affedilmekte ve de devlet imkanları ile statları yapılmaktadır. Yani finansman direkt milletten. Yani bu kulüpler aracılığıyla halktan çalınıp menajerlere, yabancılara paralar aktarılmaktadır. Karşılığında da uluslararası alanda sıfır başarı. Yani tanıtım falan da yapmıyorlar...
genelde ışıklarda rastladığımız, dilenen ya da bir şeyler satan ufaklıklara verilecek en güzel şey, marketten alıp arabanıza koyduğunuz bisküvi, kek, çikolata vb yiyecek ya da küçük oyuncaklardır. Para vermek yerine, hiç bir şey yapmamak yerine bunu yapın...
adam gibi adam. kendisine küfür eden emre'ye bile efendilikle yaklaşmış, yaşadıklarını yine efendilikle dile getirmiştir. bir fenerbahçeli olarak söylüyorum; üzerlerindeki formalar olmasa, her zaman emre'nin değil bilic'in kazanmasını şampiyon olmasını isterim.
olmadığını sanıyordum. şu an şüpheliyim. aşk sanırım onun bakışları. ilişkimiz başlamadan önceki bakışları, beraberkenki bakışları, çok kızdığı ve ayrı kaldığımız zamanki bakışları... hepsi farklı ama hepsi çok net, çok güzel ve çok farklı... bakışlarından aşkın ne olduğunu anladım (evet nihayet)... iyi ki varsın aşkım...
dün gece balat sahilde gördüğüm çocuktur. muhtemelen 4-5 ysşlarında. bir anda taksinin önünde belirdi. biraz hızlı gitsek... muhtemelen suriyeli... ana yok baba yok... ben böyle hayatın...
- olm bende unutkanlık başladı. sürekli makarna ve ekmek yemekten mi acaba? iyice ekmek kafalı olduk amk.
+ yok lan merak etme sen bu eve ilk geldiğinde de gerizekalıydın.
Hayatı Çaresizliklerle Dolu Bir Adamın Öyküsüdür!
7 Yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı. Yalnız ve içine kapanık biri olarak yaşamaya, oradan oraya sürüklenmeye başladı.
8 Yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı. Zamanını tarlalarda kargaları kovalamakla geçirdi.
10 Yaşında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde, yeni okulundaki hocasından dayak yedi. Ailesi onu okuldan aldı. Sinirden ve korkudan üç gün evinden çıkamadı.
17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı.
24 Yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yattı.
25 Yaşında sürgüne gönderildi.
27 Yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşı, kendisinin de üyesi olduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilan edilirken, kendisi hiç önemsenmiyordu. Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken, o kalabalık arasında yalnız başına olanları izliyordu.
30 Yaşında kendisi başka şehirleri düşman elinden kurtarmaya çalışırken, doğduğu şehir düşmanların eline geçti.
30 Yaşında amiri, onu kendisinden uzaklaştırmak için başka göreve atanmasını sağladı. Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı. Aylarca boş kaldı.
37 Yaşında böbrek hastalığından Viyanada iki ay hasta ve yalnız halde yattı.
37 Yaşında Komutan olarak yeni atandığı ordu, dağıtıldı.
38 Yaşında Savunma Bakanı tarafından görevinden atıldı.
38 Yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve başkasından bir redingot ödünç aldı. Ayrıca cebinde sadece 80 lirası vardı.
38 Yaşında kendisi için tutuklama kararı çıkarıldı.
38 Yaşında en yakın beş arkadaşından üçü, onun kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı.
39 yaşında idam cezasına çarptırıldı.
SONRA NE Mi OLDU?
42 Yaşında Türkiye Cumhuriyeti CUMHURBAŞKANI oldu.
Okuduğunuz öykü efsanevi lider Mustafa Kemal ATATÜRK e aittir.
Şimdi düşünün, sizin başarılı olmanızı engelleyen ama ATATÜRK ün
Karşısına çıkmamış bir engel var mı?
"Filiz, Şanlıurfada bölücübaşı Abdullah Öcalanın yakalanma yıldönümü nedeniyle düzenlenen yasadışı gösterilere katılarak, polislerle taşlı-sopalı çatışmaya girdi, çevrede bulunan işyerlerine molotofkokteyli attı. Gözaltına alınan Murat Filiz, 6 Mart 2006da tutuklandı. 1 yıl cezaevinde kalan PKKlı terörist daha sonra serbest bırakıldı. Cezaevinden çıktıktan sonra Diyarbakır kırsalında faaliyet gösteren teröristlerin arasına katılan Filiz, 2 yıl sonra PKK lideri Murat Karayılana korumalık yapmaya başladı."
spartak moskova aklı başında, gayet basit top oynuyor. bizim takımın kapasitesi çok daha aşağılarda olduğu için kanla başla mücadele ediyorlar. bu bir savaş olsaydı kesin biz kazanırdık. ama bu bir futbol maçı. savaşmak değil, yetenek, organizasyon vb gerekiyor. bunlar bizde yok bu nedenle işimiz Allah'a kalıyor.
milyonlarca taraftarı, milyonlarca doları olduğu halde, teknik direktörü tarafından tarihinin en önemli maçlarından biri olarak nitelendirilen maça selçuk şahin'in kaptanlığında çıkmıştır. (bkz: selçuk şahin)
35 yıllık fenerbahçeliyim. 35 yıldır avrupa'da başarı değil, sinir, stres, rezalet gördüm. 3., 5. sınıf avrupa takımlarına bile yenildik. bu sefer de farklı olacağını sanmıyorum. çünkü bu işler öyle konuşmakla, takımı çok sevmekle olmuyor. stat yapmakla falan da olmuyor. biz diğer tüm türk takımları gibi ancak içeride bir birimizi yeneriz. (avrupa'da başarı konusunda gs biraz istisnadır. umarım bu istisnai durumlarını bu sene de devam ettirirler.) (bkz: acı ama gerçek) (bkz: 21 ağustos 2012 spartak moskova fenerbahçe maçı)
özellikle son bir yıldır, kendisine yanaşmaya çalışan tüm kişi (bkz: tayyip) ve kurumlara (bkz: bjk) (bkz: ts) yaptığı giderlerle çok saygımı kazanmış olan takım. (bkz: helal olsun)
mehmet topal'ın maliyeti: 4,5 milyon euro bonservis. yılda 2.8 milyon euro + maç başı 15000 euro. toplamda 2 yıl için yaklaşık 24 milyon TL.
bu adam bu kadar para etmez. bunun onda biri ancak eder. o da büyük takımlarda forma giydiği için. (hani belki bizim göremediğimiz bir özelliği vardır diye.) ama bu adama 24 milyon tl veriliyorsa, bu işte bir iş vardır. tıpkı guiza transferi gibi, tıpkı aragones transferi gibi.
baroni'nin gole sevinirken armasını gösterdiği için sarı kart gördüğü maç. bülent yıldırım resmen ikinci golden sonra yıkıldı. sanırım sarı kartın asıl nedeni bu.