Bunları olur da belki için rahat uyuyorsundur diye yazıyorum. Çünkü senin hep istediğini, tek istediğini söylediğin şeyin mutlak yokluğundan haberdar olman gerek. Geceleri uyumakta zorlandığımı, gündüzleri uzaklara dalıp dalıp gittiğimi, artık derdimi dinleyecek birini bile aramaktan vazgeçtiğimi bilmen gerek. Bilmelisin ki içinde -biraz olmasın çok olsun- suçluluk sağ kalabilsin. Arada buraya yazarım beni tanıyabilirsen şayet şimdiye dek tanıyabildiysen, okursun belki. Iyi gecelerin olsun şimdilik.
Doğru bilinenle doğru olmasını istediğim şey arasında kaldım. Kendimi kandırma çabam doğrulara yenik düşmek üzere. Ama kalbimde zaten kalmayan şey aklımda da kalmasın artık istiyorum.
Bu ülkede tacize uğradığından bile emin olamamak var. Yani biliyosun tacize uğradığını, bir iki adım yer değiştiriyosun yine aynı şey oluyo. Ama sanki uykunda karabasan gelmişçesine tek kelime edemiyosun. içinden neler geçiyo ama. Ya adamın günahını alıyosam (meleksin ya sen çünkü yazık adama) ya poşeti filan deyiyosa, ya ben söylersem insanlar giydiğim kiyafete laf ederse, ya herkes beni suçlarsa, bir yandan da adamın ağzının ortasına yumruğu çakmak geçiyo içinizden ne biliyim çantanizdaki biber gazına uzanıp gözüne gözüne sıkmak filan. Ama en fazla ilk durakta otobüsten inmek geliyo elinizden, sonra da ağlıyosunuz kendinize kızarak bir yandan. Neden sustum ki diye.
Çocukluğumdan beri yapılan ayrımın farkında ve bundan rahatsızdım ama üniversitenin ikinci yılı otobüste tacize uğradıktan sonra tam olarak feminist oldum.
Aslında ben hep böyle değildim, yani tam olarak. Beni bu noktaya şimdi getiren şey ise siz oldunuz. Bu aile, bu toplum, bu dünya. Bana ikinci hatta üçüncü sınıfmışım gibi davranarak, beni yapamazsın edemezsinlerle büyüterek, sen okumasan da olur diyerek, ailedeki tüm erkekler sofradan defolup televizyonun başına kurulurken bana annemle birlikte sofrayı toplamam gerektiğini söyleyerek, giydiğim her kıyafete benim beynim yokmuşçasına karışmaya kalkarak, okuduğum okula vereceğim ya da vermeyeceğim oya kısacası her şeyime karışarak, benim böyle olmamı böyle düşünmemi sizler sağladınız. Yani şöyle söyleyeyim, ben tek kız evlatları olan yüksek ihtisasli modern birer anne babanın çocuğu olsaydım bugün düşündüğüm gibi düşünemezdim. Bi ayrımın içine doğmak erkek kardeşinden sürekli eksikmişsin gibi muamele görmek belki benim yolumu daha çabuk bulmamı sağladı. O yüzden hepinize teşekkür ederim. Kendi ellerinizle bi feminist yarattığınız için. Ben de bundan sonra çok daha fazlasını yaratıcam, emin olabilirsiniz.
Kapanması gereken başlıktır. Daha kendiyle ilgili karar verecek olgunluğa ulaşmamış çocukların istekleri dışında fotoğraflarının böyle yerlere konulması etik değil. Ki etrafta bu kadar pedofili vakası bulunurken yeğenlerinizi millete malzeme etmeyin. (bkz: pedofiliyibesleme).
Kadınlığın bekaretin kaybıyla kazanıldığı algısıyla beraber gelen durum. Erkeklik birden gökten zembille inerken bize kadın denilmesi için evlenmemiz (sevişmemiz) gerekiyor. Evlenmeden sevişirsek zaten bambaşka bi hal alıyor adımız.
Ekonomik özgürlüğü yoktur. Babasının evine geri dönse kendini yük olarak görecek hatta herkes zaten onu yük olarak görecektir. Bir de çocukları varsa her şey daha da zorlaşacaktır. Bunun adı çaresizlik.
Şimdi buraya uzun uzun şeyler yazar açıklamak isterdim size ama algınız anlamamak üzre kurulmuş. Tek sebebiyse böylesinin işinize geliyo olması. Ama ben beni yüceltip başka bir şeyi, ne biliyim ırkı milliyeti cinsiyeti, hakir gören bi anlayışa hiçbir zaman katılmayacağım.
Ayrıca bazı cahiller feminist kadınların erkeklerden nefret ettiğini sanıyor. Sevgilileri veya kocaları olamaz sanıyorlar. Bilmediğiniz şeylere yorum yapmaktan vazgeçin bence. Zaten bilmemek de bi zorumluluk değil tercih olmuş böyleleri için. Çünkü her şeyden çok bilip doğruluğuna inandığı halde hala karşısında durabilmek zor, o yüzden bilmemek daha kolay size.
Bence intihar bana daha çok yakışıyor, o yüzden iyisi mi sen uzak dur böyle şeylerden. Ne bileyim sigara filan iç arada bir, ama adın ölümden uzak dursun hep.
Başlığı 'insan olsaydınız ne olmak isterdiniz' diye okuduğumda oha laaan ne güzel demiş filan oldum fakat ikinci okuyuş hayal kırıklığı. Yazık değil mi bana.
Sonrasında susmayan telefonları, kısa cümleleri, uzun susuşları, bir yerlere bakarken dalıp gitmeleri, her kelimenin sonunda gelen yutkunuşları, iç çekişleri ve en çok da belkileri ve keşkeleri getiren olaydır. Ve bazen tek tesellin onun o soğuk bedenine yapışan gülümseme olur. Diyebilirsin ki o iyi bi yere gitti, acılarını dertlerini geride kalanlara miras bırakıp.
Bir kez oldum bir daha olmam dediğim, bir haftadır da kendimi içinde bulduğum durum, korkuyorum kapılmaktan diycem ama zaten uyuyamıyorum, yiyemiyorum, gözlerine bakamıyorum. Bazen konuşmakta bazen susmakta zorlanıyorum. Onda kendimden izler buldukça daha da bağlanıyorum.
Şarkı değil fakat yeni öğrendiğim bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Mavi ülkemizde olduğunun aksine avrupa ülkelerinde filan esareti temsil eden bir renkmis. Bunun sebebi de mahkumların gündüz avluya çıktıklarında kafalarını kaldırıp görebildikleri tek şeyin gökyüzü olmasıymış, blues un blues olmasının sebebi de buymuş.