hâlâ şu işte günahtır, haramdır, mekruhtur diyen var.
bir de aptal gibi çarşaf çarşaf açıklama yapıyorlar neden böyle olduğuna dair. solaklığın uğursuz/haram sayılmasının tek ve yegane sebebi, insan denen yaratığın kendine benzemeyenden korkması ve onu kendine benzetme çabası. herkes sağ eliyle yerken bu sol eliyle yiyor, bunda bir uğursuzluk vardır kesin. herkes kadınlardan hoşlanırken bu erkeklere mi yöneliyor, şeytanın işi bu!
bu şuna benziyor. beyaz tenli olmak günahtır gibi bir inanış olmuş olsaydı ve biz bugün burada bunu tartışıyor olsaydık, insanlar "beyaz ten deri kanseri riskini arttırıyor. bu yasak arap yarımadası için çok gerekli bir yasaktı" diyecekti.
insanların doğuştan taşıdıkları özellikler günah, evet, sen haklısın. çok büyük günah hem de.
"biz uzun süredir diyarbakır d tipi cezaevinde tutuklu bulunan üniversite öğrencileriyiz. bu uzun tutukluluk süreleri eğitim hakkımızı engellemekle beraber, birçok açıdan bizlere ağır mağduriyetler yaşatıyor.
toplumsal sorunlara karşı gösterdiğimiz duyarlılıktan dolayı cezaevine alındık. türkiye'de öğrenci profili duyarsız, tepkisiz, alakasız ve hiçbir şeyle ilgisi olmayan bir tipoloji olarak bilindiğinden, bilinmek istendiğinden, biz öğrencilerin toplumsal sorunlara müdahil olması doğru görülmez ve ağırca cezalandırılıyor. yargılama aşamaları ile uzun tutukluluk süreleriyle nötrleştirilmek isteniyoruz.
on yılın altında ceza almak istisna gibi. bir öğrencinin bu kadar ağır cezaları hak edebileceği "suç"u ne olabilir? basın açıklaması mı? demokratik ölçülerdeki protestolar mı? boykotlar mı? bu ülkede yaşayan ve bu ülkedeki sorunlara müdahil olmak isteyen demokratik itirazlar mı? bir ülke düşünün ki kendi öğrencilerine "ideolojik halay çekti, elinde taş izi var, kimi görüntülerden yola çıkarak ağzı açık slogan atıyor" gibi tümü sübjektif algıya dayalı cezalar verilebiliyor.
roboski katliamı görülmüyor ama öğrencilerin oldukça demokratik ve hak düzeyindeki tepkilerine vicdansızca cezalar yağdırılıyor. şunu tüm açıklığıyla belirtiyoruz ki: bu ülkede sorunlara duyarsız olmayacağız, refleksleri ölmüş insanlar haline gelmeyeceğiz. hakikat arayışçısı ve doğruları dile getirmenin duruşu içinde olacağız. demokratik, insani, kimliksel, dilsel ve doğuştan gelen özgürlüğe dayalı haklarımızı koruyacağız. bunlar suç olamaz.
demokrasi özgürlük ve gerçeklerin peşinde olan herkesi hakikate davet ediyor ve destek vermesini istiyoruz. çeşitli zamanlarda bakanlık cezaevlerinde bulunan öğrenci sayısı hakkında açıklamalarda bulunuyor. gerçeğin bu açıklamalar doğrultusunda olmadığını bugün itibari ile (çünkü her an bu sayı artabilir) sadece diyarbakır d tipi cezaevi'nde bulunan 53 öğrenci kanıtlıyor.
salih tekin - yusuf eren, diyarbakır d tipi kapalı cezaevi"
sanıyorum türkiye sınırları dahilinde değil bu şehir. hadi her ilde olmasını geçtim, her ilçede mi olur bu şifa eczanesi denen saçmalıktan? il olunca başbakanlıktan yolluyorlar bunu herhalde.
bunlar aslında üç kardeş. bir de sağlık eczanesi ve şule eczanesi var. her yerdeler.
edit: ahaha, yalnız şule eczanesi muhabbeti yapılmış bile hemi de üç gün önce. ayıp olmasın, sadece rastlantı olsa da kredisini verelim.
faber castell kalemleri ne kadar türkse kendisi o kadar türktür.
ayrıca bütün dünyayı yakıp yıkmış, önüne gelen şehri yağmalamış, kadınlara tecavüz etmiş, türklerin ağzına en azından üç kere sağlam sıçmış ve osmanlı' nın yıkılmasında büyük pay sahibi olmuş bir milleti neden sahiplenmek istiyorsunuz?
not: söz konusu ettiğim üç ağzına sıçıştan birincisi selçuklu' yu yıkmak suretiyle anadolu' daki türk egemenliğini kırmaktır.
birkaç yüzyıl sonra türkler tekrar güç kazandığında bu defa timur olacak adam yıldırım' ı hallaç pamuğu gibi atmış, istanbul' un fethi gecikmiştir. bu iki seferde türk milleti bölünüp parçalanmanın ve hatta tarihten silinmenin eşiğinden dönmüşse de bu iki tehlike atlatılabilmiştir.
üçüncüsü, yine bu timur denen moğol türk kırması topal adam karadeniz' in kuzeyindeki kıpçak-moğol devleti olan altın ordu' yu yıkmış, ortamı boş bulan ruslar da birleşip kırım' a kadar inmeyi başarmışlardır. gerisini tarih kitaplarından okudunuz, malum. ha, timur sarayında türkçe konuşturduğu için türk hükümdarıdır ancak bu büyüme ve herkesi yok etme hırsı kendisinin moğollara özentisinden gelmektedir.
sonuç olarak türk tarihine en çok zararı veren bir millet olan moğolları sahiplenerek türkler nasıl atalarına sahip çıkıyorlar anlamış değilim. en basitinden moğolların olmadığı bir dünyada türkler fatih' ten, hatta bayezit' ten bile önce istanbul' u fethedecekler, fatih de muhtemelen roma senin, barselona benim dolaşacaktı.
var olmayan sorunsal. yemeksepeti' nden dominos pizza sipariş etmiş kendileri. adamlar tufan vakti diye otuz dakikada yetiştirememişler, nuh peygamber de tufan boyu beleş pizza yemiş.
onu bunu bilmem de ben dünya erkeklerini tanıyor isem bu üç dilekten biri kesinlikle daha uzun bir penistir. aksini iddia edenin ağzına mutluluk çubuğuyla vururum.
bu baskında usame bin ladin' in kardeşlerinden biri de tutuklanmıştır. ayrıca suudilerin resmi açıklamasına göre isyancı, asker ve hacılardan toplam 255 kişi olaylar sırasında ölmüştür.
ancak bu baskında atlanan bir detay vardır. cuheyman, baskın sırasında kayınbiraderi Muhammed bin abdullah el kahtani' nin mehdi olduğunu iddia etmiş ve müslümanların onu takip etmesini istemişti. bu da ciddi ciddi kabul görmüş bir çağrıdır, zira
-mehdinin ve babasının isimlerinin peygamber ve babasının isimleriyle örtüşeceği
-mehdinin mekke'ye kuzeyden geleceği inançları, el kahtani' nin durumuyla örtüşüyordu.
ayrıca baskının yapıldığı gün olan 20 kasım 1979 hicri 1400 yılının ilk gününe denk gelmekteydi, bu da bir başka inanışa göre mehdi' nin kendini açık edeceği gündü.
yani, baskın aslında kahtani' nin mehdiliğini ilan etmesi için tasarlanmıştı ve öne sürüldüğü üzere asıl amaç suudi ailesini devirmek değildi. (elbette kahtani' nin mehdiliği kabul görürse kendisi direk islam dünyasının başına geçeceğinden, suudi arabistan' ı kimin yönettiğinin pratikte bir önemi kalmayacaktı.)
sonuç bence ilginçtir. zira cuheyman idam edilmesine rağmen olayın başrolündeki asıl kişi olan kahtani öldürülmemiştir. nerededir derseniz, sizi şöyle alalım: guantanamo körfezi. kendisi bu kadar yıl geçmiş olmasına rağmen salınmamış olup, burada hâlâ işkence görmektedir, işkence gördüğü raporla kanıtlanmış olan tutsaklardandır.
acaba suudi arabistan' da otuz sene önceki bir isyanda rol almış bir şahıs bunca yıldır guantanamo' da ne aramaktadır? bence insanlar suudi hükümetini suçlamadan önce bunun cevabını versinler.
komik olduğunu sanan site. gözümde bir parmak değeri kalmıştıysa onu da kaybetmiştir şu an.
mizah, espri zeka işidir ve kişinin zekasını gösterir. zeka ürünü espriler de yapabilir insanlar, sol frame' i hop hop munlayt top munlayt başlıklarıyla da doldurabilirler. dedim ya zeka işi bu, herkesinki bir değil.
ölümüyle ilgili beni üzen tek hadise enkazdan sağ çıkıp, epey bir mesafeyi sürünerek kat ettikten sonra donarak ölen gazeteci olan politikacı.
ha, bununla birlikte elleri en az onunkiler tarafından kirli başka politik figürlerce öldürülmüştür. değirmenlere karşı verilen savaşta insanlara olmayan suçlar yüklenirken bu kişinin neden öldüğünün sorgulanmıyor oluşu da ayrı bir mesele.
ölümü aydınlatılmalıdır, evet. ölümüne sevinmiyorum. bir katil olduğunu düşünsem de ona "keşke o da güzelce donacağına acı çekerek, kıvranarak ölseydi" de diyemem. ama, üzüldüm diye yalan da konuşamıyorum, hiçbir şey hissetmiyorum ölümüyle ilgili. nüfus tabelasından azalan bir sayıdan başka bir şey değil o.
medieval 2 total war oynadığınızda sebebini anlayabileceğiniz politika. batı avrupa olmuş duvar, götün varsa yık geç bakalım. zaten kırım' a kadar inebilmek en aşağı yüz elli seneni alıyor.
sözlük çapında çeşitli etkinliklerce kutlanmış olay. zira ölenler "onların ölüsü". zaten şu olayları bir üç sizden beş bizden şekilde çetele tutarak çözmeye çalışmayı bir bıraksak bu ülkenin bütün sorunları bitiverecek; farkında değiliz.
on beş asker ölünce hain pusu, on beş pkklı ölünce büyük zafer... olmuyor işte öyle. öyle ya da böyle, elinde otuz tane ölü var. bu otuz kişi de yirmi küsur senedir geleceklerine dair umutlar, hayaller biriktirmiş insanlardı ve artık bunları gerçekleştirme şansları yok.
cehennem' de bunların herbirini simgeleyen bir şeytan vardır hristiyan inancına göre:
lucifer/iblis: gurur. bu bizim bildiğimiz cennet' ten kovulan ve bu sebeple "düşmüş melek" olarak adlandırılan şeytandır.
mammon/ haman: açgözlülük. islam inancına göre haman musa' nın firavunun yanındaki açgözlü bir kimseydi. kuran' da kasas (6, 8, 38 ve 39. ayetler) ile mü'min (36 ve 38. ayetler) surelerinde adı geçer.
asmodeus/ ?: şehvet. islam' da karşılığı olabilecek birini bulamadım. bulan veya bilenlerin insaniyet namına...
satan/ şeytan: gazap. bu iblis' in insanlığa karşı olan nefretini ve onları yok etme çabasını simgeler. insanlığın en büyük düşmanı olarak görülür. yani aslında dinsel olarak iblis' in cennetten kovulma sebebi olan gurur' u ile buna sebep olan adem' e duyduğu nefret iki farklı kişilikte sınıflandırılmıştır.
beelzebub/ Baal Zəbûb: açgözlülük. bu bütün dinlerde en büyük şeytan olarak görülür, haliyle açgözlülük de en büyük günahtır.
leviathan/ ?: kıskançlık. bunu da birebir karşılayan islami bir figür yok.
beelgephor/ ?: tembellik ve gösteriş. beelgephor bunların içinde en ilginçlerinden biri. insanların icatlar yapmasını sağlayan şeytanmış beelgephor. bu icatlar insanların para ve güç kazanmasını ve tanrı yolundan sapmasını sağlıyormuş.
insan sevmek zorunda olmadığı gibi saygı duymak zorunda da değildir. nitekim saygı " Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram"dır ki kişi kemal atatürk' ü değerli/üstün/yararlı/kutsal olarak görmek zorunda değildir.
bu "sevmek değil ama saygı duymak zorundasın" kudurukluğu nereden çıktı anlamıyorum ki? ben bu dünyadaki herkesin kutsalına hürmet etmek durumunda mıyım?
charizard' ın poliwrath' ı düdüklediği bölüme kadar geldim, hâlâ gazım geçmedi sözlük. i wanna be the greatest master of them all diye bağırıyorum hâlâ. tabi bunları bırakıp vizelere çalışmak lazım.
derbi sırasında dünya uzaylıların saldırısına uğrarsa yanlışlanacak olan önerme. gerçi doctor who falan gelir, bilemedim ben şimdi. göt olmaktan kurtuluş yok gibi.
bir topluluk hiç mi ders almasın göstergesi olan durum. hayır hani ortada söz konusu olan "fotoğraf" değil de "fotoğraflar" olsa onu da anlayacağım; ama tek bir fotoğrafla bütün bir camiayı inandırmak bu kadar mı kolaydır? bu sarı lacivertliler bu kadar mı salaktır? salak yerine konmak bu kadar mı hoşlarına gitmektedir? ayrıca bunların mantığına göre ben gidip de boğanın üstünde fotoğraf çektirirsem kadıköy' ü fethetmiş oluyorum herhalde.
moderasyondan elek talep ettiğim sözlük. sen saçmasapanaksalak adamları silmiyorsun bari, bana bir elek ver de her bin tane gereksiz entry' e karşı sadece bir tanecik atılan o kaliteli entry' i bulmakta zorluk çekmeyeyim; samanlıkta iğne ararken gözlerimi yorasım yok pek.
çok önemli biri değilim sözlükte ama iyi yazdığıma ve sözlüğe katkı sağladığıma inanıyorum. değilse bile, ki eminim kimse öyle düşünmüyordur, sadece ve sadece tepki koymak adına bu entry' den sonra entry yazmayı bırakıyorum, sadece ve sadece okuyup oylama yapacağım. ama buna da fazla tahammül edebileceğimi sanmıyorum, artık bu sözlük beni gerçekten çok yoruyor, hakkındaki tüm olumlu düşüncelerime rağmen beni soğuttu kendinden.
desteklemediğim önerme. en azından bu haliyle desteklemiyorum.
isterseniz sabaha tamamen ücretsiz olsun kanser tedavisi. bu boktan sağlık sistemimizin kaç gün dayanacağını sanıyorsunuz? ben üç günden fazla vermiyorum.
ha diyorsanız, sistemi kökten değiştirelim o zaman buyrun buradan yakın: (bkz: kanada)
yine de imkansız bir şey değildir, misal hiv/aids' in tedavisi türkiye' de ücretsizdir.
ayrıca, kanser türkiye' de en yaygın ikinci ölüm sebebidir. bu derece yaygın bir hastalığı ücretsiz hale getirebilmek muazzam bir plan gerektirir.