bugün

20 kasım 1979 tarihinde 18 yıl kraliyet muhafız alayının komutanlığını yapmış cuheyman bin uteybe komutasındaki radikal dinci 500 kişilik silahlı bir grup kabeyi ele geçirip yaklaşık 100.000 hacıyı rehin alır.

eylemin temel amacı;

-şeriate göre yargılanamayan fakat tek bir emriyle istediği kişiyi şeriate göre yargılayabilen zorba suud hükümetini devirip şeriat rejimini ıslah etmek.

-ülkenin amerika'yla olan bütün ilişkilerini kesip amerika'ya petrol ihracatını durdurmaktır.

vahhabi suudi hükümeti sünni isyancıların dinden çıktığını belirten bir fetva yayınlar. suudi silahlı güçleri bu tarz bir olaya müdahale edebilecek yeterli mesleki donanıma sahip olmadığı için suud kral fransız hükümetinden yardım ister ve gayrimüslimlerin mekke'ye girişi yasak olmasına ve kabe'de silah kullanılması kati surette men edilmesine rağmen fransız özel harekatı ve yahudi bir özel güvenlik şirketinin personeline suudi askeri üniforması giydirilerek beytullah' ta insan avı başlar.

gıfari caddesinden mescid-i haram' a kadar olan çizgide çok şiddetli çatışmalar olur. isyancılar karşılarındaki topluluğun kabeye sığınan birisine ateş etmeyeceklerine güvenerek kabeye koşuşurlar, ancak müslüman olmayan ölüm timi bu kuralı bilmemektedir.

kabe' ye saklanan hiç kimse kurtulamaz. kabe dışındaki ebu kubeys dağı' na mevzilenen isyancılar arkadaşlarının yardımına koşsalar da yetişemezler 250'si asker ve isyancı geri kalanı sivil 402 kişi ölür. isyancıların geriye kalanları kafaları kesilmek suretiyle idam edilir.

ertesi yıl bu olayı protesto etmek amacıyla iran, suriye ve ırak hükümetleri hac mevsimi arabistan vizesi vermez.
20 kasım 1979 günü cüheyman el-uteybi liderliğinde bir gurup suudi vatandaşının hac sırasında kabe yi ele geçirmesi ve hacıları rehin alması olayı. kendilerinin amacı amerika ya petrol ihracatının durması ve suudi hanedanının devrilmesi idi. suudiler 2 hafta süren olayı kendileri halledemediler ve fransız özel birlikleri ni çağırarak müslüman olmayanların girmesinin yasak olduğu kabe ye soktular. kabenin etrafında baskıncıların saklandıkları tünellere su basıldı ve elektrik verildi. olaylar kontrol altına alındığında yüzlerce kişi ölmüştü. suudi tarihi için kara bir leke olan olaydır.
bir grup batı karşıtı suudi arabistan vatandaşının kabeyi işgaliyle başlayan daha sonra fransız antiterör timinin yardımıyla kabenin tekrar ele geçirmesiyle sonuçlanan eylemdir.mekkeye müslüman olmayanların girmesi yasak olmasına rağmen suudi hükümeti fransız askerlerine kelimei şadet getirterek mekkeye sokmuştur.
20 Kasım 1979 günü Kabe'de sabah namazının ardından yaklaşık 500 radikal islamcı eylemci, daha önce Kabe'nin çeşitli bölümlerine sakladıkları silahları alarak ateş etmeye başladılar. Kısa bir süre sonra Kabe'nin mikrofon sistemini ele geçiren eylemciler, giriş kapılarını kapatarak Kâbe'yi teslim aldılar.

Eylemciler "emperyalistlerle işbirliği yapan, petrolü yabancılara peşkeş çeken, islami hükümleri tam olarak uygulamayan" Suudi Krallığı'nın yıkılmasını, yerine islam Devleti'nin kurulmasını istiyorlardı.

Olay karşısında büyük şaşkınlık yaşayan Suudi hükümeti, ilk birkaç günlük tereddüdün ardından, eylemcilere silahlı baskın için fetvayı aldı.

işgalin 6. günü operasyon başladı. Önce kapıları tutan eylemcilere yoğun ateş açıldı. Ardından zırhlı araçlarla Kâbe'nin kapıları kırılarak içeri girildi. Bir yandan da helikopterlerle Kâbe'ye indirme yapıldı.

Göğüs göğüse çarpışmaların ardından Suudi Kuveetleri, zemin katı ve üst katları ele geçirdi. Operasyon sırasında zehirli gazlar kullanılarak eylemcilerin etkisiz hale gelmeleri sağlandı.

eylemcilerin lideri Cuheyman sağ olarak yakalandı.

Operasyon sonucu 127 Suudi Güvenlik gücü öldü. isyancılardan ölenlerin sayısı ise 117. Baskın sırasında Kâbe'de namaz kılan ziyaretçilerden ise 26 kişi öldü.

Yargılamalar sonrasında baskına karışan 63 kişi, kafaları kesilerek idam edildi.

6 günlük baskın sırasında Mekke ve Medine'de sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
(6 Eylül 2009,Hürriyet-Ahmet Hakan)
murat bardakçı'nın iddiasına göre 2 hafta süren, suudi kuvvetlerin yeterli gelmemesi sebebiyle fransadan yardım istenerek -normalde kabeye girmesi yasak olan gayrimüslimleri özel bir fetvayla içeri almıştır suudi yönetimi-, fransiz antiterör timlerinin de yardımıyla sonlandırılmış baskındır.

murat bardakçı'nın yazısı için; http://www.haberturk.com/HTYazi.aspx?ID=6132

bu baskın kafalarda bazı soru işaretleri bırakmıştır:

1. kabeyle ilgili anlatılan hikayelerde hep kabenin allah tarafından korunduğu, bir savaş sırasında fillerin kabeye doğru adım atmadığı, kuşların ağızlarındaki taşları zalimlerin üzerine atarak onlara karşı koyduğu ve kabeyi savunduğu anlatılır. allah eskiden koruyormuş kabeyi de şimdi neden korumuyor? yoksa bu hikayeler tamamen uydurma mıydı?

2. gayrimüslimlere her fırsatta ağzına geleni söyleyenler işleri düştüğünde, gayri müslimlerin girmesi yasak olan, dinsel kutsallığı olan bir yere nasıl çağırırlar kendi dilleriyle zalimlerin askerlerini? bu islamın hangi kuralıyla bağdaşır?

kısacası efendim kabenin kutsallığından ve islamla ilgili anlatılan hikayelerden kuşkulanmanıza neden olan baskındır. gizlenmeye, unutturulmaya çalışılmaktadır.
burada eylemcilerin inancından şüphe ederim . Hz Peygamber bile Kabeyi müşriklerin elinden kan dökmeden almıştır .
islamın müslümanlara ait olmasına ramak kala bastırılan isyan.

olayla ilgili çarpıcı bir yazı.
http://www.ekopolitik.org/public/news.aspx?id=1078
içinden bir şey çalmışlar mı? sorusunu akıllara getirir.
kabe'ye müslüman olmayanların girmesi yasak olduğu için isyanı bastırmak için gelen fransız askerlerine anlamı söylenmeden kelime-i şahadet söylettirilip öyle içeri alınmaları da ayrı bir komedidir.
suudi arabistan daki halkında kör olmadığını ispatlayan olgu.
(bkz: filmi çekilesi tarihi olaylar)
allahın kabeyi koruduğu bir gerçektir. ama şu unutulmamalıdır ki allah kabeye karşı saldırılara karşı korumuştur. fil hikayeside ordan gelir. zira kabe yıllarca müşriklerin ve putperestlerin başkenti olmuştu zamanında. bide suudi hükümetine gelecek olursak. kral ve ailesi en aşşağılık namussuzlardır. ve vahhabilik islama kat'i surette uymaz. şuan islamın kalbi kimlerin elinde kimse onuda bilmez. düşündükçe içim yanıyor. 1917 yılında kabeyi mehmedcik canıyla kanıyla son kademeye kadar korurken, ümmetimizden dediğimiz o şerefsizler askerimize haince saldırmışlardır. ana avrat küfretmemek için kendimi zor tutuyorum ama ayıptır amına koyim. senin din kardeşin kabeyi savunuyor. sen orda kafirlerle bir olup din kardeşine saldırıyorsun. kısacası peygamber efendimize gerçekten bağlı araplar dışında hiçbir arapı tek gram sevmem. akılsız,cahil ve sürü psikolojisiyle yaşarlar. (bkz: rte nin aradığı toplum) canım filistini kendi elleriyle satmışlar, sonrada israili suçlarlar. sen yılanı kendin aldın evine ! o kadar islamdan bahsederler, ama yanıbaşlarındaki filistin için kıllarını kıpırdatmazlar. hani islam, araplık diyodunuz ? kısacası dünyaya ikinci bir osmanlı şart usta. yoksa bu avanaklar koruyamaz islamı, orta doğuyu falan.
1979 yılında hacıların şahit olduğu kıyametin küçük alametlerinden sayılan olaydır.

--spoiler--
iSLAM dünyasının kurban bayramını kutladığı ve haccın tamamlandığı şu günlerde, Mekke'de yaşanan ve islam tarihinin en kanlı olaylarından olan bir baskının 30. yıldönümü olduğu gözlerden kaçtı, belki de hatırlanması istenmedi.

Bundan tam 30 sene önce kalabalık ve silâhlı bir grup Kabe'yi basmış, Harem-i Şerif haftalarca işgal altında kalmış, çatışmalarda yüzlerce kişi hayatını kaybetmiş ve baskın çok kanlı bir şekilde, hem de Fransız antiterör birlikleri kullanılarak sona erdirilebilmişti. Ama, aradan geçen bu kadar seneye rağmen Kabe baskınının sebepleri hiçbir zaman resmî olarak açıklanmadı, ayrıntıları tam olarak öğrenilemedi.

Herşey, 1979'un 20 Kasım sabahı başladı. Kabe'ye sabah namazını kılmaya gelenler bir anda "Allahuekber" nidaları ve silâh sesleri işittiler.

Baskıncıların Kabe'deki ses sistemini ele geçirmelerinden hemen sonra, liderleri mikrofonun başına geçti. "Mehdî'nin geldiğini" söyledi, Suudi rejimini şeriatı terketmekle suçladı, yanında bulunan kayınbiraderi Muhammed el Kâhtânî isimli genci "Mehdî" olarak tanıttı ve Mehdî'ye biat edilmesini istedi.

Liderin ismi, Cuheyman ibn Muhammed ibn Seyf el Oteybî idi. Baskının hazırlıkları çok önceden başlamış, Kabe'nin altında bulunan eski devirlerden kalma yüzlerce metrelik dehlizlere aylar boyunca gizlice silâh, mühimmat ve yiyecek depolanmış, dehlizlerin şehre giden uzantıları, meselâ Ecyad Kalesi'ne uzanan yeraltı yolları da tutulmuş ve baskından sonra güvenlik kuvvetlerinin Haremi-Şerif'e girmeleri imkânsız hale getirilmişti.

Minarelere çıkan baskıncılar, Kabe'yi çeviren Suudi askerlerin her hareketini görebiliyor ve alınan her tedbire kurşunla karşılık veriyorlardı. Birliklerin avluya girebilmelerini bir tarafa bırakın, Harem-i Şerife yaklaşmaları bile mümkün değildi. Kabe'nin arka tarafına hâkim olan Ebu Kubays Dağı da baskıncıların elindeydi, yani Kabe tamamen işgal altındaydı.

Olup bitenleri kendi başlarına halledemeyeceklerini farkeden Suudi yönetimi, Pakistan'dan destek istedi ama Mekke'ye sevkedilen Pakistan askerleri de hiçbirşey yapamadılar. Bunun üzerine, Fransa'dan antiterör birlikleri talep edildi. Ama, gayrimüslimlerin Mekke'ye girmeleri dinen yasaktı. Yasak, Mekke Kadısı Bin Bas'ın verdiği bir fetva ile halledildi, Fransız askerlere Mekke'ye varmalarından önce kâğıda yazılmış Kelime-i Şehadet okutuldu, böylece güya Müslüman oldukları kabul edildi ve Mekke'ye getirilerek Kabe'nin etrafına yerleştirildiler.

Baskın, işte bu Fransız birlikleri tarafından ama akla zor gelecek bir şekilde sona erdirildi: O günlerde Mekke'nin su şebekesi yenileniyor ve şehrin her tarafına geniş borular döşeniyordu. Su şebekesinin planları değiştirildi, borular Kabe'ye ve Harem'i Şerifin altındaki dehlizlere uzatıldı, sonra içeriye tonlarca metreküp su basıldı, suya elektrik verildi ve antiterör timlerine suda yüzmeye başlayan cesedleri toplamak kaldı.

Suudiler, baskının lideri Cuheyman el Oteybî ile birkaç adamını sağ olarak ele geçirdiler ve Bin Bas'ın fetvası ile taksit taksit doğradılar. Önce kollan, sonra ayakları ve en nihayet kafaları kesildi ve iki hafta devam eden baskın böylece şeklen son bulmuş oldu.

Ama, 1979'un 20 Kasım'ında başlayan olayın sebepleri ve ardında kimlerin bulunduğu hiçbir zaman resmen açıklanmadı. Sonraları, işin içerisinde bazı Suudi prenslerinin de yeraldığı, ama zamanın kralı Halid'in prensleri cezalandırmaktan çekindiği ve bazılarını sadece sürgüne göndermekle yetindiği öğrenildi, hepsi bu kadar...

Kabe'de 1979 senesinin Kasım'ı ile Aralık'ında yaşananların üzerindeki esrar perdesi hâlâ örtülü duruyor ve aralanacağı günü bekliyor.

--spoiler--
emparyalist güçlerle işbirliği yapan krala karşı yapılan ayaklanmadır.
"insanlar başlarında bir imam bulunmaksızın hac ederler. Mina'ya indiklerinde etrafları, köpeklerin sarışı gibi sarılıp, kabilelerin birbirine girmesi ile büyük savaşlar olur. Öyle ki ayaklar kan gölü içinde kalır." (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 35)

Bu hadise dayanarak kıyamet alametlerinin bir başkasının daha vuku bulmasıdır. Emperyalistlerin uşağı olmuş suud hanedanlığına karşı olan bir direnişin mescid i haram'da 16 gün sürmesidir aynı zamanda. Ve yine suudilerin, uyduruktan bir fetvayla fransız timlerini kutsal topraklara sokması ve akabinde kimyasal silahların kullanılmasıyla direniş son bulmuştur. Ayrıca "allah kabeyi koruyor iddası yalanlandı" diyen dallamalarada bir çift sözüm var. Saldırı mescid-i haram'a yapıldı. Kabenin bizzat kendisine değil.
suud hanedanının birer şerefsizler topluluğu olduğunu gözler önüne seren, gerçek müslümanların yaptığı haklı direniş. mekanın cennet olsun el uteybi. şu gecede gözlerim dolduysa eğer, insanların din üzerinden sizin gibi gerçek insanları, masumları katletmesindendir. mekanın cennet olsun el uteybi!
medyanın gücünü açığa çıkaran baskındır.haberimiz yeni oluyor,olayın ciddiyetine bakınız halbuki.
şahsımın da yeni bildiği, olaydır.
bu baskında usame bin ladin' in kardeşlerinden biri de tutuklanmıştır. ayrıca suudilerin resmi açıklamasına göre isyancı, asker ve hacılardan toplam 255 kişi olaylar sırasında ölmüştür.

ancak bu baskında atlanan bir detay vardır. cuheyman, baskın sırasında kayınbiraderi Muhammed bin abdullah el kahtani' nin mehdi olduğunu iddia etmiş ve müslümanların onu takip etmesini istemişti. bu da ciddi ciddi kabul görmüş bir çağrıdır, zira
-mehdinin ve babasının isimlerinin peygamber ve babasının isimleriyle örtüşeceği
-mehdinin mekke'ye kuzeyden geleceği inançları, el kahtani' nin durumuyla örtüşüyordu.

ayrıca baskının yapıldığı gün olan 20 kasım 1979 hicri 1400 yılının ilk gününe denk gelmekteydi, bu da bir başka inanışa göre mehdi' nin kendini açık edeceği gündü.

yani, baskın aslında kahtani' nin mehdiliğini ilan etmesi için tasarlanmıştı ve öne sürüldüğü üzere asıl amaç suudi ailesini devirmek değildi. (elbette kahtani' nin mehdiliği kabul görürse kendisi direk islam dünyasının başına geçeceğinden, suudi arabistan' ı kimin yönettiğinin pratikte bir önemi kalmayacaktı.)

sonuç bence ilginçtir. zira cuheyman idam edilmesine rağmen olayın başrolündeki asıl kişi olan kahtani öldürülmemiştir. nerededir derseniz, sizi şöyle alalım: guantanamo körfezi. kendisi bu kadar yıl geçmiş olmasına rağmen salınmamış olup, burada hâlâ işkence görmektedir, işkence gördüğü raporla kanıtlanmış olan tutsaklardandır.

acaba suudi arabistan' da otuz sene önceki bir isyanda rol almış bir şahıs bunca yıldır guantanamo' da ne aramaktadır? bence insanlar suudi hükümetini suçlamadan önce bunun cevabını versinler.
şeriatı ıslah etmek adına suud ailesine başkaldıran ve bu konuda gayet radikal bir adım atmış olan isyancıların lideri c. bin uteybe'nin kayınbiraderini mehdi ilan etmiş olması ayrı bir manyaklıktır.
Çoğu yazar gibi benim de şimdi öğrendiğim hadisedir. hakkında bulduğum bir yazı ise çok ilginçtir.

"Koruma muhafızlarının "Kabe'de kan dökülmesi inançlarımıza aykırı" demecinden sonra ne yapacağını şaşıran Suudi yönetimi, Kral Halid'in muhafız alayını denetlemesi ve içerdeki eylemcileri harici olarak nitelendirmesiyle çözüm bulur. Suudi askerler, isyancılara karşı çıkartılan, isyancıların öldürülebileceği yönündeki fetvayla da Kabe'ye saldırırlar."

bir fetva ile kabede kan da dökülür, insan da öldürülür, normalde girmesi yasak olduğu halde kabeye gayrimüslimler de girebilir, şeriatın gelmesi için hacı da rehin alınabilirmiş. ilginçtir.
el uteybi önderliğindeki 429 islamcı gerillanın, kabe'yi ele geçirmesi ile başlayan ve fransız özel harekat timinin ''kelime-i şehadet getirip geçici olarak müslüman olarak'' kabe'ye girmesi neticesinde kanlı olarak son bulan eylemdir..el uteybi ve beraberindeki savaşçılar kabe'deki hacılara ve kabe'ye hiçbir zarar vermemişlerdir..sadece suudi hükümetinin foyasını meydana çıkarmaya çalıştıkları için kafir ilan edilmişler ve vahşice öldürülmüşlerdir..eylemi kabe'de yapmaları yanlıştı ama seslerini başka türlü duyuramazlardı ve başka hiçbir alanda eylem yapmalarına izin verilmezdi..

fransız timi, islamcı gerillalar ile savaşmış ancak başarılı olamamıştır..kabe'nin içine gizlenmiş olan islamcı gerillalara karşı şeytani bir plan uygulamıştır fransız komutan..kabe'nin içine giden birçok su delhizi vardır..önce buraya tazyikli su vermişlerdir..hemen ardınddan da elektirik vermişlerdir..böylece elektirik akımı ile islamcı savaşçıların bir kısmını öldürmüşler, kalanını ise canlı olarak ele geçirmişlerdir..

ele geçen isyancıların hemen kafası kesilmemiştir..kolları ve bacakları kesilmiştir..kan kaybından acı çekerek ölmeleri sağlanmıştır..mesela el uteybi'nin 2 kolu ve 2 bacağı kesilmiş ve acılar içinde kıvranarak ölmesi sağlanmıştır..(( böyle bir infaz şekli islam'a tamamen ters ve haramdır..ama suudi hükümeti islam'ı da tekeline aldığı için kafasına göre fetva çıkartıp uygulamıştır cezayı..))

suudi hükümeti bu..bu suudi hanedanlığı periyodik olarak belli aralıklarla tarihte de defalarca azıtmış ve osmanlı padişahları tarafından idam edilmişlerdir..bunu da unutmamak gerek..

görsel

görsel

görsel

görsel
sünnetsiz ve gavur konseptindeki insanları çıkar uğruna kabeye sokan sözde müslümanların eseri olan baskın.
yeni öğrenmiş olduğum olay.
fransız anti-terör birimlerinin ve yabancılar lejyonu'nun olaylara müdahalesi bir rivayet yada tevatür değil, gerçektir. dönemin basını bunu çok açık şekilde yazmış ve sayfalarına taşımıştır.

suudi arabistan'ı amerika savunur, iç güvenlik ise şeriat polisi denen bir kısım özel olarak seçilmiş akıl hastası ve kraliyet kabilesinin mensuplarının korumalarından (ki onların da çoğu yabancı paralı askerlerdir) ibarettir. kraliyet kabilesi de zaten tek başına 1 milyon 400 bin kişiden fazlasına tekabül eder. (nüfus 21 milyon civarında)

petrol gelirinden vatandaşlara oturdukları yerde 3-5 karı, 8-10 araba alacak maaşlar, bedava evler falan verdikleri için isyan çıkmaz ülkede. ama petrol geliri gittiğinde sokaklarda birbirlerini yiyecekler.

yani amerikan istihbaratı ve yabancı gizli servisler yol verirse 100- 200 kişilik bir intihar timi suudi dallamaların götündeki donu bile çeker alır...