seçimlerde oyunu ak parti'ye veren ateisttir. sayıları azımsanmayacak kadar çoktur, vatanının, milletinin gelişmesini, hayrını ve refahını isteyen ateisttir. dayak yiyen ateistlerden ayrılması gereklidir. zaten onları kimse dövmez.
oruç yüzünden sinirleri tavana vuran müslüman kardeşlerimizin, karşılarında ebleh ebleh tavır ve davranışlar sergileyen ateistlere sille tokat girişmesi durumu.
sözlüğümüzün sağ cenahında ikamet etmekte olan google reklamlarından birinde geçen tümce. bir defa baştan kaybediyor; gay erkek. durumun vehametine ise zaten değinmek bile istemiyorum.
gay istanbul adlı bir şirket sanırsam escort hizmeti gibi adrese teslim gay servisi sunuyor herhalde.
not: reklamda "sizin gibi binlerce gay erkek bulacaksınız" falan diyor. döverim ben bunu.
buna en güzel örnek bazı ateistlerdir.* adam bir yaratıcıya, dine, kutsal kitaba inanmaz. tamam saygı duyarız, kendi seçimidir ama aynı adam kalkar "islam şiddet dinidir", "erkekler 4 kadın alabiliyor bu nasıl iştir?", yok "kuran-ı kerim'in orjinali tahrif edilmiştir" bik bik... mantığa bakar mısın arkadaş, inanmadığı dinin kitabının tahrif edildiğini söylüyor, inanmadığı dinin hükümleri hakkında yorum yapıyor, her iki sözcüğünden biri bilim olan bu insanlar bilimin temel kurallarını hiçe sayıyor.*olmayan şeyler hakkında yorum yapıyor, bu da ancak bizim ateistlerimize özgü bir şey, övünelim bence.
güzel yurdumun güzel insanından beklenebilecek bir davranıştır. gözlemlediğim kadarıyla bu vatandaşlarımız -ki telefonları genelde nokia 3310 gibi eski tiptir- telefonlarının açılış mesajını selamun aleyküm yaparak o klasik açılış moduna bir anlamda farklılık getirirler, bu arada da kültürel mirasımıza sahip çıkarlar.
en basitinden bayan yazarların nicklerine hücüm eden yazarların sayısından hesap edebilirsiniz bu popülasyonunun büyüklüğünü. forum ile sözlük arasındaki farkı kavrayamamış, her kızı kendisine verecek zanneden şuursuz abazanlardır bunlar; bunlar ki forum chat tarzı entry girerler, sözlüğe zerre katkısı olmayan yaraktan kürekten başlıklar açarak ortamı nuri alço yılışıklığına indirgemeye çalışırlar. nuri alço mu dedim? e bunların idolü nuri alço'dur zaten.
günümüz türkiyesinde bazıları tarafından vatan hainliği ile suçlanabilecek insandır. zaten başka türlü bir tepkiyle karşılaşması da resmi ideolojinin doğasına aykırıdır.
olabilecek en berbat isim seçimi ile ticarete atılmış işyeridir. aklı sıra burada televizyonlar hasta, kendileri doktor, işyerleri ise hastanedir. hemen her ilde en az bir tane bu hastanelerden bulunmaktadır. hatta bazıları işi abartıp gece vakti maç izlerken tuttuğu takımın gol yemesine sinirlenip televizyonunu parçalayanlar için acil servis bile açmışlardır.
kanımca facebook'un getirdiği olumsuzluklardan baş aktörlerindendir bu angut. zira bu tarz angutların yüzünden rahat rahat dolaşamazsınız facebook'ta. nerde abuk subuk gruplar var gelir size davet yollar. üstelik bir iki de değil tonla mına koyım. kabul etseniz bir türlü, etmeseniz bir türlü. öyle ki beşiktaşlı olan şahsıma "dünyanın en büyük taraftar topluluğu| fenerbahçe" şeklinde bir grubun davetini yolladı geçen bir arkadaş. şimdi ben bu adama ne yapayım? profilimde nah bu kadar yer kaplıyor beşiktaş amblemi. hadi onu görmedin, beni de mi tanımıyorsun? cık cık...
celebrity death matchlerin en güzeli, en çekişmelisi. lakin bu ideolojiler kavgaya tutuşadursun yaklaşık 150 yıldan beri süregelen bu maçın tek galibi var, o da amerika.*
bir küçük emrah bakışıdır. gözlerini hocasının gözlerine diker "hocam gurbanım olayım al beni, bağ pişman olmayacan" tadında bir bakış atar. dakika 70'de oyuna girmek isteyen semih şentürk bakışı da olabilir, yaptırdığı sikko penaltılarla çığır açan arif erdem bakışı da. sonuç olarak yedek kulübesine mahkum kalmış bir futbolcunun bakışıdır bu, acınası.
doğruluğundan zerre şüphe duymadığım bir önermedir, evet ben ortaya atmış olabilirim, zaten inanmasam böyle bir şey söylemezdim orası da ayrı.
he ne diyorduk, entelektüel olmak bize, toplumumuza yabancı gelen bir olgu. bu topraklar üzerinde hiç kimse sittin sene evvel "ben entelektüelim **" diye dolaşmadı. geçmişe de bakacak olursak entelektüalizmin fransız ihtilaline uzanan bir tarihi olduğunu görürüz. fransız aydınlanmacılarının -ki çoğu pozitivistir- ortaya attığı yeni kuramlar, felsefe ve bilim dünyası tarafından hemen sahiplenildi. keza ihtilalin sonucu olarak o zamana kadar pek gündemde olmayan ulusçuluk fikri dünyaya yayıldı. rönesansın temellerini attığı ve pozitivizm kaidesi üzerine oturan avrupa'da entelektüellerin sayısında patlama yaşandı. dünyayı sadece okuduğu kitaplarla açıklamaya çalışan, maneviyatı yok sayan bu güruhun temsilcileri başta fransa olmak üzere kısa zaman içinde tüm dünyaya yayıldı. gittikleri her yerde saygı ve itibar gördüler, bıraktıkları top sakallardan mıdır nedir karizmatik oldukları söylendi hep. ülkemizde de entelim diye geçinen bar filozoflarının çoğu top sakallıdır, bu da hastalığın ileri boyutlara vardığının göstergesidir. her sakallıyı hacı sanmak gibi her top sakallıyı da entel sanmak gibi bir sanrı oluştu. bu da bizim ayıbımızdır.
sonuç olarak diyorum ki entelektüellik tedavisi olan bir hastalıktır, önce gelin şu top sakallarımızı kesmekle başlayalım. ha?
genelev bünyesindeki hayat kadınlarının özlük haklarının iyileştirilmemesi, maaşlarının zamanında ödenmemesi ve faşist genelev patroniçeleri tarafından ezilmesi sonucu greve gitmesi durumudur. faşizm nerede olursa olsun faşizmdir, ezilenler nerede olursa olsun sesini bu şekilde çıkarmalıdır.
aslında bir bakıma iyi etmiş insandır. zira köpekbalığı eti oldukça acıdır, tat almak bir yana yerken insana azap verir. kefal, uskumru, levrek, alabalık vb balıklar dururken köpekbalığı yemek hem akılsız hem de zengin insan davranışı olabilir ancak.
tipsiz ama zengin erkeklerin bugün kasıntı kasıntı dolaşmasının sebebidir bu kadınlar. evet, suç o erkeklerde de değil, sırf zengin diye onlara kendini, vücüdunu teslim eden o kadınlarda. kimse kusura bakmasın ama fahişe, para karşılığı herkesle beraber olur, bu tip kadınlar ise para karşılığı belirli kişilerle. aradaki fark budur. lakin beraber oldukları adamlar kıroyum ama para bende mottosuyla hareket ettiklerinden işin bu kısmını hiç düşünmezler, sadece hayvani arzularını tatmin etmek amacıyla kullanırlar o kadınları, e müstehaktır onlara. bir sabah yatakta tek başına uyanınca komidin üzerindeki "ücretin" yazılı zarfı görünce aklı başına gelir.
sanki birileri para veriyormuş da zorla yorum yapıyorlarmış gibi, en boktan haberlere bile bir kaç şey karalamadan geçmeyen yorumculardır bunlar.
özellikle hürrüyet'in internet sitesinde sıkça rastlanır bu yorumculara. web sitesinin üst şeridinde bir haber geçer.
"son dakika: saros körfezi'nde 3.7 şiddetinde deprem oldu. can ve mal kaybı yaşanmadı".
habere tıklarsınız. bir kaç dakika evvel girildiği bellidir, sadece başlıktan ve bir cümleden ibarettir. ama yorumcular eksik kalmaz.
"depreme karşı hepimiz tetikte olmalıyız, bakın ayak sesleri geliyor." ahmet k.
yahu tamam abicim, deprem tehlükeli bir şey, allah korusun, allah o günleri bir daha yaşatmasın da ulan daha 3 dakika önce verilen haberi hangi ara okudun? hangi ara yorum yaptın? hadi onu da geçtim, sitenin editörü de hangi ara o yorumu onaylayıp yayına soktu?
sert rifflerden, küfür ve beddua içeren sözlerden, çıldırtan ataklardan, biraz anadolu ritmlerinden, biraz da arabesk ezgilerden mürekkep bir müzik türü.