vücut dili ile yazılamayacağından dolayı, yazılacak her dil yabancı niteliği taşıyacaktır. hem biz kendimize yabancıyız, dövme bedenimize yabancı olsa kaç yazar?
uludağ sözlük yazarlarının kendilerine sıkça sorduğu sorulardan ve birtakım sorunsallardan sadece bir tanesi.
neden yani? kendimizi mi arıyoruz biz? yoksa eksiklerimizi mi tamamlıyoruz? veya neden bilgi birikimimizin diğer insanlara yarar sağlayabileceğini düşünüyoruz? eğitim seviyemiz ne durumda, öğrenim durumumuz ve öğretme yetimiz ne durumda?
herkesten sakladığımız bir yüzümüzü burada açığa çıkarıyor olabiliriz, yıllardır sözlükteyim. zannedersem 3.hesabım bu. hiçbirisini, normal hayatımdaki insanların hiçbirisine ifşa etmedim. hep gizli tuttum. he burada çok gizli bilgiler mi paylaşıyorum, hayır paylaşmıyorum.
ben buraya boş boş, saçma sapan konuşmak maksadıyla geldim. öyle de yapıyorum zaten. ben size pek bir şey katamam. he katmak ister miyim, isterim. ama siz kimsiniz, nesiniz? robot musunuz? robot olmadığınızı kanıtlamak adına aşağıdaki, he bu başkaydı pardon.
hepsinden öte, biz bu dünya denilen cehenneme neden geldik? bana göre Allah'a iman için buradayız, fakat kendi hayatımıza dalmış durumdayız, saçma dertlerimiz ve saçma sevinçlerimiz mevcut. öteki dünyayı hatırlamalı ve hatırlatmalıyız. her şey 60-70 senelik saçma bir hayat için düzenlenmemiştir, öyle değil mi?
şimdi eğri oturup doğru konuşalım. bizdeki sözde yazarlık. moderatörler al demiş, bu yazarlık senin. artık çaylak değilsin. dilediğince koşturabilirsin sözlükte. kün fe yekün gibi değil he.
burada bahsedilen hangi yazar?
şahsen istanbul'u dinliyorum. fakat gözlerimde herhangi bir kapalılık göremiyorum. yoksa gözlerim kapalı diye mi göremiyorum? bak o da olabilir. aman ne güzel geyik. şu anda farkına vardım, benim canım sıkılıyor.
şimdi eğri oturup doğru konuşalım. bizdeki sözde yazarlık. moderatörler al demiş, bu yazarlık senin. artık çaylak değilsin. dilediğince koşturabilirsin sözlükte. kün fe yekün gibi değil he.
burada bahsedilen hangi yazar?
şahsen istanbul'u dinliyorum. fakat gözlerimde herhangi bir kapalılık göremiyorum. yoksa gözlerim kapalı diye mi göremiyorum? bak o da olabilir. aman ne güzel geyik. şu anda farkına vardım, benim canım sıkılıyor.
hani üst komşulardan birisi sifonu çekince banyodaki gider şeysinden bazen kötü bir koku gelir ya hani, neyse bir şey demeyeyim ben. eski sevgili kötü bir şey, kokusu unutulası, leş. mühim olan evleneceğimiz kadın veyahut adamın mis kokusu. rabbim evlenesim var, everin beni.
hani üst komşulardan birisi sifonu çekince banyodaki gider şeysinden bazen kötü bir koku gelir ya hani, neyse bir şey demeyeyim ben. eski sevgili kötü bir şey, kokusu unutulası, leş. mühim olan evleneceğimiz kadın veyahut adamın mis kokusu. rabbim evlenesim var, everin beni.
mesaj geldiği esnada işi, gücü olan bir insanımızdır. onu da sevin, anlayışla karşılayın. sırtını sıvazlayın be, hep kötüye yormayın. iyimser olun şozuklar.
hayat kavgasını ikiye bölmek mesela. dert paylaşınca azalır, sevinç ise çoğalır. paylaşmak iyidir. hele ki bir evi paylaşmak. kendi çekirdek aileni kurmak. ne bileyim, hevesliyiz biz de evlenmeye herkes kadar. herkes demişken, herkez değil, hala bilmeyen varsa diye söylüyorum. son olarak da 28-29 yaşlarında evlenmeye gayret edelim arkadaşlar. eş arayan varsa biz buradayız. en bekar halimizle.
yalnız insan eylemidir, iki çay kapıp şahsın yanına gidilmelidir. ne yalan söyleyeyim, pazar günlerini hiç sevmem. e tabii pazar kahvaltısı dışında. nedendir bilinmez, biz türkler pazar günü olan kahvaltılara kıymet veririz, özenle hazırlayıp, huzurla tüketiriz. belki de yalnız falan değildir, pazar günü de çalışması gerekiyordur. öyle olsa bile, yine de iki çay kapıp şahsın yanına gitmek gerekir. belki de çağla şikel'dir, arkadaşını beklemeye başlamadan evvel tost yiyordur. neyse ben bir şey demiyorum artık, sessiz kalayım. çok dolmuşum tost konusunda.