babalık davranışlarında rol oynayan ve beyinde yer alan bir hormondur.
erkek çayır fareleri ve dağ fareleri üzzerinde yapılan bir incelemede; erkek çayır farelerinin yavruları büyütmekle eşlerine yardım ettikleri, dağ çayır farelerinin ise birçok dişiyle çiftleştiklerini ancak babalık davranışı sergilemedikleri görülmüş.
bunun da vazopresin reseptörlerinin miktarıyla paralellik gösterdiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. yani çayır farelerinde vazopresin yoğunluğunun fazla olduğu görülmüş.
2000 yılı nobel tıp ödülünü alan Erıc r. kandel'in bir kitabıdır. beyin ve beynin işleyişi, genlerin beyin üzerindeki etkileri üzerine çok iyi bir inceleme. okunması gerekli.
otuz dört yaşında, evlenmemiş biri olarak diyebilirim ki; evlenin.
26-27 yaşlarınız evlilik için idealdir. sonrasında çok fazla insan tanıyacaksınız, mideniz bulanacak, takıntılarınız artacak, korkularınız artacak, kaygılarınız artacak.
bekar olarak mutlu bir hayat da yaşayabilirsiniz elbette; ama bizler ne kadar inkar etsek bile orta doğu toplumuyuz. mahalle baskısı, elalem..diye gerçeklerimiz var. bunlar bulunduğum yaşlarda çok fazla sıkıntılıdır.
evlenin ama evliliğin bir şirket- ortaklık anlaşması olduğunu unutmayın bence.
duygusal yaklaşmayın bence çok fazla. bilinçli bir evlilik yapın sonra bırakın kendisi sevgiye dönüşsün. ki dönüşecektir de.
sevgi ile de yapabilirsiniz elbette evliliği. hayat tecrübeme dayanarak söyleyebilirim ki, evlilik başlangıcında ki sevgi plastik çiçek gibidir. şekil mükemmeldir ama kokusunu duymadığımızda hayal kırıklığı yaratır. ama bakarsınız şansınız yaver gider.
ama bir yolunu bulun evlenin. zeki insanlarsınız siz. götürebilirsiniz sonuna kadar.
kitap okumak IQ arttırmaz. bunun için kitap okumaya devam edersen elinde kalan daha fazla aptallaşma olur.
kitap okumak yeni dünyalar, düşünceler, hayatlar katar insana.
ufuk katar. ufkun kaf dağlarına dek ulaşır. paha biçilemez bu.
iyi bir kitabı bitirdikten sonra keyifle yakılan bir sigaranın mutluluğunu nasıl anlatayım sizlere kardeşlerim. nasıl.
bu yaşadığımız dünya, yaşadığımız hayatlar küçük bir alan. mutluluklarımız da bu yüzden küçük bir alanı kaplıyor. kitap işte kafanın içinde yaşayan hayatı çiçeklendiriyor. zenginleştiriyor.
okudukça hüzün de artıyor elbette. çünkü kalbiniz ortaya çıkıyor. kalbinizi tanıyorsunuz. kalbiniz genişliyor.
hüznün içinde ki mutluluğu hissetmektir bence gerçek mutluluk işte.
bisikletimi çalmışlardı bir de ertesi gün gelip mahallede tur atmışlardı. tanımayalım diye de seleyi renkli bezle süslemişlerdi. koştuk tüm mahalle çocukları peşinden ama yetişemedik piçe. yıl 1998.
kötü bir fetişizm var son zamanlarda bu iki ilişkide. keşke biraz estetik zevklerinizle birlikte gelişseydiniz. iğreti duruyorsunuz yani. bilin istedim.
sürekli - şu da olsun şunu halledelim, hele şu geçsin bi...filan derken araya sıkışan, sıkıntılar, ölümler, ekonomik sorunlar da eklenince çıkamadık işin içinden.
esnaf kredisine başvurayım dedim. esnaf odasına kayıt olman gerekli dediler - ki kayıt olsan onun aidatı bilmem neyi var. kredi kartın temiz olması gerekli. yani açlıktan ölmek üzere olman gerekli. vermediler yani.
kenarda duran üç beş liralık parayla idare ettim. o da suyunu çekti.
dinin kurallarıyla döşenmiş coğrafyadır sorun. dinin dogmaları her türlü gelişmeyi ciddi şekilde etkilemiştir.
din, sadece halk tarafından yönetilen ve inanılan bireysel bir yaşam şekli olsa, belki bu kadar etkin bir güç olmaz ve insan beyni, karakteri, yaşamı ve yaşadığımız bu coğrafya böyle büyük darbeler almazdı.
ama din devletin tekelinde ve devlet diliyle yönetilince coğrafya koca bir karanlık çukura dönüştü. din inanılan şey olmaktan çıkıp, arkasına saklanılan kara bir maskeye dönüştü.
bu tarihte de böyleydi bugün de böyledir.
kafaları, dinsel temelli değil de evrensel iyilik- vicdan - ahlak dogmalarına göre dizayn etmeye başlarsak coğrafya da kendini yeniden mükemmeliyet seviyesinde dizayn edecektir.