fikir fahisesi
0 (düz adam)
yedinci nesil yazar 1 takipçi 0.80 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    tramvay

    31.
  1. erkek olmama rağmen benim bile fortlanma korkusuyla yolculuk ettiğim, ter kokusunun zirve yaptığı, bir insanın salmasının en kötü sonuçarını görebileceğimiz, teknoloji harikası garip bir ulaşım aracı. ulan raylı sistem trafiğe takılır mı dedirten araçtır aynı zamanda. kaptanın halktan uzak olması, yolculuğun kısa ve çileli geçmesi, orta kapı, arka kapı gibi kavramların olmaması, cep telefonunun sebest olması iett otobüsü sempatizanı kahraman amcaları tramvaydan soğutmuştur.
    0 ...
  2. oğuz atay

    86.
  3. okuyanları onu her zaman ince bir mizah katmadan yazamadığını,dünyaya güzellik dolu bir bakışı olduğunu bilir. daha yazacak ve yapacak çok işleri varken malesef genç yaşında beynindeki tümörden dolayı hayatını kaybetmiştir. "türkiye`nin ruhu" adlı bir projesini tamamlayamamıştır.en meshur kitaplarından tutunamayanlar da 68 sayfa boyunca hiçbir noktalama işaretinin kullanılmamış olması ile bir çeşit rekora imza atmıştır. türkiyenin tolstoyu,dostoveyskisi diyebileğimiz gurur duyduğumuz deha yazarımız.
    3 ...
  4. sigmund freud

    158.
  5. iki önemli psikanalist üstadından biri. diğeri ercisson. fikirleri karşılaştırılır ve tartışılır psikiyatri dünyasında.

    "her şeyi cinselliğe bağlıyor" hakkındaki en laçka eleştiri. anlaşılmayan nokta esasında her şeyi "tatmin olmaya" bağladığı. e tatmin olma amacı gütmeden yaptığımız tek bir davranış söyleyin bana! "iyi de cinsellik tek aracı değildir bunun" diyeceksiniz. değil zaten. sadece en geçerli, yaygın, kolay ulaşılabilir aracı. zaten freud da, cinsel doyuma ulaşmadığımız çocukluk yıllarında bulduğumuz alternatif yöntemleri ergen dönemlerinde de aradığımızdan, orgazm ile bile tatmin olamadığımızdan bahsediyor. şu halde her şey cinsellik odaklı diyip kestirip atmadığını söyleyebiliriz.

    kaldıralım cinselliği. cinsiyetlerin anlamı kalmaz öncelikle, karşı cinse kendini beğendirmenin anlamı kalmaz. erkeklerin bu uğurda ürettiklerini düşünün bir, sanıyor musunuz ki erkek erkeğe kalsalar telefon falan icat etmeye kalkacaklar, yan gelip yatar hepsi lan. ve kadınlar; moda, güzellik saplantılantılarından, kıskançlıklarından eser kalacak mıydı cinsellik olmasa. selülit diyip duracaklar mıydı. selülitin adı bile konmayacaktı be. kaldırın diyorum cinselliği, ve geriye hiçbir şeyin kalmadığını görün.
    2 ...
  6. immanuel kant

    47.
  7. kritisizmin kurucusudur. amprizm ve rasyonalizm felsefelerinin sentezini yapmıstır.

    insan zihninde apriori bir bilgi olduğunu savunur. bir kısım bilgi de aposteriori olarak sonradan elde edilir.

    kant'a göre insan bilgisi sınırlıdır. insan zihni, nesneleri ve olayları gerçekte oldukları şekliyle bilemez. nesneler, zihnin imkanlarına, yapısına ve formlarına göre bilinebilir. insan zihni fenomenleri (görüngü) bilebilir.
    3 ...
  8. friedrich wilhelm nietzsche

    396.
  9. neyi yaşamak istiyorsan onu yaşa

    öyle bir hayat yaşıyorum ki,
    cenneti de gördüm, cehennemi de

    öyle bir aşk yaşadım ki,
    tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de,

    bazıları seyrederken hayatı en önden,
    kendime bir sahne buldum oynadım,

    öyle bir rol vermişlerdi ki,
    okudum okudum anlamadım.

    kendi kendime konuştum bazen evimde,
    hem kızdım hem güldüm halime,

    sonra dedim ki "söz ver kendine"
    denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin,

    sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin.
    uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.

    korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
    öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım

    öyle çok değerliymiş ki zaman,
    hep acele etmem bundan, anladım.

    nietzsche
    2 ...
  10. fyodor mihailovic dostoyevski

    136.
  11. şöyle yazmış, güzel anlatmış, harika betimlemiş, akrostişi çok iyi gibi ifadeleri bir yana bırakıp birazcık dostoyevski'nin ahlak felsefesine ve düşünce yapısına göz atmak gerekiyor. zinhar nietzsche çıkıpta "kardeşim" diyorsa bu adam için altında bir pislik illaki vardır, olmalı.

    dostoyevski'nin eserlerinde göze çarpan ve suç ve ceza ile tavan yapan ahlak felsefesinin özü dostoyevski'nin insanları iki gruba ayırmasıyla başlıyor. napoleon'lar ve sürüngenler. yani kendi hırslarının/tutkularının peşinden gidenler ve onları seyreden, belki de basamak olmak zorunda kalanlar.

    suç ve ceza'da bu durumun tavan yaptığını vurgulama sebebim raskolnikov'un, sürüngenlerin içinden çıkıp napoleon olma isteğinin kitabın tamamının konusu olması. diğer eserlerinde de aynı yaklaşımı çeşitli yan karakterlerde yada ana karakterin bazı anlarında vurguladığını görmek mümkün ancak bu sefer başlı başına iki ciltlik bir eser var karşımızda ve raskolnikov.

    dostoyevski'nin ahlak felsefesi burda başlıyor. raskolnikov napoleon olmak için, yaşlı ve sembolik bir kadını öldürüyor. ordan elde edeceği parayla kendi geleceğini şekillendirmek ve ait olduğuna inandığı yere ulaşmak istiyor. tabi istemekle kalmıyor, bu yolda büyük adımlar atıyor ama dostoyevski efendi burda raskolnikov'a hakettiği cezayı olabilecek en açık şekilde veriyor. vicdan azabı. zaten öldürülen kadından yeterince bahsedilmemesi, onun ailesi yada geçmişi hakkında tematik bir açıklamaya gidilmemesi olayın topluma etkisinden çok raskolnikov'a etkisinin ön plana çıkarılma isteği barındırıyor kendi içinde.

    şimdi burda bölüp bir kaç açıklama yapmak gerekiyor. normal bir bireyin napoleon olmak istemesi, kendi ait olduğu sınıfı ve daha da önemlisi kendini kabul etmemesi, bireyi derin bir vicdan azabına sürüklüyor. bunu anladık ama toplumun bu denli belirgin iki gruba ayrılmasının özünde ne var? bu ayrılmanın özünde, vicdan muhasebesinin daha doğrusu kişinin bu streotipleştirilmiş vicdan müessesesinin ne kadar esiri olduğu var. yani napoleon olmak kişinin öncelikle kaderinde var ve buna göre şekillenen gelecekte işlenen suçların yada geride bırakılan zararların napoleon olma yolunda kişiye bir sorumluluğu yok. birey napoleon olmak için doğduysa her türlü hakkı ve üstünlüğü elde edip geri kalan sürüngenleri basamak olarak kullanabilir. burda özgür irade kavramı devre dışı. tamamen napoleon olmak için doğmak kavramı var bu vurgunun temelinde ve işin bizi ilgilendiren tarafı gerçekten napoleon olmak için var olan bireylerin bu tür bir vicdan azabından tamamen arındırılmış olması. dostoyevski kısaca şunu vurgular; kişinin yaratılışından gelen yada sonradan kazandığı özelliklerin derecesi kişinin toplumdaki rolünü belirler ve bu birey bunlardan sorumlu tutulamaz.

    peki alt gruptan biri çıkıpta napoleon olmak isterse çekeceği vicdan azabından kurtulması için ne yapması gerekiyor. dostoyevski'den daha yaratıcı bir çözüm bekliyordum bu konuda açıkcası ama işi dönderip dolaştırıp sevgiye bağlaması kendi felsefesine ilginç bir yön katıyor. o kadar keskin çizgilerle halkı ayırdıktan sonra raskolnikov'un sonya'ya duyduğu sevgiyle bu vicdan azabından kurtulması kitabın sonunda büyük bir hata yapmamak uğruna yapılmış garanti bir çıkış bence.

    kısaca vicdani sorumluluk kavramı sadece sürüngenler için vardır ve napoleonlar kendilerini bu sorgulamanın dışında tutmuşlardır. bir sürüngen her ne kadar mantıksal olarak yaptığı şeyin doğru olduğuna kendini inandırırsa inandırsın onu terketmeyecek olan vicdanı, daha doğrusu bu vicdan sorgulamasının içine girebilecek düşünce yapısı onu hayatı boyunca bir sürüngen olarak bırakacaktır. iyi yada kötü vardır. napoleonlar yada sürüngenler. ve bir sürüngen napoleon olamayacağını anladığı an anlamsızlaşan hayatını sadece sevgiyle aydınlayabilir.
    2 ...
  12. adam fawer

    53.
  13. edebi anlamda kalemi gerçekten kuvvetli bir yazardır. tabi hemen piyasa yazarı diye yakıştırmalar da yapılacaktır. yapılıyordur. kitabın son bölümlerine kadar gizemi korumayı başarır. bu yönüyle takdir edilesidir.
    ilk önce olasılıksız'ı okudum, ardından empati'yi... iki romanda tutarlı ve iyi kurgulanmış. en önemlisi sıkmıyor.
    0 ...
  14. elif şafak

    327.
  15. baba ve piç en çok eleştirilen kitabı olmasına rağmen okuduğumda hakaretle alakalı hiçbişey göremediğim yazar.ingilizce yazması eleştirilmiştir fakat amerikada uzun bir süre kaldıktan sonra türkiyeye geldiğinde türkçe bazı diyolagları anlamadığını farkedip türkçe çalışarak türkçeye verdiği değeri göstermiştir.gerçekten sıradışı bir insandır kendisi.
    eyüp can ile evlenmeden öncede zaman gazetesinde köşe yazarlığı yapıyordu.
    kitaplarındaki yoğun anlatımı ve insanların normalde farkettiği ama ifade edemediği ayrıntılara kitaplarında yer vererek tam bir okuma şöleni yaşatır.
    0 ...
  16. elif şafak

    326.
  17. aşk romanında islam'ın modernleşmeye veremediği yanıtı şems'i hayali bir kahraman olarak yeniden yaratmak suretiyle bulmaya çalışan yazar. yaşar nuri öztürk'ün söylediklerini bir roman kurgusuyla tekrarlamaktan öteye geçemeyen, bilgi hataları olan bir roman yazmayı başarmıştır. örneğin 'mümin müminin aynasıdır' hadisinin bir ayet olduğunu ileri sürebilmektedir romanında!
    1 ...
  18. andrey tarkovski

    40.
  19. izlemesi gerçekten zor bir adam. long take'in bokunu çıkartıp bir yolu 15 dakika boyunca filminde izlemeniz gerekebilir ya da bir insan kulağının kıvrımlarını ezberletebilir. arapça eğitimi almış olması ilginç yanlarından. sıradanın ötesindeki'ne, düşe, "reel"e ait olmayana dokunmayı seviyor. izleyene sadece gördüklerine hayran olmak kalıyor. ve tarkovski şöyle diyor:

    "juxtaposing a person with an environment that is boundless, collating him with a countless number of people passing by close to him and far away, relating a person to the whole world, that is the meaning of cinema."

    "bir insanı sınırları olmayan bir çevreyle yan yana koymak, yakınından ve uzağından geçen sayısız insanla karıştırmak, bir insanı bütün dünyayla ilişkilendirmek, işte sinemanın anlamı bu."

    (bkz: solaris)
    (bkz: stalker)
    (bkz: the mirror)
    0 ...
  20. © 2025 uludağ sözlük