Biraz önce Radyo ilef'te denk geldim bu şarkıya ve hatırladım hemen. Bu şarkıyı Gazap rüzgarı adlı filmde kullanmış olmalılar. Ya da bir kısmından esinlenmişler, bilemiyorum. Ama şarkının orijinalini bulduğum için çok mutluyum.
Bu oyuncuyu 90ların çocukları Hastane dizisinden hatırlayacaktır. Zeki Alasya ve Metin Akpınar'ın oynadıkları dizi hani. Orada Metin Akpınar'ın karısı rolündeydi . Ama ben sanırım en çok Babam ve Oğlum filminde seviyorum kendisini.Bu nasıl güzel ve doğal oyunculuktur?
Gülse Birsel'in artık farklı bir şeyler yazması lazım bence.Avrupa yakası'nın ilk sezon finalinin bir benzeri bugün yalan dünya'da yayınlanacak muhtemelen. Çok takip edemedim ama geçenlerde Açılay'ın tek kişilik gösterisinde yanlış anlaşılma neticesi çok beğenilmesi hikayesi, Avrupa Yakası'nda Yaprak'ın tasarlayıp sergilediği nesnenin de yanlış anlaşılması ile çok beğenilmesi hikayesi hep aynı.
Bence senaryoyu iyice bulandırdılar artık. izleyiciyi şaşırtacaz diye o aslında ölmedi, öbürü aslında başkasına çalışıyordu vs. vs. Sürekli bir "aslında" ifadesi kullanmak gerekiyor karakterler için. Artık absürd polisiye olarak tanımlamak lazım herhalde diziyi.
Favorim kesinlikle Sırbistan. Ama muhtemelen birinciliği vermezler. Aynı isim istanbul'daki yarışmada da harika bir şarkıyla yarışmıştı ve ikinci olmuştu çünkü. Ya ayrıca bence bizim de artık şöyle yavaş tempoda, sakin ve kaliteli bir şarkıyla katılma zamanımız geldi. Her sene aynı şeyi yapıyoruz bence. Sırbistan'ın şarkısı yavaş tempolu olduğu halde biriniliği zorlayacak kalitede çünkü. Yalnızca oynak şarkılarla birinci olunuyormuş gibi bir algı oluştu bizde galiba.
Büyük umutlarla gitmemek lazım bu filme. Evet fragmanı izleyince farklı bir film izlenimi veriyor ama değil. Daha doğrusu farklı bir şeyler yapılmaya çalışılmış ama maalesef eksiklikleri var. Ama buna rağmen filmi baştan sona düşündüğümde sıkılıp da yarısında çıkılacak bir film değil. O hikayenin içinden biri olduğunu düşünmek gayet güzel hissettiriyor insana kendini. Bence senaryo anlamında eksiklikler evet var hem de çok. Ama kesinlikle bu filme kötü bir film denilemez. Bence senaristi ve aynı zamanda yönetmeni bir sonraki denemelerinde çok daha güzel filmler yapacaktır. Açıkçası bu yönetmenin başka bir filmi olsun yine giderim yani. Ayrıca Nil'in şarkısı da çok güzel olmuş film için.
Benim için Cem Yılmaz'ın en iyi filmidir. Bıkmadan usanmadan izlenebilir. Zira islender'in, Maradona'nın ve Sait Tünaydın'ın varlığına gerçekten bizi inandırır. Hatta şu anda yeni karavanlarında turneye çıkıp, hokkabazlığa devam ettiklerini düşünürür bize.
Türkan Şoray'ın hatta sanırım Türk sinamasının en sevdiğim filmi diyebilirim bu film için. Ama geçen gün izlerken bir mantık hatasını farkettim. Sultan'ın karakteri, hakkını arayan bir karakter. Dolayısıyla hakkını yemelerine izin vermediği gibi başkalarının hakkını da yememesi lazım. Ama filmin başlarında bakkala girerek patates ve ekmek istediği sahnede diğer iki kadını neredeyse iterek öne geçiyor. Karakterin duruşuna biraz aykırı olmuş kanımca. Gerçi küçük bir ayrıntı sadece. Filmin bütünü o kadar sahici ki aslında önemli bir detay değil.
Geçen haftalarda Mine tugay'ın bardayken sanki bara ilk defa gitmiş ergen hallerinde olması neydi ya? Acemi bir oyuncu yapsa anlarım. Ama iyi bi oyuncudan beklenmeyecek bir tavır.Artık yönetmenden mi, oyuncunun bir anlık gafletinden mi bilemedim. Ya bir de bu sezon bir sönüklük mü var bilemedim. Sanki geçen seneki kadar heyecanlı gitmiyor.
Bu filmde sanırım aklımda kalan en komik sahnelerden biri Güler Ökten'in intihar sahnesi diğeri de Ezgi Mola'nın klasik müzik eşliğinde dağlar kızı reyhan modunda dans etmesidir herhalde.
Son bölümdeki şarkısı evet çok güzel. Ama aynı zamanda görüntüdeki çiçekçi teyze ile yan yana çok güzel bi görüntü oluşturmuyorlar mı? Teyzenin ritm tutması falan. Çok iyiler ya.
ben sevdim bu diziyi. Gerçi baştan sona izleyemedim hiçbir bölümünü ama izlediğim kadarıyla gayet eğlenceli buldum. Ama devam edeceğini pek sanmıyorum. Çünkü dizinin oturmasını beklemeden kanal d yayından kaldıracaktır muhtemelen.
Geçen sezon izledim sanırım şehir tiyatrolarında bu oyunu. Açıkçası oyun pek sarmamıştı ama oyunculuklara bayılmıştım. Özellikle Sally karakterini oynayan Senan Kara'ya. ismini hatırlamıyordum özellikle aradım buldum şimdi. Yalnız kendisi oyundan ayrılmış maalesef. Yerine deÖzge Borak gelbiş. tabi ünlü biri gelince oyunun haber değeri artıyor ve gazetelerde görebiliyorsunuz. Oyundan bahseden yok tabi. Özge Borak'ın ilişkisi yalnızca konu edilen. Gazetede görnce aklıma geldi yazayım dedim eski oyunucusunun ne kadar iyi olduğunu. Özge Borak da eminim iyidir ama böyle oyundan bahsetmeden başrol oyuncusunun özel hayatıyla bu oyunu duymak sinir bozucu. Emeğe saygısızlık.
Bir yıldır Ösym'nin yaptığı sınavlara girmediğim için garip uygulamalarına birebir ancak bugün tanık olabildim. insanın kalemini bile sınava götürememesi ne büyük bir saçmalıktır ya. insanların pasolarını bile içeri almadılar. Acaba bu insanlar sınava girecekleri okullara neyle gelecekler. Arabasının anahtarını bile bırakan vardı sınava girmeden. Nasıl bir saçmalaığıniçine düştüm diye düşünürken sınava gireceğim sınıfta saat olmadığını farkettim. Görevliye sorduğumda kendilerine saat gönderilmediğini söyledi. Ösym'ye bir yandan sayıp söverken bari dedik saati aralarda tahtaya yazın da ordan bakalım. Zaten o paragraf sorularının gerginliği üstümeçökmüş bir de bu deyip söylenip durdum. Neysekisınav başladıktan 5-10 dk sonra bir saat getirdiler.
Ya bir yandan gerçekten yaptığı saçmalıklar yüzünden eleştirp duruyorsun ve aslında bu kurumun yaptığı hiçbir sınava girmek istemiyorsun ama bir yandan da onlara mecbursun. Çünkü alese girmeden hedeflerime ulaşamam. Onlar da zaten biz onlara muhtaç olduğumuz için her istediklerini yapabiliyorlar. Bilmiyorum ama artık bu ülkedeki saçmasapan uygulamalardan çok sıkıldım.
Çamur dışındaki tüm filmlerini izleyip hepsini de çok sevdim. Ama benim için Tabutta Rövaşata ve Nokta ayrı bir yerde. Bir de kesinlikle çok iyi müzisyenlerle çalışıyor kendisi. Müzikler ve film o kadar güzel bütünleşiyor ki sonunda Cenneti Beklerken, Nokta ve tabii ki Tabutta Rövaşata gibi enfes filmler çıkıyor ortaya.
dün akşam trt müzik'te yedikule zindanlarındaki konserine rastgeldim. Bir kısmını izleyebildim ama izleyebildiğim kadarı yetti. Bu zamana kadar kendisini canlı dinlememiş olmanın pişmanlığını yaşadım. Hele de Emmoğlu şarkısını türkçe, arapça ve ingilizce olarak ve caz, rock gibi farklı tarzlarda söyleyerek gönlümde taht kurmuştur. Bir yandan şarkı söyleyip bir yandan da çeşit çeşit enstrüman çalması ise ayrı bir başarı. Sözün kısası konserine gitmek farz oldu.
Bu aralar fena dadandığım çikolata. Her yerde satmıyorlar bir de. Bulmak zor yani. Korkuyorum bir yandan da yine piyasadan kalkar diye. Daha başka marketlerde de görmeliyiz kendisini.
Aslında filmi izlemeden önce Derviş Zaim'in neden böyle zor bir konu seçtiğini anlayamamış ve korkmuştum bir propaganda filmi izlemekten. Çünkü ister istemez yanlı bakıyorsunuz. Bu yüzden objektifliği yakalamak her iki taraf için de çok zor ama bence bu filmde objektif bakış açısına yaklaşılmış. Derviş Zaim dengeyi iyi korumuş bence. Oyuncular ise gerçekten çok iyi. Özellikle başrolde Veli rolünü oynayan oyuncu ile Ruhsar rolündeki genç kız. Derviş Zaim'in tarzını da seviyorsanız sinemadan kesinlikle iyi bir film izlemenin verdiği hazla ve uzun uzun düşünerek çıkacaksınız. Tıpkı benim olduğum gibi. Bu arada filmin çok az kopyayla vizyona girmesine sinir oldum ekleyeyim dedim.
