ben azraa nickli yazarım. profilime girdiğim zaman benim profilim. fakat üstteki entry başka yazar adına. editleyemiyorum da. noluyo korkmaya başladım.
özellikle basketbol için söylenmiş, doğruluğu da daha önce defalarca kanıtlanmış önerme.
futbol için geçerli değildir kesinlikle. gerçi 2004 avrupa futbol şampiyonası şampiyonu yunanistan böyle şampiyon oldu.
bundan 25-30 sene öncesi için de geçerli değildir.
her zaman iyi hücum edip, iyi şut sokamazsınız. ama iyi savunma yapabilirsiniz.
hücum kitlenebilir. hücuma bel bağladığında, şanssız gününüzde iyi bir takım sizi hoplatabilir. savunma ise iyi konsantrasyon sayesinde orantılı biçimde çalışmaya devam eder. takım sporlarında önce hücum değil, savunma gelmelidir.
iyi hücum+ortalama savunma mı; yoksa ortalama hücum+iyi savunma mı?
ikisini de iyi yapan takım mı dedin? sktir ordan.*
dünya'ya kafa tutmaktansa dünya'da sevilen, saygı duyulan en önemli liderlerden birisi olduğunu vurgulayan önerme.
üstelik bununla ilgili dünya'nın hemen her kıtasından örnekler mevcut. gerçi akboylar "putlaştırıyorsunuz kafirler" falan diyecek ama, onlar putlaştırma ile anılarını yaşatarak saygı duymayı birbirine karıştırdığı için normaldir.
asla yadsınamaz olandır. gerek güzide sözlüğümüz, gerek ekşi sosyal medya üzerinde oldukça etkilidir.
daha bugün cerentheirish adlı twitter kullanıcısı tavuk döner kavgasına tutuşup akabinde hesabını silmiştir.
daha dün şu kur-an'a ayak basan hadsiz teyze hemen twitlerini dışarıya kapatmıştır.
bunlar bi de son iki günde olanlar. öncesinde daha niceleri var.
o yaz o kadar sıcaktı ki, göt kıllarım donun içinde boynunu bükmüş, ıslaklığın etkisiyle kopup gitmemek için birbirine sarılmış, yalvaran gözlerle bana bakıyorlardı. hemen götümü bi' vantilatöre dayayıp onları bu dertten kurtardım. derken bu sefer de fan etkisiyle bi' kaçının aramızdan ayrılmasına engel olamadık. hemen bizim leman teyze'nin yanına koştum, "abla şu yitip giden köt kıllarım için bi' helva çevir de yiyek" dedim. "kılda keramet olsa götten çıkmazdı" lafına tepki olarak hep iyi geçindim onlarla. bi' güzel gömdüm helvayı. susadım sonra. derken telefon çaldı.
-efendim!
-ha anıl, ben aslı.
-hangi aslı (amına koyyim)!
-yaa lisede vardı ya, üst dönem. ben ankara'dayım. sizin okula yatay geçiş yaptım. çimlerde oturuyoz. gelsene sen de.
-tamam geldim yarım saate.
ulan bi' gittik, üç tane keriz sıcağın alnında "sülalem raat" kıvamında doğal bronzlaşma peşinde. ikisi bizim liseden üst dönem. bi' de şöyle uzun saçlı, orta boylu, suratı yeri siken fakat sikmese güzel olduğuna inanacağım bi' hatun var. diğer iki çağdaş görünümlü keko nazik götlerini çimden kaldırıp tanıştırma zahmetine girmediği için mecburen biz davrandık.
-selam, anıl ben.
-bıdıbıdı.
aboooov, merhaba bile demedi karı amına itekliyim. diğer hatundan öğrendik ki bunlar beraber geçmiş bizim okula. bu da mecburen destek olma triplerinde. ama sonra hemşehri hemşehriyi gurbette sikti tabi.
ben karının barzo triplerini görünce ufak ufak bizimkilere doğru yanaştım. bi' kaç skindirik, konuşmuş olmak için kurulan cümle akabinde bu kabir azabından kendimi kurtarıp tüydüm. aslı olacak düdüklü tencere en son "ramazanda bi' iftar yapalım" diyordu. oldu amk maklube falan yiyelim.
*****
yine bir yaz, yine benzer sıcak. ama bu sefer göt kıllarım emin ellerde. kendinden havalandırmalı donumla salınıyorum ortamlarda. yine telefon çaldı. bu sefer biliyorum kimin aradığını. bunun da adı aslı ama bu başka. az öncekiyle karıştırmayın.
-kanka nabıyon.
-(kanka diyen dilini kesip eşşeklere yedireyim) iyi sen nabıyon.
-iyi noolsun takılalım mı akşam? ama oda arkadaşımı da getircem sorun olur mu?
-yok canıııııım ne sorunu.
karı geleceğini duyunca hemen bizim baba yadigarıyla beyin yer değiştirdi. neyse o akşam buluşuldu, gidildi bir miktar içildi, sonra tam bir angara beyefendisi olduğumdan kızlara yurda kadar eşlik edildi. kız omzuna kadar düz siyah saçları olan, orta boylu, hafif çekik gözlü, diğer hatunlara benzemeyen tuhaf bi' tip. ama albenisi falan yüksek baya. ertesi gün bu aslı bi' daha aradı. hayır kıza aslında ayar oluyorum ama tüm üniversite hayatım boyunca ekmek yedik bu kızdan. irtibatı koparmamak lazım. bi' şekilde ayıya dayı demeye gayret ediyoruz. neyse aradı bu, dedi ki içelim. dedim içelim amk. ama bi' şey de yapmak lazım. hemen bizim katıksız abazalardan birini aradım.
-üstad akşam bizim bi' arkadaşla buluşup içecez. sen de gelsene.
-hatun mu bu arkadaş.
-aynen.
pezevenk öldü mü, bayıldı mı ne sikim olduysa telefonu suratıma kapattı. yeri gelmişken bu heriften de biraz bahsedeyim. takribi 110-120 okka çeken, sarı, tüm hatunlara sikilecek obje gözüyle bakmakta beis görmeyen, öğrencilikte sahip olduğu arabayı her fırsatta prestij unsuru haline getirmeye çabalayan, ama bi' fırsatı olmadığı için her gece o izbe odasında sikini sıvazlayan, yunusu gıdıklayan, efendime söyleyeyim tavşana niyet çektiren, atmıklı peçetelerini odanın her yerine umarsızca savuran tam bir hımbıl. ama aslıyla o kadar muhattap olasım yok ki, çağırmak zorunda kaldım. kız pek güzel değil, ama buna versen ölüyü bile nefessiz siker (tabi ben öyle düşünüyorum ama o kadar da değilmiş sonradan anlattığına göre).
neyse akşam bu da geldi, gittik çimlerde içtik. bizim abaza bi' süre sonra bu muhteşem (!) eğlencemize alemlere akarak devam etmeyi teklif etti. mecburen tamam dedik bindik arabaya. yolda giderken aman allahım bir de ne göreyim. dünkü hatun tek başına yürüyor. muhtemelen de yurda gidiyor.
aslı'ya dedim, ara şunu çabuk. aradı, kız da hemen atladı mevzuya. bindik gittik. mekan taşşaklı. o zamanın parasıyla -ki sene 2007- 33lük bira 15 lira. lan haftalık kazancımla ancak 10 tane bira alabiliyorum. ama serde erkeklik var ya, aman efendim kıza da bira ısmarlamalar, nazik davranmalar, küçük kahkahalar, "bi bira daha içer misin"ler, neler neler. dışarıdan biri kameraya alsa, dese ki sen buydun o akşam, derim ki beni öldürmeyenin ta amına koyyim.
ama karşılığını aldık. ufak ellemeler, küçük küçük öpmeler falan. biliyosunuz işte o aşamaları. hayır evimiz yok ki götürelim. yurtta kalan sefilin tekiyiz o zamanlar. bizim abazanın evi de var ama, herif o kadar abaza ki bizimkine yazar korkusuyla ona da söyleyemiyorum. mecburen o geceyi o şekilde noktaladık.
ertesi gün aradım ben bunu. napıyosun falan diye skindirik bi muhabbete başladık. sonra buluştuk falan, sevgili oluverdik. arada geçen zamanlara çok girmeyeyim (özel onlar. hayvan!), gün geldi ayrıldık doğal olarak.
bu bana giderken bi mektup bıraktı. orada öğrendik ki, bu hikayenin başında bahsi geçen kız oymuş meğerse. taaa o zaman beğenmiş beni. sonra bambaşka birinin bizi ikinci kez tanıştırmasından, bunun ne kadar güzel bi' tesadüf olduğundan, geçirdiğimiz güzel zamanlardan bahsediyordu.
o güne kadar tesadüflere inanan ben, o günden sonra tesadüflere düşman oldum. mektup elimde, öylece kalakaldım. uzunca bi' süre tuttum elimde. meğer bunca zaman, bir tesadüfün yansımasıymış yaşadığım. elimdeydi mektup. uzun süre konuşamadım.
inanmadım tesadüflere. yaktım mektubu. ne de olsa zaman geçecek, yenisi yazılacaktı.
askere giden, gidecek olan tertiplerin fikir sahibi olmasını sağlayan başlıktır.
örneğin, eğer havacı iseniz kütahya hava er eğitim tugay komutanlığında acemiliğinizi atacaksınız demektir. adeta bir otel, adeta bir tatil köyü olduğu söylenir.
okumadım ama ortada bir fuhuş varsa bile mesleği vurgulama ihtiyacı duyduğu için umursamadığım haber.
manav yapınca normal de asker yapınca mı garip. sizin yaptığınız habere ayrı, habercilik anlayışına ayrı tüküreyim.
dini anlamda yobaz insanlar (ki herhangi bir tanımlama yapmıyorum, üstüne alınacaklar birazdan damlar zaten) ve onların zihin yapıları düşünüldüğünde olması gerekendir.
şimdi bazıları gelip diyecek ki "arkadaşım sen de kim oluyorsun ki onların evden çıkmaması gerektiğini söylüyorsun?"
iyi de kardeşim, adam dışarı çıktığında hem gördüklerinden rahatsız oluyor, hem de millete rahatsızlık veriyor.
"bikiniyle denize giren kadının amacı dinini yaşayan erkekleri azdırmakdır."
"ramazan günü içki içmek günahtır."
"başını kapatmadığına göre kesin yolludur."
ya bu kafa yapısını değiştir, inandığın dinin "gerçek anlamda hoşgörü dini" olduğunu unutma sen de hoş gör; veya siktir git otur evinde kimseye rahatsızlık verme.
karakter sınırı nedeniyle hristiyanlarla sınırlanan öneri. müslümanlığı benimsememiş herkes olarak algılanabilir o kısmı.
gerçekten gidin lan ramazanda buradan. kafanızı dinleyin. sonra geri gelirsiniz.
sikindirik gazetelerin hakkınızda "amman tanrım bira içiyor kafir" diye haber yapmasını istemiyorsanız gidin.
yolda sigara içerken çevrenizi saran bir kaç kekodan dayak yemek istemiyorsanız gidin.
oruç tutmuyorsunuz diye sizi ayıplayan menopoz teyzelerle haşır neşir olmak istemiyorsanız gidin.
insana saygının olduğu bir yere. baskı görmeyeceğiniz bir yere.
özellikle arkadaşlarınla oturup sohbet etmek için gidilecek konseptte mekanlarda daha da belirgindir. pezevenk "nasılsa müziğe dikkat eden yok. dayarım fondan klasikleri gider" kafasında mıdır nedir, hala 40 yıllık şarkılar.
şarkılara bok atmıyorum. kesinlikle. aksine hepsi çok güzel şarkılar. benim tepkim, bir türlü yenilikçi olamayan mekanlara.
bu gözler losing my religion ile coşan ergenler görüyor, mekan sahibine big in japan (bi de guano apes coverını istiyor göt. istiyorsun, alphaville'e saygın olsun bari orijinalini dinle) diye istek yapan adamlara tanıklık ediyordu eskiden. neyse ki onlar kalmadı şimdi ama mekan sahipleri ısrarcı.
sözlüğün asıl amacına uygun hareket etmeyen insandır.
başlık içinde anlatım bozukluğu olabilir. bunu uyarabilirsin de. ama eşşek gibi ne anlatmak istediğini anladığın başlığa sadece "açacağın başlığı sikiyim senin. şöyle olması gerekiyordu" veya "doğrusunun şöyle olması gerekirdi bik bik bik" yazarsan olmaz amk.
kuipers, son 16'da maç aldı. son konfederasyon kupası finalinin hakemi. son şampiyonlar ligi finali'nin hakemi. hollandalı. hollanda finale çıkarsa zaten maçı alamaz. kaldı ki çok önemli maçlarda yakın zamanda düdük çaldı. fifa, bir de dünya kupası finali'ni vermez gibi geliyor.
irmatov, asya'dan çıkmış en önemli hakem şu an dünyada. geçen dünya kupasında hem çeyrek hem de yarı final yönetti. ikinci dünya kupası serüveni. final için şansı oldukça yüksek.
bizim cüneyt zaten biliniyor.
bence hem irmatov hem de cüneyt çeyrek finalde maç alacak. oradaki performanslarına göre fifa seçimini yapacak. kuipers'in şansı diğer ikisinden biraz daha az.
2003 yılında faaliyetlerine başlayan, aptal aptal emo müzikleri yapmayan, gerçekten çok sağlam bir sound ile çalan amerika çıkışlı metalcore grubu august burns red'in kıyak şarkısı. flamenkodan hallice partisyonlar, inişler çıkışlar, solo, ne ararsan var türünden zengin bi' şarkı. sikko metalcore denen tür içinde zaten şu adamlar da olmasa kapatıp gitsinler.
evvela sözleri:
i've feared the deepest darkest secrets
that live inside of me
defeat and tragedy, walking in shame
finding nowhere to hide
i've thrown my bottles of guilt into the sea
hoping the waves carry them away from me
oh
my heart is beating
i'll never stop fighting, I'll keep breathing
my heart is beating
i'll never stop fighting, I'll keep breathing to stay alive
and here I go, off to make a change
i'm screaming, screaming revival
all of my strength, all of my might
will go into this to take back my life
all of my strength, all of my might
will go back into this to take back my life
my life, my life, my life
i'm taking back my life
my life, my life, my life
taking back my life
let's go
this song is music to my ears
(this song is music)
and is a new production on an old stage
(on an old stage)
i won't dwell in unhappiness
(i will not dwell in)
grasping humility
asking forgiveness
tomorrow is gone, I'll start living for today
i'll never stop the fighting and I'll take it all away
tomorrow is gone, I'll start living for today
i'll never stop the fighting and I'll take it away
buradaki küfürlerin çok çocuksu alınması gereken durum. daha kibar yazmak isterdim aslında ama malum karakter sınırı.
düşünsenize validesi hayatını seks yaparak kazanan bir emekçi. babası da zevklerinin peşinden koşan uçarı bir adam.
günlerden bir gün, zevk hizmeti sunan bir işletmede bu iki insan bir araya gelir. adam zevki hissetmek için prezervatif kullanmaz. bu olaydan aşağı yukarı 9 ay sonra masum bir melek yavru dünyaya gelir.
bayrağında yeşil,beyaz ve kırmızı renkler bulunan italya milli futbol takımının forma renginin tuhaf bir biçimde mavi renge sahip olmasıdır.
bi de bu adamlara gök mavililer diyorlar ki o da aklımın almadığı başka bir konu.
aydınlatıver be sözlük.