sözlükte kime ve nasıl kullanıldığına göre yaptırımı değişebilen veya yaptırımı olmayan sözcük veya cümleler.
- bir yazara küfür(aklınıza her ne gelirse) etmişsinizdir. Bu açık bir hakarettir ve cezası çaylak olarak çekilmektedir.
- Bir gerçek kişiye küfür etmişsinizdir. Bu da açıkça bir hakarettir ve götünüze girebilecek bir entry olduğundan ya silinir veya ilerde mahkemeye taşınabilir.
- ortalık yere edilen küfürler vardır. Bunlar hakaret sayılmaz, kime gittiği belli olmadığı için dönüp bakan olmaz.
sözlükte mütemadiyen karşılaşılan bu tür densizlikler artık rutin haline gelmiştir. bazı küfürler ise, onu edenin insanlığından bir takım şeylerin eksik olduğuna işaret etsede sozlukte onun karalamaları için herhangi birşey yapılmamaktadır. Oysaki sözlükte yazar olabilmek için gerçek kişi olunmak zorundadır. Yani insan dışı bir mahlukat bu edimi gerçekleştiremez. Yazarlık da bu ön kabul üzerine bina edilmiştir.
her neyse işin epistemolojik-ontolojik boyutuna girip konuyu dağıtmayayım. Birilerine entry veya yazılı mesaj yoluyla hakaret veya küfür etmeniz halinde çaylak olmanız kaçınılmazdır(tabi eğer torpilli değil iseniz). iş buraya kadar gayet normal. Benimde kendimi tutamadığım bir dönemde çaylak edilmişliğim vardır. raconu az çok biliriz.
Şimdilik dile getireceğim husus ise tamamen insanlık ve değerleri ile ilgili bir husustur. Moderasyon denen oligarşik yapının(*lar buradan ideolojik manalar çıkarmasın çünkü her yönetsel azınlık, tabiatı itibariyle oligarşiktir) buna göz yumduğu veya fark etmediği gören gözlerden kaçmamaktadır. aşağıda soracağım en temel ahlaki soruya onlardan birinin doğru dürüst bir yanıt vermesini beklerim doğrusu. Ne düşündüklerini öğrenmiş olurum.
sorun şudur; sözlükte aklının almadığı, benimsemediği, kednisinden olmayan herkese küfür eden ahmak bir mütegallibe grubu var. bunlar siyasal konularda kendisi gibi düşünmeyen herkese höykürmekle cevap verdiğini sanırlar.
etno-siyasal konularda ise kendisi gibi olmayan gruplara ağza alınmayacak gayri insani lafları sarf etmekte hiçbir beis görmemektedirler. Zira söylediklerinin nereye gittiği konusunda en ufak bir idrak etme durumu mevzu bahis değildir.
misal: konu yabancılar, ermeniler, hristiyanlar, yahudiler, kürtler... hülasa kendinden farklı ise ağzına geleni savuracak denli şeref ve haysiyetten yoksun olabilmektediler.
sözlük bu türden kişilere neden bir yaptırım uygulamamaktadır. kişi haklarına bu denli duyarlı görünen moderasyon neden bu topraklarda yaşayan halklara yapılan saygısızlığı mazur görmektedirler. Evet mazur diyorum, çünkü hakaret içeren entryler silinmiyor veya yazarına herhangi bir yaptırım uygulanmıyor ise ya destekleniyordur ya da anlama konusunda ciddi bir problem vardır.
özellikle kürtlere yapılan hakaretlerde hiç de ses etmediklerini görünce, yazanlarla aynı karakteristikleri taşıdıklarına hükmediyorum. çünkü kendi koydukları kuralları işletmeyip seyirci kalıyor iseler bu konuda zaaf sahibidirler diye düşünüyorum
bu konuda cevap beklediğim bilinsin isterim. Başlıklar tartışma yeri olmamakla birlikte, pekala tanımlar ve adam akıllı analizlerle birlikte bu konuda kendimizle hesaplaşmanın aracı olur. böylece oligarşik yapının insani ve diğer moral değerler hakkındaki görüşleri de öğrenilmiş olur.
bu alanda bir ilk olma özelliğini taşıyan kitaptır.
teoriyle kirlenmiş zihinlere performans yönetimi alanında pratiği göstermesiyle takdirimi kazanmıştır.
ne olduğu belli olmayan soyutlamaları ayakları üzerine oturtmuştur. En azından Türkiye bağlamında. üniversitelerde ders kitabı olarak okutulması şarttır.
hiç de komik olmayan entrylerdir.
referans verilen entryleri okuduğumda(en azından birçoğunu) aynı düşünceyi paylaşmadığımı ve ayrı dünyaların yazarları olduğumuzu bir kez daha anladım.
her ne kadar kendimi uzak tutmaya çalışsamda ister istemez karışma isteği duyduğum entry/başlık ikilisnde sıklıkla karşılaştığım hadise.
başlık ve entry çeşitlerine göre içimden geçenler:
- yazar hazretleri buyurmuş falanca kişi şunlar için şunu demiş.
-e peki sen ne diyorsun? valla ben onun gibi düşünüyorum. Yani bilgim yok ve esasen fikir de benim değil. "mış gibi" yapıyorum.
- yazar hazretleri yorum yapıyor.
- ne hakkında?
- ne bileyim her zaman için bulur birşey.
- yapılan yorum, kaynağını hangi bilgiden alıyor?
- yazar nereden bilecek kendisine gelen mailde dağıtılmayı bekleyen sloganlardan.
- yazar hazretleri tanım yapıyor.
- nereden öğrenmiş bu bilgiyi?
- öğrenmemiş, copy-paste yapıyor. öğrense ne olur ki?
- öyle deme "öğrenme davranışlar yoluyla meydana gelen devamlı değişikliklerdir" ne yani bu öğrenmiyor mu?
- hayır canım ne münasebet! adam bunu omurilikten yapıyor. yani o derece doğal ve refleksif bir hareket.
- Yazar hazretleri etnisite hakkında malumat veriyor.
- Daha önce bu konuda bir çalışması var mı?
- ne gezer!!
- Peki daha önce bu konuda okuma yapmış mı?
- gazetelerdeki köşe yazıları, marjinal dergi ve gazetelerdeki yorumları okumuş.
- PEki etnisite ve ırk ayrımı konusunda bilimin antropolojinin, sosyolojinin vardığı nokta konusunda ne diyor? haberi var mı?
- Valla ne bileyim okduğunu sanmam ve esasen sosyolojinin, antropolojinin ne olduğunu bildiğini de sanmam. Ha kaldıki buna ihtiyacı var mı o da tartışılır.
- Neden?
- Yahu okuyupta zihin konforunu mu bozsun?
- Ya ne yapsın böyle zırvalayıp dursun mu?
- valla koyunun olmadığı yerde keçiye abdurahman çelebi derler. hazretin söyledikleri için şakşakçı bulması zor olmuyor.
- peki okuduğu bilgilere kuşkuyla yaklaşması mümkün değil mi?
- hiç sanmam. böyle olsa zırva, çöp diye nitelendirilebilecek hastalıklı zihin ürünü sözleri buraya taşıyıp altına imzasını atar mıydı?
- ne demek istiyorsun?
- demem o ki?
...yahu boşver sinirlenmeye değmez. gel biz dalgamıza bakalım...