18 eylül 2015'te gösterime girecek bir burak aksak filmi. çekimleri adana'daymış. kadrosunda Cengiz Bozkurt, Seda Bakan, Erkan Kolçak Köstendil, Cihan Ercan, Tarık Ünlüoğlu, Berat Yenilmez ve iştar Gökseven gibi isimler bulunmaktaymış.
o değil de nerede acaba seti tam olarak. şöyle bi ziyaretlerine gitsek fena mı olur?
Genelde olumsuz önyargılar ile muhattap olmaktır. Bazen başka bi türk görüp iki kelam etmek istendiğinde size davranışlarını görüp bu önyargılara hak bile vermektir.
Kaymakam ve valilerin ihale,tören ve kaşe bürokratı olduğu bi ülkede karşılaşılması olağan bir skaldaldır. Hatta aynı ülke arsızlığa o kadar alışmıştır ki bu gibi haberler bir televizyon yarışması kadar değer bulmaz. Alışmak hiç iyi değildir, böyle şeylere.
siyasi atmosfer yüzünden her tarafı negatif elektirikle yüklenmiş bu ülkenin ve bu şehrin gerçek anlamda ihtiyacı olan etkinliklerden birisi. yalnız o kadar ünlü ile video çekmesine rağmen iletişim sorununu giderebilmiş değil. mesela adana'da yaşayan ve çok da asosyal olmayan bir arkadaş hala bilmiyordu, anlatayım dedim. o ney lan karnaval falan dedi, rio karnavalı gibi yaaa dedim yüzüme kapattı. niye öyle yaptı anlamadım.
belki çocuklarının yanında öyle konuşmaması gereken ancak doğal, samimi bir babadır. kızlarının kılına zarar gelse dünyayı yakacak bir inceliktedir muhtemelen, klasik bir anadolu erkeğinin gerekliliğini yapmaktadır sadece. he abicim sen beni güldürdün allah'ta seni güldürsün ama, kızcağızın altında broadway var be. trafikteyken dikizlerden gördüğüm an başka şeritlere kaçtığım broadway be :d
--spoiler--
allahını seversen gülme yaa! komik bir şey yok ki bunda yani!
...
üç seferdir aynı boku yiyon ya!
...
allah allaaah enterasan birşey yaa!
...
lanet olsun niye daşların üstünden gidiyorsun ya.. sebebi neydi kii?
...
öyle mi dönülür yaaa? direksiyondan ne korkuyon çevir şu zıkkımı yaa!
...
yerleşim yerlerinde senin araba sürmen doğru değil sana ehliyet verenin allah belasını versin!
...
canını gurtar yavrum (arka koltukta inmek isteyen küçük kardeşe)
--spoiler--
dram türüne olan bağlılığıma rağmen efsanelerim arasına girmeyi başarmış çok kısa sürede bitirdiğim, samimiyetsiz dünyanın samimi çocuklarını anlatan dizidir. gönül eğlendirmek için birebir, çerezlik ve hatta kajuluk dizidir ayrıca. iyi seyirler.
müthiş kozmopolit ielts hocamın bütün olarak benzediğimi düşündüğü herif. gururum da okşanmıyor değil ama madonna'yı da adana'da bulacak değiliz ya aq.
türkiye'deki vergi, yakıt, yol şartları ele alındığında binilecek en ideal arabalardan birisidir. 1500 dizel motoruna rağmen mesela adana gibi yerlerde performans olarak tatmin edicidir. yılbaşı ile birlikte gelen 10 bin lira net zam ile yeni kasasının beklenmesi tavsiye edilir.
--spoiler--
sümerler o bölgenin yerli halkı değildirler; yani göçebedirler ve tarihçilerimizin araştırmalarına göre kız manasına gelen kır kelimesi, öküz manasına gelen ökür kelimesi gibi bugüne kadar çözülebilen 1000 civarında sümerce kelime ve ayağını yere sıkı bas, tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır, sel gibi silip süpürmek, yağ gibi erimek gibi yüzlerce atasözü bugün türkçede kullanılmaktadır.
--spoiler--
rockfeller abimizin türkçe'nin anasını ağlattığını, hayattaki en büyük başarısını da damlaya damlaya göl olur atasözüne borçlu olduğunu söylemek yanlış olmaz.
insanoğlunun en büyük cihadı kendi nefsiyle olanıdır. öyle ki, nefs öylesine yanıltır ki insanı, iyiyi ve kötüyü ayırt etmek güç hale gelir.
müthiş oyunculukların yanı sıra öylesine derin bir konu işlemiştir ki bu film; az konuşmayı, fazla düşünmeyi gerektirir zannımca. iyi seyirler.
bu film isveç'in en iyi filmi olabilir ama ben isveçli değilim. kıyas elbette birden fazla sayıda olanlar arasındadır, benim de bu ilk isveç filmi deneyimim olduğuna göre kendi sinema geçmişimle kıyaslamak durumunda olacağım. hikayenin işlenişi, söylenmek istenenler arasındaki kopukluklar falan çok kötüydü bırakın allahınızı severseniz ya. böylesi abartılmış bir diğer film için (bkz: dead poet society)
ne marliyn monroe ne tarık akan. ne david lynch ne de simon adebisi.
aktörler, hikayeler ve yönetmenler. varolun eşlik ettiğiniz için bana. hepiniz çok güzellersiniz, hepiniz bambaşkasınız.
hani bazı kitaplar vardır bazılarının hayatlarını değiştiren. Yada ne bileyim bazı anlar bazı mucizeler falan. Elbette ki bir dokunuşta hayatım değişmeyecek kadar paslı. ancak şöyle söyleyebilirim. bozulan denizaltında havasızlıktan öleceğinin kesinleştiği an yaktığın bir sigara. hayır olmadı; bu film tam bana göre yapılmış. 3 gün önce değil, şimdi izleyeyim diye.
--spoiler--
Kendinizi bi odaya kitleyip dört duvar arasına hapsolabilirsiniz yada bi koruma ordusu beslersiniz,etten bir duvarın arkasına hapsolursunuz.Ama hem özgür olayım, hemde duvarın içindeki gibi güvende olayım diyorsanız size önerebileceğim bir tek hapishane var; kendiniz.
insan korkuya kapıldığında ilkin kendine kaçarmış ve bir süre sonra kendine yepyeni bir alem yaratır orada yaşamaya başlarmış. Fakat; insan çabuk sıkılan bir hayvandır. Zamanla yalnızlıktan bunalmaya başlar ve gömüldüğü kendisinde yeni yeni insanlar yaratır. Sonra onlarla dertleşmeye, giderek didişmeye ve en sonunda da çatışmaya başlar. Peki o zaman ne yapar? Dışarı kaçar ama artık başka bir insan olarak
sıfırı ikinci elinden daha ucuz olan araçtır. öyle ki bir kaç ay içinde 95 bin tl'den 81 bin tl'ye düşmüştür sıfırı, ikinci el sahipleri nasıl bir gurur yapıyor ki hala aldıkları fiyata göre değer biçiyorlar yazık lan:) . ha birde Avrupa'dan 2015'te çekilecekmiş.
Şu şehirde bir dönem görüşüp belirli ilişkilerde bulunduğum birbirinden bağımsız iki kız var. ikisi de şuan aynı mekanda aynı masada otururken benim yalnızlıktan ölmem şehrin bana siktir git deme şekli midir?
(bkz: shieeeet)
final bölümüne kadar geldiğim ve kendimi bir doktora tezi yapmış gibi hissettiğim dizidir. dünya klasiği okuduğunuzda aldığınız hazzı verir adama. çok zor başladığım dizilerden biri oldu öncelikle the wire. yine edebi bir karşılaştırma yapacağım. stephen king tarzı romanlar okuduktan sonra biraz daha ağır, daha az akıcı klasikleri okumaya başladığınızda yaşadığınız his var ya, hani o hissi yenerseniz edebiyatın gerçek ruhuna ulaşırsınız ya, heh öyle işte the wire.
bu diziyi izlemek için kuru aksiyondan ve mucizelerle dolu dizi senaryolarından bıkmış olmanız gerekir evvela. dizi karakter çözümlemelerini en derin biçimde yaptığından ve gerçek hayatı sunduğundan bilindik akıcılıktan uzaktır. öyle ki baltimore'un homeless karakterinden tutun başkanına kadar herşey olabildiği incelikte işlenir ve bir o kadar gerçektir. elbette karakterler suç odaklıdır ve inanın suç üzerine yapılmış müthiş bir çalışma değeri taşır sevgili the wire.
dizi kritiği yapabilmek için bir kaç arkadaşıma ısrar ettim ancak henüz başında bıraktılar, siz de bırakın amına koyim. breaking bad sizin the wire bizim olsun. birde bu entry'nin bol spoiler lı versiyonu olacak, izlerseniz orada buluşuruz. öpüyorum.
anı çalan, hüznün hüzün gibi olduğu şarkıdır. bunu dinlerken duygu sömürüsünden, pişmanlıklardan veya keşkelerden uzak durulmalıdır. dudak kenarıyla bir tebessüm, düşen bir damla gözyaşı ile taçlandırılabilir.
Kuran'dan ayetler kullandığı için iran'da yasaklı olan sanatçı. ulan hangi şarkısıymış diye baktığımdan beridir aynı şarkıyı dinliyorum, umarım iran şer'i mahkemesi yanılıyordur ve kur'an sözlerini kullanmak sakıncalı değildir. günde 5 vakit dinliyorum ağbi.
hiçbir edebi değeri olmayan, olaylar arası kopuklukların bulunduğu devamlılığı kurgusal olarak sağlayamayan kitap.
bu gibi cümlelerle sikko'nun romanının amına bile koyarım ama ne yazık ki şurada okuyacağımız sik kafalı bi adamın sikten yorumları ile o kitabı almadan, okumadan fikir sahibi olabilecek potansiyele sahip insanlarız. alın okuyun, sonra beraber olmamış diyelim. ama bu adama bir şans verelim, güzel düşünüyor. bir gün güzel de yazar belki.
sikko'cuğum, sen güzel bir kardeşimizsin, lakin tutarsızlık sana göre değil. mutlaka buna hakkın var lakin seni sen yapan kafamızdaki gerçeklik seni bu halinle kabul etmiyor, sikeyim edebi eser olmayışını, kitap olayı farklıdır, valla billa farklıdır, bir dahakine ham meyveyi koparma dalından.
bir çok filmi, bir çok diziyi buradan indirmiştim. En son geçen hafta The Wire'ın ilk sezonunu indirdim, diğerleri için acelem yoktu ne de olsa isohunt vardı. Nerelere gittin benim sadık yarim:(:(:(
bir kaç sahnesiyle one flew over the cuckoo's nest esintisi yaratsa da(olumsuz anlamda -da) unutulmayacak filmlerdendir. Hikaye özgün, Robert De Niro başta olmak üzere oyunculuklar ders vericidir. Kıyıda Köşede kalmış iyi filmlerdendir, sinema severlere tavsiye olunur.