meseleyi güzel tespitlerle açıkladıktan sonra, son iki paragrafta neden contayı yakıp sağa sola saldırmaya başladığı konusunda da aynı uzunlukta bir yazı bekliyoruz yazardan.
insan sıkıntı içindeyken, az olan güzel şeyler karanlık gökyüzündeki yıldızlar gibi parlamaya başlıyor etrafında. sen de benim yıldızımsın, o karanlıktaki tek yıldızım.
sana bakarak bir dilek tutsam gerçekleşir mi acaba?
adamın karısı doğum yapıyor. ertesi gün yanına diğer çocuğunu ve kendi annesini alıp, karısını hastaneden çıkarmaya gidiyor. dönerken kaza yapıyor. karısı, annesi, yeni doğan bebek ve diğer çocuğu ölüyor, kendi kurtuluyor, ertesi gün cenaze namazına katılıyor.
kariyer yapma hikayesi anlaşılır gibi değildir. duyan da memleketteki tüm kızların kariyerden kırıldığını zanneder. sanki hepsi ceo olacak başımıza. en fazla satış temsilcisi ya da yönetici asistanı olursun. kartına bunların ingilizcesini yazdır ama, daha havalı olur.
bunların aşık olacağı adamı bekleme versiyonları da ilginçtir. aşk sanki her gün olan bir şeymiş gibi bekler dururlar. normal bir insan hayatında en babasından iki kere falan aşık olur, biz de bu dünyada yaşıyoruz. evde kalma yaşına gelmiş bir kız da, en iyi ihtimalle bunların birini yaşamıştır o zamana kadar. şimdi ikinciyi bekleyelim beraber, süper lotoyla beraber yapılıyormuş çekiliş, hayırlısı.
bunların eş adayı beklentileri öylesine büyüktür ki. paralı olması, yakışıklı olması, kadına değer vermesi, güçlü olması, öyle olması, böyle olması. iyi de hanım kız, bu özelliklere sahip olan birine sen ne vereceksin? hayır, biraz gerçekçi olsak, kendimizi galler prensesi falan sanmasak her şey biraz daha kolay olmaz mı?
bir adet de naçizane tavsiye. iyinin iyisi vardır mantığıyla aday yedeklemekten vazgeçin, şimdi bol gibi gelebilir malzeme ama hayat bu belli olmaz, harp olur darp olur, hepsini kaybedip eşekten düşmüşe dönersin sonra.
bu yazdıklarım genelleme değildir, kimseyi küçük düşürme amacı da taşımamaktadır. biri çıkıp ' ben böylesini arıyorum hacı abi' de diyebilir tabi, kolay gelsin ona. iyi niyetli olup yârini bulamayanlara da, 'kısmet' diyerek mutlu sonla bitirmesini de bilirim yazıyı.
genellikle ayağın terlemesi sonucu oluşan durumdur.
hava soğuk diye eşşek kadar ayakkabılar ve kalın çoraplar giyilir genelde. bu da ayağın terlemesine sebep olur. terleyen ayak da ne yaparsan yap ısınmaz, akşama kadar aklında sadece ayakların olur, başka bir şeye odaklanamazsın (askerden biliyorum. evet çok iyi biliyorum). askerde düşünme yetinin yok olması pek önemli olmasa da günlük hayatta istenmeyen bir durumdur bu, adamın cinsel hayatını bile etkiler billa.
bu durumun önüne geçmek için iki ipucu size. ya yüzde yüz yün çorap ya da yazlık çorap giyin botun içine. bak dua edeceksiniz bana.
bu arada uzun zaman sonra bilgi içeren bir entry girdiğimi farkettim. ayaklarım ısındı birden.
bir gün gelecekteki halin sana öğüt verecek, takma sakın, burnunun dikine git. Ben tak desem bile takmayacaksın zaten, aksi olsa babanı dinlerdin lavuk.
yürü git şimdi ne halt edeceksen et, asabımı bozma benim. senin yüzünden bu yaşta yaptığım şeye bak. sözlükte 17 yaşındaki halime öğüt veriyorum hesapta. biraz kafan çalışsaydı, şu an bu yazıyı plazanın en üst katındaki ofisimde viskimi yudumlarken yazıyor olurdum.
hayat bu, her tür insan çıkabilir karşına. sana değer vermediğini hissettiğin birine nasıl davranırsan davran, hayal gücüne kalmış. ama sana insan gibi davrananı da adam yerine koy ki, ona da haksızlık etmiş olmayasın.
gün gelir sen de aynı muameleyi görürsen üzülürsün, gerçekten.
yenilen ağır bir darbeden sonra akla bu tip fikirler gelmesi normaldir, hepimizin başına gelmiştir zaman zaman. bu tip acılar geçecektir, geçmek zorundadır. dolayısı ile bu tip düşünceler de değişecektir, işleyiş bu şekilde.
olayı tam tersine çevirelim. farz edelim hatunun biri bize hak ettiğimiz değeri sonuna kadar verdi, sonuna kadar ilişkisine ve bize sahip çıktı, hayallerimizdeki kişi oldu. o zaman da bütün kadınlar aynıdır diyebilir miydik? deseydik bile bu önerme ne kadar doğru olurdu?
bir an aydınlanır gibi oldum yazarken, ama çabuk geçti, iyiyim şimdi.
not: iş bu entry dert sahibine derman olma amacıyla yazılmıştır. genelinde yalama bir üslup görülse de tamamen iyi niyetle kaleme alınmıştır. önemle duyurulur.
dürümcü ve çiğ köfteciler de gerek bulundukları konum, gerekse müşterilerine sundukları nezih ortamlar nedeniyle 21. yüzyıla emin adımlarla giren ülkemize eşit derecede katkı sağlayan binalardır. sayılarının üniversite binalarıyla aynı paralelde artması sadece hazin bir tesadüftür, hedeflediğimiz kalkınma hamlesini atmamıza zinhar bir etkileri yoktur.
bir insan hayatta ne kadar ezik olmalı ki böyle bir başlık açıp ilgi beklesin. lan oğlum kavanozda mı yaşıyorsun, şu koca dünyada oturup iki laf edebileceğin, sana ilgi gösterecek bir kişi bile yok mu da böyle işlerle uğraşıyorsun? eğer yoksa, o hesapta dalga geçtiğin insandan daha kötü durumdasın. eğer varsa ve şebeklik olsun diye yapıyorsan bunu, asıl hasta sensin.
küfür edip etmeme konusunda çok düşündüm ama etmeyeyim dedim sonunda, entry kirlenmesin.
elemanın amacı belli, şuna down sendromunun ne olduğunu da anlatıp durmayın.
çocuğu olmayıp çocuk sağlığı uzmanı olanları ortaya çıkarmıştır.
yavrum derdiniz neyse açık açık söyleyin, kıvırmanın alemi yok. çocuklar akşama kadar sokaklarda it gibi oynarken üşümüyor da, andımızı okurken üşüyorlar he mi?
lan oğlum, kaypaklık anayasanız olmuş sizin, derdinizi bile anlatana kadar kırk takla atıyorsunuz. and kalksa ne olur, marş gelse ne olur.
aklı olan böyle bir durumda ne kızı savunur ne de adamı. kesin bilgisi olmayan bir konuda ortada kalır.
lan bazıları öyle şeyler yazmış ki sanki prodüksiyon amiriymiş videoda.
ne kızın şişkoluğu kalmış, ne de adamın ırkı mezhebi. insanları görünüşlerine göre yargılama hastalığı bu halkın en iğrenç özelliklerinden biridir, adilik, cahillik ve şerefsizliktir.
adam kızın dediklerini yapmışsa şerefsizdir, bu ayrı bir konudur, isteyen istediğini sallasın.
amma velakin, eğer yapmamışsa durum pek sakattır. algılama zorluğu çekenler için söylüyorum, bir an kendinizi yapmadığınız bir şey için memleketteki bütün gazetelerin manşetlerinde gördüğünüzü düşünün, bakalım nasıl ayıklayacaksınız kendinizi bu işten.