şimdiye kadar yorumlarını sadece 1 veya 2 kere dinlemiş olmama rağmen zaplarken arada trt'de görünce sanki uzun zamandır görmediğim bir akraba veya tanıdığımı görmüşüm gibi içimde derin bir huzur dalgası oluşturan spor yorumcusu.adam kendimi bildim bileli aynı kanalda.
çocukluğunuzun geçtiği sokaktaki esnafı bakkalı tanırsınız,arada oraya uğrayınca onları yaşlanmış da olsalar hala sağ olarak ve çocukluğunuzdaki gibi işlerinin başında görmek hoşunuza gider ya,bu adamı tv'de görmek de o şekilde hoşuma gidiyor benim.sanki vahşi kapitalizmin en vahşi sektörü olan medya'nın içinde paraya,şöhrete bulanmadan;bir devlet memuru edasıyla işini yapıyor olması hoşuma gidiyor açıkçası.bu belki kapitalizme uyan birşey değil,ama insan doğası uysa da insanın ruhu kapitalizme uyuyor mu allah aşkına?
hayatı bir efsaneye dönüşmüş amerikan satranççı bobby fischer'ın ortadan kaybolmasından sonra satranç dünyasında bıraktığı etkiyi ve bu etkinin en yoğun olduğu dönemlerde satrançta oldukça yetenekli küçük bir çocuğun hikayesinin anlatıldığı 1993 yapımı film.
filmde fischer'ın bahsi oldukça az geçmesine rağmen doğru bir fischer portresi çizilmiş.filmin hikayesi de güzel ve vurguladığı nokta da çok anlamlı.satranç meraklılarına tavsiye edilir.
zannımca kanserden bile kötü bir hastalık,kişinin kendisi için değil ama toplum için.en yakın zamanda bu hastalığı oluşturan genlerin gen havuzunu terkedip gidip intihar etmelerini istiyorum.
garry kasparov'un satranç tarihini zevkli bir anlatımla ve özenli bir şekilde düzenlemeye çalıştığı güzel kitap.ismi de bir satranç kitabı için fazla güzel doğrusu.
sadece satrancı zorla akdeniz oyunu sayması garip olmuş biraz,gerek yoktu böyle önemsiz bir konuda yalan söylemeye ya.
satrançla ilgili söylecek sözü olan olan ve aynı zamanda söz sahibi olacak kadar da iyi oynayanların vecizeleri başta olmak üzere pek çok kişinin sözlerini kapsayan başlıktır.
ülkesinde barrack'lar kuran,heavy cavalry archerlar la vurkaç yapmaya bayılan,hatta bombard cannonlarla yeri göğü inleten diktatördür. halkı da odunculuk,madencilik ya da tarım yapar.
üslubunun eğlenceli olması halinden dadından yinmeyen,ama resmi belge gibi olduğunda da sıkıntıdan başka başlığa zaplatan entry'lerdir.
aslında bu tür resmi ağızla yazılmış ya da wikipedia'dan kopya edilmiş entrylerin de teoride olmasa bile praktikte sözlük formatına aykırı olduğunu düşünüyorum amma bu tamamen yazarın tasarrufu tabi,kimisi de herşeyi dilekçe tadında sever.
gecenin bir vakti sözlükte ayet filan görünce önce afallatan,tarihe bakınca da anlamlandırıp keyiflendiğim esintilerdir.tatlı tatlı,gece vakti gayet iyi gitmektedir.
genellikle gaza gelmiş ve tepkisini bir an önce yazıya dökmek isteyen yazarların,bazen de geçmişte veya bugün gözönündeki şahsiyetlerin söylediklerini aktarmak amacıyla oluşturulmuş başlıklardır.ama nedeni ne olursa olsun kesin ve sert yargılar içerdikleri için ahali arasında şiddetli geçimsizliğe yol açma ihtimalleri yüksektir,bir nevi hepsi birer potansiyel bomba nitelği taşımaktadır.bu yüzden açılmadan önce iki düşünülüp bir yazılmalıdır.
adı gayet net bir şekilde prens* sözcüğüne tekabül olan,ama yine de türk çeviri harikası olarak hükümdar şeklinde çevrilmiş,son yıllardaki baskılarda ise bu hata düzeltilip prens olarak lanse edilmeye başlanmış önemli bir siyaset ve askerlik kiatbıdır.türk toplumlarında da yaygın olan devletin devamı için her şey mübahtır görüşü bu kitapla ete kemiğe bürünmüştür bir nevi.
bir sürü iyi yanı olan,ama bir sürü de kötü yanı olduğu için tercih yaparken insanı fırıldak gibi döndüren bölümlerdir.Allah rızası için ingilizce tıp hakkında bilgisi deneyimi olanlar üşenmeyip yazsınlar,çok zor durumdayım sözlük!
ntv'nin enfes programı zaman yolcusunu hazırlayıp sunan mümtaz şahsiyet.yahu o nasıl içten bir anlatımdır,adam tıpkı bir romalı'nın kendi şehrini gezdirmesi gibi gezdiriyor bütün şehirleri.anadolu'daki cevherleri resmen ışıldatıyor ntv ekranlarından.bravo ya,alnından öpmek istiyorum bu adamı.
adı pergamon sözcüğünden türemiş olan,has anadolu malı bir kağıt çeşidi.
efendim,vakti zamanında dünyada 2 tane çok büyük kütüphane varmış.birisi mısır'da,diğeri de anadolu'daymış. gel zaman git zaman anadolu kültür-sanat alanında önemli ataklar yapınca mısırlılar oturup konuşmuşlar,demişler ki "lan bunlar bizim kağıdımızla bize hava atıyolar,keselim şunlara kağıt satmayı da akılları başlarına gelsin itlerin"
böylece anadoluya papirüs ihraç etmeyi kesmişler.yaptığı kontratakta kalecisi kontürpiyede kalan anadolu uygarlıkları da toplanıp konuşmuşlar "lan bu lavuklara bi ders vermek lazım"demişler ve kendi kağıtlarını kendileri icad etmişler ve bu kağıda isim verirken de kağıdın üretildiği yerden,yani bergama'dan,yani pergamon'dan ilham almışlar.
bu ambargo mısır'ın elinde patlamış sonraları,her yere papirüs yerine parşömen ihraç edilmeye başlamış.
kuruluş döneminde balkanlarda ilerlemek isteyen osmanlı'yı uğraştırmış,nam-ı diğer kral şişman olan bulgar kralı.bulgarlar çok severler,bir nevi onların birinci kılıçarslanıdır. *
rusya imparatorluğunun son 3 asrındaki hanedanı. son çar olan 2.nikolay'ın ve tüm ailesinin (hatta ailenin dadısı,doktoru,vs dahil olmak üzere) lenin'in emriyle kurşuna dizilerek öldürülmesi ile soy ağaçlarının kökü kurutulmuştur.bu devri inceleyen bir araştırmacıya göre * bu ailenin bu şekilde öldürülmesi devrimci bir hassasiyetten çok mafya usulü bir toplu katliamın hunharlığını hissettirmektedir.
yapılmasını cidden istediğim proje.hem boğaz'ın kirliliğine dikkat çekilir,hem de güzel reyting olur.
ilk bölümde yarışmacılara boğazdan yeni çıkarılmış bir bardak su içirilebilir.hayatta kalıp da 2.tura geçenler bir dalgıçın boğazdan çıkaracağı ilk 3 şeyi yemek zorunda bırakılabilir.finalde ise hayal edemeyeceğiniz bir sürü şey yapılabilir.abdullah oğuz,osman yağmurdereli,bilimum yapımcı:bak boş geçmeyin derim bu projeyi.
dönem dönem hortlayan,şaban yazar imalatı,düşlere girecek tiplemelerdir.zira öyle özellikleri bir arada hayal etmeyi başarır ki bu arkadaşlar,onlar için çekik gözlü bir zenci ya da turancı bir yahudi hayal etmek işten bile değildir.