bugün

rusya imparatorluğunun son 3 asrındaki hanedanı. son çar olan 2.nikolay'ın ve tüm ailesinin (hatta ailenin dadısı,doktoru,vs dahil olmak üzere) lenin'in emriyle kurşuna dizilerek öldürülmesi ile soy ağaçlarının kökü kurutulmuştur.bu devri inceleyen bir araştırmacıya göre * bu ailenin bu şekilde öldürülmesi devrimci bir hassasiyetten çok mafya usulü bir toplu katliamın hunharlığını hissettirmektedir.
Litvanya asıllı bir rus ailesidir. 16. Yüzyılda rusya'ya yerleşmiş ve 1613-1917 arasında rusya'yı onlar yönetmiştir.
(bkz: aleksandr pavloviç romanov)
Siyasi tarihin trajik olaylarından birisi sayılan ve biraz da toplu katliamı andıran bir olayla öldürülmüşlerdir. 16 Temmuz'u 17 Temmuz'a bağlayan (1918) gece Yekateringburg'da gerçekleşen öldürülmeler de ancak bu şekilde nitelendirilebilir. Aynı gece öldürülenler arasında Rus Çarı 2. Nikolai Romanov, Çariçe Aleksandra, oğulları veliaht prens Aleksi, kızları prenses Olga, Maria, Tatiana ve Anastasia bulunuyordu. Sadık hizmetlileri ve doktorları Botkin dahil tam 11 kişi "Bolşevik idam Mangası" tarafından öldürülmüşlerdi. Bir hanedanlığın çöküş sürecindeki "Son Nokta". Tüm acımasız görüntüsüne rağmen aslı bir siyasi suikasttir. Çar ve ailesinin infazıyla monarşinin kan bağına dayalı sürekliliği ve yeniden iktidara gelme ihtimali de yok edilmek istenmiştir. Sonucu hızlandıran bir diğer etmen ise Amiral Kolçak komutasındaki Çar yanlısı "Beyaz Orduları" nın Yekaterinburg'a iyice yaklaşması ve şehri ve ailesini kurtarma girişimiydi.

Olay o kadar sarsıcı idi ki hakkında bugün bile "efsane"ye dönüşen türlü iddialar, rivayetler olagelmiştir. Örneğin veliaht prens Aleksi ve kızları prenses Anastasia'nın olaydan sağ kurtuldukları gibi. (ilginçtir; Anastasia "yeniden dirilen" anlamına gelmektedir.) Bu iddiaların gerçek olabileceğine inanan da oldukça geniş bir kitle vardır.

Örneğin 1920'li yıllarda Berlin'de Anna Anderson isimli "Hafızasını kaybetmiş" bir kadın ortaya çıktı. Onun "Kayıp prenses Anastasia" olduğu iddia edildi. Ancak hiç bir zaman onaylanmadı. Anna Anderson 1964 yılında ABD, Virginia'da ölürken bile halen o iddiadaydı.

Aşırı dramatize edilmiş olsa bile 1956 yılı yapımı ve başrollerini Ingrid Bergman ile Yull Brynner'in paylaştıkları film bu olayı anlatıyordu.

Olay sonrasında Yekaterinburg'un "Dört Kardeşler" diye bilinen maden bölgesine gömülen cesetler bugün de esrarını korumaktadır. (Yapılan DNA analizlerinin bir kısmının tuttuğu bir kısmının ise tutmadığı söylenmektedir.)

Kırmızı Kedi Yayınları'ndan çıkan, Glenn Meade'in yazdığı ve Ali Cevat Akkoyunlu'nun çevirisini yaptığı Romanov Komplosu isimli kitapta bu konuyu anlatmaktadır.
(Atilla Akar,24.02.2013, Yurt)