hakkında bilgi edinilmek istenen kütleyi oluşturan birimler arasından belirlenen amaçlar doğrultusunda yalnızca bir kısmının seçilip gözlenmesine denmektedir.
eğer gözlemlenecek kütledeki birimler sürekli karakterde ise; istenilen anda gözlemlenmeye hazır olan bu tür birimlerin, gözlenmesi ya da kaydedilmesi işlemlerine denmekte.
istatistik biliminde, henüz oluşmamış ancak oluşturulması mümkün olan kütlelere denmektedir.
kolaylıkla görülebileceği gibi varsayımsal kütleler, varsayımsal birimlerin oluşturduğu kütlelerdir.
örneğin; 30 kişilik bir sınıftan rastgele seçilecek 5 kişilik bir grup için farklı seçimler yapılabilir. 142,506 adet farklı 5 kişilik grupların oluşturduğu kütle varsayımsal bir kütledir.
alıntıdır. kaynak: Anadolu Üniversitesi - Açıköğretim E-Öğrenme Portalı.
istatistik biliminde, gerçek birimlerlerin oluşturduğu birimlere gerçek kütle denmektedir.
örneğin; bir üniversitenin öğrencileri, bir yerleşim merkezinde bir yılda görülen trafik kazaları ve doğum olaylarının oluşturdukları kütleler birer gerçek kütlelerdir.
istatistiksel anlamda: belirlenen amaç ya da amaçlar doğrultusunda, ilgilenilen yığın olayın tanımlanmasıyla 'birim seçme' işlemi gerçekleştirilmiş olur. başka bir anlatımla kimlerin ya da nelerin gözlemleneceği belirlenir.
ancak birim seçilirken, amaca uygunluk ve uygulanabilirlik özelliklerinin öncelikle göz önünde bulundurulması gerekir. bunun için de birim belirlenirken, birim tanımın kesin ve amaca uygun ve uygulamaya elverişli olması gerekir. tanımın kesin olması, uygulamacılarca incelenen yığın olaya ilişkin aynı şeyin anlaşılması, başka bir deyişle kuşkulara yer açmayacak biçimde açık olmasıdır.
tanımın kesin olmasının yanı sıra tanımın amaca uygunluğu ve kolaylıkla uygulanabilirkliği de gözden uzak tutulmamalıdır.
alıntıdır. kaynak: Anadolu Üniversitesi - Açıköğretim E-Öğrenme Portalı.
belirlenen amaçlar doğrultusunda gözlemlenecek birimlerin, ölçülmesi ya da sayılması, sonra da bunların ilgilenilen değişkenlere göre, hangi şıklara sahip olduğunun belirlenmesi ve kaydedilmesi işlemlerini içerir.
edit: not: "istatistik tipik olaylarla ilgilenmez."
örneğin, ideal koşullar altında ve uygun bir laboratuvar ortamında iki hidrojen ve bir oksijen atomu bir araya getirilirse su elde edilir. bu deney, aynı koşullar altında kaç kez tekrarlanırsa tekrarlansın, her deneyin sonucunda su elde edilecektir. görüleceği gibi, bu örnekte tek bir deney, ilgili deneyler kümesini temsil edebilmektedir. dolayısıyla bu olay, tipik olaydır.
ihracat fiyatlarının ithalat fiyatlarına oranı olup; yapılan ticaret sonucunda elde edilen kazanç ve kayıpları ifade eden kavramdır.
dış ticaret hadleri ihracat mallarının yurt dışında hangi fiyattan satılacağını, ithalat malları için ne kadar ödeme yapılacağını göstermektedir.
bir ülkenin ihracat fiyatları yükselirken; ithalat fiyatlarının sabit kalması ya da azalması o ülkenin dış ticaret hadlerinin iyileşmesi anlamına gelmektedir.
bu teoriler; ülkeler arası mübadelenin sebeplerini, ülkelere sağladığı yararları ve ülkeler arası ticarette fiyatların nasıl oluştuğunu açıklamaktadır.
ülkelerin uluslararası ticarete katılmayı yararlı buldukları sebepleri idfade etmek istediğimizde bunları;
* ülke üretimlerinin kendi gereksinimlerini karşılayamaması
* belirli malların üretiminde uzmanlaşılmış olması
* insanların zevk ve tercihindeki farklılıklar
ölçeğe göre artan getiri veya büyük ölçekli üretimin sağladığı düşük maliyetler olarak saymak mümkündür.
1. fiyatlar genel düzeyi yükselir.
2. yatırımlar ve tasarruflar azalır.
3. ödemeler dengesi ülke lehine bozulur. (önemli)
4. gelirler reel olarak düşer.
sosyal etkileri:
1. gelir dağılımının bozulması toplumda sosyal dengeyi bozar.
2. kolay yoldan para kazanma arzusu ile spekülasyon eğilimleri de artar.
edit:
gelir ve servet dağılımı bakımından etkileri:
1. enflasyon gelir dağılımını değiştirir.
2. eğer bir ülkede toplumun geliri enflasyon oranına paralel düzeyde artarsa böyle bir enflasyondan hiç kimse etkilenmemektedir.
toplumdaki her kesim satın alma güçlerini koruyabildikleri için enflasyonun gelir dağılımı üzerinde herhangi bir etkisi olmayacaktır. (Türkiye'de fiyat artışlarına yani yeni zamlara karşı, yaygın olarak savunulan)
3. oysa enflasyon düşük gelirliler ile yüksek gelirliler arasındaki farkın büyümesine sebep olurken; gelir dağılımı dengesini de bozmaktadır. çünkü toplumda 'gelirlerinin satın alma gücü'nü enflasyona karşı koruyan kesimler olduğu gibi, memur, işçi, emekli gibi gelirlerinin satın alma gücünü enflasyona karşı koruyamayan sabit gelirli kesimler de bulunmaktadır. bu durum ekonomik ve sosyal problemlerin artmasına yol açmaktadır.
4. enflasyonun olduğu bir ekonomide insanlar sabit faizle uzun vadeli olarak borçlanmışlarsa fiyatlardaki bir yükselme onlara büyük kazanç sağlayacaktır. ancak kişiler borç vermişler ise zarar edeceklerdir.
5. eğer uzun süreli bir enflasyon süreci yaşanıyorsa; enflasyon oranı, piyasa faiz oranlarına yansıtılacak böylece piyasalar enflasyona göre ayarlanacaktır. örneğin fiyatların istikrarsız olduğu dönemlerde faiz oranı %4 ise ve insanlar fiyatların ilerde %10 artacağını düşünüyorlarsa, bono ve tahvillerin faiz oranı %14'e çıkacaktır. bunun içinde %4 reel faiz ve %10 enflasyon etkisi bulunmaktadır. böylece faizlerin enflasyona göre belirlenmesi gelir ve servette önemli bir etkiye neden olmayacaktır.
üretim ve istihdam bakımından ise:
### enflasyon üretim ve istihdam düzeyi üzerinde de etkili olmaktadır. ani olarak enflasyon oranının yükseldiği dönemlerde hem üretim miktarı hem de istihdam düzeyi artmaktadır. ancak üretim artışını sağlayan etken şüphesiz ki fiyatlardaki yükselme olmaktadır. enflasyon sürecinin uzun dönemli yaşandığı ekonomilerde hem üretimde hem de istihdam düzeyinde düşüşler görülmektedir. çünkü enflasyonun başladığı dönemin kısa süreli bir geçiş dönemi olarak değerlendirilmesi sonucu toplam talepte bir artış görülmektedir. talepteki bu artış daha fazla üretime ve daha yüksek fiyatlara (enflasyona) neden olmaktadır. buna karşın faktör sahiplerinin de girdi fiyatlarını yükseltmesi sonucu maliyetler yükselmekte ve üretim hacmi daraltılmaktadır. üretim hacminin daraltılması istihdam düzeyine de etki etmektedir. böylece yaşanan arz şoku fiyatlar genel düzeyini yükseltirken üretimin ve istihdamın düşmesine neden olmaktadır. ###
bu durumda insanlar para yerine altın ve döviz talep ederler.
zorunlu ihtiyaçların karşılanması için yapılan alışverişlerde de malın malla değişimi, yani trampaya doğru bir yönelme görülmektedir.
ekonomide genel olarak 'paradan kaçış' süreci yaşanır.
nihayet milli paranın hızla değer kaybetmesi mala olan talebi artırırken; üklenin ihracat imkanlarını da tamamen ortadan kaldırmaktadır.
kronik enflasyon; kamu harcamalarının sürekli artması, gelirin üretimdeki artışla orantısız olması, sürekli bütçe açıkları, yatırım finansmanlarının emisyonla karşılanması gibi nedenlere bağlı olarak fiyatlar genel düzeyinin sürekli artış göstermesi sonucu görülen bir enflasyon türüdür.
bu tür enflasyon yaşanan ekonomide bazı ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır. para, değerini hızla kaybetmekte, satınalma gücü azalmaktadır. kronik enflasyonda para, değişim aracı olma fonksiyonunu görmekle birlikte değer kaybı sebebiyle dış ödemelerde, bir başka ülke parasının standart ölçü aracı olarak kullanılmasını gerekmektedir.
kronik enflasyon sürecinde para genellikle tasarruf aracı olma niteliğini önemli ölçüde kaybetmektedir. zira mevduat ya da yastık altında tutulan paralar zaman içinde değer kaybına uğramaktadırlar.
*** bu yüzden tasarruflar; döviz, altın ve gayrimenkul alanlarında değerlendirilmektedir.
genel olarak kronik enflasyon uzun süreli olduğundan bu tür enflasyonla mücadele etmek oldukça güçtür. ekonomide ciddi istikrarsızlıklara yol açan kronik enflasyon; sosyal yapıda da önemli çöküntülere neden olmaktadır.
bir ülkede enflasyon süreci toplam talep veya toplam arzda meydana gelen değişimler sonucunda yaşanmaktadır.
ancak ekonominin bir çok yapısal özellikleri enflasyonun yayılmasını hızlandırabilmekte ve enflasyonla mücadeleyi güçleştirebilmektedir.
özellikle gelişmekte olan ülkelerde enflasyon yapısal aksaklıklar nedeniyle oldukça etkin olmaktadır. bü tür enflasyon
1. belirli piyasalarda ve ekonominin bazı kesimlerinde fiyatların birkaç firma tarafından belirlenmesi sonucu ortaya çıkmaktadır.
başka bir ifade ile gelişmekte olan ülkelerde eksik rekabet piyasaları yaygındır ve bu firmaların kâr marjları yüksektir.
2. fiyatlar genel düzeyinde herhangi bir nedenden dolayı görülecek olan yükselme durumunda reel kârların düşmesine razı olmayan firmalar kendi fiyatlarını yükseltmekte tereddüt etmeyeceklerdir. böylece serbest rekabet şartlarının aksaması ve piyasaların birkaç firmanın elinde bulunması yapısal enflasyonun meydana gelmesine neden olmaktadır.
3. bununla birlikte gelişmekte olan ülkelerde iş gücü verimliliğinin düşük; maliyetlerin yüksek olması fiyatları yükseltirken ekonomideki yapısal enflasyonu beslemektedir.
4. ayrıca ekonomideki dar boğazlardan kaynaklanan üretim aksamaları, arzın talebe cevap vermesindeki gecikmeler, tarım sektörünün ağırlıklı olması, mevsimlik fiyat dalgalanmalarına yol açmaktadır. böylece bazı ürünlerin fiyatları mevsimlik olarak yükselirken; diğer ürünlerin fiyatları da onları takip ederek yükselmektedir.
5. son olarak ayrıca: yatırımlar içinde altyapı yatırımlarının geniş yer tutması ve bu tür yatırımların talebi artırıcı etkisi yanında arz yaratıcı yönünün gecikmesi; yatırımların arz etkisinin gecikmesine sebep olmaktadır.
6. yine gelişmekte olan ülkelerde kişi başına düşen gelir düzeyinin düşük olması tasarrufların yetersiz kalması sonucunu doğurmaktadır. bu ülkeler gelişme sürecini hızlandırmak amacıyla iddialı yatırım projelerini uygulayarak hızlı büyümek istemektedirler. imkanlarını zorlayan büyüme çabaları da enflasyonist baskı yaratmaktadır.
7. nihayet kamu kesiminde mali disiplinin olmaması ve kamu açıklarının parasal genişleme ile karşılanması yapısal enflasyona neden olmaktadır.
mal ve hizmet fiyatlarının oluşumunda maliyet koşulları esas alınıyorsa ve buna bağlı olarak fiyatlar genel düzeyi yükseliyorsa arz (maliyet) enflasyonu ortaya çıkmaktadır.
bu tür enflasyonda; sendikaların, firmaların veya ham madde üreticilerinin piyasayı kontrolleri altına alma istekleri ile hükumetlerin getirdiği yeni düzenlemeler ve yeni vergi uygulamalarının da etkileri bulunmaktadır. piyasayı kontrol gücüne sahip bir firma eğer kârını düşük buluyorsa mal ve hizmetlerin fiyatlarını artırabilir. diğer yandan üretim faktörleri piyasasında rekabetin bozulması sonucu sendikalar pazarlık gücüne sahipse; iş gücünün verimliliğinin üzerinde ücret talep edebilmekte, diğer faktör sahipleri de girdi fiyatlarını yükseltebilmektedirler. ayrıca dışa bağımlı ekonomilerde bazı girdilerin ithal edilmesi gerekmektedir. ülke parasının sürekli değer kaybetmesi sonucu ithal girdi fiyatlarının yükselmesi maliyet artışlarına neden olan diğer bir etkendir.
Hükümetin bütçe gelirlerinden daha fazla harcama yapmasına dayanan bir politika izlemesi. Buna açık bütçe politikası da denir. Bütçe açıkları iç borçlanma veya merkez bankasının açıktan para basması ile karşılanır. Keynes Teorisi'ne göre ekonominin durgunluk dönemlerinde açık finansman politikası ekonomik faaliyetlerin canlanmasına ve istihdamın yükselmesine katkıda bulunur. Ancak ekonominin tam istihdam düzeyine ulaştığı durumlarda açık finansman politikasıyla harcamaların artırılması enflasyonu hızlandırıcı etki yapar. Özellikle az gelişmiş ekonomilerde açık finansmanla yüksek enflâsyon arasında yakın bir ilişki vardır. Bunun nedeni ekonominin tam istihdam içinde olmasından çok ekonomik yapının katılığı ve karşılaşılan çeşitli darboğazlardır.