bir gün adamın biri oğlunu yanına çağırır ve ona bir bardak verir.
der ki: "oğlum bu bardağı al ve kömürcülere git. sonra da bu bardak karşılığında 2 torba kömür iste."
bunun üstüne oğlu babasına: "aman baba, kimse bunu kabul etmez" der.
baba: "sen dediğimi yap" der ve oğlu yanından ayrılır.
oğlan çıkar yola, başlar kömürcüleri dolaşmaya. tabii onun da dediği gibi kimse bardak karşılığında 2 torba kömür vermez. hatta babasının ticaretten anlamamasıyla dalga geçerler.
oğlan döner eve, anlatır babasına durumu. babası bunun üzerine: "tamam oğlum, şimdi de bu bardağı al ve antikacılara git. ama sana ne kadar teklif ederlerse de sakın satma" der. oğlunu gönderir.
oğlan rastladığı ilk antikacıya girer. bardağı gösterip kaç lira vereceğini sorar. antikacı bardağa bakar ve "5 bin dolar veririm" der. oğlan şok olur ama babasının "satma!" uyarısını düşünüp "olmaz" der.
antikacı fiyatı arttırdıkça oğlan şaşırıp kalır. en son 20 bin dolara çıkar ama oğlan satmayıp babasına döner.
"baba ben bu işten hiçbir şey anlamadım. kömürcülere gittim, bu bardak için 2 torba kömürü bile çok gördüler. antikacıya gittim o da 20 bin dolara kadar çıktı"
baba gülümser: "sen bugün çok önemli bir ders aldın. şunu unutma; her işin bir ustası, anlayanı vardır. dolayısıyla seni eleştiren ya da yaptığın işi beğenmeyenin önce kim olduğuna bir bak. eğer antika bardaktan anlamayan kömürcü ise gülüp geç ve işine bak.
şimdi şöyle bir bakıyorum da kömürcülerin içinde antika bardakla kalmışız buralarda. bardağımı daha fazla kömürcülere sunmaya niyetim yok. o yüzden gitmek zamanı şimdi.
kalbini kırdıklarım olduysa da özür falan dilemiyorum. kesin hak etmişlerdir. *
hoşça kalın.
37 bölümden oluşan anime. her bölüm 20 dk. çok sıkıldığınız, izleyecek diziniz kalmadığı zaman bi şans verebilirsiniz. böyle bacakları karna çekerek oturup, elma yiyerekten izlenmesi elzemdir.* burası spoiler.
çokça fanatiği vardır. izleyenlerden beğenmedim yorumunu duymadım ben henüz. yapılan hamlelerle satranca benzer. bir o bir diğeri. izledikçe merak uyandırır ve insanı gerer. iyilik isteğiyle başlayıp bir süre sonra kibre dönüşen olayları içerir. kibir de kendini tanrı olarak görmeye başlamasına sebep olur. adaleti kendi sağlamak isteyince de işler zıvanadan çıkar.
ölüm meleğinin defteri yeryüzüne atmasıyla başlar. o bile sıkılmış.* meleğin adı ryuk. sevimli bence. deftere ismi yazılan kişi ölür. ama defteri eline geçiren kişi zekasıyla çok daha değişik yönlerini keşfeder. bir diğer zeki kahraman da onun hamlelerine karşılık verir. ikisi arasındaki mücadeleye dönüşür.
--spoiler--
ben gelmedim davi için
benim işim sevi için
dostun evi gönüllerdir
gönüller yapmaya geldim.
--spoiler--
yunus emre allah sevgisini, aşk ve güzel ahlakla ilgili düşüncelerini herkesin anlayabileceği şekilde içten anlatmıştır. bir hümanisttir. hiçbir ayrım yapmadan sever insanları. dar görüşün, taassubun karşısındadır. mevlana ve hacı bektaşi veli nin başlattığı yoldan gider.
--spoiler--
cennet cennet dedikleri
birkaç köşkle birkaç huri
isteyene ver onları
bana seni gerek seni
--spoiler--
şöyle anlatılır; yunus emre'de allah sevgisi mistik bi inanç değildir. dost deyince sevilen varlık, gönülde kurulan allah-insan-evren birliğidir. bu birlikten dolayı hoşgörü şarttır"
ona göre sevgi hayatın ruhudur. allah'ın öze baktığını bilen yunus emre şöyle der;
--spoiler--
dervişlik dedikleri hırka ile taç değil
gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil
--spoiler--
yunus emre ye göre elde tespih, dilde dua, her şeyden elini eteğini çekmiş insanlara yakıştırılan dervişlik, sonradan ortya çıkan sapmadır. "peygamber yerine geçen hocalar, bu halkın başına zahmetli oldu" şunu diyor yunus;
öyle değil mi? vasıtaya ihtiyacımız yok allah'a ulaşmak için. her an bizimle.
ona göre kamil insan diğer insanlara tepeden bakmaz, kamil insan her an yardıma hazırdır.
--spoiler--
cümleler doğrudur sen doğru isen
doğruluk bulmaz sen eğri isen
--spoiler--
--spoiler--
dür iş, kazan, ye yedir; bir gönül ele geçir
yüz kabe'den yiğrektir bi gönül imareti
bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil
yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil.
--spoiler--
ilahi aşktır onun aradığı. uzun yolculuktan sonra birliğe kavuşmak.. şudur;
aralarında o kadar çok yol vardı ki adam da kadın da yollardan, mesafelerden nefret ettiler.
aralarında o kadar çok insan vardı ki adam da kadın da insanlardan nefret ettiler. iki kişi dışında dünyada hiçbir insan olmasın istediler.
ama öyle bir bağ vardı ki, bu bağ öyle derindi ki belki doğumlarından şimdiye adam da kadın da ilk kez bu kadar tamamlamış hissettiler. bütünleştiler.
elleri değmedi ama bütün gün el ele gezdiler.
gözleri değmeden birbirinin gözlerine , gözlerinin ta içlerine düştüler.
tenleri değmeden birbirlerinin dokunuşlarıyla ısındılar.
sesleri değmeden birbirine kelimelerle kendi saraylarını kurdular.
zordu elbette. düşünmemeye çalıştılarsa da birbirlerinden uzakta deliydiler.
günler geçtikçe güzelleştiler.
sevdadan tabi.
günler geçtikçe birbirlerine daha çok yürüdüler.
mesafeler bitmedi tabi.
insanlar bitmedi .
aşklarını ve cesaretlerini konuşturdular bu noktada. aşkı yakalamak bir şanstı çünkü.
--spoiler--
mazi kalbimde bir yaradır
bahtım saçlarımdan karadır
beni zaman zaman ağlatan
işte bu hazin hatıradır
ne göğsünde uyuttu beni
ne buseyle avuttu beni
geçti ardından uzun yıllar
o kadın da unuttu beni
sarmadımsa da belden, geçmedim bu emelden
bir hazin maceradır onu aldılar elden
başkasına yar oldu, eller bahtiyar oldu
gönlüm hep baştan başa viran bir diyar oldu
--spoiler--
--spoiler--
kızınızın erkek arkadaşı tarafından evden alındığını izlemek, bir milyon dolarlık stradivarius u bir gorilin eline teslim etmek gibidir.
--spoiler--
dünyanın en über modern babasını getirin, şu dediğim şeyle ilgili hemen hemen aynıdır hisleri. babayla kızları arasındaki bağ farklıdır. büyüme aşamasıyla ilgisi var tabi. kız çocuğu şımarık halleriyle babayı kendine bağlarken, erkek çocuğu, çocukluğun sempatisini taşısa da erkek olmanın yükünü hep taşır. zaten genelde erkek çocuk daha haylazdır ama kız da yapsa aynısını erkeğe verilen tepki daha büyük olur.
oğlan çocuğu ağlamaya başlasa, "erkek adam ağlamaz" der susturulur. ezilir yani biraz.
kızlar öyle mi ama? huhhhuu. cicili bicili kıyafetler, prenses havaları. herkesin gözü onun üstünde bir şey olacak diye. kız çocuğu parası bırakılmaz. gözü kalmasın, başkasından istemesin, baba evinde görsün koca evinde boynu bükülmesin.
erkek çocuğu parasız kalsa da olur. gitsin kazansın eşek sıpası!
e bunun da bi bedeli var ama. ayıp var kıza da. her şey ayıp.
etek giydin ayıp
ıslık çaldın ayıp
dil çıkardın ayıp
türk fimlerinin konusu yani gazozla patlatılan kızlar. bak patlak dedim, sizin dilinizden konuşuyorum anlayın diye.
hep bi saflık türk kızında. fazlaca korunmuş çünkü. dış dünyaya kapatılmış.
kız üniversiteyi kazandığı an bütün sülalede telaş başlar. sanki okumaya değil genelev e çalışmaya gidiyor. tövbee. "aman kızım bak sakın sevgili işlerine bulaşma. bak, incele son senende karar ver. sanki karpuz seçiyo.
anneler kızlarını toplumsal tabulara alıştırırken babalar hep uzaktan uzağa sevmekle meşguller. hiç akıllarına gelmez prenseslerin big gün çocukluktan çıkacağı. bi gün kızı düğüne vs giderken saçlarını fönleyip makyajını yaptığında dank eder.
baba hemen anneye koşar tabi telaşla. bu kızın hali ne böyle diye.
anneye çok normal gelir çünkü kızı büyürken; terlik fırlatma, saç çekme, yasak koyma gibi bilimum cezalar anne tarafından bu süreçte uygulanmıştır. baba o saatten sonra nasıl terbiye verebilir ki?
hem zaten babalarda kontol etme isteği yok ki. isterler ki. tatlı prensesleri pembiş pembiş giysin, işten gelince kucaklarına atlasın, çikolata istesin..
mümkün mü böyle kalsın? bi gün serserinin(babaya göre) biri kapıyı çalar prensesi almaya gelir. ne yapsa yaranamaz ama babaya. yAZIK erkeklere de.
kız çocukları fenadır. her istediklerini yaptırmayı bilirler babaya. bukalemun gibi oww. erkek yapamaz öyle. dönekliğe girer çünkü. yakışmaz.
böyle olunca da kız hep göz bebeği olur. kız çocukları büyümez. hep rezerve bi omuz vardır onlar için.
dünyanın en güzel, en başarılı en en en kadını olsanız da babanızın gözünde hep pembiş ayakkabılarıyla çikolata isteyen kız olarak kalırsınız.
kadın-erkek ilişkilerindeki kıskançlık insan doğasına uygundur. ama çekememe şeklindeki kıskançlık bir davranış bozukluğudur.
hz muhammed(s.a.v):
--spoiler--
"kendinizi kıskançlıktan uzak tutunuz. çünkü o ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi sevapları yer bitirir"
--spoiler--
göz hep başkalarının üzerinde olur. ama bu gözlemin sebebi iyi şeyleri takdir etmek değil; açık bulup kötüleme amacıdır. sürekli kıyas halinde olmaktır. kendi yoluna bakmadığı için de yanlış şeritlere girme ihtimali çoktur.
haset sahibi insanlar kendilerini değersiz, önemsiz, sevilmeyen biri gibi hisseder. böyle adeta gözlerinden haset fışkırır. anlarsınız yani, patlamaya hazırdır her an.
güzel bi ailen varsa kıskanır
onun cebinden çalmadan kazandığın parayı kıskanır
makam-mevki sahibi olsan kıskanır
seversin kıskanır
sevilirsin kıskanır
maddi ya da manevi olmasına gerek yok. her türlü kıskanır.
böyle insanlar için bi hikaye vardır hani;
--spoiler--
haset dolu bi insana şişeden çıkan cin sorar: dile benden ne dilersen. ancak ne istersen komşun iki katına sahip oalcak.
kıskançlığa kılıf uyduranlar varsa da kıskançlığın doğuştan değil sonradan meydana geldiği söylenir. ve eğer kontrol edilmezse hastalık boyutunu alır.
bu kıskanç kişi dönüp kendi yaşamına bakmaz. çevresindeki her şeyi her insanı kıskanabilir. hatta kardeşler arasında kan dökülmesine bile sebep olabilir.
(bkz: habil ile kabil)
kimi içten içe yarışır, kimi açıktan
gidilen tatil abartılır yarışır
düğün yapar yarışır
balayına gider yarışır
araba alır yarışır
eğitimiyle yarışır
kıskançlık insanları birbirinden ayırır, düşmanlıklara sürükler. ruhu kirletir. yenilmesi şart bi duygudur.
--spoiler--
kıskançlık, kendin hakkında, başkaları hakkında ve daha da özelde ilişkiler hakkında en yaygın psikolojik cehalet alanlarından bir tanesidir.
--spoiler--
sözlük erkeklerinin olayı kavrayamadıkları sorulardır. illa taktik vercez.
bu tarz başlıkların amacı ekseriyetle cevap bulmak değildir kamkijumpinglerim. biraz ayıq olun. açıktan entry ile cevap vermeyeceksiniz. kızın mesaj kutusuna odaklanacaksınız. ordan yürüyeceksiniz.
kapiş?? hadi yine iyisiniz. ben varım burda rehberiniz olarak.
sözlüğü fAcebook a çevirme yolunda önemli bir adımdır. anlıyorum aslında sizleri. büyüklük fotoğrafınızı koymaya çekiniyonuz, ama bi şekilde ifşa olma isteğiniz ağır basıyor, hepiniz de küçükken sarışın olduğunuz için o fotoğraflardan güzel/yakışıklı düşünsünler istiyonuz.
hayır asıl anlamadığım kısım bu fotoğrafların onlarca artı alması. entry mi yani bunlar şimdi? hani sözcükler nereye kaçtı? adamlar entrysinde atom parçalasa 1 oy ya gelir ya gelmez, bi de şurdaki oylara bak. bu sözlükte oylama sıkıntısı yok, düzgün yazıyı oylama sıkıntısı var.
gidip birbirlerinin bebeklik fotoğraflarını beğenir anca kalitesiz tayfa. yalakalık diz boyu. ibretliksiniz cidden.
immm sey: yine geldi. bu hesap var ya elli kere el değiştirdi gibi hissediyorum. neyse o modların problemi. ac dc dinleyen kiz: evet yine geldi. twitter sayfası tayfasından. her gece paylaşmazsa bi sorun var demektir. milyonlarin bacisi: yine geldi. bak bu 3 ü bağımlı sözlüğe. öyle düşün. bildiğimiz karindeşenjackinkızkardeşi işte. yeni biri değil. kafayı memiktolarla bozmuş. pembeojelihAtun: twitter tayfasıyla savaş halinde. nickaltı her zamanki gibi coşuyor falan sıradan şeyler. beyin mastürbasyonu yapan kiz: twitter tayfasından. yalnız arada fotoğrafını değiştirse iyi olacak. sıkılıyoz biliyon mu. cay toksa oralet icsinler: twitter tayfasından yine. hakkında kürt kaşlı sarışın yorumları yapılıyor. elçiye zeval yok. hobiolarakyaparsin: bir gece twitter adresini paylaştı. herkes uyurkene. gözümden kaçtı sanmasın. sonra silindi tabi. cicekli siirler bayim: son günlerin popisi oldu. nickaltlarında bi çiçek böcek muhabbetidir gidiyor. hayırlısı. book degil kitap:uzun saçlı erkek diye dolanıyor ortalıkta. sözlük abazanlarını uyarayım, henüz reşit değil. noron fakiri: bu parçayı yeni ekledim koleksiyonuma. kendi halinde olduğuna bakmayın, fenadır. the kezban: silik oldu. kirmizi fularli kiz olarak geldi, sonra nick değiştirip the ragnarok oldu. o da silindi. melda35: çok pis küfürler edildi nickaltında. ayıpsadım şahsen. bu arada the kezban ın hesabı olduğu söylentileri mevcut. magnolia grandiflora: sanırım ilk defa bi sözlük avradının yazılarından bahsedeceğim. güzel yazıyor. ben okuyom şahsen. kim ki bu: sözlükte ortalığı karıştırmadı ama benim beynimi yiyor. tez zamanda silik olması ümidiyle. hadi git simdi: bu kıza laf yok. kendi halinde. balon joje: sililndi ama sözlük abazanlarının gönlü olsun diye yazıyorum. 1 metre 10 santim bacaklarını untursak kalbimiz kurusun. sweet lady: şakaysa çok komik ciddiyse şaka gibi. kukla nın feyki olduğu söylentileri mevcut. lookin : sweet lady nin erkek hesabı olduğunu düşündüğü için ağır konuştu ve çaylak oldu. olaylar olaylar.
böyle olmuyo ya. ben olmasam boynu bükük kalıyor bu köşenin. kendime bi vekil tayin etmem şart. hadi hayırlı memeler. pardon hayırlı ramazanlar. hehe.
vahdet-i vücut savunucusudur. ona göre her varlık hakk'ın ayrı ayrı temsilcisidir. yani yaratılmışlara yapılan her muamele aslında yaratan'a yapılıyor demektir. soyut bi allah sevgisi yerine somut bi sevgi, hakk'ı halkta ve halkı hakk'ta sevmek gerekir.
mevlana'nın temsil ettiği değerlerin başında birlik fikri ve tolerans gelir. tolerans, mevlana'nın temsil ettiği değerlern başında, bizim ise kaybettiğimiz değerlerin başında. tolerans farklılıklara rağmen bütün içinde değerlendirmektir. tolerans kayıtsızlık hali değildir ki. insan sevgisi apayrıdır. sınıflara bölmez kimseyi. kırmaz, üzmez.
mevlana egosunun en karanlık köşelerine esir düşmüş insanlara kucak açmıştır.
--spoiler--
"gel ne olursan yine gel. ister kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol. bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. yüz kere tövbeni bozmuş olsan yine gel"
--spoiler--
asıl konu insandı çünkü. insan! biçimine bakmıyordu. din, ahlak, felsefe..bunlar insanı daha mutlu etme yolundaki araçlardı. araca takılırsan amacına ulaşamazsın. amaç ne? amaç aşk. amaç sevgi. en katıksızından. bu sevgi hoşgörü ve vefa ile desteklenecekti.
--spoiler--
cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol
şefkat ve merhamette güneş gibi ol
başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol
hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
tevazu ve alçakgönüllükte toprak gibi ol
hoşgörülükte deniz gibi ol
ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol
--spoiler--
bunu çok severim ben. genelde evlerin bi köşesinde de olur zaten asılı. ama uygulayan adam bulamıyoruz işte, o sıkıntı.
--spoiler--
yüzde ısrar etme doksan da olur
insan dediğinde noksan da olur
sakın büyüklenme elde neler var
bir ben varım deme yoksan da olur
hatasız dost arayan dosttan da olur.
--spoiler--
sözlüğün chat kısmıdır. birilerine özel mesaj atmaya çekinenler kullanabilirler. güzel düşünülmüş bence.
3-5 kişi var hep aynı adamların etrafında dönüyor falan. girip kankiş edinebilirsiniz kolayca. sözlük sözlük değil chat sitesi zaten. bikaç sefer dinledim ne konuşuluyor diye.
birinde jartiyerli falan bi muhabbet döndü.
birinde trollüğün incelikleri hakkında konuşuldu.
birinde iki ezik sevgili sayılarını yarıştırdılar.
böyle şeyler işte.
ha nick vermeden dedikodum da yapıldı, yine hadi bir şey demicem. çocuklar eğleniyorlar kendi aralarında. ama cılkı fena çıktı son zamanda. reklamını yapmak isteyen kullanıyor işte. bu kadar basit.
okuma-yazması olmayan hendrix in ünü sadece gitarı değil, kendine ait müzik dilini ve kulağını geliştirmesiyle parladı. 1942 doğumlu. zamanının müzikte ünlü isimlerinden etkilenerek o da müzikle uğraşmaya başladı ama notaları okuyamaması ya da yazamaması onu bayağı zorladı. ama işte bundan dolayı daha çok hırslandı.
odasında hep uzun saplı süpürge vardı amma lakin ki hiç temizlik yapmıyor idi. anacığı da o süpürgeyi gitar taklidi yapmak için kullandığını çaktı. işte ana yüreği dayanamadı, babasına ikinci el bi akustik gitar aldırdı. hemen sonra jimi velvetones adlı gruba katıldı. para biriktirerek ilk elektronik gitarı aldı ve rocking kings e katıldı.
1961 de askere yazıldı. orada bi grup kurdu.paraşüt atlamasında da sakatlandı askerlikten ayrıldı.
askerlik dönüşü önce büyük isimlerin yanında alt grup olarak çalıştı. sonra işte efendime söylim ansiklopedik bilgileri geçersek, kendi grubunu kurdu. ilk parçaları hey joe ile hemmen dikkat çektiler. sonra işte gel zaman git zaman ünlendi.
solak olduğundan mütevellit sağ elliler için yapılmış gitarı çalması da insanların gözünde popüler yaptı onu falan filan. bi de ağzıyla da gitar çalmış konserinde.
1970 te 28 yaşındayken aşırı dozdan gitmiş. londra'da bi otelin zemin katında ölü bulunmuş.
düğününüz var. oğlunuz/kızınız birileri evleniyor. oo ne mutlu, herkes sevinçli. tanıdık eş dost da yanınızda. ne güzel, ne hoş.
takı merasiminde kendi bütçelerine göre bir şeyler de taktı o tanıdıklar. gel zaman git zaman onların da yavrucuğu evleniyor. çağırıldınız. başka işiniz de olsa o davete gidilecek. yoksa ne der millet, takıdan kaçmak için gelmediler..derler mi? derler. her şey karşılıklı
en basitinden sözlükte bir şeyler yazıp çiziyoruz. nickaltı var açık oylama var. biri güzel bir şey dediğinde karşılığı verilmeli. zorunluluk hissediyoruz bunun için her şey karşılıklı
komşularımız iyi insanlar. anadolu kültürü var tabi ya. böyle kokulu bir şey pişirdiklerinde nefis var diye bi tabağa koyup bize de gönderirler. ee bu tabak boş mu gidecek?
o tabağa bir şeyler koyup göndermek için en afili yemekler yapılır. her şey karşılıklı
toprak da emek ister. çapalayacaksın, gübreleyeceksin. suyunu zamanında verip besleyeceksin. sen emeğini verince o da sana ürününü verir.
toprak bile farkında; her şey karşılıklı
bu kadar salak bi uğraş ben hayatımda görmedim. adam 10 tane- ki belki daha fazla hesap açmış, bütün entryleri sıradan eksi yağmuruna tutuyor. herkesi kendi gibi salak zannediyorsa demek..
edit: al işte noldu çaylak oldun. bu 4 oldu benle uğraştığın için çaylak olman. keşke biraz daha zekice saldırsan. bu halinle çok sıkıcısın.
sözlükte lys sonuçlarıyla birlikte türkiye'de derece yaptıklarını öğrendiğimiz, amma lakin ki dışardan tam bir embesil gibi görünen pıtırcıklara söylenen cümledir.
bi kısım sonuçlarını fena şişirip yazıyor, bi kısım da kendini yüceltme peşinde. nasıl bi gençlik oldunuz siz böyle ya? insanda birazcık düşünce olur. o zıkkım olasıca netlerinizi yazmasanız öleceksiniz de mi. çok umrumuzdaydı emin olun yani.
iyice foruma çevirdiniz zaten. sözlük tercih robotu mu lan? binlerce site var girin oralara yazın netlerinizi, sorun. onu da mı biz söylicez.
işte böyle adamlara sen okuma ulan ayı demek çok isabetli olur bence. çünkü altın semer de vursan aynı kalacak.
adam sonucunun ekran görüntüsünü alıp, suratını kapatmış ama tc numarası kabak gibi ortada. işte geleceğimiz böyle gençlere emanet. gurur duyuyorum;
(bkz: sen okuma ulan ayı)
genelleme bilim alanında vs kullanıldığında aslında önemli bir metottur. evreni algılamayı sağlar. ama günümüzde en çok toplumsal meselelerde kullanıldığı için fena can sıkmaya başladı.
genelleme yanlış kullanıldığında mizah malzemesi oluyor işte;
--spoiler--
hacivat bi gün şapka alır, karagöz e gösterir.
karagöz, "bana ne" der. hacivat, "öyle denmez güle güle giy, başında paralansın, diyeceksin" denir.
daha sonra hacivat, odun aldığını söyler. karagöz, "güle güle giy başında paralansın" der. hacivat da "öyle denmez, güle güle yak otur da külüne bak diyeceksin" der
--spoiler--
günlük hayatta böyle komik olmuyor maalesef. o kadar çok yapıyoruz ki.. bi tanıdığımızın bi sözü yanlış çıksa belki bi kereliktir diye düşünmeden hoopp "yalancı" deriz.
bazen tek bir yanlış davranışı karakterine mal ederiz. genelleme yapınca da güvensizlik ortamı olur ve iletişim kuramazsın.
genelleme ne ben söyliyim mi? kolaya kaçmak. derin düşünmeden ilk gördüğüne atlamak. kendine güvensizlikten kaynaklanıyor.
bi laf çıktı ortaya, herkes böyle diyor diye yayıldı. yok arkadaşım yok, ne herkesi. söyleyen 3-5 kişi var; o 3-5 kişi de lafın sorumluluğundan kurtulmak için böyle yayıyor işte.
tipik zayıf insan davranışı: istemediği bi şeyi herkes istemiyormuş gibi gösterme çabası.
her şeye kılıftır genelleme yapmak. mesela birinin torpille işe alındığını gördü ya; her iyi işte çalışan torpille giriyor oldu. kendi başarısızlığına kılıf oldu bu da işte.
ben bunları niye anlattım? çünkü sözlükte genellemeye bayılan aşırı salak bi kitle var. hoş okuyacaklarını sanmam ya neyse.
-izmirli kız mı? kesin yollu abi,
-patlak kız, ooo herkese verir,
-samsunlular.. onlardan adam çıkmaz,
-kürtler: hepsi pekekeli, tek kaş,
-gizem isimli kızlar: alayı kaşardır.
-ırkçı olmayan herkes kürttür.
genellemelere gel. seç seç al.
hadi trollcükler neyse de diğerlerine ne oluyor anlamıyorum. ciddi ciddi tek kişi veya tek olay üzerinden genelleme yapan tipler var. insan bir durur düşünür, ben bu kadar insanı zan altında bırakıyorum, içlerinde öyle olmayanların günahlarını alıyorum. ama yok, çünkü düşünmek işine gelmez. alışmamış ki, haspamın o mini minnacık, ufacık tefecik beyni yorulur.
o kadar sıkıcısınız ki gerçekten. bir gıdım bile zeka belirtisi olmayan entrylerinizden öğk geldi artık.
reelde bu kadar genelleme yok. vallahi yok. can kuşum o kadar cesur ki anca klavye başında ötebiliyor.
neyse bak sinirlendim konuyu dağıttım sizin yüzünüzden.
genelleme yapılır, ona bi şey diyen yok. ama yanlış kullanıldığında anca iletişim sıkıntısı yaratır. toplumu böler. genelleme yaparken çok dikkat gerekir, çok.
sen bi topluma düşünmeyi aşılamazsan, okumanın önemini vurgulamazsan, öööyle ansiklopedi ezberletip sınava sokarsan olacağı bu. normal.
yaptığınız genelleme zekanız ve muhakeme yeteneğiniz hakkında ipucu verir. bu da böyle biline.
güzel başlayacak. deli dehşet sevileceksin. önceliklerde baş sıraya koyulacaksın. düşüneceksin; kimse beni böyle sevmedi diye. ve hiç kimseyi böyle sevmedim diye. ruhun ve bedenin her şeye karşı direnç kazanacak, güç gelecek. güçlenince mutlu hissedeceksin. belki çocukça gelecek ama o ayaklar yerden kesilecek bi. aşkın yumuşaklığı her yerini saracak. yalansız, hilesiz bi sevgi olacak bu.. dünyanın en temiz aşkı olduğuna inanacaksın.
kalır mı hep böyle? imkanı yok.
bir gün bambaşka birini bulacaksın karşında. düşünmeden kıracak seni. kırdıktan sonra parçalarına da ayrı ayrı eziyet etmek isteyecek belki. sen kendini yaşamaktan soyutlarken; o hiçbir şey olmamışçasına devam edecek. inanmıyorsun değil mi?
peki, görürsün.
sanki hiç tanımamış gibi olacaksın onu. ona sorsan belki o da şaşıracak kendine, tanıyamayacak. fena olacak yaşanan hayal kırıklığı, fena..
hani sonu böyle oldu ya, baştaki rüya hiç yaşanmamış gibi olacak. sonuncusunun şiddeti hepsini ezip geçecek. her şey tersine döndüğünde bayağı bi zorlanacaksın.
belki sana yaşatılanları yaşatmak isteyeceksin. her geçen gün seni kıran kişiye dönüşmeni izleyeceksin. kırdıkça kırılacaksın, kalbinde ağrıyla acı arası bi şey hissedeceksin. ama eninde sonunda şunu öğreneceksin;
kimi bir silahla yapar bunu, kimi bir bakışla. ama elinden hiçbir şey gelmeyecek bu ölümü durdurmak için, sen de öldürüleceksin.
--spoiler--
oysa herkes öldürür sevdiğini
kulak verin bu dediklerime
kimi bir bakışıyla yapar bunu
kimi dalkavukça sözlerle
korkaklar öpücük ile öldürür,
yürekliler kılıç darbeleriyle...
kimi gençken öldürür sevdiğini,
kimi yaşlı iken.
şehvetli ellerle boğar kimi
kimi altından ellerle
merhametli kişi bıçak kullanır
çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
kimi yeterince sevmez
kimi fazla sever
kimi satar, kimi de satın alır
kimi gözyaşı döker öldürürken
kimi kılı kıpırdamadan
çünkü herkes öldürür sevdiğini
ama herkes öldürdü diye ölmez.
--spoiler--
--spoiler--
ben hayatta en çok babamı sevdim
karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
çarpık bacaklarıyla ha düştü ha düşecek
nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici - hep, hep acele işi
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezber ettim gurbeti
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
Kırkı geçerse ateş, çağırırlar istanbul'a
Bi helallaşmak ister elbet , di mi oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oyununu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,
Açıldı nefesim, fikrim, can evim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
--spoiler--
bu şiir çoğumuzu anlatıyor değil mi? çok seven ama hep baba yolu gözleyen çocukların şiiri.. ne kadar da acı babalarımızla ilişkimiz. hep eksik bir yanımız. mesafeler yaşla birlikte büyümüş. adımlarımız hep ters yöne atılmış, uzaklaşılmış. aynı kandan olan ama birbirini anlamayan, seslerini ulaştıramayan insanlar..
tamam bak açık olalım, bizler ağırbaşlıydık. öyle yabancı fimlerdeki gibi vıcık vıcık ilişkiler istemedik. ama kocaman bir sarılmaya da hayır demezdik. içimizde kaldı..
çok sevdik ya ama biz. bir gün bile başımızı okşamamalarına rağmen, sımsıkı sarmamalarına rağmen. en çok onlar kabullensin, takdir etsin istedik. bi iş yaptığımızda gururlansınlar diye bekledik. ama ne kadar istesek de bunu hissedemedik çoğu zaman. yarım kaldık.
yine de kızamadık ki. "onlar da böyle görmüşler demek babalarından" dedik." huyudur, karakteridir değişmez" dedik.
sonra yaşımız ilerledi cemal süreya'yla tanıştık. bi şiirini okuduk ve korku düştü içimize. sevgisini hissedemedik ama "ya giderse" diye deli gibi korktuk. çünkü sevgi gösterisinde bulunmasına gerek yoktu. bizler babalarımızı yokluğunda bile seven çocuklardık.
--spoiler--
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Söylelemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
--spoiler--