özel matematik dersi alıyordum. hoca ders anlatırken elimeki silginin bir atışta tavanla iki duvar arası nasıl Çarptırabilirim hep onu deniyordum. varsa daha saÇması buyursun gelsin
mavi sakaldan ismine sempati duyup iki bilet almıştım.
eski emek sineması'nın son demlerinde filmekimi'nde izlemiştim. festival filmlerini seçenlerin kafasını silksinler.
atatürk dicem ama adam görse halimizi anında tekrar gider hakkımı sağlam kullanayım bu yüzden b şıkkı amy winehouse diyorum konserine gidemedim çok içimde kaldı.
üniversitede harçlığım çıksın diye ajansa girmiştim. birkaç reklam filminde oyuncu olarak oynadım. figüranlık da yaptım. sabırla emek verilirse yetenek de varsa (tabi biraz da sırtını sıvazlatmak lazım) bir yere geliniyor. bizzat şahit olduğum arkadaşlarım var. çok keyifliydi ama meslek olarak benim yapabileceğim bir şey değildi. tatlı anı olarak kaldı hepsi
şöyle ki; 17 yaşındaydım öss'ye hazırlanmak için kadıköy'de bi dershaneye yazılmıştım ilk günlerim falan. kantine çıkıyoruz her teneffüs tabi ilk haftalar klasik ne var ne yok yoklama çekilir. sonra kritik yapılır.
dipnot: ben de o yaşıma kadar ilkokul 1'den beri birini seviyodum. (karşılıklıydı da. büyüdük sevgili olduk ayrıldık) yani hiç hiç başka bir erkekle flörtük bir diyaloğum olmadı.
böyle birkaç hafta geçti kantinde bi çocuğu farkettim. farketmemim sebebi de beni her gördüğünde durup gülümseyip geçip gidiyodu ilgimi çekti tabi. gerçekten de yakışıklı boylu poslu falan hani. ama benim hiç hoşlantıydı konuşmaydı flört etmeydi deneyimim olmadığı için inanılmaz heyecanlanıyordum. bir gün ders çıkışı arkamdan geldi ve yavaşça sağ omzuma dokundu adımı söyledi. tabi ön hazırlık yapılmış isim öğrenilmiş içimden ya ne tatlı çocuk falan derkeeennn.. bedensel bir özrünün olduğunu farkettim. (burdan ne olduğunu yazmak istemedim belki okur) başımdan o an kaynar sular döküldü. hayatımda aklıma gelip o anki hissi yaşadığım nadir olaylardan biridir. neyse konuşması hali tavrı her şey çok güzel, çok özgüvenli ve kendisiyle barışık çok tatlı bir insandı. sonradan arkadaş olduk yemek yedik konuştuk. tanıdık birbirimizi ama tabi ben rahatım arkadaşça yaklaşıyorum. müzik zevkimiz vs birçok şey çok alakasızmış zaten ama tabiki esas şans vermeyişimin sebebi utanıyorum gerçekten de ama özrüydü. kendimi aylarca çok sorguladım hatta nefret ettim diyebilirim. yani çok şükür onda bu düşüncem sebebiyle öyle bir izlenim bırakmadım ve kırmadım. yine hatırlayınca çok üzüldüm sözlük.
evet adam 5 kere aday oldu oscar alamadı. evet güldük eğlendik. evet şakalar komiklikler.
kumsalda yatması capsleri, leonardo'ya benzeyen şişman polis arkadaş benzetmeleri falan da bir şeye güldük mü kusana kadar nemalanmaya çalışıyorsunuz arkadaşım.
entrylere bakılırsa siyaset türkiye dışında yapılmıyormuş gibi. hatta "lider" liği, sağa sola azar kaymakla bağdaştırmış insanlar bi hayli çok. keza atatürk'e sallama özgürlüğünü ve türkiye cumhuriyeti topraklarında bir devlet kurma gibi hayallerini de veren atatürktür. bunu değiştiremezsiniz.
geçmiş ve gelmiş olarak; çok şükür ki bizim topraklarımızdan çıkmış bir (bkz: lider) gördü bu toplum.
Neyse.
ömrümün geri kalanını geçirmek istediğim kanada'nın marjinal başbakanı
iş için gitmiştim muhteşem yemeklerinin ve hasanpaşa hanındaki nefis kahvaltının tadı hala damağımda. özellikle sur bölgesi ve gezdiğim yerlerin viran olduğunu görmek ciddi derecede üzücü.
bu klibi kanser şüphesiyle günlerce hastanelere giderken tesadüfen görmüştüm. çok şükür dipcik gibiymişim ama baya ağlatmıştı.
yeri gelmişken Allah bütün hastalara şifa versin..
bu sabah 'ya tanımadığım birine bi içimi döksem' diye düşündüm bu başlığı göreceğimeymiş. 4 yıl evvel üniversite 2. sınıfta mıydım neydim. (bi hayli ergen bir hikaye ama azıcık hüzün barındırıyor) işte boyumdan büyük dert edindiğim yıllardı. hakikatten düşününce ürperiyorum onca şeyi nasıl yaşamışım da bu zamana gelmişim diye. neyse okula gitmek yerine tek başıma bira içmeye gittim Taksim'e. saat 15:00 suları. bi kuytu sokağa girdim tatlı bi pub buldum dışarı oturdum söyledim 50'liği tıktık içiyorum. bi kız beni görmüş bana anlat neyin var dedi ben de söküldüm. oturduk birlikte içtik ettik bir rahatladım bir rahatladım anlatamam. kızcağız anlattığım şeyler karşısında nötrdü neyse velhasıl kelam iyi gelir. tavsiye ederim.
Bir suriyeli mülteciyle yapılan röportajda "türkiye bizim için bir kurtuluştu, Türkiyede olduğumuz için çok şanslıyız" demişti. bizim köşe bucak kaçmaya çalıştığımız memleketi 'kurtuluş yolu' olarak görenler var. Şükredelim halimize de gitmek gibi bir umudumuz var.