(#15126755) Yazmazdım, yazmazdım da denk gelince dayanamadım. Bir itirafın benim şu anki durumumla bu kadar örtüşeceğini düşünmezdim. Tek fark, ben aradaki binlerce, belki de onbinlerce kilometre yüzünden yanında olamıyorum, izleyemiyorum bile seni. Elim kolum bağlı, bir şey sormaya korkuyorum. Sadece bekliyorum, umut etmeye çalışıyorum karanlıklar boğdukça beni. inanmaya çalışıyorum bu savaşta senin galip geleceğine ve daha yolun başındayken beni bırakıp gitmeyeceğine. Seni ona emanet ediyorum. Lütfen pes etme. Çünkü seni seviyorum, çok seviyorum...
yaşadığımız acılar bizi hem olgunlaştırır, hem de aynı zamanda hissizleştirirken sabretmeyi öğreniyoruz bir yandan da boşvermenin engin rahatlığına sığınırken. ama geriye hep bir parça umut kalıyor, ondan vazgeçmeyi kabullenemiyoruz bir türlü. her ne kadar umursamaz görünsek de yine de hep bir şeyleri bekliyoruz farkında olmadan...
bir zamanlar dediğin gibi hoşuma gitmese de bakıyorum etrafıma, ayrılmadan önce hep bir şeyler kalsın aklımda istiyorum; iyi ya da kötü. ne olursa olsun bu küçücük bir parça umudu hep yanımda taşıyorum, biliyorum ki bütün o yazılara rağmen sen de vazgeçmiyorsun.
işte bütün bu karmaşanın içinde doğum günün kutlu olsun experimental, nice yıllara...
2 yılı geçmiş seni tanıyalı. garip bir tesadüftü galiba. sanırım hayatımın en şanslı günlerinden biriydi o gün, bunu sonradan fark ettim. ben giderek büyürken, sen daha çok olgunlaştın. sorgulamadan dinledin beni ilk zamanlarda, sonra da seni dinlememe izin verdin. beni içtenlikle dinlemeni, sonra da gülümsemeni seviyordum. konuştuklarımız basit, önemsiz şeyler gibi duruyordu, ama ikimiz de birbirimiz için oldukça değerli anılar paylaştık zaman geçtikçe. sanırım kimse beni senin gibi tanıyamadı. bense doğru tanınmayı beklemiyordum zaten. ama şaşırmıştım senin beni bu denli iyi anlaman karşısında. sonrasında sana daha çok bağlandım galiba, seninle sohbet ederken sabahlamayı, etrafta uykusuz, tıpkı bir salak gibi dolaşmayı bile sevdim. şimdi sana anlatacak o kadar çok şeyim var ki; seni kahkahalara boğacak dalgınlıklarım, saçmalıklarım ve çocukluklarım... ama bu sefer de sen yoksun, kendime saklıyorum birçoğunu. gülümsemeni, açıkça söyleyememeni ve yazdığım her şeye yorum yapmanı öyle özledim ki... şarkılar, bana bunu kasıtlı yapıyor sanki, hepsi içinde senin olduğun başka bir anı hatırlatıyor. sana böyle seslendiğimi bilsen ne derdin acaba? bunu ve benzerlerini sana yazdığımı hiçbir zaman bilemeyeceksin. her şeyden öte, benden öte doğum günün kutlu olsun, koca adam. o, hep istediğin ve hak ettiğin mutluluğu en sonunda yakalamışsındır umarım hatırlarken her zaman gülümseyebildiğim yegane insan...
işin içinde olmayanların abartıkça abarttığı, davulun sesi uzaktan hos gelir durumu. sanırım öğretmenleri öğrencilerle karıştırıyorlar. 3 ay diye düşünülen yaz tatilinin seminerlerle, kurslarla, ortalama yükseltme, sorumluluk sınavlarıyla kırpıla kırpıla 2 aydan daha az bir süreye denk geldiğini bilmeyen, öğretmenlerin her dönem düzenli olarak hazırlayıp teslim etmek zorunda oldukları belgelerle boğuşmaktan kendilerine çok görülen o birkaç günlük tatilde bile kendilerine, ailelerine yeteri kadar vakit ayıramadıklarını hiçbir şekilde anlayamayacakları halde boş konuşmaya devam eden, insanla uğraşmanın en zor işlerden biri olduğunu göremeyen bünyelerin hayal dünyalarında oluşturduğu birtakım geçersiz önermelere dayanır.
başta biraz kızsa da, sonradan ne kadar çok sevdiğinizi hatırlayınca, aç olduğunuzu fark edince yelkenleri suya indirip yemenize göz yuman annenin zamanla alıştığı klasik çocuk davranışlardan birisidir. *
armada alışveriş merkezindeki mağazasında bulundurduğu çok sayıda yabancı, özellikle ingilizce kitaplarıyla ve sakin ortamıyla göz dolduran kitabevi. *
zor zamanlarda ilaç gibi gelir annenin kollarında teselli bulmaya çalışmak. yalnız olmadığınızı yeniden anlarsınız sizi her zaman sevmiş ve sevecek olan tek kişinin yanında.
normal yastıklara göre daha sert ve uzun olur genelde. ama anımsattıklarıyla hiçbir şekilde diğerlerine değişilmeyecek olan yastıktır, akla geldikçe özlenendir kimi zaman.
Hoşlanıyorsunuz belli, anlaşılıyor ama hoşlandığınız kişinin yanında otomatiğe bağlamış gibi her zaman garip garip şarkılar mırıldanmaktan vazgeçin, bir süre sonra o kişinin size yaklaşacağı varsa da sizden kaçarak uzaklaşıyor ona göre.
bu seferki tanımı farklıydı onun. yurtdışına çıkmıştım. orda telefondan aranma açısından sorunlu geçen bir hafta sonrasında ülkeye döndüğümde ne ailemdi, ne de en yakın arkadaşlarımdı ilk önce haber verdiğim. o çok az tanıdığım insandı "döndüm" gibi kısacık bir mesaj attığım, sonrasında sabah kalkacak olan diğer uçağı havalimanında beklemek zorunda kalıp uyumamamak için kendimi zor tutarken gecenin 2'sinde telefonda konuştuğum. ne olduğunu bilmiyordum, ama onunla konuşurken heyecanlanmıyordum telaşlı bir tip olmama rağmen. yine hasta olduğu için telefonda kızgınlıkla karışık çıkıştım ona, tavsiyeler vermeye başladım. neden bu kadar umursamazdı ki sağlığı konusunda, neden laftan anlamayıp burnunun dikine gidiyordu ki sanki? o da birden bana öğütler vermeye başladı işimle ilgili. sanki bilmiyordum ne yapmam gerektiğini. ama sesimi çıkarmadım, hoşuma gidiyordu belki de bu şekilde ilgilenmesi. "uyumazsan tekrar ara demişti", ama ben aradığımda o çoktan uyumuştu. nedenini anlayamıyordum bir türlü, ama onunla konuşurken heyecanlanmıyordum. o. o çok az tanıdığım insan...
kocaman bir yıl daha geçti. birkaç ay öncesine kadar düşünsen aklına gelemeyecek kadar güzel şeylerle karşılaştın. hayattaki gerçek sorunlarla yüzleşmeye, sorumluluk almaya başladın. yaşına yeni rakamlar eklendikçe tecrübelerin de biraz daha değişiyor ve artıyor her geçen yıl. arkana dönüp baktığında hepsinin üstünden sanki uzun yıllar geçmiş gibi geliyor. her geçen sene biraz daha olgunlaştığını hissediyorsun. tam pes ettiğin anlarda bir umut ışığı beliriyor ve hayallerinin peşinden koşmaya yöneliyorsun yeniden. öylesine istiyorsun ki birbiriyle bağlantısı olmayan olaylar zinciri seni istediğin noktaya götürüyor. şanslı hissediyorsun kendini. okyanuslar kadar uzak görünen şeylerin gerçekleşmesi, istemek ne güzel bir şeymiş, bunu anlıyorsun.
küçük kız çok hızlı büyüyorsun, farkında mısın? hayatının akışına yetişemiyorsun bazen. senin kontrolün dışında öyle şeyler oluyor ki farkına vardığın an afallayıp kalıyorsun. kendine kızıyorsun arada böylesine iyi niyetli ve sabırlı yaklaştığın için, insanları düşünmekten vazgeçemediğin için. keşke değişebilsem, diğerleri gibi vurdumduymaz, kendini düşünen, kendinden başkalarını ezip geçen, küçük oyunların peşinde koşan biri olabilsem diyorsun. yastığa başını koyduğunda hiçbir derdi tasası olmayan, umursamaz ve acımasız insanlara benzemek istiyorsun ama bilmiyorsun ki bu yönün seni onlardan ayırıyor, bu özelliklerin sayesinde herkesin karşılaşamayacağı fırsatlar çıkıyor önüne, en umutsuz anlarında bile bir güç sana yardım elini uzatmaktan hiç çekinmiyor; aradığın şeyi geç de olsa yanıbaşında buluyorsun.
evet, büyüyorsun. daha önce hiç gitmediğin bir ülkede, hiç bilmediğin insanlarla tanışıyorsun. gerçek sevgiyi farklı milletten, farklı dili konuşan insanların sıcacık bir gülümsemesinde, içten bir sarılışında, seni koruyan, gözeten ve takdir eden sözlerinde, el emeği hediyelerinde yeniden, bir kez daha buluyorsun. özlüyorsun kısacık zamanda tanıdığın bu insanları, sana karşı ne kadar içten olduklarını hatırlayınca ve ne kadar şanslı olduğunu düşünüyorsun bütün bunlar senin başına geldiği için. işte o zaman hiç değişme diyorsun kendi kendine, onlara benzemeye çalışma. çünkü sen busun, sen bu halinle gerçek bir insansın ve gerçek sevgiyi, yaşamayı hak ediyorsun. doğum günün kutlu olsun küçük kız, güzelliklerle karşılaşacağın nice yıllara...
bıktıran, insanı canından bezdiren sevgili türüdür. sorsan söylemez; bir şey yok der. sorun yokmuş gibi devam edersen bu sefer de ciddileşir, araya mesafe koyar. meselenin kaynağını öğrenmeye çalıştıkça şımarır, iyice zıvanadan çıkar. sormayı bıraktığın zamansa sen artık benimle ilgilenmiyorsun, beni önemsemiyorsun diyerek gereksiz tepkiler gösterir; mesele daha da büyür. yapılacak en mantıklı davranış bir süre kendi haline bırakmaktır, düşünmesine, hatanın biraz da kendinden kaynaklandığını anlamasına ve bunu telafi etmeye çalışmasına izin vermektir. bu da işe yaramazsa son olarak yolu göstermektir. zira bir süre daha böyle sürerse ondan soğuduğunuzu fark etmeye başlar ve ayrılmaya bile karar verebilirsiniz sırf bir anlık küçük kaprisinin yol açtığı sonu gelmez sıkıntıdan dolayı.
yakın zamanda piyasaya çıkan 2. albümleri volume two' yu sıkılmadan, saatlerce dinleyebileceğiniz amerikalı grup. ayrıca in the sun adlı çıkış şarkısının klibindeki zooey deschanel'in sevimli tavırları izlenmeye değer.
zeki olup olmadıkları tartışılır, ama genellikle lisenin en sorunlu, en saygısız ve laftan anlamaz öğrencilerinin büyük bir çoğunluğunun bu bölümden çıktığı bir gerçektir.
sabah sabah otobüste hiç çekilmeyen tiptir, hele bir de yanınıza ya da önünüze oturduysa nefes alamamanın verdiği kızgınlıkla söylemediğiniz söz * kalmaz.
kings of convenience 'ın, declaration of dependence isimli son albümünden grup üyelerine çok çektirdiği belli olan birileri için yazılmış olduğu düşünülen sevimli şarkılarından birisi. sözleriyse:
Hey baby, Mrs. Cold
Acting so tough
Didn't know you had it in you so be hurt at all
You waited too long
You should've hook me
before I put my raincoat on
Okay, I get it
Okay, I see
You were fronting because you knew you'd find yourself vulnerable around me
Okay, I get it
Okay, I see
You feel vulnerable around me
Hey, baby, what's going on?
You lost control and you lost your tongue
You lost me, deaf in my ear
Nothing you can say is gonna change the way I feel
Okay, I get it
Okay, I see
You were fronting because you knew you'd find yourself vulnerable around me
Okay, I get it
Okay, I see
I step too close to your boundaries
You wanted nobody around to see
You feel vulnerable around me
Hey baby
What is love?
It was just a game
We're both playing and we can't get enough of
We're both playing and we can't get enough of
We're both playing and we can't get enough of...
şartlara göre birden fazla açıklaması olabilecek durumdur : ilk önce sizin duygularınızdan emin olmak istemektedir; ona göre davranacaktır. ya devamlı size bir şeyler anlatmaya çalışmaktan bıkmıştır; bir sonraki adımı sizin atmanızı beklemektedir. veya eğer ona verdiğiniz değerin farkındaysa sessiz kalarak tepkinizi görmeyi bekleyip sabrınızı ölçmektedir. ya da artık sizi önemsememeye başlamıştır, hiçbir şekilde umrunda değilsinizdir, olmayacaksınızdır da. *