bir gün bir atmye para yatırmaya gittiğimde para çıkışında 800 TL duruyordu. önceki şahıs unutmuş,atm de takılmış herhalde geri almamış. 5 saniye düşündüm. parayı sayınca dedim ki: "ne kadar doluysa adamın kafası,ne derdi varsa böyle dalgınlaştıracak; unutmuş gitmiş almayı.belki de maaşıdır, avansıdır".böylece tabi ki girdim bankaya, "bulursunuz değil mi çekeni, haber verirsiniz değil mi" diye 2 kere sorarak. gözüm memurları kesmedi,müdürle görüşmeyi rica ettim, görüştüm ama tutanak istedim vermedi. eğer şahsı bulmadılarsa,(bulmaları çok kolay) buldular da vermedilerse burunlarından fitil fitil gelsin ki gelmiştir derim.
Bağımlı olduğu kokain ve benzeri kimyasalsa hayatınızın en dengesiz günlerine hazır olun. Aklınız varsa soğuyun çünkü O, bir bakacaksınız sonsuza kadar sizi sevecek sevgili, ertesi gün bakmışsınız ortalıkta yok sizi bıraktı gitti. üzüleceksiniz ağlayacaksınız ama olur mu az sonra geri dönecek ayaklarınıza kapanıp özür dileyecek. ertesi hafta yine bambaşka bir insan, hatta merak edip sorduğunuzda asabi cevaplarla karşılaşmanız bile mümkün. Bağımlılar aşık olmazlar, olduklarını sanırlar en iyi ihtimal, muhtemelen gerçek aşkın acısıyla başlamışlardır zaten dünyanın anasını satmaya. Ot içenin dengesizliği etrafa karşı zararsızdır, onlar da kafaları dumanken öyle tatlı olurlar ki kendinizi padişah/sultan gibi hissedersiniz, gerçekliğini ayırd edemezsiniz, kanmayın derim.
Aşkın gözle görülür hali. bahçesinden içeri girer girmez hiçbir şey yapmasanız da tüylerin diken diken olduğu, sanki şah cihan'ın halen oralarda gezdiğini gördüğünüz, kanımca dünyanın dört boyutlu tek alanı. gündüz gördüm ama ömrüm yeterse bir kere de dolunayda gitmek istiyorum.
neresine nasıl gitmiş olursanız olun havasının boğuk kokusuna rağmen içinizde tuhaf bir kıpırtıyla dolaşacağınız diyar. o fakirliği gördüğünüzde, insanların buna "gık" çıkarmadığını gördüğünüzde siz mis gibi sokaklarında gezdiğiniz ülkenizin kıymetini anlarken milletimizin nakörlüğünü tartma ihtiyacı hissedersiniz. turist olarak onlara göre lüks sayılan bir otomobilde gezerken bir biletin 5 kuruştan az olduğu otobüslere binen rengarenk bilezikli,ipek entarili ve bizim havalı beachlerde yaldız yaldız gördüğümüz kızlarımızdan çok daha güzellerinin hiç bir komplekse kapılmadan el salladığı, yüzünüzde "ben" varsa insanların önünüzde eğildiği, en lüks otelde en muhteşem şarabın şişesini 10 dolara açtırıp bütün tatil boyu ayaklar yerden 1 metre yüksekte nefes alınan kendiyle barışık ve en önemlisi "mutlu ülke".
özcan deniz'den keyifli bir pazar filmi. gayet güncel donatılmış ve özcan bey'in gerçekten çok emek verdiği bir film. New york'ta beş minare'ye beş basar. Süslü senaryo kaygısı olmadan artık hayallere düşen aşkla evliliğin ancak karşılıklı çabayla sürdürebileceğini anlatmıştır. evlenip evlenip boşananlara tavsiye olunur. ajda pekkan'ın şarkısının adını taşıdığı için telif hakkı da ödenmiş, bilginize.
Temmuz'un sonunda, yani sezonun ortasında, akşamında izmir'den istanbul'a dönmeye karar verilen esnada uçuştan altı saat önce her şey dahil 82 liraya bilet bulunan yandaş havayolu şirketi. o kadar da yerin dibine batırılası değil, bir saatlik uçuşta somon mu bekliyorsunuz servis edilmesi için. krakere bile gerek yok. su verseler yeter zaten.
Sanata ve sanatçıya en saygılı insanlarının toplandığı, dolunay eşliğinde sadece müzikten sarhoş olunan konser. Cohen sustuğunda dahi seyirciden çıt çıkmamıştır.
Ülkemizde konser verip de üst düzey insanlara, basın mensuplarına ve medya yöneticilerine hatta başbakana bile "beleş davetiye" verilmemiş tek sanatçı. Çünkü sanatı bunu hakeden de tek muhteşem deha.
Beyaz Gelincik'te gayet iyi bir adam olarak izlediğimiz, gelinciğine yumuşak yumuşak bakan erkeğin rol gereği nasıl nefretle de bakabileceğinin ispatıdır. Bu durumda oyuncudan sevgili olmaz, şefkatle sizi izlerken aslında hiç sevmiyor olabilir.