bundan bir sene önce toplamda bir buçuk ay boyunca çalıştığım şirket.
iş görüşmesine gittiğimde ruby on rails developer'ı aradıklarını söylediler, ben de "neden olmasın?" deyip daldım.
ekip yarı zamanlı çalışan bir senior, iki tane de junior'dan ibaretti katıldığımda. piyasanın altında bir rakam önermelerine rağmen, daveti kabul etmekte beis görmedim, zira open source teknolojileri ile çalışmaya dönecek ve yeni bir dil öğrenecektim fırsattan istifade.
nerden bileyim iş yapacağım diye sinir hastası olacağımı birkaç haftada!
görüşmeye gittiğimde karşımda start-up 'ın patronu gökhan terlemez vardı. neler yaptığım, neler ettiğim konusunda beni kabaca sorguladıktan sonra işi anlattı ve "yapabilir misin?" dedi, elbette yapabilirdim. niye olmasındı ki?
zaten özgür yazılım kökenli bir insan olduğum için, kendimi çok daha yakın hissettiğim bir teknoloji vardı karşımda.
netekim, işe başladım. ilk iş sistematik olmayan çalışma sistemlerini yönetmeye başlamak oldu. kendi üzerimden bir cloud açıp redminekurdum, iş grupları ve tanımları yaptım, öncelikler oluşturdum.
günlerce patronla oturup konuşarak işin seyir haritasını ortaya çıkarmaya çalıştım.
bir yandan ofis içindeki kakafoniyi yok etmek ve toplantıları log'lamak için için jabber kurup güvenli iletişim kanalı yarattım.
jenkins ile test ortamı ayaklandırarak kodun sağlıklı bir şekilde aktarımı ve canlıya alınması gibi ek süreçler ile daha da sistemli bir çalışma ortamı yarattım.
böyle böyle günler geçti, sonra sigorta işlemlerimin ne zaman olacağı konusunu konuştuk ve "konuşmuştuk biliyorsun, sigortanı asgariden yatıracağız" deyince patron, sigortalanmayı bile reddettim.
nerde görülmüş bir mühendisin maaşının asgariden gösterildiği, ona göre prim yatırıldığı.
sonra maaş ödemesinin ay başında değil, de ayın on beşinde olduğunu öğrendim.
sonra o ödemeyi bile tek parça almanın mümkün olmadığını öğrendim.
öyle ki, 1 yıl sonra bugün oturmuş bunu yazıyorum. çünkü hâlâ alacağım var kendisinden.
düşünün, 1 sene geçmiş bir şirkette çalışmanızın üzerinden, bazen her ay aradığınız ve "bu ay son!" diyen adam size bu kadar süredir borcunu ödeyemiyor.
siz de bu adamın web sitesi aracılığıyla yaptığınız alışverişler üzerinden kazandığınız paraları alabilmek için bekliyorsunuz değil mi?
büyük türk ırkı'nın şanlı malazgirt zaferi'nden onra anadolu'da gerçekleştirdiği rivayet edilen eylem.
anadolu'nun türk yurdu olması için epeyce ter dökmüş atalar, ama başaramamışlar anladığım kadarıyla.
saadet'te yeni dönemin neler ge(ö)türeceğini ibretle izlememize olanak vermektedir. grup nasihat ile yürütülen bu yeni çalışmada, erbakan'ı ağlattığı iddia edilen şöyle bir şarkı seslendirilmiştir :
alim, arif, müşfik, mütebessim, çalışkan.
bin yıllık ateşle, bu meşaleyi yakan,
liderliği görür, o'na dikkatli bakan,
tarih şahittir ki, görev yaptı erbakan.
***
işte din yıldızı, işte hilal lideri!
işte cehde hazır, milli görüş erleri!
dünyayı kuşatmış, o'nun sevgi çemberi,
hilal şahittir ki, görev yaptı erbakan.
***
o'nu anlatmak mı? haşa, nedir seviyem?
dönenlere baktım, hepsi kurda kuşa yem,
şahitlik edecek, il il, köy köy türkiyem!
millet şahittir ki, görev yaptı erbakan.
***
hayırlara motor, şerlere ise hep fren,
inen yaya kalır, çok hızlı gidiyor tren.
ferasetli lider, çağ ötesini gören,
zaman şahittir ki, görev yaptı erbakan…
***
iktidarlar vardı, güçlülerin piyonu,
bıraktıkları da, hep zam zulüm reyonu.
o makama geçti, icraat şampiyonu,
makam şahittir ki, görev yaptı erbakan.
***
çilesini çekti, dokudu ilmik ilmik,
yeşerdi boy attı, milli görüş'çü gençlik,
el ele, kol kola, baş dik, irade çelik,
gençlik şahittir ki, görev yaptı erbakan.
***
duruşuyla onur kattı onurumuza,
inançlı kadrolar, geldi omuz omuza,
işte haykırıyoruz, gitmeden sonsuza;
bizler şahidiz ki, görev yaptı erbakan.
***
kula engel olmak, kötü olan her işte,
emretmek iyiyi, yaptığı budur işte.
yükselirken hak yol, batıllar hep inişte,
vahiy şahittir ki, görev yaptı erbakan.
***
dik durdu çalıştı, allah ( c.c) izin verdikçe,
en güçlü bizleriz, kalpler toplu vurdukça,
hep liderimizdir, canlar tende durdukça,
allah ( c.c) şahittir ki, görev yaptı erbakan.
http://www.sosyalinsan.com adresinden kitaplarına ulaşılabilecek yayınevi. öncelikli amacı dr. hikmet kıvılcımlı'nın tüm eserlerini yeniden basmak olup, sonrasında değişik türde eserlerin yayınlanması yolundaki çalışmalarını hızlandıracaktır.
şimdiye dek yayınladığı eserler üç seride toplanmakta, dr. hikmet kıvılcımlı dizisi, sosyal tarih dizisi ve broşürler.
27 ekim pazartesi günü, tecrite karşı sanatçılar olarak ve diğer sanatçı-aydın dostlarımızla birlikte şişli postanesi’nden adalet bakanı’na engin çeber’in katledilmesine ilişkin açık bir mektup göndereceğiz. ardından şişli adliyesi’nde engin çeber’i katledenlerin yargılanıp cezalandırılması için suç duyurusunda bulunacağız.
duyarlı, vicdan sahibi, demokrasi ve insan haklarına inanan herkesi o gün yanımızda görmek istiyoruz.
orada olalım ki; bu ülkede bir daha işkenceli ölümler yaşanmasın!
orada olalım ki; engin çeber’in katilleri cezasız kalmasın!
- are you gay?
- no, I'm normal.
- ha ha, normal gay.
benim kanaatimce eşcinsellik normal bir durum ya, hadi yine de diyelim ki/varsayalım ki normal değil.
yine de/her halükarda 9 yaşında kızla evlenmeyi normal gibi göstermeye çalışmaktan evladır.
en azından partnerlerden ikisi de, düşünüp kendi adına karar veren yetişkinlerdir.
okuyucusunun beğenisi üzerinden tanımlanamayacak durum.
- ha, bu arada ben elsanın mecnunu, ekşi sözlük'ten elsanın mecnunu.
- neden buradasın elsanın mecnunu?
- biri ekşi sözlük'ten kendini uçuran iki arkadaşım burada yazar. hem onları görmeye, hem de farklı bir sözlük ortamı görüp, ekşi sözlük hakkındaki fikirlerimi biraz daha nesnel temellere oturtmaya geldim.
- peki ne düşünüyorsun?
- bırak o da bana kalsın.
tıpkı sayfa sayısına bakarak bir başka sözlük ile eşit olup olmadığını ölçmeye çalışmak gibi.
kantitatif bir araştırma yapılacaksa şayet, toplam başlık sayısına değil, toplam entry sayısına bakılmalıdır ilk başta.
yani 1466 başlıkta kaç yeni entry var?
ciddi bir araştırma yapılacaksa verilerin biçemi karşılaştırılmalıdır.
entry'lerin kaçta kaçının yararlı bilgi ihtiva ettiğine bile bakmak gerekir.
yüzdesel değer çıkarılmalıdır.
bir de işin hit kısmı var, bu girilen faideli verinin hit'e oranı çıkartılmalı.
böylece kaç kişiye hitap edildiği, öğrenilmelidir.
gerekirse okuyucudan ya da google'dan gelen ziyaretçiden bile feedback alınabilinmelidir.
"oohoooo biz de aynı sayıda başlığa entry girmişiz" demekle olmaz.
üstelik gözlemlediğim kadarıyla uludağ sözlük ekşi sözlük gibi kurumsallaşamamıştır henüz.
sırf bu nedenden ötürü dahi, karşılaştırmak gereksizdir.
bu kulvarda ekşi sözlük tek başına koşuyor hâla...
demirel'in ne demek istediği üzerine düşünüp de bir çıkarımda bulunamayan insanların ortak söylemi.
evet bu adam bize bir şey anlatmaya çalışıyor.
hem de pek çok defa. çok fazla sözle.
onun hafızamıza kazınan ilk sözü, denizler'in idamında menderes'lere gönderme yaptığı "üç bizden üç onlardan" oldu mesela.
sonra "bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz" sözünü epeyce çok tekrarladık. ne anladık o ayrı konu.
sağcılar adam öldürüyor o da bunu kabul ediyor ama söyletmiyorlar mı?
yoksa onu buna iknâ edemeyeceğimizi mi anlatmaya çalışıyor, bir türlü anlayamadık.
bir ara "iki anahtar"dan bahsetti, 500 günde ekonomiyi düzelteceğini söyledi...
bizim iki anahtarımız olamadı ama, o kaşla göz arasında cumhurbaşkanı bile oldu. hatta bu söylemi tansu'ya devretti, biz yine kandık...
ha! unutmadan... ki aslında unutmak mümkün değil, madımak'ta canlar yanarken "halkla polisi karşı karşıya getirmeyin" dedi. göte girebilir şeyler söyleyesim var bu konuda, o yüzden sessiz kalmayı seçiyorum bu cümle hakkında...
sonra, bir ara üniversiteleri dolaşıp bilişim hakkında konuşmaya çalıştı.
kimse çıkıp da, bre ihtiyar sen ne anlarsın bilgisayardan, data mining'den, bilişimden demedi...
o bir şeyler anlatırken herkes susup ne anlatıyor diye dinledi...
şimdi de birşeyler demiş kendisi, ben anlamadım, anlayan var mı bilmiyorum.
aşağıdaki alıntı habervaktim.com'dandır, şiddetle tarafsız(!)dır... *
Demirel, Anayasa Mahkemesi'nin üniversitelerde eğitim özgürlüğünü sağlamaya yönelik anayasa değişikliğini iptal kararının yoruma ihtiyaç bırakmayacak kadar açık olduğunu söyledi.
Demirel, kararla Meclis'in anayasayı değiştirme iradesinin vesayet altına alındığı yorumlarının hatırlatılması üzerine, "Olabilir, olabilecektir. Burası demokrat bir ülke, her şey tartışılır ama karar karardır." dedi.
Ardından da, prag baharı ile ilgili seminerin açılışında, islam dünyası ile Batı arasında başgösteren hoşgörüsüzlük, aşırılık, yabancı düşmanlığı ve kutuplaşma eğilimlerine dikkat çeken Demirel şunları söyledi: "Birtakım aşırı gruplar tarafından Avrupa'da yaşayan Müslümanlara yöneltilen nefret dolu beyanatları ve daha da önemlisi bu insanların malları ve canlarına karşı girişilen saldırıları endişeyle izlemekteyiz. içinde yaşadığımız bütünleşme ve işbirliği çağında, duvarları ortadan kaldırma yönünde birlikte çaba sarf ederken, bu tür anormalliklerin kalıcı hale gelmesine ve yen ayrım çizgileri oluşturmasına izin vermemliyiz. Çeşitlilik, korkulacak bir şey değildir. Tam tersine bir zenginlik kaynağıdır. Bu itibarla insanlar, aralarındaki farklılıklarından ziyade çoğulculuk, diyalog, insan onuruna saygı, temel özgürlükler ve cinsiyet eşitliği gibi ilkeler üzerinde odaklanmaya teşvik edilmelidir."
evet, demirel sanırım yıllardır yaptığı gibi bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor, ya da öyleymiş görüntüsü veriyor.
ama ne anlattığını kimse bilmiyor...