uğur koparan
@el pederiko    118 (çevresinde sevilen sayılan)
yedinci nesil yazar 1 takipçi 25.80 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    yeditepe istanbul

    109.
  1. O yıllarda televizyona yansıyan işlerde kalite kokuyordu. Şiir gibi akıp giden bir diziydi. Karakterleri bizdendi. Belki de herkes kendinden ufak birşeyler yakalayabiliyordu. Kendimi Yusuf gibi serseri, bir baltaya sap olamamış ve şair ruhlu; Ali gibi eski bir militan, derinlerde yaşanmışlıklar saklamış deli bir adam gibi gördüğüm içindir belki de... Dizinin ezgileri dahi insanın içine işliyordu...
    3 ...
  2. secrets and lies

    5.
  3. mike leigh'i ilk kez "naked" filmi ile tanımıştım. Filmi çok uçuk ve derin bulmuştum. Diyaloglar ne kadar hayatin içerisindeyse, verdiği mesajlar o denli hayal gücü kokuyordu. Bu film de keza herkesin yürek teline dokunacak türden. Modern hayatın sırları ve yalanın yarattığı yüklerden kurtulma savaşı. Muhafazakar toplumların ahlak perdesi ardına gizlediği gerçekler. Oyunculuklar, kurgu ve senaryo gayet başarılı. Herkesin içinde birşeyler yakalayacağı bir film.
    0 ...
  4. hearts and minds

    2.
  5. 1974 yapımı bir belgesel. Vietnam Savaşı üzerine çarpıcı bir çalışma. 1954 yılında patlak veren bu savaşın anlamsızlığı üzerine ortaya konulan teşhis çok net. Amerikan Emperyalizminin iki yüzlülüğü ve Vietnam'daki siyasal hareketleri tahlil edememenin yarattığı derin tahribat. Kullanılan kimyasal silahlar. Öldürülen köylüler. Tecavüz edilen kadınlar. Yakılan evler. Ve inatla ülkesine sahip çıkan cılız, soluk tenli Vietnam halkı. Vietnam'da yaşananlara dair en başarılı belgesellerden biri...
    0 ...
  6. suç ve ceza ikilemi

    1.
  7. insanlık tarihi boyunca, tartışılmaya devam edilecek bir ikilemdir. tıpkı çağın hukuk sisteminin yarattığı çelişkiler gibi. suç, bir otoritenin devamlılığı açısından önemlidir. toplumda suçlular mutlaka olmalıdır. olmasa bile yaratılmalıdır. hukuk sistemi gibi ayrıcalıklı sınıfın (egemen güçlerin) en önemli savaş materyalini yaratan unsurdur. üstyapı mekanizması tarafından sürekli şekillendirilir, biçimlendirilir, eğilir,bükülür ve bir şekilde insanları yutan ve sindiren bir yapıya dönüşür. mesela, kime terörist denir? Kimdir vatan haini? kahramanlık kriterleri nedir? özgürlük savaşçısı nasıl olunur? Bernard Shaw'ı anmadan geçemeyeceğim. "Kaplan adamı öldürmek isterse adı vahşilik, adam kaplanı öldürmek isterse adı spor olur. Suç ile adalet arasındaki fark da bundan büyük değildir" der. keza, yanılmıyorsam bir kızılderili sözünde yine bu noktaya işaret edilir: " aslanlar kendi tarihin yazana dek, kitaplar avcıyı övecektir." siz siz olun peşin yargılardan kaçının. tarihin akışı, en keskin yargılamaları zamanla zaten gerçekleştirir. bizim toplum gazla çalışır biraz. bugün omuzlarında taşıdıklarını, yarın yerin dibine sokacakları gibi, küfür ettikleri adamlar önünde baş eğmek zorunda da kalırlar her daim.
    1 ...
  8. the salt of the earth

    3.
  9. 2014 yapımı, izlenmesi gereken belgesellerden. Brezilya doğumlu, fotoğrafçı Sebastião Salgado'nun siyah beyaz kareleri eşliğinde akıp giden muhteşem bir eser. Salgado, iktisat mezunudur. her duyarlı genç gibi dönemin siyasi olaylarına karışır ve faşist askeri yönetimin baskıları sonucunda yurtdışına çıkar. eşinin aldığı bir fotoğraf makinesi hayatını değiştirir. önceleri hobi olarak çektiği kareler yaşamının bir parçası olur. akademik kariyerini bırakarak, kendini fotoğrafçılık sanatına verir. ve hikaye aslında bu noktada başlar. dünyayı dolaşır salgado. latin amerika'dan afrika'ya, ırak'tan sırbistan'a dünyanın her köşesine elinde makinesiyle sadece görüntüleri kaydetmez. yakın tarihin en büyük trajedilerine tanıklık eder. dünyada hala salgado gibi duyarlı insanların var olduğunu bilmek insanın içini az da olsa hafifletiyor...
    0 ...
  10. spotlight

    35.
  11. Yönetmenliğini Tom mccarthy'nin yaptığı başarılı bir film. Özellikle ensar vakfı rezaletinin tazeliğini koruduğu bir dönemde izlenmesi gereken bir eser. kilisenin adı karıştığı taciz ve tecavüz olaylarının üzerine giden bir grup gazetecinin başından geçenleri konu alıyor. Gerçek hikayeden uyarlanan film, dini kurumların içinde bulunduğu kokuşmuşluğu gözler önüne seriyor. olayları çözmek yerine üzerini örten zihniyet, suçluları cezalandırmadığı gibi onları yer değiştirerek geçmişten gelen hastalıklı yaklaşımı sürdürmeye devam ediyor. 2002'de patlak veren bu hadise sonucu binlerce rahip ve kilise görevlisi mahkemelerde yargılandı. Bu tehlikeli refleks sadece kiliseye özel bir sorun değil. ensar vakfı rezaleti size birşeyler çağrıştırmıyor mu
    0 ...
  12. the hunt

    9.
  13. bbc'nin hazırladığı 2015 yapımı leziz belgesellerden biri. bu kez yapımcılar avcıların gizemli dünyasına kameralarını odaklıyorlar. doğanın içinde bulunduğu ekosistemin işleyişine farklı bir bakış açısı.
    0 ...
  14. john lennon

    259.
  15. 60'lı yılların değişim sürecini bire bir John Lennon kişiliğini incelediğinizde net görüyorsunuz. Apolitize olmuş bir gençlik kuşağından dünya sorunlarıyla ilgilenmeye başlayan bir kuşağın doğum sancılarını da taşımaktadır. bildiğiniz üzere kapitalizm bir kriz sistemidir. Bu buhranda politik dil, sanattan edebiyata bütün alanlara etki etmekteydi. John Lennon'un değişimi, bu çağın en somut örneklerinden biriydi. iyi bir müzisyendi.
    3 ...
  16. miray yardım

    1.
  17. Yeşilyurt Mahallesinde yeşeren ve enerjisiyle adana sınırlarını aşan tarihi kişilik. kıvrak zekası ve evrensel değerlere uzanan espritüel yapısıyla yaşıtları arasından sıyrılmayı başarıyor. bu ivmeyle hareket ederse önümüzdeki 10 yıla damgasını vuracaktır. Sanatsal kişiliği ortalamanın üzerindedir. Müzik konusunda yeteneklidir. Bana sorarsanız tiyatral yeteneği de söz konusudur. Sıkı bir hayvanseverdir. Yufka yüreğiyle karşılıksızca yardım etmeyi kendine bir ilke edinmiştir. Biraz uykucudur ama o kadar kusur kadı kızında da olur. Millete laf sokmada üzerine yoktur. Ama candır can. Baldır bal... O anladı bunu *
    1 ...
  18. making a murderer

    3.
  19. Aslında en başta Amerikan Hukuk sisteminindeki çarpıklığı gözler önüne seriyor gibi. Oysa biraz daha evrensel açıdan değerlendirdiğimizde suç ve ceza kavramlarının yanı sıra, işleyen hukuk mekanizmasının ne kadar tehlikeli bir araç olduğunu görüyorsunuz. Tanıkların yalan ifadeleri, delil yetersizliği gibi mevzuların egemen yapı tarafından nasıl işlendiğini gözler önüne seriyor. insan eli değen bütün sistemler, bir noktadan sonra sos vermeye devam ediyor.
    1 ...
  20. wonders of the universe

    2.
  21. Gerçekten izlenmesi gerekilen yapıtlardan biri. evrenin varoluş hikayesini ve insanlığın derin izlerini konu alan başarılı bir belgesel
    1 ...
  22. uğur koparan şiirleri

    1.
  23. Saat kulesi ve yoksul çocuklar

    “Saat kulelerinin olduğu şehirlerde
    zamansız bir doğum sancısıyla
    yerküreye düşen
    yoksul çocukların
    kirli ellerinden
    daha temiz değildi
    hiçbirimizin geçmişi..."
    1 ...
  24. gecenin şiiri

    6091.
  25. Saat kulesi ve yoksul çocuklar

    “Saat kulelerinin olduğu şehirlerde
    zamansız bir doğum sancısıyla
    yerküreye düşen
    yoksul çocukların
    kirli ellerinden
    daha temiz değildi
    hiçbirimizin geçmişi..."

    Uğur Koparan
    2 ...
  26. house of cards

    104.
  27. Gerçekten çıtayı yukarılara çıkaran bir dizi. amerikan başkanlığı gibi cesur bir alana spot yakmak cesaret verici bir durum. genelde bu tarz belgesel/ film çalışmalarına insanlar mesafeli yaklaşırlar. acaba amerikan rüyası veya kapitalist gücün farkındalığı dış dünyaya verilen bir mesaj mıdır gibilerinden sorular insanın aklına takılmıyor değil. fakat politikanın kirli arka bahçesine cesur bir dokunuş hissi uyandırıyor. zaten siyaset, yalan söyleme sanatı olarak tarihe not düşülüyor bu çağda. ayak oyunları, gücün kutsanması, zamanla diktatörlüğe evrilen iktidarlar, faili meçhul cinayetler, iki yüzlü kişilikler, sahte gülümseyişler, yeminler üzerine kurulan yalanlar vs...

    kevin spacey'in muhteşem oyunculuğu diziyi alıp götürüyor. Ayrıca kameraya yönelik monologlar, gerçekten cuk diye oturuyor. David Fincher'in parmak izleri görünüyor...
    2 ...
  28. noam chomsky

    96.
  29. ilk kez üniversite yıllarında kitaplarıyla tanışmıştım. itiraf etmem gerekirse her daim amerikadaki muhalif entelektüel çevrelere mesafeli yaklaşmışımdır. bir ön yargı mıdır bilinmez eleştiri çizgilerini yetersiz görmekteydim. fakat noam chomsky'nin düşünce dünyası bana farklı bir yön kazandırdı. amerikanın vahşi kapitalizmi içerisinde humanizmaya inanan ve enternasyonalist bir dünya görüşüne sahip kişilerin de var olduğunu keşfettim. her ne kadar orta doğu tespitleri haliyle amerikan kıtasından yansıyanlarla sınırlı kalmasına rağmen chomsky'nin iyi niyeti hiç kuşkusuz iç dengelerde önemli yer elde etmektedir. amerikadaki muhalif kanadı anlama adına iyi bir geçiş süreci sayılabilir chomsky kitapları...
    3 ...
  30. gecenin şiiri

    6047.
  31. Kırık ayna ve yitik yüz

    Bütün aynalar kırıktı
    Bir insan suretiydi
    izdüşümlerimiz

    uğur koparan
    3 ...
  32. talat paşa

    70.
  33. Bir dönem, ittihat ve Terakki'nin siyasal kanadının bir numaralı ismidir. Keza Enver paşa da askeri kanadına aynı oranda hakimdi. birinci dünya savaşının kaybedilmesi üzerine soluğu avrupada alarak, siyasi örgütlenmelere bir süre daha devam etmiştir. Ermeni tecritinin sorumlusu olarak görüldüğünden, ermenilerin oluşturduğu bir suikast timi tarafından 1921'de Berlin'de saldırıya uğramış ve hayatını kaybetmiştir. Son dönemlerde Enver ve Cemal paşalarla ters düştüğü biliniyordu.
    5 ...
  34. pir sultan abdal

    130.
  35. bu coğrafyaya özgü bir kültürel değerdir. maalesef üzerinde yaşadığımız toprakların güzellikleri görmek yerine birbirimizi boğazlama derdindeyiz. pir sultan abdal, halk ozanlığı geleneğinin en önemli temsilcilerinden biridir. muhalif kültürün sözcülüğünü yapmakla kalmaz, birbiri ardına nefes verdiği deyişlerle tasavvuf açısından bölge coğrafyasının derinliğini gözler önüne serer. pir sultan'ın başkaldırısı belirli bir ideolojiye veyahut zümreye değildir. düzenedir. çarpık yapılanmalaradır. haksızlığadır. yoksulluğa ve yolsuzluğadır.

    onu farklı kılan, savunduklarından asla taviz vermeyerek darağacına onurlu bir şekilde çıkmasıdır. etkisi o kadar büyüktür ki, ölümünden sonsa yüzyıllar boyunca baskılara direnen birçok halk ozanı, onun yolundan giderek bu geleneği günümüze kadar taşımışlardır. hatta, o öldükten sonra bile onun mahlasında deyişler yazılmış ve binlerce pir sultan topraktan fışkırmıştır.
    2 ...
  36. evrim

    287.
  37. bilim, insan aklının sorularını yanıtlar. gerçekleşen herhangi bir olayın arkasındaki sır perdesini aralamaya yönelik atılan cesur adımların adıdır. bilgi gerektirir. çağın en büyük sorunlarından biri hiç kuşkusuz cehalettir. ve de haliyle cehaletin örgütlü bir çekilde atağa geçmesidir. tıpkı evrim denilen ve an itibarıyla yeryüzündeki canlılığı en net açıklamaya yönelik çözümler ortaya koyan yüz yılı aşkın süredir gelişmeye devam eden yöntemi "biz şimdi maymundan mı geliyoruz?" gibi hayli trajikomik bir önermeyle çürütme teşebbüslerini seyretmek gibi.

    darwin, türlerin kökenini yayınlarken daha radikal bir görüşü aslında ortaya koymaktaydı. hepimiz, aynı ortak atadan geldiğimizi düşünüyordu. ki bu düşünceye iten şey ise bilimin ta kendisiydi. doğal seçilim, mutasyon, dna, genetik, kalıtım, gibi kavramlar literatüre kazandırıldıkça bu önerme, giderek yaşamı okuyan değerli bir yönteme dönüşüyordu.

    Oysa darwin yazdığı makalelerin hiç birinde ne din, ne de tanrı hakkında bir görüş ortaya koymamaktaydı. Peki o zaman kökten dincilerin neden bu denli tepkisini almıştı? Yanıt basitti. yaradılışçılara göre dünya, yaklaşık 7000 yıl önce, tanrı tarafından yaratılmıştı. ve her canlıyı birbirinden bağımsız bir şekilde yarattığına inanıyorlardı.

    oysa bugün bilimsel veriler ışığında dünyanın yaklaşık dört buçuk milyar yaşında olduğunu biliyoruz. ve bilinen en eski atalarımız afrikada yaklaşık 200 bin yıl önce yaşadıklarını bilimsel verilerle ortaya koyduk. bugün NASA ve benzeri birçok kurum ve kuruluşun birbiri ardına yaptığı keşifler neticesinde evrenin merkezinin dünya olmadığını görüyoruz.

    darwin'in en büyük suçu tabulara savaş açmasıydı. bruno'yu italya'da diri diri yakanlar, şimdiler de o meydandaki bruno heykelini görebiliyorlar mıdır bilinmez. bilimin açtığı yolda ilerleyenler insanlığın zihinsel sıçramalarına büyük ölçüde katkı sağladıkları gün gibi ortadadır
    3 ...
  38. charlie chaplin

    200.
  39. charlie chaplin'i salt bir komedyen betimlemesi ile anlatmaya kalkmak büyük bir hatayı doğuracaktır. sisteme diş bileyen azılı bir anarşisttir aynı zamanda. filmlerindeki kapitalizm eleştirisi, sayfalar dolusu sıkıcı kitaplar yazan akademisyenlerden daha etkilidir. mizah, zeka gerektirir. maalesef bizim ülkemizde, magandacılık adı altında, yozlaşan bir kültürün apolitik saçmalık silsileleri komedi başlığı altında değerlendirilmeye çalışıyor. charlie chaplin tartışmasın büyük hayranlık beslediğim nadir insanlardan biridir. bizim mizah anlaşıyışımız ise her geçen gün geriye gitmekte. saf ve temiz anadolu insanı olan şaban karakterinden (Kemal Sunal) zihni boşaltılmış kaba şehir magandası recep ivedik'e uzanan kötümser bir tablo içerisindeyiz.
    5 ...
  40. victor jara

    28.
  41. ne zaman bir yerlerde victor jara şarkısına rastlasam, yüreğimde tuhaf bir gülümseme belirir. hüzün kokar çoğu zaman ezgileri. ama diğer yandan gökkuşağını anımsatan dünyanın bütün renklerini içinde barındıran bir umut önünüze serpiştirir. direnişin ve geleceğe dair güzel günlere inanışın ezgisidir dilinden dökülenler. sadece şili'nin değil, yeryüzünün bütün dillerinde söylenen türkülerin ozanı oldu. faşist cuntacıları hatırlayan var mı aranızda? Victor jara inci dişleriyle gülümserken şarkılarıyla bize ünit aşılamaya devam ediyor.
    3 ...
  42. okmeydanı

    52.
  43. hayatı boyunca ayağına çamur bulaşmamış, yaşamı sadece önüne konulan tozlu ekranlardan aldığı haberlerden yorumlayan bir nesle uzun uzadıya bu bölgenin sosyokültürel yapısını anlatmayacağım. kaldı ki yaşadığım bölgedeki yanlışları yeri geldiğinde en sert dille eleştiren insanlardan biri bizzat benimdir.

    genelde ana haber bültenlerine yansıyan çatışma görüntüleri ve otobüs yakma eylemleriyle gündeme taşınıyor okmeydanı. uzaktan bakıldığında ne kadar korkunç değil mi?! oysa ben ömrümün 30 yılını bu semtte yaşadım ve hala yaşıyorum. çatışmalardan haz aldığım söylenemez. otobüs yakma eylemleri de halkın yararına bir çıkış olamaz. çünkü zaten alınan yeni otobüs, açılan yeni bir ihale ile iktidar yanlısı kişilerin ceplerini doldurmaktadır. her gün işe otobüslerle giden insanların ekstra yürüme mesafelerine neden olması da çabası. bunlar kabul edilebilir eleştirilerdir ve anlaşılabilir.

    gelgelelim işin gerçek boyutuna. holdingleşen medya, yaşananları provakatif bir dille ve üstelik gerçek dışı olarak düşünebileceğimiz bir türden insanlara yansıtır. burada yaşayan insanlara çizilen profil, baskın ideolojinin yıllardır öteki düşünceyi yok sayma paranoyasının bir ürünüdür. buradan yorumlara baktığımda, belden aşağı birkaç küfür dışına çıkamayan lugatlarıyla yaşamı kotarmaya çalışan gençleri görüyorum.

    gerçekten yazık. okmeydanı yıllardır, hiçbir siyasi akımın etkisinde ortak hareket etmemiştir. evet, sol ağırlıklı bir düşünsel rüzgarlar mevcuttur. kürt ve alevi kökenli insanların çoğunlukta olduğu da doğrudur. bu olguyu anlamak için 1950'lerde başlayıp, 1960'lı yılların sonlarında hızlanan göz dalgasını iyi okumak gerek. buradaki direniş kültürü, sanılanın aksine, belirli radikal sol grupların etkisinde değil, yıllardır ülkenin tepesine çöreklenen faşizmin yarattığı bir baskının ürünüdür. burada bahsedilen radikal sol gruplar, halk desteğini yeterince alamamaktadır. çünkü halk, şiddete dayalı her türlü siyasal uzantıya karşı gelmektedir. Asıl sorun buradaki kitlelerin, iktidar ideolojisiyle ters düşen refleksleridir. torbacılar yoktur. fuhuşa rastlanmaz. kadınlara taciz asla görülmez. kadın erkek eşitliği egemendir. insanlar özgürce düşüncelerini dile getirirler. kitap okuma oranı ortalamanın çok üzerindedir. kültürel aktiviteler, ülke genelinde bakıldığında çok yukarıdadır. emekçi ve onurlu insanların bir arada olduğu ve ortak yaşama iradesinin ne demek olduğun çıplak gözlerinizle göreceğiniz bir semttir.

    eğer resmi ideolojinin peşinden sürüklenen dogma düşüncelere sahipseniz anlattıklarımın hepsini unutun. çünkü öyleyse düşünsel anlamda sizin yaftaladığınız kişilerden biriyim. sanırım einstein bu noktada çok haklıydı.

    isterseniz, sizi semti dolaştırabilirim. bir çay ısmarlayıp, edebiyattan sanata, felsefeden siyasete konuşur ve bu bölgenin hiçte öyle şeytani bir yanı olmadığını gösteririm size. çünkü bana göre dünyanın en güvenilir, samimi ve sıcak semtidir.
    4 ...
  44. enver paşa

    515.
  45. enver paşa 1908'de henüz 27 yaşında 2.abdülhamit'in tahtan indirilmesinde kilit rol oynayarak ülke gündemine düşmüştü. ittihat ve terraki'nin askeri kanadına daha o yaşlarda hakim olmuştu. dağa çıkardığı askerlerle 1908 ihtilalinin mimarlarından biri yapmıştı onu. hızlı yükselişi harbiye nazırı (genel kurmay başlanlığı) na kadar sürmüştü. bu hızlı yükselişinde naciye sultan ile evliliğinin payı büyüktü. 1913'te Balkan Harbi sırasında Edirne'nin alınması ile birlikte Edirne Fatihi unvanıyla halk kahramanı ilan edilirken, 1915'te yaşanan sarıkamış felaketi ile askeri dehası büyük tartışmalara konu edinmişti. keza birinci dünya savaşının kaybedilmesi, ittihatçıların iktidarını alaşağı etmekle kalmamış enver paşanın bütün kazanımlarını yerle bir etmişti. kurtuluş savaşının patlak vermesiyle vatan haini ilan edilenlerin başında geliyordu. zorunlu sürgün onu rusyaya kadar savurmuştu. kafkaslardaki müslüman /türk unsurlarına güvenerek anadoluya geçme hayalleri kurduğu bir anda, bir çatışma sırasında vurularak öldürülmüştü.

    enver paşa söylenenin aksine turancı değil, ümmetçidir. fırsat buldukça ibadetlerini eksiksiz gerçekleştirmeye çalışır. sovyetlerle ilişkisi tamamen çıkar ilişkisi eksenindedir. leninle olan görüşmeleri bu yöndedir. kurtuluş savaşının başarıya ulaşması zaten önüne büyük bir set çekmişti. mustafa kemal ile aralarında as üs ilişkisi bulunmakla beraber birbirlerinden haz etmedikleri ortadaydı. ikisi de hırslı ve aynı kuşaktan gelen başarılı askerlerdi. mustafa kemalin olası bir başarısızlığı enver paşaya yeni yollar yaratabilirdi. kimbilir, birinci dünya savaşı kaybedilmeseydi veya enver paşa başarıya ulaşmış olsaydı, enverizm denilen bir doktirini mi tartışır olurduk bilinmez. tarih her daim kazananların hikayelerini parlatır. bu bağlamda mustafa kemal tarih sahnesinde yükselirken, enver paşa kaybedenler listesine adını yazdırıyordu.
    1 ...
  46. topal osman

    6.
  47. topal osman, çok ilginç bir kişiliktir. resmi ideoloji açısından bir kahraman, rejime muhalif olan kitleler için ise eli kanlı cani bir kişiliktir. bizim gibi savaş kültürüyle yoğrulmuş bir toplumda kahramanlık, koparılan kelle sayısı ile ölçülür. diğer bir deyişle savaşçı kimliği ağır basanlar omuzlara alınır. eli kalem tutan değil, silahı iyi kullananlar baş tacı edilir. bu nedenle bizim gibi at sırtında şehirleri fert etmekle övünenler için düşünce insanları pek ciddiye alınmaz. oysa tarihe asıl dönüşüm gerçekleştirenler, fikirleriyle çığır açan insanlardır.

    topal osman, kurtuluş savaşında iç isyanları bastırmakla görevlendirilen sıradan bir çete reisiydi. onu farklı kılan acımasızlığıydı. taraflı tarafsız bütün kişilerin topal osman hakkındaki ortak görüşü, eğitimsiz ve alaylı olmasıydı. onun yöntemleri, isyanlar bastırmasına bastırmıştı fakat yarattığı tahribat anadoludaki kültürel ayrışmayı derinleştirmişti. insanların bilinçaltına kazınan felaketler, asla silinmeyecekti. resmi tarih yazıcıları topal osman'ın rutin dışına çıktığını kabul etmekle birlikte bu durumu temize çekmek gayreti içerisinde olmuşlardı.

    topal osman'ın sonu ise ayrı bir tartışma konusuydu. Mustafa kemal'e en sert muhalefet eden 2. gruptan trabzon mebusu Ali Şükrü Bey'in ölüdürülmesi olayı sebebiyle yargılanmış, ve jandarma birlikleriyle girdiği çatışmada öldürülmüştü. birkaç yıl önce meclis kararıyla şeref madalyası verilen topal osman, vatan haini ilan edilerek kesik başı ayaklarından asılı bir şekilde meclisin önünde günlerce teşhir ediliyordu. bu cinayet ise, birçok karanlık yüzünün yanı sıra o dönemde patlak veren iktidar mücadelesinin boyutunu gözler önüne sermektedir.

    maalesef yine bizler, kahraman/ vatan haini ikileminde o kadar hızlı bir şekilde taraf değiştiriyorduk ki tarih yazıcıları bile bu hıza yetişemiyorlardı. çünkü 1922'de devlet madalyasını göğsünde taşıyan topal osman, bir yıl sonra yine hain ilan edilerek ipte sallandırılıyordu. bu da bizim insaları ne kadar kolay tepelere çıkarıp indirdiğimizi gösteriyordu. bu nedenle, bütün yaşananları duygusal bir iklimde çözümlemek yerine tarihin akışı içerisinde okumak gerek.
    7 ...
  48. halk için

    1.
  49. Yazar Uğur Koparan'ın 2016'da yazdığı tiyatro oyununun adı. Herhangi bir latin amerika ülkesinde geçen hikaye, seçimden zaferle çıkan sosyalist aday pablo garcia'nın başından geçenleri konu alıyor.
    1 ...
  50. tom waits

    202.
  51. kentleşmenin çoğul yalnızlığını dile getirir şarkıları. şiirsel bir dili, özgün yorumu ile insanı karanlık bir girdaba sürüklerken başka bir bakış açısı kazandırır insana. "Christmas Card from a Hooker in Minneapolis" parçası yalnızlık doğurduğum geceleri, yaşamın demini alırken iyi gelir her zaman .
    3 ...
  52. malum anadolu vakfı

    147.
  53. işin en tehlikeli boyutu, bütün eleştirilere kapalı, kendinden olmayan düşünceyi yok sayma refleksi ve dogma ideolojilere sıkı sıkıya sarılan bir iktidar fetişizmi ile baş başa kalmamız. hataları kabul etmek, ideolojiler üstü insani bir erdemdir. gerektiğinde istifa etmek de buna dahildir. 45 masum insanın üzerine düşen kara leke, birkaç göstermelik soruşturma ile üzerinin örtülmesi hiçbir şekilde kabul edilebilir bir yanı yoktur. islam, 8 ile 13 yüzyılları arasında altın çağı olarak bilinen bir dönem yaşamıştı. sayısız müslüman bilim insanı tarihin seyrini değiştirecek buluşların altına imza atmıştı. Matematikten felsefeye, geometriden fiziğe, edebiyattan kimyaya her alanda insanlık gelişimini büyük ölçekte omuzlamışlardı. şimdi ise, islamiyet'in içini boşaltmaya çalışanlar kafir olarak adlandırılan ateistler değil, aksine salt fiziki ibadetlere odaklanıp, islam doktirini hiçe sayan dindar olduğunu iddia eden dincilerdir. bugünkü gelinen noktada kendini muhafazakarların temsilcisi olarak gören bir neoliberal islamofaşist bir siyasal akım kitlelerin cehaletinden nemalanmaktadır. salt bir seksist bakış açısıyla, tasavvuf denilen derinliği kavrayamamaktadırlar.

    iktidar endişelerini, 45 masum çocuğun gözyaşlarından daha önde tutan bir düşünsel akım bu ülkeye hiçbir şekilde kazanım getiremez. duble yol edebiyatı, sosyal yaşamdaki krizleri engelleyecek bir savunma mekanizması olamaz. bu halkı sapık ve sapkın bir neticeye sevk eden, başta diyanet işleri olmak üzere, öbür dünyayı seks bahçesi olarak tanımlayan bütün din tüccarlarıdır.
    2 ...
  54. sevgi

    505.
  55. Çağın en büyük hastalıklarından birisi, yaşama dair bütün ilişkilerin çıkar amaçlı bir görünüme evrilmesi. Evlilikler, dostluklar, flört, iş arkadaşlıkları, komşuluk, akrabalık vs... Salt sevgiyi büyük bir hevesle beslediğimiz egoya kurban ettik her seferinde. Oysa insan, içinde barındırdığı bir güçle en masum hisleri doğurabilirdi. iktidar kavgalarının yerle bir ettiği bir dünyada cenneti arama gafletine düşüyoruz. Karşılıksızca tutacağımız her el, büyük bir hasretle beklediğimiz sevgiyi yeryüzüne tekrardan indirebilir. Barış dediğin anca bu şekilde anlam bulur.
    0 ...
  56. necmettin erbakan

    1050.
  57. 28 Şubat' süreci'ni iyi irdelemek gerek. Kemalist görünümlü postmodern darbe, AKP gibi Neoliberal bir partiyi yarattı. Erbakan, salt bir iktisadi kalkınmanın ülke sorunlarını çözeceğini düşünmesi eksik bir tespitti. Çünkü diğer yandan toplumu ilgilendiren sosyal hayatta biriken ihtiyaçlar söz konusuydu. Bu boşluktan yararlanan militarizm, Erbakan'ı alaşağı etmişti. Her darbede olduğu gibi bu müdahale de ABD damgalıydı. Çokuluslu şirketle ve küresel sermaye kendisiyle işbirliğine yatkın bir iktidara omuz verdi. Soğuk Savaş süreci boyunca kullandığı yeşil kuşak ve Millici güçler kendilerine engel oluşturmaktaydı. Erbakan'ın iktisaidi projeleri onları fazlasıyla rahatsız etmişti.
    2 ...
  58. jean paul sartre

    330.
  59. Her ne kadar Ikinci Dünya Savaşı sonrası Avrupayı kayıp kavuran, düşünsel karamsarlığın üzerinden yükselmiş olsa da Sartre felsefesi kendine özgün varoluşsal humanizma yaklaşımı ile fark yaratmakla kalmayarak sonraki kuşaklara yeni fikirler için alanlar yaratmıştır. Burjuva esintileri eleştirileri, aydınlanma felsefesini irdelediğimizde gereksiz bir önyargınun ötesine geçemeyecektir.
    1 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük