el cordobeslerin yedincisi
926 (frontman)
beşinci nesil yazar 0 takipçi 23.26 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    uzaya adam gönderme ve uzaydan taş alma merkezi

    1.
  1. umut sarıkaya dünyasında nasa'nın açılımı. hani yanlış da diyemezsin.
    0 ...
  2. ezel le tibet e gitmek

    1.
  3. ezel dizisinde bahar kişisinin defterine karaladığı eylem. herhalde ölmeden önce yapılacaklar gibin bi şeydi. yani arkadaş şu para insanı hakikaten değiştiriyor. daha 10 sene öncesine kadar denizli'de gecekonduda yaşam ve geçim savaşı veren kişi şimdi ezel'le tibet hülyaları kuruyor. birader ezel var yanında sonuçta. urfa balıklı göl neyine yetmiyor?

    bana kalsa ezel'le bakkala gitmek bilem yeter ki hem...
    1 ...
  4. neşeli günler filmini izleyip turşucuya koşmak

    1.
  5. artık ritüel halini almıştır. film bitiyor, hemen evde varsa evdekine, yoksa en yakın turşucuya, kapalıysa markete gidip dalıyorum arkadaş. dayanamıyorum lan...
    1 ...
  6. sınıfta unutulan şemsiyelerin akıbeti

    1.
  7. bugün çok yağmur yağdı dost. yağmur yağarken de hiç romantik olamayan bir insan olarak, aklıma gönlü bir hoş eden şeylerden çok, bünyeyi ayar eden meseleler gelir. bugün de okul yıllarımı hatırladım. ve yağmurlu günlerde okula götürüp, sonra dersin bitişinin verdiği huzur ve heyecanla bir an evvel eve ulaşma güdüsünden kelli sınıfta, çoğunluklu sıranın altında unuttuğum şemsiyeleri... şemsiyeler diyorum, tam sayı veremiyorum. nereye gitti o kadar şemsiye, çok merak ediyorum.

    arkadaş! unutuyorsun şemsiyeyi değil mi? normal şartlar altında sınıftan bir yere gitmemesi lâzım. ertesi gün gittiğinde yerinde bulman lâzım. ama yok. hademeye soruyorsun "ben görmedim şemsiye memsiye" diyor, çıkıyor işin içinden. çift vardiyalı bir okulda okuyorsan sabahçılara ya da öğlencilere soruyorsun "mavi miydi abi?" diyor, "yok siyahtı" diyorsun, "ha o zaman görmedim." diyor pezevenk.

    çıldırtıyorlar resmen. hayır o kadar şemsiyeyi alıp dünyanın en komplike kendi kendini tatmin mekanizması yapmıyorsa neden iç ediyor, hakikaten bilmek istiyorum. biri çözsün artık şu gizemi...
    2 ...
  8. fox tv sikindirik dizi kuşağı

    1.
  9. dünya tv tarihinde eşi görülmemiş bir kuşaktır. her ana haberi müteakip yayına başlamaktadır bu kuşak. gün içerisindeki tekrarlarıyla da insan beyninde titreşimli zenci kalıplı vibratör etkisi yaratmaktadır. insan ruh ve beden sağlığı için kapalı alanlarda içilen sigaradan daha zararlı olduğu klinik deneylerle saptanmıştır.

    bez bebek adlı günlük yayın akışının yarısını kaplayan lider dizinin yanısıra, dedektif biraderleriyle olsun, prenses perfinyasıyla olsun, efendime söyleyeyim komedi türk ile olsun sikindirik unvanını sonuna kadar hak etmiş bu dizi kuşağından mahrum kalmak için, kablolu yayının kablosunu sökmeniz, uydu antenini ters çevirmeniz, digiturk 55. kanalı(salladım bunu. sonra abi o 55. kanalde değil gibi mesajlarla gelmeyin bana) komple yakmanız yeterlidir. ya da kanal listesinden fox tv'yi de silebilirsiniz. bu da bi seçim tabii...
    4 ...
  10. d smart rezillikleri

    ?.
  11. daha kendi abonesine adam gibi hizmet veremezken, insanları parasıyla rezil etme cüretini gösterebilirken, bir de maç yayınlarında diğer platformlarda yer alan kanallarının yayınlarını kesme hatta sabote etme hakkını kendinde bulabilen dijital! platformun uyuz işleri.

    elbette bir doğan icraatı olduğu için uzak durduğum bir mekanizmadır ama bizimle beraber bunun kendi abonelerine de tanrı'dan sabır diliyorum.

    son fenerbahçe maçında ekranın ortasına sumocu götü kadar logo basmak nedir allasen?

    peki misal digiturk'le paket dâhilinde gelen tnt kanalını maç yayınında kapatmak istemek nasıl bir stratejidir?(ha burada digiturk'un de bi olayı var gerçi ama benim menfaatime olduğu için yazmıyorum. karşıyım d-smart'a, ondan.)

    şampiyonlar ligi maçlarını zaten ufak ufak star'dan kendi kanallarına geçirdiler. kimsenin ses ettiği de yok. sadece beşiktaş'ın maçlarını star'dan izleyebilir hale geldik.

    her şeyi geçtim yine fenerbahçe maçında o logoyu karasal yayında vermek nedir ya?

    yani kardeşim 2 maç seyredeceğiz diye nedir bu zulüm? açık konuşayım isterse beşiktaş'ın tüm maçlarını yayınlasınlar, kafama silah dayasalar, sikseler almam ben bunu. bu kadar da büyük konuşuyorum. almak isteyene de kafa atarım. bu kadar terbiyesizlik olmaz ya...
    0 ...
  12. baykal erdoğan mektup arkadaşlığı

    ?.
  13. telefonun, görüntülü konuşmanın, efendime söyleyeyim e-mailin dibine vurulduğu şu devirde bize nostalji yaşatmış arkadaşlık. giderek de pekişiyor.
    1 ...
  14. bir trolle ayar vermek

    ?.
  15. öncelikle şunu belirteyim: son zamanlarında sözlükler camiasında sıkça karşıma çıkan troll mefhumundan benim anladığım, şu güzelim ortamı başlık/entry sıçarak bozan yazar kişidir.

    tanım: teknik olarak imkânsız eylem. zira, bu troller ayar almıyor. yani adam dünyanın en sinir bozucu, en sallama, en iğrenç şeyini yazdı diyelim. sen alta cevabını veriyorsun. adam tınmıyor. hop daha da beterini yazıyor. bunlar göt olmuyor arkadaş. sen yazdıkça o kıs kıs gülüyor. ben burdan görüyorum. o nedenle boşa uğraşmamak gerek bence. o dalgasını mı geçiyor, sen de onla geç dalganı... o zaman belki, yani bir ihtimal...
    5 ...
  16. bayramda harçlık vermeyen pinti aile büyüğü

    ?.
  17. artık büyüdüm bunu dövecek yaşa geldim; bu sefer de sinirim geçti. gidersin elini öpersin, en sevimli surat ifadeni takınarak "bayramın kutlu olsun selami amca." dersin, karşılığında kuru bir "senin dee koçyiğit." gibi kalıp bir söz alırsın. ayar ederler adamı.

    halbuki bayram öncesi hesap yaparken işin içine bunu da katmışsındır: "ayten teyze 5 lira verse, hasan dayı sever beni en aşşaa 10-15 koparırım, tahsin amca da en az bi 5 atar, e selami amca da adamsa bi 5 de o atar artık. allaah! bekle beni futbolcunun kafasından tutup çekip bırakarak topa hareket kazandırılarak oynanan sikindirik futbol seti.. bu sefer alıcam seni..."

    ama öyle mi olur? gene yatar hayallerin, gene yatar anasını satayım. zaten bayram sonu annen bi punduna getirip harçlığına el koyar. "oğlum altın alırız o parayla senin için kenara atarız." diye de sallar. tak bi bakarsın 2 gün sonra eve yeni nevresim takımı alınmış. anlayacağın olan paran da çul-çaputa gider. of ya, off yaa!.. orta ve alt gelirli aile çocukları olarak çok çektik biz bunlardan... yalan mı olm?!
    2 ...
  18. damir mrsic eli

    1.
  19. türkiye a milli basketbol takımına lâzım olan el. stresli anlarda titremeyecek böyle..
    1 ...
  20. krizi yönetebilen yetkili

    ?.
  21. bizde bulunmayan yetkili tipi. fakat, bir kriz anında suçu kendisine karşı sorumlu olduğu kitleye atabileni mevcuttur. aha burda istanbul'da hazır ve nazır...
    0 ...
  22. bahçeli sert konuştu

    1.
  23. karel roden

    ?.
  24. 62 doğumlu çek aktör. nerde dünyayı ele geçirmeye niyetli bi nazi, batı medeniyetlerine korku salan bir rus ya da amerika'nın başına musallat olan bir doğu avrupalı varsa %68,2 bu adamdır. hellboy'daki rasputin'dir. rocknrolla'daki rus iş adamıdır. bourne supremacy'de rus milyarderdir. bulletproof'da nazı subayıdır. 15 dakika'da cinayetlerini kameraya kaydeden psikopat ikiliden dominant olanıdır. dır da dır... bu adam erol taş'ın kaderini paylaşacak gibime geliyor.
    0 ...
  25. tatsuya nakadai

    ?.
  26. sözlüğe bi hayrımız dokunsun. bilgi amaçlı bir şey girelim:

    1932 doğumlu büyük japon aktör. hatta en büyüklerden biri. akira kurosawa'nın favori oyuncularından. uzun bir süre tipi ve sesi itibarıyle genelde kötü adamları oynasa da yeteneği onu 2. adamlıktan sıyırmıştır. japon sinemasının kalbur üstü yapımlarında rol almıştır.

    şimdi aranızda "olm bu japonlar hep birbirine benziyor." diyenler için birkaç filmini ve rolünü yazalım: yojimbo'da silahlı vatandaş, tsubaki sanjuro'da yüce insan toshiro mifune'nin oyuna getirdiği kötü samuray, sepukku'da başroldeki işsiz samuray, tengoku to jigoku'da polis detektifi, ran'daki 2 oğlu tarafından ihanete uğrayan efendi hidetora... hele ran'daki oyununa şapka çıkarmamak, yoksa bile alıp-takıp-çıkarmamak elde değil...

    elbette bir numara toshiro mifune'dir ama tatsuya nakadai'yi es geçmemek gerekir.

    ayrıca yukarıda saydığım filmleri izlemeyen varsa izlesin lan. muhteşemler...
    1 ...
  27. sevgiliyle papaz olunca şehri terk etmek

    ?.
  28. bir yabancı film klişesiyle daha karşınızdayız sevgideğer sözlükçüler. ilginç bir şey şu batılı olmak. insanlar o kadar hayatı yaşıyor ki. her an yeni bir başlangıç yapabiliyorlar. böyle bi rahatlıkları var. tıpkı başlığa konu eylemde olduğu gibi...

    kahramanımız sevgilisiyle tartışır, araları bozulur, gurur yaparlar, ya da birbirlerini sevdikleri halde ayrılmak zorunda kalırlar. buraya kadar hemen hepimizin yaşadığı hadiseler. ya bundan sonra?

    - selam jim.. abi hayırdır bavulları topluyorsun, tatile falan mı?
    - gidiyorum john. şehirden ayrılıyorum.
    - hobaa nerden çıktı lan şimdi bu?
    - hem de bir daha dönmemecesine gidiyorum.
    - n'oldu ki olum?
    - yengenle ayrıldık.
    - eee..
    - e'si bu şehirde onun olduğunu bilmek, onunla aynı şehrin havasını solumak kaldırabileceğim bi yük değil john.
    - ya bırak manyak mısın nesin? kır götünü otur yerinde abi! nereye gidicen hem?
    - konektikıt düşünüyorum, yeni bi başlangıç yapmak için ideal bi isim. ne dersin?
    - ya siktir git nereye gidiyosan! amına koyim sanki ilk sen ayrıldın sevgilinden!

    tabii burda john'u ben canlandırdım. yoksa normal john "seni anlıyorum dostum. yolun açık olsun. gittiğin yerden kart atmayı unutma." gibi jim'i destekleyici şeyler söyler.

    ya olm harbi ne biçim iştir? hayır şimdi ben çok seviyorum, tamam da ayrıldık diye de terk-i diyar eylemek nasıl bir gerzekliktir? burda kurulu bi düzenim, iyi kötü bi çevrem var. bunların hepsini 2 saniyede silmek nasıl bir artistliktir? ayrıca ben niye gidiyorum ki, o gitsin alla alla!!
    5 ...
  29. telesekretere duygusal mesaj bırakmak

    1.
  30. bu eylemi yabancı filmlerde hep görürüz. ne hikmetse batı uygarlığı mensubu her evde telesekreterli telefon vardır. bunlar yarım dakka evlerinde oturmadığından makineleri mesajla dolup taşar. halbuki, ayağı kırık it gibi dışarda dolaşacağına efendi gibi evinde otur, telefona sen çık. hem karşındaki de bi insan sesi duysun di mi? ama yok...

    evet... kahramanımız telefon eder karşı tarafa, böyle genel dinleyici kitlesine uygun bir karşılama mesajı çıkar:

    "merhaba, en sevdiğiniz dostlarınız makkenzilerin evini aradınız ama yanlış numara.. şaka şaka ehe.. şu an evde yokuz(ne zaman oldunuz ki amına koyim!). bip sesinden sonra mesajınızı bırakın. biz sizi ararız. ya da aramayız ehe ehe...."

    bip sesi duyulur. eleman konuşmaya başlar:

    "selam cilyın.. sana ulaşmaya çalıştım ama çoktan şehirden ayrılmıştın. ben şey için aramıştım... ee neyse o kadar önemli değil. ama dur: sadece seni sevdiğimi söylemek istemiştim. evet seni çok seviyorum. seni şimdiden çok özledim. umarım seyahatin güzel geçer. döndüğünde belki ben çok uzaklara gitmiş olurum. ama seni hiç unutmayacağım. neyse uzattım. kendine iyi bak. seni seviyorum. bay..."

    olay aşağı-yukarı bu. ama kardeşim ben bunu hayatta yapamam ya. ne lan bu?! çok saçma bi hareket bence. sırf şov anasını satayım. yok seni seviyorum da zart zurt. siktir git suratına söyle olum!

    ayrıca bu telesekreter nasıl bir duygusal tatmin ünitesidir, onu da hayatta idrak edemedim. kaldı ki, ben bu alete karşı "gelirken 2 ekmek 10 tane de yumurta al" bile diyemem, utanırım.
    2 ...
  31. yaz okulu aşkı

    1.
  32. böyle bi aşk çeşidi icat ettim. yaz okulunda mevcut azlığından mıdır, yazın getirdiği o teklik stresi, çift olma isteğinin depreşimi midir bilemem, insanlar çabuk kaynaşıyor. ama nedense bu güze sarkmıyor. normal sezona geçildiğinde sanki bi rüyadan uyanmış gibi çiftler yanındakine böyle tanımaz gözlerle bakıyor. "ulan bu kim? çıkıyo muyum ben bunla? lan nasıl olur? tipe bak yaa! oha sosisliyi bi lokmada yedi! ulu taağrım.. ne zamandır yanımda acaba? çıkıyo muyuz hakkaten? elimi uzatsam gelir mi ki? sevgi neydi?" şeklinde bir fikir fırtınasına kapılıyorlar. zira sanki yazın beraber olduğu kişi gitmiş, yerine bu organizma gelmiş. tanıyamıyorlar olum birbirlerini. bak ben buna gözlerimle şahit oldum. diyor ki misal "aaa bırak o malı ya! zaten neden teklifini kabul ettim bilmiyorum." uzun sürmüyor, ayrılıyorlar. ha şimdi böyle çoğul konuştum ama bu olayı 2 çiftte gördüm sadece. doğru değildir belki de. hatta üniversite biteli kaç yıl oldu, şimdi nerden aklıma geldiyse... ama var gibi böyle bi şey. ne dersin şansal?
    8 ...
  33. emrah ın yakınlarıyla suç imparatorluğu kurmak

    ?.
  34. emrah'ın ayağına kadar gelen fırsattan yararlanamaması nedeniyle şu zamana kadar hayata geçirilememiş eylemdir. emrah ağlayıp sızlanacağı yerde şu potansiyeli kullansaydı bugün bambaşka şeyleri konuşuyor olurduk. eldeki malzemeye bak: pezevenkler, tecavüzcüler, sermaye olma meraklısı analar, bacılar, sevgililer, kumarbazlar, uyuşturucu tacirleri, kiralık katiller, dolandırıcılar, organ kaçakçıları, çocuk tüccarları, daha neler neler(hepsi de akraba, en yakın arkadaş, eş-dost)... beri yandan emrah'ın yaptığına bak: "sizin gibi hısım-akraba olmaz olsunn! ühü ühüü.."

    oğlum kafayı çalıştırsana! elinin altında devlet kuşu yatıyor lan! eşini, dostunu, akrabanı bi bir araya toplasan, bi ellerinden tutsan, bi yol göstersen de bu ölü yatırımı değerlendirsen, şu insanları bi organize etsen iyi olmaz mı? ama yok! sen ille de kaderine isyan et, ille de ağla. gerzek seni!..

    not: şimdi biri çıkar der ki: "olum emrah bi filminde arkadaşlarıyla bir olup uyuşturucu çalıp, gasp edip, satıyordu." lan ondan bahsetmiyorum ben ki, onda da sonunda vuruluyordu mal. dev bir imparatorluktan bahsediyorum. suç dünyasının her alanında bir kolunun olmasından bahsediyorum.
    uyarı mesajı sevmiyorum pek. o yüzden baştan ben yazayım dedim. ha hatamız olursa düzeltin tabii. başım gözüm üstüne...
    3 ...
  35. 50 li yaşlarında uzun saçlı yanık tenli sikici tip

    1.
  36. hemen her tatil yöresinde, her sahil şeridinde, her nişantaşı'nda ya da taksim'de rastlanabilen tipdir. 50'li yaşlarındadır ama kabul etmez yaşını. uzun saçını çoğunlukla at kuyruk yapar. kulağından küpesini de eksik etmez. her daim yanık tenlidir ve de sikiciliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir. aslında bu adam 30'lu yaşlarında böyle değildir. gençliğini bir güzel yaşar ama doymaz. yaş ilerledikçe içinde, taa şurasında bi şeyler hop hop eder. "sokarım böyle işe! ben yaşlı değilim lan!" der kendi kendine. hemen bi imaj çizer. asla oturttuğu imajından da ödün vermez. hatunları öyle ya da böyle etkileme peşine düşer. böyle entel bi havaya falan bürünür. şarap muhabbetlerinin ne bileyim böyle homeros'u gibi görürler bu abiyi. illa prim yapar yani. uzak durulması gereken biridir. aman diyim.
    7 ...
  37. coyote sylvester ve tom u sevenler derneği

    ?.
  38. "yıllarca bizi ezdiler. uçurumun kenarında durduk, ittiler. yere düştük, vurdular. ağladık, güldüler. ama artık yeter! çocukluğumuzdan beri her bölüm sonunda yaşadığımız elem yeter. dünyanın bütün coyote,sylvester, tom sevenleri birleşin! road runner'a, tweety'e(en gıcık olduğum budur), jerry'e(yoksa bu mu? zaten bi fareyi neden sempatik gösterirler anlamam.) karşı coyote'nin, sylvester'ın, tom'un yanındayız. warner biraderler duyun artık sesimizi! sizin kuş, sıçan sevginiz yüzünden kaç nesil heder oldu haberiniz yok! siz hiç mi çocuk olmadınız lan?! ayıp olum bu yaptığınız! yarım dakka adam olun, ayar etmeyin bizi!.."

    manifestosuyla ortama dalmış dernektir. hayırlı uğurlu olsun...
    1 ...
  39. badanalı

    ?.
  40. yeni boyanmış bir evin çılgın maceraları...

    vay amına koyim ne iğrençleştim be!
    2 ...
  41. klişe teselli sözleri

    5.
  42. gerçek kesit vhs kollection

    ?.
  43. türk televizyon tarihinin en nadide programlarından, tamamı emekle kotarılmış, oyuncuları muhtemelen sunucudan* daha az para almış, bir döneme damgasını vuran, flash tv'yi kumandada üst sıralara tırmandıran yüce yapım gerçek kesit'i 32 kısım tekmili birden meraklısıyla buluşturacak koleksiyon.

    yalnız tabi kendi kısıtlı imkânlarımızla yaptığımız için anca vehase'ye çekebildik. o bile zorladı bütçemizi. biraz tırışka oldu ama idare edin artık...

    not: "collection olacak o ehe ehe!" diye düşünebilirsin. fakat gerçek kesit'te bu kolpalığa şaşırmamalısın.
    3 ...
  44. burada vurulacak biri vardı onu da ben vurdum

    1.
  45. tatar ramazan sürgünde filminde tatar ramazan abimizin söylediği cümle. insana ister istemez "hay koçum benim bea!" nidasını attırır bu söz.
    3 ...
  46. bjk şampiyon oldu gazeteler satmadı medya panikte

    1.
  47. [uzun yazıcam galiba]

    burada kazanılmış bir şampiyonluğun üzerine polemik yaratmak, provokatif olmak istemezdim. fakat dayanamadım. bu dayanamayışımın sebebi de buradaki diğer takım taraftarı yazar arkadaşlar değil. aralarında iyi niyetiyle ya da kötü niyetiyle ortamı geren kimseler var. olsun. bizim takımdan da oluyor sonuçta. bi şey diyemezsin. gülüp geçersin. ya da onu bile yapmazsın. olur biter...

    evet, dayanamadım çünkü hıncal na burama kadar getirdi. memleketin en çok satan gazetelerinden birinde köşe sahibi, memleketin en çok izlenen futbol programlarından birinde ana yorumcu, vedat özdemiroğlu'nun deyimiyle müridi haşmet babaoğlu'nun kayıtsız şartsız her sözünü onayladığı hıncal uluç en sonunda ayar etti beni. ligin ikinci yarısından beri beşiktaş'ı küçültmek adına saçmalamadığı konu kalmadı. bi yere kadar gelir sonra durur dedim, olmadı. bu adam o kadar olanağını, futbol konusundaki otorite kimliğini, söz sahipliğini artık o kadar kötü niyetle kullanıyor ki(buna kötü niyet demek zorundayım kimse kusura bakmasın), ben buradan, kendi aramızda eğleştiğimiz şu ortamdan, kendi kısıtlı imkânlarım vasıtasıyla kendisine cevap vermek istiyorum. yeter diyorum hıncal uluç. hakikaten yeter(bundan önce de demirören'e yeter demiştim hatırlarsan).

    bak bu hıncal uluç'un gerek sportif görüşleri olsun, gerekse genel dünya görüşü olsun %90'ında farklı fikri savunurum. yine de kendisine bi sempatim vardı. yani en azından söylediklerini dinlerdim. onu da bitirmek üzere. bu adam yıllardır sporun içinde olan biri. öyle böyle bir emeği geçmiştir. ama bak iyi oku: 90'lı yılların ikici yarısından beri hıncal'ı takip ederim, sürekli değil tabii ama ederim; böyle olumsuz birine başka hiçbir yerde rastlamadım. beğenmediği futbolcuların, teknik direktörlerin, yöneticilerin listesini yapsak altından kalkamayız. lucescu ana başlığını versem bile yeter.

    uzatmadan gelelim hıncal uluç'un son yumurtladıklarına... beyimiz 90 dakika programında diyor ki: "beşiktaş şampiyon oldu, hiç doğru düzgün kutlama olmadı, trafik tıkanmadı, beşiktaşlılar sokağa dökülmedi. gazetelerin tirajları yükselmedi. beşiktaş 3 sene üst üste şampiyon olduğu yıllarda da böyleydi. gazetelerin, özellikle spor gazetelerinin tirajları yerlerde sürünüyordu. bizim gazete(adını unuttum yeni spor muydu neydi) kapanmak zorunda kaldı o dönem. beşiktaşlılar ya çok az, ya sevinmeyi bilmiyorlar, ya da gazete okumuyorlar."

    program esnasında haşmet babaoğlu ve yüzüğü buna cevap verdi ama yarım yamalak, hıncal'la ters düşmeyecek şekilde. aslında biraz da naif ve yakışıklı buldum ancak yeterli değildi.

    hemen konuyu hıncal özelinden genele yayarak ele alayım. çünkü medyanın, özellikle özel televizyonlar çıktıktan sonraki genel kanısı söz birliği etmişçesine bu yönde. işte ben tam da bu noktada, biz beşiktaşlılar olarak belki kabul görmeyeceğini bile bile i.ne basın(yazının havasını bozmamak adına sansürledim yoksa harika küfrederim) dediğimizde ne demek istediğimiz iyi anlaşılsın istiyorum. "beşiktaş satmıyor aga" hezeyanıyla hareket eden bu akla ziyan, ancak türkiye'de ekmek kazanabilecek kişilerin beşiktaş'ımın üzerine daha fazla gelmesini istemiyorum. daha şampiyonluğun üzerinden 2 gün geçmemişken, sezon yeni bitmişken oluşan bu kaygılar iyi anlaşılsın istiyorum. 2003-2004 sezonu ilk yarısı sonunda medyadaki panik, stres unutulmasın, "eyvah beşiktaş 11 puan önde, ligin tadı kalmadı, napcaz lan şimdi, televole de eski tadında değil; nasıl satıcaz? nasıl milleti tırto yazılarla, tatavalarla uyutucaz?" yakınmaları, ağlamaları, beşiktaşım üzerinde dönen medya kumpasları bu vesileyle bir kez daha hatırlansın istiyorum.

    bu sene şampiyon olduk. kim ne dersin desin hak ederek olduk. seneye olur muyuz? kim bilir? seneye oluruz ön kabulüyle yazmıyorum zaten. fakat onlar öyle yazıyor-söylüyor işte. anlıyor musun? mazallah seneye de biz şampiyon oluruz diye korkuyorlar.

    gelelim hıncalcan ve onun gibi düşünen kimselere hazırladığım laflara... şu memlekette 3-5 senesini iyi etmiş biri bile bilir ki, her kulüp ve onun camiası kendine hastır. burada beşiktaş'ı yüceltmek için diğer kulüpleri küçültecek değilim. hepsinin yapısı farklı. kulüp kavramının ruhunda olan bir şey bu. her birinin geleneği ayrı ayrı. ve bu memlekette 3-5 senesini geçirmiş biri iyi bilir ki, beşiktaş kulübü ve camiası doğal olarak diğerlerinden farklıdır. bizim kulübün özünde bir halk kimliği, köyiçi'nin çocuklarının bir tezahürü vardır. kuruluşundan beri bu böyle. şeref bey'den tut, şükrü gülesin'e, formasının üstüne süveter giyip maça çıkan baba hakkı'dan tut efsane başkan süleyman seba'ya, yusuf tunaoğlu'ndan tut rıza kaptan'a kadar. bir tevazu, bir kibre varmayan gurur, bir halk adamlığı yani. o rıza kaptan ki(bak bunu bi yere daha yazmıştım) 7-1 yendiğimiz trabzonspor maçından sonra utanan, takım arkadaşlarıyla beraber trabzonluları teselli eden bir insan...

    kısacası bizim özümüz bu. ve bu değiştirilemeyecek bir şey. çünkü beşiktaşlılığı seçen bizlerin özüne zerk edilen bir şey. biz istesek de şampiyonluğa ancak bu kadar sevinebiliriz. büyük kutlamamızı semt dahilinde yaparız. kupamızı alırken şovumuzu yaparız. sonra biter. bu kadar. bize aşılanan o ruhun gerektirdiği de budur. hayır daha ne yapacaktık? trafik tıkanmamışmış. yahu niye trafiği tıkayalım allasen?! manyak mıyız biz? ki tıkasaydık ona bir şey bulurlardı. "kaç senedir şampiyon olamıyorlar zıvanadan çıktılar." derlerdi. kaldı ki, takımın stada gelişi esnasındaki konvoy etkinliğini ben kendi adıma aşırı buldum. bizim yapımızda yok işte anlayın artık. sevincimiz çocukluk bizim. beşiktaş bizim hayatımızın bir yansıması gibi. o nedenle günlük başarılara günlük seviniriz, ömürlük değil. sevincimizi de üzüntümüzü de çoğunlukla içimizde yaşarız. başkalarının hüznünü kendi mutluluğumuz yapmayız(yapanlar varsa da yapmayın yakışmaz diyoruz). hele hele yarısına yalan dolan, diğer yarısına fotoğraf basılmış gazeteleri alıp kendimizden hiç geçmeyiz. biliriz ki, o kağıt tomarı bir pazarcının işine daha çok yarar. en azından kese kağıdı yapar. biliriz ki, o gazete parçası diğer rakiplerimizi göklere çıkarmak adına bizi çok aşağılamıştır. öyle ki, o camialar bile bundan etkilenmiştir. ben çocukluğumda, hatta 90'lı yıllarda bile fenerbahçeli ya da galatasaraylı birinin takımıma karşı bu kadar hakaretamiz davrandığını, bu kadar küçümsediğini görmedim. onlar için kabus gibi geçen metin-ali-feyyaz döneminde bile... dolayısıyla, zamanında beşiktaş'ımın haberini bile yapmaya tenezzül etmeyen medyanın şimdi benden gazete almamı beklemesine de popomla gülerim.

    hıncal uluç diyor ki: "ya beşiktaşlılar çok az, ya sevinmeyi bilmiyorlar, ya da okumuyorlar."
    biz çok fazlayız demedik zaten. ama çok az da değiliz. karakterimiz bu bizim anla. sevinmeyi aksine çok iyi biliyoruz. fakat tenekeden de gürültü çıkar, bülbülden de... bunu iyi ayır birbirinden. okuyoruz. hem de nasıl okuyoruz! ve biliyoruz, hem de nasıl! dünya üzerindeki her haksızlığa, her kıyıma karşı duruyoruz. kendimizi her şeyden sorumlu hissediyoruz. ona göre davranıyoruz. okuyoruz evet. ama sizlerin gazetelerinizi değil. art niyetli olmasanız okurduk. şampiyonluğu tenezzülen sürmanşete koymasaydınız inan ki okurduk.

    şu kadar senedir bu memlekette yaşıyorsunuz, spor medyasından ekmek yiyiyorsunuz. her kulübün içindesiniz. artık şu beşiktaş'ı anlayın. bizi anlayın. fenerbahçe'yi, galatasaray'ı nasıl anlıyorsanız, bizi de anlayın. bizim yapımız, özümüz bu. bu kulüp size ürününüzü sattırmıyorsa, onu ve camiasını suçlayacağınıza bir oturup düşünün. farkımızı kavrayın, ona göre yazın, çizin, söyleyin. bu kadar ucuzlaşmayın. dokunmayın artık beşiktaşımıza, dokunmayın camiamıza, dokunmayın taraftarımıza(yaşar usta devrede). uğraşmayın artık. bir şampiyonluğun tadına vardırmadınız. rahat bırakın bizi. yeter, yeter, yeter be!!!

    eveet... sıkılmadan yazının bu paragrafına kadar gelerek beni mutlu eden arkadaşım,
    bu yazı her ne kadar muhataplarına ulaşmayacaksa da içimdekileri dökeyim dedim. sen de okudun, sağolasın. biraz fazla döktüm ama rahatladım. oh be!

    not: bu yazıya ek/edit yaparım gibime geliyor ama du bakalım...
    3 ...
  48. uludağ sözlük harbi kişisel gelişim kılavuzu

    1.
  49. dev hizmet! kişisel gelişim kitaplarına, gurulara, yaşam koçlarına(tabire bak amına koyim) son. bundan böyle harbiden kişisel olarak gelişeceksiniz. öyle 3-5 uyanık tırtoya para kaptırmaya da son. harbiden bedava hizmet.

    sen! derslerine konsantre olamayan talebe kardeşim. ilacın bende, bizde, burada.

    sen! sevdiği kıza bi türlü açılamayan birader. artık pısırıklık kader değil.

    sen! iş aleminde yüselmek isteyen eleman. sen de gel, 2 ayda genel müdür ol.

    ahan da:

    ders 1: matematikten zayıf mı aldın? calculus kabusun mu oldu? işte çözümü, yaz bi yere kaybetme: takmıycaksın kafaya abi. nedir yani? açacaksın kitabı bi dahaki sınava daha çok çalışacaksın. bu kadar. o kadar sene okumuşsun, buraya kadar gelmişsin, şimdi mi stres oluyosun? ayıp lan! kendine gel amına koyim. anlamıyorum deme bana. kafa basmıyosa nası kazandın üniversiteyi armut! az lost izle bak nası geçiyosun sınavı.
    4 ...
  50. sinekolog

    1.
  51. bir sinema haber sitesi. gördüğüm kadarıyla abd dışındaki sinemaya da yer vermeye çalışılıyor. biraz da her haberi yayınlamak yerine haber seçiyorlar gibi...

    http://www.sinekolog.com/
    0 ...
  52. 2010 asyavizyon şarkı yarışması

    ?.
  53. evet! bu işe el atmanın zamanı geldi. örovizyondan bize hayır yok arkadaş. akla gelecek her türde girdik yarışmaya, akla gelecek her çeşit dansı, kıyafeti denedik. 2 üçüncülük 1 birincilik aldık. bence kendi oluşumumuzu kurmanın tam zamanı. sokarım böyle işe arkadaş! kuzeylisi birbirine çalışır. güneylisi birbirine. yugoslavya'yı böle böle zaten sıçtılar işin içine. olmuyor şansal böyle!

    aha da başlattım olayı. programı da ben sunucam. bülend özveren'den de kurtulmuş olucaz. ooh miss! en azından iran'dan, ırak'tan, efendime söyliyim japonya'dan türki cumhuriyetlerden 12 olmasa da adam gibi puan alırız be. hem bi de şart koşarız türkiye her sene katılacak diye... coşarız yeminle... müthiş olucak müthişş!

    ya bi dinleyin! başka çare var mı olum? siz söyleyin! ya karadeniz'i, ege'yi falan doldurup ülke koyucaz oralara, ya da kendi yarışmamızı yapıcaz. bence ikincisi daha az masraflı. hem bak ben yapıcam her şeyi diyorum. lan bi gitmeyin, dinleyin yav! bak ilk sene kont adnan'la katılıcaz hem. kuş foli koma foli doli yağayi doliii.. araya japonca da koyucaz. tikimas, kawai.. süper olacak süper!
    2 ...
  54. yükseleni akrep olan yay burcu erkeği

    1.
  55. latin amerikalı futbolcunun bunalıma girmesi

    ?.
  56. "sen girme yeter ki, ben girerim! sana gelen bana gelsin!" dedirtir adama. karalar bağlatır. öyle bir naz yapar ki ayar olursun. bu naz da böyle nasıl desem ölümcül, insanı hayattan soğutan, iğrenç bir nazdır. bezdirir adamı. futboldan tiksindirir bazen. takımın yöneticileri gider taa berezilyalara, sonra efendime söyliyim uyanık bi menejerin tufasına düşerler, bi melez bulur getirirler. bunu havaalanında karşılarsın, omzuna alırsın, arabasına kadar yere komazsın falan. yabancılık çekmesin diye alacağın diğer yabancıları da hemşehrilerinden falan seçersin. eşini iknâ edersin. bu çıkar sahaya... şimdi hakkını yemeyelim bikaç maç güzel oynar. ama sonra ne bileyim teknik direktör kızar buna, ya da kaptanla tartışırlar. önce alınır, derken küser..... anam... garip anam... dertli anam... o ne küsmektir? o ne "bana ne, bana ne!" çocukluğudur. of ki offf! bir bunalım ki sorma gitsin. bundan kelli adama bırak top oynatmayı, sahaya çıkaramazsın, antrenmanda bile verim alamazsın, duşa sokamazsın. gönlünü almak istesen o da olmaz. dersin lan gel kulübün tapusunu vereyim, aha al top da senin olsun, kaptan da sen ol. yok iflah olmaz. resmen ocağına incir ağacı diker. böyle lanet bir nazdır işte. illâ her takımın başına da gelmiştir. yani ben bu futbolcularla arama bu yönleri yüzünden hep bi mesafe koyarım. neme lâzım? al aslan gibi afrikalıyı daha iyi yav. akarı olmaz, kokarı olmaz. koy sahaya deli gibi de oynar hani. ama afrikadan alıcan. bunların da avrupa görmüşü götlük yapıyor çünkü.

    edit: ulan başlığa da ne desem bilemedim. adını koyamıyorum yav hadisenin. ama sen anladın herhalde...
    6 ...
  57. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük