ilk öğretmen anne ve babalardır.
Birilerine fatura kesilecekse illa ki;
çocuğunu her durumda masum ve mağdur gören;
çocuğunun psikolojisi bozulur mantelitesi ile her yaptığını haklı bulan;
çocuğuna ''hayır'' demeyi bilmeyen;
adap, kural, görgü vermeyen ailelerdir.
Milli bayramlar herkese tatil; öğretmenler göze batıyor...
Haftasonu herkese haftasonu; öğretmenler göze batıyor..
Dini bayramlar herkese tatil; öğretmenler göze batıyor...
Kar yağınca öğretmenler için değil; öğrenciler için tatil; öğretmenler göze batıyor...
Herkes oturduğu yerde bilmem nerelerini yaya yaya en az 3 bin alıyor..
Öğretmenin onu alabilmesi için 30 saat ders + haftasonu kurs vermesi gerekiyor.
Herkes pc başından kalkıp da eve gittiğinde işi bitiyor, öğretmen yazılı okuyor, hazırlıyor, not giriyor, materyal hazırlıyor...
En kötüsü de çocuklarla uğraşmanın kolay olduğunu sanan mercimek beyinliler!!!
Bilgisayar başında solitaire oynuyor, kıçı yapışmış rahat koltuğa zorluk görmüyor. Soba yakmıyor, üşüye üşüye ders anlatmıyor, iki cümle fazla öğreteceğim diye yırtınmıyor... Kısaca böyle büyük sorumluluklar almıyor.
Kağıda, bilgisayara herkes bakar. gel sen yiyorsa o kadar çocuğa sahip çık ;)
Bir kadının en rahat edebileceği sanılan ZOR meslektir.
Öğretmenliği yata yata para kazanmak sanan zatı şahaneler, 2 çocukla 10 dakika nefes alamazken, 40 çocukla bir sınıfta 40' ar dakikadan her gün 280 dakikanın kolay geçeceğini sanır.
Eyyy cahil cühelaa!
Sanıyorsunuz ki; çocuklar sınıfta put gibi oturuyor, öğretmen de ders anlatıyor.
Yok öyle bir dünya!!!
Ayrıca öğretmenlik kadın erkek fark etmez. Yüreğinde karşılıksız sevebilme yüceliğine erişmiş herkese yakışır.
Bundan mütevellit bırak mesleği cinsiyet ayrımına sokmayı da...
Para karşılığında Kuran'ı Kerim' de yazanları iki gözyaşı ekleyerek anlatan ve ne yazık ki; memleketimiz insanın kendi dini konusunda ne kadar da cahil olduğunu anlamamızın en büyük malzemesidir.
Kadın hamile.
Bebek erkekmiş.
Aile mutlu, çok mutlu.
Bebek doğdu, pipisini amcalara gösterdi.
Amcalarda bayram sevinci. Dünyanın en gerekli organını gördüler çünkü.
Bebek terledi, çırılçıplak soydular, evde, misafirlikte, mahallede böyle gezdi. Bu hakka sahipti çünkü pipisi vardı.
Bebek biraz büyüdü. Sünnet olacak. Davullar, zurnalar, hediyeler... Çocuk düşündü:
"Sanırım bu çok önemli bir organ.."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Üç beş güzel kız var gittikleri yerde, annesi babası dedi ki:
"Hangisini alayım oğlum sana?"
Çocuk düşündü:
"Sanırım karşı tarafa sormaksızın seçme hakkım var."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk acıktı, sofrasını varsa kız kardeşleri ve annesi hazırladı. Yemek bitince topladılar.
Çocuk düşündü:
"Sanırım kızlar/kadınlar bana hizmet etmekle yükümlü."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Kalabalık bir yemek daveti, herkes masaya sığamayacak. Erkekler ve yaşlılar masaya oturdu. Çocuğu da masaya oturttular. Annesi ve varsa ablaları yerde oturuyordu.
Çocuk düşündü:
"Sanırım önemli olan erkeklerin konforu."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Servis yapılacak, önce erkeklere yemek verildi, erkekler yardım etmedi.
Çocuk düşündü:
"Sanırım öncelikli olan erkeklerin karnının doyması."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuğun kız arkadaşı oldu.
Bütün sülale duydu. Herkesin ağzı kulaklarında. Densiz bir amca:
"Neler yapacan bahim gızlaraa" dedi.
Çocuğun anne ve babası:
"Oğlumdan iyisini mi bulacak?" dediler.
Çocuk düşündü:
"Sanırım en iyisini hak eden benim ve bu yüzden kızlara rızayla ya da rızasız istediğimi yapabilirim."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk büyüdü, arkadaşlarıyla dışarı çıktı, gezdi, eğlendi. Eve geç geldi, paşalar gibi karşılandı. Kız kardeşi eve geç geldiği için azar işitirken, dövülürken.
Genç düşündü:
"Sanırım eve istediğim saatte girip çıkabilirim."
Genç bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Kavga etti, ağzı burnu kan içinde.
Annesi, babası:
"Koçum benim, helal olsun" dedi.
Genç düşündü:
"Sanırım güçlüyüm ve sorunlarımı bu şekilde halledebilirim."
Genç bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Genç büyüdü.
Ama bir türlü adam olamadı.
...
Ve yazdıklarını uygulamaya koyuldu..
Derya KIR'ın yazısından alıntıdır.
14.02.2015
Garibanın yakmaya odunu, kömürü yoktur. Soğukta yatar ki sabah kalkamaz o yataktan. Buzdur dışarısı. Tabi yatmaya yatağı, sığınacak ocağı varsa..
Kışın en kötü yanını, battaniyenin içine soktuğumuz kıçımızla, kucağımıza aldığımız laptopumuzla ve de yanında içtiğimiz çay sigara veya binbi içecekle nerden bileceğiz ki biz ?
Büyük bir çoğunluğu böyledir bizim insanlarımızın. Yol kenarında yatan bir adam görseler;
-Bırak yeaa sarhoştur! der geçerler.
Dilenci görseler;
-ıyyy ne piss!!
derler. Evlerinde 8478274 çeşit hayvan vardır ama.
Ciddiyim çok arkadaşım var böyle. Kollarında bilmem ne marka saatler, kıçlarında kaç binlik kotlar, altlarında son model arabalar...
Hayvan sevgisi tavandır, insan sevgisi sıfırdır.
Acaba moda mı? demekten kendimi alamıyorum bazen ya neyse..
Sevin insanları da sevin, hayvanları da sevin elbette..
Anlayamadığım tek nokta şu; insan sevmeden hayvan sevebiliyorsa bir insan sorun vardır bir noktada...
Ciddiyim.
Hem insanı hem hayvanı sevenini görmedim daha ben * Varsa alınmalı karantinaya.
Beni karantinaya alın leeeyn!
Zorunlu tanım be yaa : insanlarda aradığını bulamamış veya yanında malzeme olarak hayvan sevgisi taşıyan insan özelliğidir.
evcil hayvan zaten evde kolay beslenen hayvan demektir. Başlıktaki anlam bozukluğuna takılmadan söyleyebilirim ki;
en evcil hayvan insandır. Çok da kolay beslenir. Çişini falan da ortalığa yapmaz.