Vikipedia'da birbirinden oldukça zıt yorumlar bulunmakta.
"Sırp vahşetinin Avrupa'dan yüz bularak doruğa çıktı ve tam 5 gün süren katliamda 8300 kişi öldürüldü. Kalan 2700 kişi serbest bırakıldı. Öldürülen bu 8300 kişinin cesetleri parçalanıp iskeletleri çıkarttırıldı ve bu cesetler krematoryumda yakıldıktan sonra Lahey Mezarlığı'na gömüldüler" Srebrenitsa Katliamı Maddesi
ifadeleri kullanılırken tesadüfen bulduğum -Srebrenica ve Jepa'nın düşmesi- maddesi bütün olayların batının bir olayı ve abartması olduğunu iddia etmekte.
ikisi de alıntılar yaparak kaynak göstererek yazmış.
Fuad Köprülü Mevlana hakkında: iran tasavvufi edebiyatının panteist olmak bakımından belki de en büyük ve kuvvetli temsilcisi sayılabileceğini söylemektedir.
Türkiye'de birkaç bölüm dışında dayılarınız yoksa bütün bölümlerde bir zaman elbet duyulacak kaygıdır. Mevcut üniversite sayısının artışına bakılırsa 10-15 sene nasıl bir vaziyet çıkacağını ortaya hayal etmek istemiyorum.
Nasıl bir cevap beklenerek açıldığını anlayamadığım başlık. Ayrıca devlet öyle her yere Camii yapmıyor zannımca zira bizim evin oradaki inşaat iki yıldır insanlardan toplanan paralarla adım adım yapılmaktadır. Tabii ki kütüphane hastane falan yapılsın ama para harcanıyor diye özellikle camilere dikkat çekmek de galiba bir hazımsızlık sorunu.
Mehmet Ali Aydınlar'a niye onu kızının düğününe çağırmadığı için geçenlerde veryansın etmiştir. Niye Bünyamin Bey'i çağırması gerektiği programlarda tartışılmış ve bir sonuca varılamamıştır.
Tanpınar Hoca yenileşme devri Türk edebiyatı için "Biz insanımızı realiteye realiteyi de altında yatan kültlere irca etmediğimiz sürece doğru bir edebiyat yaratamayız" demektedir.
Sabahattin Ali kitabında insanlığı bütün bir analize sokarak tutkularımızı, zaaflarımızı acı şekilde gözümüze sokuyor. Kitap aydın geçinenleri, özellikle neyin ne olduğunu bilmeden ideolojilere nasıl körü körüne bağlanıldığı konularında çok güzel yorumlar içeriyor. Kitapda beni en çok etkileyen karakter veznedar Hafız Bey oldu. Hafız Bey'in Ömer'le son konuşması fevkalade niteliktedir. Neticede okunası kitabdır. Tavsiye ederim.
"halbuki ne saytani azizim, ne saytani? bu bizim gururumuzun, salakligimizin uydurmasi... icimizdeki seytan pek de kurnazca olmayan bir kacamak yolu... icimizde seytan yok... icimizde aciz var... tembellik var... iradesizlik, bilgisizlik ve bunlarin hepsinden daha korkunc bir sey: hakikatleri gormekten kacmak itiyadi var..."
iyi kitap, güzel kitabdan ziyade ben bu önemli kitabımızı ''değişik'' buldum. Değişik demekten kastım şuydu ki bu eser daha önce okuduğum hiçbir kitaba benzemiyordu. Anlatım tarzı, olaylar kişiler hepsi bana diğerlerinden farklı geldi. Büyük bir ayrım yapmışım farkında olmadan diğerleri ve tutunamayanlar. insan içerisinde kendini sorguluyor. Belki bana öyle geldi kitabda az çok kendini görüyor. Yergi konusu ise ayrı bir konu. Kitabda en çok hoşuma gidenler farkına varabildiğim eleştirilerdi. Eminim birçoğunu da göremedim. Doğru söylemek gerekirse bazı kısımlarda sıkıldığım oldu. Bu okumamla kitaba sadece uzaktan bir el salladım gibime geliyor. ileride muhakkah tekrar okuyacağım kitap...
Yapılmaması gereken olaydır. Fenerbahçe Türk futbol tarihinin en büyük takımlarından biridir, elbet bunu da atlatacak ve takım normal seyrine dönecektir. Bu olaylarla Fenerbahçe'nin değeri falan düşmemiştir. Fenerbahçe hep lokomotif takımlarımızdan olmayı sürdürecektir. Büyük başkan, efsane başkan sözleri bırakılıp ileri bakıldığı takdirde bu gibi davranışların Fenerbahçe gibi bir kulube hiçbir yararının olmayacağı görülecektir.
Yazıktır çok yazıktır. insanlarda devlete güven git gide azalıyor. Bu millet yüzyıllardır her düşüşünde geri kalkmayı da bilmiştir. Elbet bu durumdan da kurtulacaktır lakin ne yazık ki durum çok kötü. Ne vereceksin, neyi vereceksin de bu insanları kazanacaksın. Ben de olan ama kürt vatandaşlarımız da olmayan hak neymiş bilemiyorum. Resmen bu ayrıcalık istemektir. Toplum bazında ayrışma iyice artıyor bu olaylar sonunda. Kimseye bakılmayan gözlerle bakılmaya başlıyor. Anladığım tek şey işler hiç iyiye gitmiyor hem de hiç. Gördüğüm malesef ki çözümsüzlük isteklerin sonu hiçbir zaman gelmeyecek. Tarih tekerrürden ibarettir sözünü çok severim aynı oluyor yine. Hepimiz biliyoruz, Osmanlı da öyle duruma gelmişdi ki azınlıklar Türkler'den daha ayrıcalıklı konuma gelmişdi. Bakalım endişeyle izliyoruz gelişmeleri.
Olması gerekendir. Bana ne lan Aziz Yıldırım'dan, Ünal Aysal'dan, Polat'tan molattan yaptılarsa bir halt düşsün gitsin. Juventus düştü de ne kaybetti büyüklüğünden. Ceza çekme bir aklanmadır esasında aksi durum olursa ki olacağa benziyor her an her tartışma olaylar anılacak asıl o zaman prestij gidecektir.
Türkçemize islamiyet etkisiyle girmeye başlayan ama zamanla Türkçeleştirdiğimiz aidiyet duygusuyla alıp yararlamaya başladığımız Arapça ve Farsça kelimerin yoğun olarak kullanıldığı Türkçenin bir dönemidir. Ne kadar inkar edilirse edilsin Türkçe en verimli çağını bu dönemde yaşamıştır. Kelime haznesi, anlamlandırma açısından belki de dünyanın en zengin dilidir. Zordur ya da bana zor gelmektedir onu bilmiyorum ama altyapısız gerçekleştirilmeye çalışılan Öztürkçeleşme hareketi dilimize çok çok zararlı sonuçlar doğurmuştur.
Ama ve lakin dersini aldığım Osmanlı Türkçesi 1 dersinden de Osmanlı Türkçesi 2 dersinden de kaldım. Öğreneceğim seni Osmanlı Türkçesi!!!.
Namaz kılmamak veya başka bir şeyi yapmamak. Düzenli olarak uyguladığımız bazı davranışları, yapmadığımız zamanlar bir eksiklik suçluluk duygusuna kapıldığımız su götürmez bir gerçektir. Buna müteakip bir eylemi hiç yapmamışken veya düzenli yapıp yapmamaya başladığımızda önceleri suçluluk eksiklik hisseder insan, sonra zaman geçtikçe bu duygusu azalır ve kaybolur. Hiçbir eksiklik de hissetmez. Bir şeyi hiç tanımıyorken bilmiyorken insanın eksiklik duygusuna kapılması zaten mümkün değildir. Bu namaz da olabilir başka şeylerde.
Kendini yanlış tanımlayan, örnek olarak Iniesta'ı örnek alması gereken Galatarasay futbol takımının oyuncusudur. işler kötü gitmeye başlayınca sazı eline alması takımı ben kurtaracağım havaları insana saç baş yoldurtmaktadır. Arda fiziki olarak kendini hep üst düzeyde tutabilse inanıyorum ki Barca veya Real de oynayacak yeteneğe sahip bir futbolcudur.
Bakış üstünüze doğru gelmeye devam ediyor arada size bakılarak yanındakine bir şeyler söylemeye başlıyorsa şimdiki gençler muhabbeti oluşmadan sırıtarak oturur musunuz sorusunu sormakda fayda var.
Mesleğin ne sorusuna cevap olarak verildiğinde bir, hımm o da iyi tepkisine cevap olan meslektir. Kötü durumdadır, çok kötü durumdadır, iktisat gibi nice alakasız bölüm mezunları ''Öğretmen, Müdür'' sıfatıyla meb'de çalışmaktadır. Kazançları azdır, ama diğer meslek erbabları hep düşmanıdır öğretmenlerin. Sorunlarını her dile getirdiklerinde şiddetli tepkiyle karşılaşırlar. Üç ay yatıyorsunuz laflarına maruz kalırlar bilmezler ki o tatil hiçbir zaman üç ay değildir. Eskiden ne yazık ki en kebab meslek sayılırken günümüzde alanlar arasında uçurumlar oluşmuş, bir alanda atamak için mezun beklenirken diğer alanda binlerce kişi seksen beş üstü puanlarla atama beklemektedir. Hakkıyla öğretmen olmak çok çok zor iştir. Çok ciddi emekler verip gece başka gündüz başka çalışmaktır. Öğretmen olmak sadece okulda bulunmak derse girmek değildir. Öğretmen olmak bir tek öğrencisindeki iyi değişimi dünyanın en mutlu insanı olmuşcasına gelip annesine babasına anlatmaktır. Öğretmen olmak eğitim fakültesi mezunu olmak da değildir. Öğretmen olmak gönül işidir, yürek işidir. Nice kişiler bu sıfatı haksızca taşımıştır ve taşımaya da devam etmektedir. Öğretmen olmak açık öğretime gideyim de en azından öğretmen olurum diyen kişilerle aynı guruba konmaktır. Ben öğretmen miyim hayır değilim. Annem de babam da öğretmen değil. 2010 ösys de formasyon kazığı yiyerek Edebiyat fakültesinde okuyan bir insanım. Bu şanlı meslek içinde yer almaya çalışacağım. Bu yazı uzar gider de yeter bu kadar...
Bütün takımların tarihinde (belki) az biraz bu tür olaylar vardır. Ama hiç kimse Aziz Bey kadar organize ve hakim şekilde olmamıştır. Adamın bakışlarında bir tehditkar hava var zaten. Bu yıl iyice cozutmuştu, tv ekranlarında yok yorumcular adam gibi yorum yapacak demeler falan(Bunun izahı benim istediğim şekilde yorum yapacak), Fenerbahçeli arkadaşlarım büyük başkan aman şöyle aman böyle demeyi bırakıp bence, bu adamdan kurtulabilme ihtimallerine sevinmelidirler. Bu arada atalar söylemiştir muhtemel kontrolsüz güç, güç değildir. Tabî bu söylediklerim şahsi görüşlerimdir.
Öldürücü forehandları, standart hale getirdirdiği; raketi kafa üzerinde döndürmesiyle inanılmaz spinli vuruşu, bitmek bilmez gücü, Federer'e bu kadar üstünlük kurabilmiş tek oyuncu. Evet Djokovic'e karşı şansı şu sıralar yaver gitmemektedir ama elbet bir çözümünü bulacaktır. Bu arada Djokovic'le aynı yaştadır. Biri olmuş biri yeni olma aşamasındadır.