edeplifreud
-25 (Kojiro Hyuga)
yedinci nesil yazar 3 takipçi 12.21 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    sim halkı bilinçtir

    1.
  1. öyle farkındalığı olan bir halk ki, yiyorsa şehirde görevler aksasın. adamlar vay efendim istikrar falan dinlemez, insanı itin gtüne sokup sokup çıkarır.
    1 ...
  2. tweet te dayandiyarbakırspor rüzgarı

    1.
  3. diyarbakırsporun düştüğü duruma dikkat çekmek için beşiktaşlılar tarafından başlatılan ve karşıyaka , altınordu, batmanpetrolspor, fenerbahçe, galatasaray ve daha bir çok takım tarafından desteklenen uludağlılardan da yardım istenen çağrıdır. haydi bi tweet 'te sen at az da olsa destek çık. düşünceni yaz ve #DayanDiyarbakırspor ekle.
    1 ...
  4. israil in ortadoğu da yaşama hakkı vardır

    1.
  5. evet bu benim şahsi görüşüm. israil halkının ortadoğu' da sürdürdüğü 50 yıla yakın hakimiyeti ile ben oradaki halkında ortadoğu topraklarında söz hakkına sahip oduğunu düşünüyorum.

    şimdi israil terörist bir ülke panzere taş atan çocuğu panzerlerinin altında ezdi diyebilrisiniz. benden de cevap; arkadaş bu türkiye'de de olmadı mı? cizre'de silopi'de yüksekova'da diyarbakır'da az mı çocuk panzer altında kaldı? silahlarla az mı tarandı? bu türkiye'nin terörist bir ülke olduğunu mu gösteriyor ? tabi ki hayır.israil kendi meşruiyetini kazanmak için çevre ülkelele savaş halinde bu da benim için hiç bir sorun teşkil etmiyor.

    diyebilirsiniz filistinlilerin suçu ne? onlar dedelerinin kadın uğruna peş keş çektikleri, osmanlı ordusu ile kabe' de yaptıkları savaşın cezasını çekiyorlar.

    siyonizme de değinmek istiyorum herkes kendi ülkesinin çıkarını düşünür. kendi halkı, dini,ülkesi için bence yapılan her şey mübahtır. onun için durmak yok yola devam.

    bu yazıyı akpci , laikçilere düşman , şeriat düşkünü yobazlara inat olarak yazıyorum.sizin cumhurbaşkanı yahudi cesaret madalyası almadı mı kancılar? siz kimin dostusunuz kimin düşmanı?

    haydi savaşa bi daha bi daha hep beraber savaşalım( akp'nin asıl seçim şarkısı bence bu olmalı)
    2 ...
  6. seks iki kişi değil altı kişi tarafından yapılır

    1.
  7. bu başlığı tam olarak nasıl yazacağımı bilemedim ama anlatınca ne demek istediğim anlaşaılacak kanaatindeyim.

    seks olgusu (klasik anlamda ) iki kişi tarafından yapıldığı düşünülür. ama çift yatağa girdiği zaman aslında orada sadec 2 kişi değil bunun yanında çiftler kendileriyle beraber 3 kişi toplamda da 6 kişi ile girmiş olurlar. şimdi bunu detaylı bir şekilde yüce bilim dalı psikolojinin postmodern bağlanma kuramıyla olabildiğince basite indirgeyerek açıklamaya çalışıyorum;

    öncelikle erkekten başlayalım. erkeğin flört ettiği bayana 'k' diyelim. bu bayan eksileriyle artılarıyla erkeğin karşısında bulunan gerçek kişi. bir de bunun yanın da bu erkeğin idealleştirdiği ve hiç bir zaman ulaşamayacağı mükemmel bir kadın profili bulunur. buna da 'k üssü' diyelim. bu k üssü ise idealleştirmelerden oluşur ve her zaman k'nın onun gibi olması beklenir ve olabildiğince ona yaklaştırılmaya çalışılır. burada küçük bir nevroz durumu vardır. çünkü kişi k'yı ne kadar k üssü'ne yaklaştırmak için uğraşırsa ya da bunu arzu ederse o kadar fazla memnuniyetsizlik yaşayacaktır. ayrıca bu erkeğin bir de flört ettiği kadını almasından korktuğu bir d erkek profili vardır. buna da ' x' diyelim. kişi bu hayali olan x kişisini daima rakip olarak görür ve partnerini elinden alacağına inandığı için o idealleştirdiği mükemmel x kişisine benzemeye çalışır. bunu ispatlarsak; etrafınızda görmüşsünüzdür çok kaslı olursa kızları daha fazla etkileyeceğine inanan ya da çok zengin olursa karşı cinsin kendine hayran kalacağına inanan. bunu kendi açınızdan da düşündüğünüzde hangi tiplerin kızlarla daha iyi anlaşıp flört edeceğine inanıyorsanız işte o da sizin sevdiğiniz flört ettiğiniz kadını sizin elinizden almasından korktuğnuz erkek tipi olacaktır.

    bir de bunu kadınlar açısından ele alırsak;

    kadının flört ettiği kişiye ' e' diyelim. bu flört ettiği erkek gerçek olan artısı ile eksisi ile var olan gerçek kişidir. bunun yanında kadının bir de kendi hayal dünyasında id'in de yardımı ile ( ya da id' in yüzünden) idealleştirdiği bir erkek profili bulunur. bunu da ' e üssü ' diyelim. kişi bu e üssü istediği hep hayal ettiği ki hiç bir zaman elde edemeyeceği erkek arzusu ile yaşar. bunun ile yatağa girer, seks yaparken bunun en güzelini düşünerek ilişkiye girer. bir de bunun yanında sevdiği erkeği elinden alacağına inandığı 'xx' adlı hayali bir kadın bulunur. bu kadın çok güzeldir çok iyi giyinir çok güzel makyaj yapar, en sağlam sohbetleri yapan kişidir. kadın da bu xx kişisine ulaşmak için elinden geldiğinin ya eni yisini yapmaya çalışır. ki en iyisini ne kadar yapmak için uğraşırsa korktuğu kadın modeli karşısında bu kadar kendini aşağılık hissediyor diyebiliriz. ve daima yapabildiğinin en iyisini yapmak için uğraşır.

    böylece ispat etmiş olduk ki çift yatağa girdiğinde 2 kişi olarak değil 6 kişi olarak girerler.

    edit: başlık entry nick uyumsuzluğu var kabulümdür. zaten girişte de bunu belirttim.spass
    4 ...
  8. taş devrindeki peygamberler

    1.
  9. bunu çok çok dindar bir kişi söyleyince gerçekten kafaya takmıştım. adamın düşüncesi buydu:

    -taş devri diye bir devir olamaz. neden biliyormusun? çünkü düşünsene peygamber ne yani o kadar medeniyetten uzak , bu kadar vahşi olabilir mi?

    - iyi de çıkan kalıntılar olduğunu göstermiyormu? ne biliyim taştan baltalar falan filan yanee.
    - evet kabul ediyorum ama olmaz böyle şey. peygamberler bu kadar medeniyetten uzak yaşayabilirler mi? hatta evrime baksan zamanında çiğ et yiyerek resmedilir o dönemdekiler. yani bunlar olacak şey mi?
    - eee din bilim düşmandır denmiyor boşuna....

    şimdi bu mantıkla baktığımızda gerçekten bence büyük bir sorun çıkıyor karşımıza. koskoca tanrı'nın elçileri dünyaya geliyorlar ama yaşayış tarzlarına bakın taştan yapılma baltalar mızraklar.. bu aletlerle avlanma. tabi biraz temizlik hijyen yok efendim biraz pişirerek yiyelim yook. yani çene yapıları yoksa o kadar da bizden farklı olmazdı yoksa. ( fosiller tanımlanırken kullanılan en güçlü yöntemlerden biride fosilin çene ve diş yapılarına bakara kişinin veya hayvanın hangi zaman diiliminde yaşadığı, hangi yiyecek türü ile belendiğini vs vs ortaya çıkarmaktır.mesela kişi eti çiğ olarak yiyerse çene yapısı daha sağlam ve güçlü olacaktır gibi..) ya da kadınına sahip çıkma durumları yok.

    bir nifak tohumu da ben atayım hadi arkadaş taş devrini geçelim . bilinen peygamberlere bakın hemen hepsi ortadoğu , mezopotamya kökenli. ( tabi bunun nedenini sosyolojik nedenlere bağlayanlar var. mesela çoğunlukla peygamber ocağı urfa ve kudustür. urfa da ki peygamberlerin çoğu sümer dönemi ve nemrut döneminde çıkmıştır. bunun nedeni o zaman ki baskının yol açtığı yeni ve 2özgürlükçü' bir yoldu. ikinci yer ise kudüs te ise mısır ın köleci sistem ve diktasından dolayı özgürlük ruhu gelişmiş ve bu da yine peygamberlerin çımasını sağlamıştır. tabi bu ruhu da saltanatçı zihniyet kendi çatısı altına alarak yok etmiştir)

    peki neden yunanlarda çıkmıyor ya da çıkmadı. postmodern söylentilerde aristo aslında peygamber olabileceği söylenmeye başladı. eğer öyleyse bende bunu diyorum. arkadaşım antik yunanlılarda bir bazı filozofların söylediğine göre bir kadın nerdeyse kendi yaşı kadar erkekle yatardı !!!. e hani namus hani şer i kanunlar nerde kaldı edep. bunuda edepli freud mu öğretecek size.

    uzun lafın kısası dini bilimden uzak tutalım yoksa trajikomik bir durum ortaya çıkar. din denizdir haddini bilmez rüzgar vurur kumsala saldırır ama geride çekilir. bilim kumsaldır sınırı bellidir metafizik saldırır da saldırır ama bilim metafiziği yalanladıkça metafizik geri çekilmeye bakar...
    2 ...
  10. dini bilim ile ispatlama saflığı

    1.
  11. anlatacaklaım tamamen kurgusaldır...

    ilkçağlarda din veya tanrı evrenin her yerinde idir. yağmurda idi. fırtınada idi. şimşekte idi. tanrı kızdığında şimşekler çakar, rahmete geldiğinde yağmur yağdırırdı. tabi bunu böyle söyleyenler dönemin büyük bilginleri , yaşlıları idi.
    yani bilim insanı sayılanlardı.

    durum böyle iken bilim eşittir metafizik idi. çünkü bilimi anlama gayreti insanları büyük bir acizliğe götüryordu ve bu bilinmez doğa durumlarını büyük bir güce yükleme gayretine giriyorlardı. ancak insan doğasını en belalı ve bir o kadarda yararlı yanı olan merak ile doğa olayları çözülmeye başlayınca artık din gittikçe gerilere düşme hatta yanlışlanabilmeye başladı. böyle olunca da din artık kendi evrimini geçiriyor ve tanrı sayısında kontenjanlarını kısarak otoritesini korumaya çalışıyordu.

    gün geldi artık tek tanrı ile herşey açıklanmaya çalışıldı. tanrı , allah , yehova , uçan spagetti canavarı vs vs.. bunlar kudret sahibidir herşeyi yapar ancak ancak ancak o dünyayı yaratmış ve elini eteğini çekmiştir. o ahir zamannı bekler safsataları başladı. çünkü artık fizik onu yalanlıyordu. ve artık din ile bilim savaş halinde idi.

    dini veya metafiziği deniz , bilimide kumsal olarak düşündüğümüz zaman dinin sınırı belli değildir haddini bilmez. sürekli gelgitlerle kumsala saldırır. ve artık din elini eteğini fizikten kimyadan hele hele biyolojiden çekmeye başlayınca ( darwin haddini bildirince) dincilerin imdadına kuantum teorisi gibi fiziksel olarak bile paradokslarla dolu olan bir teoriye sığınılmaya başlandı. ( herhalde en meşhur paradoks saniyede 300000 km hızla gidilirse olabileceklerdir)

    tabi burada din boş durur mu. hemen aslında evrenin oluşumunda bir hiçlikler velvelesi olduğu burada bu yokluktan koca bir evrenin yaratılması için yoğun bir enerjiye bir itim kuvvetine gerek duyulduğu söylenmeye başlandı. tabi burada bu yokluktaki bir veya bu büyük enerji denen şey aslında ne oluyor derseniz derhal cevabı alırsınız: TANRI. peki hangi tanrı? hristiyanlar kendi tanrısını müslümanlar kendi tanrısını zekiler uçan spagetti canavarını bense tanrı pan olduğunu söylüyorum ( aslında zeus ta olabilir).

    bunca kere din alt edilmesine rağmen din yine kılıf değiştirp piyasaya kendini tekrardan sunmaktan asla bıkmadı. ancak düşman olarak gördüğü bilimi kullanamadan bir hiç olduğunu görünce artık bilimsel gerçeklerii yalanlamakla uğraşmak yerine bilimden nema sağlamaya çalıştı. eee deniz ya haddini bilmez ki metafizik...

    din toplumsal bir obsesif takıntıdır...
    1 ...
  12. seksüel seçilim

    1.
  13. başlığı aradım ekşi sözlükte çıkmadı. madem ekşi sözlükte yok uludağ sözlükte olsun da bir farkı olsun diyerek konuya açıklık getiriyorum.

    çoğu kişi evrim teorisini sadece kişinin hayatta kalma mücadelesinin bir sonucu ortaya çıktığını varsaymaktadır. ( doğal seçilim yani naturel selection) ve bunun üzerinden aha bire saldıra dururlar. halbukki bu evrimin sadece bir yönünü oluşturmakta. bundan başka bir de 'seksüel seçilim' denen bir yönü bulunmaktadır.

    seksüel seçilimin en basit olarak söylenecek şekli kişinin kendi genini devam ettirebilmesi için karşı cinse kur yapması ve bunda başarılı olabilmek için geçirdiği evrimsel serüvenler zinciridir. ( kendi tabirimdir )

    peki bunu homo sapiens ırkında ( yani biz insanlarda) nasıl görürüz?
    aslında çok bariz bir şekilde görebiliriz. mesela kişi son model bir spor araba ile şehirin en fiyakalı merkezinde, 'eşeği buğday öğütmek için küçük değirmen etrafında çevirir gibi' meydanda dolaşmasını ispat olarak sunabiliriz. bu nasıl olur? kişi sürekli bu araba ile etrafındakilere zengin olduğunu , statüsünün yüksek olduğunun mesajını vererek kızlara kur yapmaktadır. istediği şey ise aslında kurama göre gayet açık ve net: karşı cinse bu şekilde kur yaparak geninin devamını sağlamak.

    ya da bunu çağımızın yeni getirilerinden biri olan evlilik programlarında da görebiliriz. kişi evleneceği kadının siparişinin ! vermeden önce kendi statüsünü tanımlar kazandığı parayı , ev sayısını araba sayısını ballandıra ballandıra anlatır. bunu yapma amacı nedir? karşı cinse kur yaparak geninin devamını sağlamak içindir.

    kadının bundan kazanacağı nedir diye bakacak olursak aynı şekilde kadında geninin devamını ister bunun yanında ise ailesine bakabilecek , kendisini ve çocuğunu koruyabilecek bir kurban bulmaktır. yani insanoğlu en bencil yaratıktır.
    gen bencildir...
    3 ...
  14. doğa üstü güce sığınma acizliği

    1.
  15. bu olayı tarihsel bir perspektifle anlatınca ne denmek istendiği daha açık ortaya çıkacaktır.

    homo sapiens ırkı öyle zavallı bir yaratıktır ki daha evrimi ile ortaya çıkan alet- erdavat üretme zamanında yaptıkları ilk iş elbetteki kendilerine tanrı yani doğa üstü bir güç yaratmak olmuştur.

    daha ilk çağ uygarlıkarına baktığınızda aslında böyle bir durumun gelişmesindeki en önemli neden; insanların doğa ile ilgili kurdukları hakkimiyet. mesela daha ilk zamanlarda doğa yasalarından bi haber olan insanlar yağmurun yağmasını tanrı' nın bir bereketi ( bu hala da öyle ) şimşeğin çakmasını tanrı'nın gazabı olarak görmüş ve sürekli tanrı' yı memnun etmeye çalışmışlardır. yeri geldiğinde adaklar adamış yeri geldiğinde ayinler yapmışlardır.

    ilk çağ uygarlıklarına baktığımızda bu durumu en etkin ve köklü biçimde antik yunanlarda görmekteyiz. ama antik yunan'da küçük bir fark vardır. antik yunandakine dikkat ederseniz biraz da oradaki sembolik bir durumdadır. mesele prometheus tanrılardan gizli ateşi çaldığında ve bundan dolayı ceaza olarak sürekli bir dağa koskoca bir kayayı çıkarıp sonra o kaya aşağı yuvarlandığında bunu tekrar yukarı sonsuza kadar çıkarması ancak kesinlikle tanrı zeus ' tan gururundan dolayı özür ya da af dilememesi ile burada hem guruun hemde bilgi için yapılacak fedakarlıklar ve daha bir çok şey vurgulanmaktadır.

    buradaki durum resmen sembolik bir durumdan başka bir şey değildir. mesela ateş derken oradaki çoğu kişi aslında bilginin yani tanrı'nın kendi özelliklerinin tanrıdan çalındığı söylenmek istenir. bakarsanız bu islamiyette de böyledir. islamiyette de tanrı insanlara tüm canlılardan ayrı bir özellik olan bilgiyi vermiştir.

    yani burada demek istediğim ezelden beri tanrıların yaratıldığı ve bu tanrılara sığınıldığı. tabi bazıları biraz daha sembolik bir nitelik kaazandığı için özelliğini halada koruyabilmektedir.

    şimdi işin ilginç yanı insalar neden taaa ezelden beri sürekli kendilerini bir doğa üstü güce sığınma ihtiyacı içinde bulmaktadırlar. bence burada asıl sorulması gereken soru bu.

    eğer burada doğaya hakimiyetin olmaması dersek o eski zamana göre doğaya bir hayli hakim olmamıza rağmen durum hiçte değişmiş diyemeyiz. sadece şekil değişmiştir. nedir bu şekil ; zamanında zeus gibi ya da prometheus gibi sembolik bir tanrı iken sonra taştan topraktan yaratılmış tanrılara sığınmaya dönüştü. musa'dan sonra onunda yerini herşeyi gören bilen, duyan,bilen her tarafta olan ondan kesinlikle kaçamadığımız ama onu kesinliklede göremediğimiz bir tanrı.

    ' dinlerin evrimi ' ile baktığınızda belki tanrıların sayısında bir azalma var zamanla böyle bir kavaram kalmayacak diyebilirsiniz. ancak kesinlikle yanılıyorsunuz çünkü kişi ateizmi bile benimsese yine bu kez tanrıyı kendi vicdanı olarak görecektir. yapacağı herşeyde kendi vicdanını ( aslında ilkel olarak ) tanrısına hesap verecektir.

    Belkide tanrı'ya bu kadar ihtiyaç duyma nedenimiz süper egodur. * çünkü süper egonun gelişmesiyle insanlarda tüm canlılardan farklı olan ön beyin yani problem çözen, hesaplama yapan, herşeyi ayarlayan ve süper ego ilede vicdanı içinde barındırıran bir sistem ortaya çıkarttı.

    sonuç olarak insanlarda tanrı yada doğa üstü bir güce her zaman ihtiyaç duyacaktır. çünkü kişide gelişen id ( bilinçaltımızı yansıtan) ego ( planlama ve yürütmeden sorumlu yani dini terimle şeytan) süper ego( vicdan) oluşur. şimdi bizde gelişen bu süpr ego vicdan yapısını barındırdığı için bizimde yaptığımız hatalardan dolayı kendimizi yargılama sistemimiz var. bundan dolayıda kendimizi vicdanımızla yargılarız. ancak bunu biz süper ego ya da vicdan olarak değil tanrı bizi cezalandıracak korkusu ile ve tanrı'ya ne hesap vereceğiz korkusu ile yaşarız.

    işte tüm bunlardan dolayı aslında homo sapiens ırkı kazandığı vicdan yani süper egoyu tanımlamak ya da vicdandan başka bir seçenek ile açıklamak için vicdan yerine tanrı ya hseap verme, vicdan azabı çekme yerine tanrı'nın kendisini cezalandırmasından korkma gibi kılıflara koyarak aslında bir elin beş parmağı misali değişen hiç bir şey olmamıştır.

    ister tanrı ister uzaylı ister allah vs. ne olursa olsun ama insan kazandığı ( ya da mağlup olarak elde ettiği ) süper ego sayesinde vicdana ve vicadanını tanrıya yüklemeye mahkumdur. ve diğer hayvanlardan ayrıan bir farklı yönü de budur. okuyabilecek canavarlara helal olsun. okumak emek ister. okuma emeğide ancak kendini bilen ve başkalarını bilmek isteyen insanlarda olur.

    edit: yazalı bir dakika olmadan nasıl olduda bu yazı okunup eksi alındı. *
    2 ...
  16. duygudurum com

    ?.
  17. abu site başta açtığımda psikoloji ile ilgili uzmanların görüşlerini paylaştığı bir site olarak tahmin ediyordum. siteye girince facebook' un yada twitter' ın farklı bir versiyonu olduğunu fark ettim.

    bu sitede anlık duygularınızı ileti olarak gönderiyorsunuz ona göre yorumlar geliyor. yani biraz fotoğraf, müzik, video paylaşımı yerine duygunu paylaşım sitesi.

    artı sizinle aynı duyguyu paylaşanların oranı ,ülkedeki yoğunluğu gibi istatiksel bir veri tabanı da bulunmakta.

    bu siteye duygudurum denme nedeni ; hani biraz fazlasıyla kişi katılacağı için farklı duygular ortaya çıkacağından bu durum birazda duygudurum bozukluğu hastalığını andırtmış olabilir.
    edit : http://www.duygudurum.com/
    0 ...
  18. richard dawkins in harun yahya yı rezil edişi

    1.
  19. işte bilim adamı olmanın gerekliliğini yerine getiren biricik insan richard dawkins gereğini yerine getirmiş ve sürekli evrimi çürüttüğünü idda eden bilim ile hiç bir alakası olmayan harun yahya nın yaratılış atlasındaki onlarca fotoshopu nasılda ortaya döktüğüne tanık olacaksınız. ayrıca *

    durum öyle bir noktaya gelmiştir ki artık evrimin olmadığını ispatlamak için yalanlarla , dolanlarla fotoshoplarla olmadığını iaspatlamaya çalışmaktadır.

    sadece richard dawkins'in harun yahya ile alay ettiği nokta buda değil. bilimden bu kadar yoksun ve bihaber olna harun yahya'nın ara form derken nasılda saçma birşeyi kastettiğini ortaya sermektedir.

    izleyin hem gülün hemde harun yahya 'nın ne kadar sahtekar bir adam olduğuna şahid olun.*
    http://www.seyret.gen.tr/bilimveteknoloji/28569.html
    4 ...
  20. uludağ sözlük yazarlarının öpüşme günü

    1.
  21. sol frameyi inceleyince ikizlerle öpüşmek koçlarla öpüşmek, koyunlarla öpüşmek, boğalarla öpüşmek yok efendim ineklerle öpüşmek yahu bugün ateşler tavanmı yaptı ne?
    bundan dolayı 13 eylül pazartesi gününü uludağ sözlük yazarlarının öpüşme günü ilan ediyorum. öpüşebileceğiniz şeycikler;
    koç
    boğa
    inek
    aslan
    eşek
    at
    kaplan
    special menümüzde ise;
    kurbağa
    yarasa
    fare bulunmaktadır.
    13 eylül dünya uludağ sözlük yazarları gününüz kutlu olsun. haydi ateşli öpüşmeler.
    2 ...
  22. boykot ortalığı duman etmiştir

    ?.
  23. boykot oranı kürt illerinin çoğunda yüzde 60^tan aşağı düşmemiş bu oran hakkari'de rekor kırmış, diyarbakırda yüzde 70lerde (ki baydemir eğer boykot yüzde 55 olmazsa işi bırakırım derken boykot yüzde 70lere vurmuştur)

    ancak bazı matematik özürlüler mesela diyarbakır da yüzde 94 evet görünce bdp'nin mahvolduğunu düşünür. arkadaşlar katıım yüzde 30 olmuş bu yüzde otuzunda yüzde 94'ü evet demiştir. yani bu yüzde 94'ün bdp'yi yok etmekle falan ilgisi yoktur. ayrıca sadece diyarbakır, batman,mardin, bitlis, şırnak, hakkari, van, mersin değil istanbul, adana, izmir, ığdır, istanbulda da ve daha birçok yerde boykot rekor kırmıştır.

    boş sandıkları alın da kendinize kışın yakacak olarak kullanın.
    1 ...
  24. sandığı boykot etmenin verdiği huzur

    ?.
  25. ne evet diyerek akp yanlısı yobaz olup, sözde 12 eylül anayasasını değiştirdiğinizi, kenan evren'i devirdiğinizi söyleyecek kadar yalancı ve düzenabazcı olursunuz, ne de bu diktatör anayasasının değişmesi gerektiği ancak bunun bu maddeleri olmayacağını söyleyip, bir gün genel aftan bahsedip diğer gün milliyetçilik yapıp sonrada hayır dersiniz.

    tam üniversitedeki darbe öncesindeki gençler gibi boykot ederek ne bir tarafı faşist diğer tarafı solcu, bir tarafı şeriatçi diğer tarafı laikçi takılan hükümeti adam yerine koymamış olursunuz, artık sizin varlığınızı da inkar edenlere o açılan boş sandıklarla havalarını aldırtmış olursunuz.

    Buda angavutlara kapak olur.siz sandıkları bir açında içinden boş bir kutumu çıkıyor yoksa o taş kafanıza bir şeyler mi anlatılmak isteniyor anlayın bakalım.
    1 ...
  26. ölümsüz olmayı gerçekten istiyor muyuz

    1.
  27. evet gerçekten önünüzdeki tercihleri gördükten sonra acaba anlamı olmayan bir ölümsüzlüktense anlamı olan bir ölüm olmak daha doğrudur diyebilirsiniz!

    canlılarda ölümsüz olmanın ana anahtarı hücrelerin bölünüp kendini yaşlandırmadan çoğalabilmesiyle olabilmektedir. peki bunu bir anlık yapabildiğinizi farzedin. vücudunuzun her dokusundaki hücreler bölünerek yaşlanmadan sağlıklı bir şekilde çoğalabilsinler. o zaman beyini nasıl halledeceksiniz. beyin bölünme özelliğine sahip değildir. eğer sahip olursa kodlama olmayacaktır. beyindeki sinir hücrelerin kodlanışı şöyle olur. mesela 'ali ayşeyi seviyor' gibisinden hücrede bir kodlama olsun. Beyindeki hücreler bunu saklayacaklardır depolarında ancak bu hücreler bölünmediği için giderek yaşlanacak ve miladını dolduracaktır. birde bir anlığına bu hücrelerin bölünebildiğini varsayalım. bu kodlarda anında 'ali' olacak peki ali derken hangi ali? gibisinden bir grup sonra ayşe diye farklı gibisinden farklı bir kodlama olacak. ( ayşe hangi ayşe nasıl bir ayşe hiçbir anlam taşımayacak) sonra seviyor kelimesinin kodu farklı bir hücrede olacak. sevmek ? oda ne demek? kimi sevmek neyi sevmek!?

    şimdi böyle bir şeyin olduğunu varsayarsak ölümsüzlüğü ele geçirmiş oluyoruz teorik olarak. ancak hayatı yaşadığımıza dair bir bilinç yok. bir farkındalık yok. bizi doğuran anneye karşı bir sevgi, bir özlem yok. hayatta hiç bir şeyin anlamı yok. sadece ot gibi hayatımıza devam edeceğiz ancak devam ettiğimizin farkında olmadan.

    şimdi böyle bir yaşayışı benimseyerek yaşamak ve ölümsüzleşmek isteyen kaç kişi var. hayatımıza anlam katan, bize biz olduğumuzu hatırlatan her şeyin yok olduğu hazzın , acının , sevginin, merhametin, öfkenin, vicdanın, korkunun olmadığı bir beyni bir bünyeyi ne yapacaksınız.sadece ot gibi güneşe dönecek ama güneşin güneş olduğunun bile farkında olmadığınız bir güneş!

    tüm bunlardan sonra ölümsüz olmayı isteyen kaç kişi var. ya da isteyerek ot olmak isteyen kaç bitki var!... * *
    1 ...
  28. erkeklerin kadınlığa doğru evrilmesi

    1.
  29. bu başlıktaki erkeklikten kasıt: rekabetçi, duygusallığını belli etmeyen, korkan ancak korktuğunu belli etmeyen , cesaretinden ödün vermeyen klasik erkek modelidir.
    kadınlıktan kasıt ise: daha fazla duygusal olan, yeri geldiğinde ağlamasını bilen ( genelde bu her zaman olur) karşısındakine duygusunu belli eden klasik ya da duygusal diyebileceğimiz kadın modelidir.
    Tarihsel olarak baktığımızda ise erkekler ataerkil toplum yapısına uygun bir şekilde yetiştirilmeye çalışılıp erkekler biraz büyüdükleri anda babalarından klasik erkek modelini almaya başlayıp, babası ile beraber tarlaya gidip babası ile beraber erkek işini yapıp erkek modelini kazanmaya çalışır veya kazanır. ancak sanayi devrimi ile birlikte artık babalar ( yani erkek modeli) yavaş yavaş evden kaybolmaya daha fazla işe vakit ayırmaya başladı. böyle olunca baba çocuk için sadece hayalet gibi eve gelen evin masraflarını karşılayıp onları sorunlardan koruyan bir hayalet rolüne büründü. böyle olunca artık erkek çocuk evde daha fazla annesi ile vakit geçirmeye başladı. bundan dolayıda evde annesi tarafından aldığı erkeklik eğitimi ile artık ilişkilere adım atmaya başladı. haliyle sürekli bir anne figürü tarafından eğitim ! alan çocuk yetişkinliğinde eğer bu eğitimi hem bu zamanın erkeklik kalıbı ile hemde geçmiş ataerkil toplumda kalan erkeklik tanımının ayrımını yapıp ana erkil toplumun yapısını benimsemezse oalcak şey ya karşı cinsten kaçmak ya da sakız gibi karşı cinse yapışmak olacaktır.
    Bunun olmaması için erkeğin ana erkil toplumda yetişme koşuluna göre artık kadın gibi duygularını ifade eden, yeri geldiğinde ağlamsını bilen, sevgilisinin sözünden çıkmayan (?) biri haline gelen bir erkek rolüne girmesi gerekir. ki bu rol artık medyada bile çokça kullanılır ve halkın sevgili kahramanlarından biri olurlar 8 kahramanlara ihtiyacımız var ya) . mesela çok sert yapılı olan ancak içinde büyük bir sevgi barındıran polat elemdar ya asmalı konağın seymen ağası gibi.
    işte bu duruma göre alınacak en son nokta artık erkekler eski zamanda kalma erkek adam bunu yapmaz , şöyle olmaz bunu yapan kadın gbidir sözleri yerine daha kadınsı özellikleri sergilemeye başlayacak, başlıyor başladı bile...
    1 ...
  30. sürekli ergen söylemi diye entry giren yazar

    1.
  31. Kendini çok bir şey biliyor ayağına yatarak fazla laf bulamadığı için olsa gerek 'sürekli ergen söylemi' 'ergen lafları' ' bunlar ancak bir ergenin söyleyeceği sözler onun için aldırmıyorum' edasıyla entryler girer bu yazarlar. aslında yazılan entrye laf bulamıyorum ancak ben çok bilmiş olduğum için o ergen deneyimi olmayan biri, ben ise bir şeyler biliyorum demeye getirtmesidir.
    3 ...
  32. ufoya psikolojik yaklaşım

    ?.
  33. Bu konu aklıma açıkçası dün akşam izlediğim bir programdan dolayı geldi.Tabi başta biraz savunan karşı çıkanlarla ilgili biraz bilgi vererek konuma geçmek istiyorum. Programda bilim adamları din adamları (ne alakaysa) oturmuş ufonun olma durumun tatışıyorlar.Ve karşılarında da ufoyu gördüğünü idda eden bir kaç insan(?) biraaz da galiba öğrenci topluluğu .Tahmin edeceğiniz gibi bilim adamları bu ufonun uzaylıların nasıl olupta bazı kişilere göründüğünü neden hala araştırma yapan kuruluşlarca tespit edemediklerini söylerken bir genç Mısır piramitlerindeki bir hiyeroglif yazısını ufonun önceki çağlarda göründüğüne dair bir ispat olarak gösterdi.Neyse ki orada hiyerogliflerden anlayan birisi mısır da ki hiyeroglifteki şekillerde sadece heceleme sistemi kullanıldığını bundan dolayı orada bir kaç hece bir araya getirilerek simge ortaya çıktığını ama bunun kesinlikle ufo ile bir alakasının olmadığını söylüyordu. Yani bilim tarafları sürekli elde veri ispat olmadığına dem vuruyorlardı.

    Din adamları ise herşeyi zaten kitapta önceden söylendiğini ispatlama çabası içinde olduğu için hemen aslında bunuda kitapta (kuran'da) yazılı olduğunu söylüyordu.Kuran'da sizden başka canlılarda evrende yaşar dumansız canlılar * falan kuran' geçtiğini söylüyordu.
    Ufoyu gördüğünü söyleyen kesim ise her zamanki gibi zart renginde zurt ışıklı bir uçak, helikopter benzeri olmayan bir aletin uçarak gittiğini söylüyor.Hemde bu uzaylıların aleti galiba biraz yavaş olduğu için tam 52 dakikada evet tam 52 dakikada gözden kaybolmuş. * *
    işte ipin ucu burada kopuyor.Çünkü ofuyu gördüğünü söyleyen ya da olduğuna inanan kişilerin inanılmaz bir şekilde ufonun varlığını ispatlamaya çalışması.Çok fazala gözen batan bir durumu oluşturuyor çünkü öyle bir savunma şekli içindeler ki sanki ufoların varlığını ispatlamış olsalar dünyalar onların olacak.Aslında olacak evet.Çünkü kendi inançlarını artık herkese kabul etmeye başladıkları için büyük bir huzura ermeye başlayacaklar.
    Ntv bilimde yayınlanan bir makalede yapılan bilimsel araştırma için heresten yardım isteniyor.Yapmaları gereken şey ise çok basit.Sadece gönderilen dosyayı bilgisayarda kurmak.Ve böylece yapılacak işler paylaştırılarak araştırma kuruluşlarının üstündeki yük azaltılması.ilginç olan nokta ise en fazla tıklanan link; uzaylılarla iletişime geçmek için yapılan araştırmaya gönüllü bulmada rekor düzeyde katılımcının olması.
    Bu sadece ufo için değil din içinde böyle.Zamanında büyük dine inanlar sürekli dinlerini ateşli bir şekilde kendilerinin kabul ettiği gibi başkalrınında kabul etmesi için böyle büyük bir ateşle çoşkuyla ispatlama hevesi içindelerdi.
    Şu çağda durum ise biraz daha karmaşık. Çünkü çağımızda dini inanç biraz daha etkisini yitirdiği için insanlar sürekli doğa ötesi bir gücün peşinde. Kendini üstün bir canlının, yaratığın, mahlukatın olduğuna inandırıp onun büyüklüğü ile kendini birazda olsun içinde bulunduğu boşluktan kurtarmaya çalışıyor.
    işte çağımızın içinde düştüğü en büyük problem bence budur.Yani anlam sorunu.Beşinci gücü oluşturan boşluğun ta kendisidir bence.insanlar içine düştükleri anlam boşluğundan kurtulmak için kendilerine kurtarıcı arama peşinde oldukları için ufo olsun herkese görünmeyen ne hikmetse sadece üstün bir insan olduğu için kendisine göründüğünü idda eden insanlar.
    Tabi bu anlam boşluğu ta ikinci dünya savaşından beri gözle görülür şekilde hissediliyor.Hem bunun illa doğa üstü güç olması gerekmiyor.Büyük faşist diktatör olarak başa geçen Hitler'in yaptığı herşeyi kutsal kabul edenler, zamanınz medyasınca içiboş kofti insanlar ulaşılmaz hale getirilerek tapınılacak yaratıklar haline getirilmesi ve çok büyük haltmış gibi desteklenmesi.
    Eğer böyle bir sorun varsa( ki gözle görülür bir biçimde var hemde) psikolojik olarak insanların düştüğü anlam boşluğundan kurtulması için neler yapılmalı.Asıl zor olan mesele bence bu.Çünkü bir hastalığı teşhis etmek kolaydır.Ama tedavi etmek ise bence o kadarda kolay değildir.Ben bunu psikoloji için söylüyorum.
    Kısaca insanların içine düştükleri bir anlam boşluğu ve bu anlam boşluğundan kurtulmak için gereken kuratrıcı ihtiyacından dolayı insanların içine düştkleri buhranlı ve bence biraz da saçma durum
    Bunları yazarken acaba çok mu uzun . okumak isteyen yazarlar olur mu diye düşünürken sol frame de okuma bilmeyen uludağ sözlük yazarları gördüm ve okuma isteği çoğu kişide olamyacağını gördüm.Ama zaten ne demişler. Okuma büyük bir sanattır. E herkestende sanatçı olmayacağına göre problem yok demektir.
    0 ...
  34. dışadönük kendine güvenen çocuk yaratmak

    1.
  35. Sol framede sürekli milliyetçilerin atışmasını görünce biraz da çocuk yetiştirme tarzını görsünler ve kendilerinde olan eksikliği bulsunlar diye bu yazıyı yazıyorum.

    Herkes ya da çoğu kişi kendine güvenen, sorumluluk almasını bilen, topluma faydalı(?) çocuk geliştirmek ister. Ya da öyle bir genç kuşağın oluşmnasını ister.Bunun temelleri, katı iç mimarı da ilk 3 yılda atılır.En basitinden çocuğunuza 0-3 yaş arası bilişsel ve sosyal uyaranlara maruz bırakıp ya da bırakmayarak ileriki bir kaçyıldan sonra sonuçlarını görmeye başlarsınız. iyi ya da kötü.Sonuçlarına katlanırsınız. Ama bu az da olsa yine de sizin elinizde.
    Çocuğunuzu sosya ve bilişsel uyaranlara maruz bıarakmak derken ise:Doğduğu daha ilk saatte anne ile tensel temasa geçilmesi, sürekli çevre ile iletişim içinde olmasısosyal uyaranlardan soyutlanmaması vs..
    Bilişselden kasıt ise; çocuğa klasik müzik dinletmek, tv de saldırgan değil izletmek vs..
    Bu yazılanların hepsi psikolojide derin araştırmalar sonucu elde edilmeiştir.Mesela Tv ve saldırgaan program izleme ile ilgili yapılan araştırmada;
    anaokulu çağındaki çocukların izledikleri programlar listeleniyor. !saldırgan-eğitici! 10 yıl sonrasında çoacukların ne kadar saldırgan olduğu ders notları ve arkadaşlarla uyum problemleriaçısından değerlendiriliyorlar.Sonuç pek şaşılacak türden çıkmıyor aslında.Saldırgan progarm izleyen çocuklar ileriki yıllarda daha saldırgan ders notları daha kötü ve arkadaşlarıyla daha fazla uyum sorunu yaşıyor.
    Tüm bunları araştırmaya gerek duymadan da anlayabilirsiniz. Sadece çocuğunuzu 3 yıllık eğitimle !iyi-kötü! durumuna getirebilirsiniz. Sonucunu öğrenmek için fazlaca beklemeye gerek yok. anaokulu çağına geldiğinde kendi akran gruplarına karışmaya abaşladığında öğretmeninin size vereceği geribildirimle bunu kolaylıkla görebilirsiniz.

    Ya da en pratiği döverek nizama getirmek sonraki yıllarda da onun bizi dövmesini ya da huzur evine bırakmasını beklemek.
    0 ...
  36. © 2025 uludağ sözlük