"Yıllarca hep zengin, fabrikatör baba rolünü oynadım. işin en acıklı kısmı ise bütün gün zengin baba rolünü oynayıp çekim bitiminde eve gitmek için soğukta, köşedeki durakta dolmuş beklemem olmuştur." demiş sanatçı. belki lüks arabası yokmuş ama kocaman kalbi varmış demek ki.
hiçbir konsolda pc'deki oynanış hissi ve hazzını vermeyen, vermesi mümkün olmayan bu oyunun her versiyonunun aylar sonra pc'ye çıkması tam bir konsol sattırma stratejisi ve rockstar saçmalığıdır.
pc versiyonu için henüz çıkacak denmedi, belli değil fakat sözlükçülere tavsiyem bu oyun için konsol falan almaya kalkmayın. bu oyun er geç pc'ye çıkar.
2013 yılının ve hatta belki de türkçe rap müziğin en iyi albümlerinden birisi. kötü altyapının bulunmadığı buram buram 90'lar kokan farazi ve kayra albümü. ve "aa türkçe rap mi boşver" deyip es geçenlerin dinlediklerinde türkçe sözlü rap müzik hakkındaki fikirlerini değiştirebilecek bir albüm. hakkında hoş bir değerlendirme yazısı: http://www.paslanmazkalem...zi-v-kayra-hayalet-isligi
bir sonraki tweet "sensin o beceriksiz, siz istifa edin bana ne bana ne" seviyesinde olabilir. türkiye cumhuriyeti bakanındaki üsluba bak arkadaş. adam gibi, düzgün adam denilen yöneticilere bak.
16 saat uçmuşlar gecelerini gündüzlerine katmışlar da.. siyasi kaygınız ve rantın olmadığı yerde gözünüzün önündekini görmezsiniz de olimpiyat aşığı olup 16 saat uçmuşlar, sevsinler.
çok uçtunuz zaten, biraz ayaklar yere bassın da asıl görmeniz gerekenleri görün.
sanırım birkaç yıl önce bu hatunu ilk gördüğümde tatlı bir imaj ve teenage tavırla şarkı falan söylüyodu, bugünün gazetesini açıp magazin sayfasında görmem ve ardından youtube'a tıklamamla hatunun evrimleştiğini gördüm.
bu tarz sahne şovlarını önceden yapan madonna, britney spears, jennifer lopez, lady gaga vs kim varsa, ama onlardan daha çok onlara prim verip orda muz gösterilmiş maymun gibi ellerini açmış çığlıklar atan kitlenin de sıfatını sikiyim. amerika'yı, popüler kültürün müzik ve eğlence anlayışını da tabii..
şu ortamlarda dönen milyar dolarlara yazık.
dünya nelerle uğraşıyor, şu insanların haline bak.
artık edecek küfür bulamıyorum, küfürlere yazık. düşün artık dünyanın yakasından.
"yıllık 1 milyonu geçik para alıyor, küfür yediği zaman tepki göstermeye hakkı yok geçecek o işleri" gibi abuk subuk bir zihniyetle eleştirilen futbolcu.
futbolculuk profesyonel bir iştir eyvallah, ne olursa olsun sahayı terketmemeli belki buna hak verilebilir de yıllık aldığı paraya göre adama küfreden zihniyeti eleştirmeyen, kollayan insanların garip yorumlarına ne demeli?
bu arkadaşlar o zaman yüklü para alacakları bir işte çalışmaya başlasın, patronları da her irili ufaklı hata ve performans düşüklüklerinde gelsin her Allahın günü soyuna sopuna, eşine çocuğuna sövsün. iyi para alınca o küfürler yutulacak demek ki. böyle çürük zihniyet olamaz arkadaş. nedir durmaksızın değer verdiklerinize küfredilmesinin bedeli?
"En ateşli devrimciyi alın, ona mutlak iktidar verin, bir yıl içinde Çar'dan daha beter olacaktır." sözü, "en ateşli devrimciyim" diyen insanın odasının en görünür noktasına kocaman yazılması gereken Rus anarşist.
ağır özet geçmiştir kendisi insanın iktidar tutkusu ve belki de kendisinin bile farkında olmadığı "kendisi gibi olanlarla birlikte kendisinden olmayanları düşman bellediği" dikta arzusuna dair.
günümüzde herkesin ağzına dolanmış olmasıyla "kötünün iyisi" olup olmadığı tartışılan, fakat aslında en iyisi olmadığı kesin olan demokrasinin ağızlara sakız olduğu gerçeğidir.
18.yüzyılda yaşamış Jean-Jacques Rousseau, "Eğer insanlar Tanrı olsaydı, kendilerini demokratik olarak yönetebilirlerdi. insanlar Tanrı olmadıklarına göre, mükemmel bir devlet insanlara göre değildir." demiştir hakkında ve olup biten tamamen bundan ibarettir.
Abd'li dil bilimci Noam Chomsky de "Demokrasi, bizim sizden yapmanızı istediğimizi yaptığınız sürece istediğinizi yapmakta özgür olduğunuz bir düzendir." diyerek demokrasinin göstermelik bir icat olduğundan dem vurmuştur.
antik yunan filozofu milattan önce yaşamış platon ise;
"Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır.
Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir.
Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar."
diyerek 20-21 yüzyıl sonrasına adeta "taş atmıştır" fakat bizler ve bizi yönetme iddiasında olanlar ağzımızdaki tadı tuzu gidik demokrasi sakızını hala çıkaramadık.
insanın içinde iyi ve kötü yüzyıllardır çarpışırken, bazı durumlarda toplam kitlenin 3'te 1'inin oyunu anca alabilenlerin toplumu kendi algılarıyla yönetmeye kalktığı, tüm sınıfsal, inanç, yaşayış, algı farklılıkları ve eşitsizliklere rağmen tüm insanların birbirinden farkı olmaksızın aynı etki ve geçerlilikte seçim hakkına sahip olduğu sistem neyin mükemmelidir?
özet: herkesin ağzındaki demokrasi sakızı büyük oranda kendi diktasını kurma arzusunun bir sonucudur. içindeki iyi ve kötü çarpışmasıyla 'insan'ın olduğu yerde asıl demokrasi olmaz, "temsili demokrasi" olur. demokrasinin başlı başına tartışıldığı bir durumda temsilisi ise iyice eğreti durur, bugünün dünyasında olduğu gibi kıçı başı ayrı gider.
Mükemmel bir Hasan Hüseyin Korkmazgil şiiri ve aynı güzellikte bestelenmiş bir Ahmet Kaya şarkısı.
ilk olarak 1985 çıkışlı Acılara Tutunmak albümünde seslendirmiştir Ahmet Kaya bu şarkıyı, daha sonra 1989'da çıkan ve konser kayıtlarından oluşan Resitaller 1 albümünde de yer alır ve naçizane fikrim konser kaydı çok daha sade ve güzel gelir kulağa. stüdyo kaydının yapaylığından uzak, yalnızca bir bağlama ve Ahmet Kaya pek bir güzelleştirmiştir o sözleri ve güzelim şarkıyı.
"yaşayanlar bir gün ölür,
bir gün ölür elbette.
ağaçlarla balıklarla,
kuşlarla ben amenna.
ağlayanlar bir gün güler,
bir gün güler elbette.
uyanmakla anlamakla,
bilmekle ben amenna.
kısa çöp uzun çöpten
hakkını alır elbette.
direnmekle kurtulmakla
barışla ben amenna."
şiirin devamındaki yaygın olarak bilinen "dostum dostum güzel dostum bu ne beter çizgidir bu, bu ne çıldırtan denge yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe" dizelerinin yer aldığı kısım da ayrı bir Ahmet Kaya bestesi ve şarkısıdır aynı zamanda.
400 bin ton siyanür kullanımı, yok olacak 10 milyon zeytin ağacı, tamamı kirlenen içme ve sulama kaynakları, tarıma elverişsiz hale gelecek binlerce metrekarelik toprak ve bunlardan etkilenecek binlerce insanla net bir doğa katliamı.
bırakın kendi ülkemizi yani Türkiye'yi, tüm dünya için inanılmaz bir doğal ve kültürel değer olan oksijen deposu kaz dağları'nda şu tablonun yaşanmasında ve ileride daha da artmasında payı olan, buna onay veren tüm yetkilileri Allah'a havale ediyorum, gözünüz paraya doysun.
nas & damian marley ortak albümü distant relatives'de konuk olduğu tribes at war şarkısında düşmanlığı, kin ve nefreti ritim üstünde adeta "akarak" en basit haliyle adeta çocuğa anlatır gibi anlatmış afrikalı şarkıcı.
ilgili bölüm de paylaşmaya değer:
"mindless violence
well let me try to paint it
here's the 5 steps
in hopes to explain it:
One!
It's me and my nation against the world
Two!
Then me and my clan against the nation
Three!
Then me and my fam' against the clan
Four!
Then me and my brother we no hesitation
Uh, go against the fam' until they cave in
Five! Who's left in this deadly equation?
That's right, it's me against my brother
Then we point a kalashnikov
And kill one another."
çocuğa anlatır gibi basit dedik fakat koca koca adamların, insanların bunu farkedememesi ne tuhaf.
günümüz gençliğini tanımlamada kesinlikle ilk üçe girecek, hatta zirveyi zorlayabilecek sıfat.
sonuçta sefahattan başka ilgilendiğimiz bir şey var mı ki bizim?
kendisinde bulunmayan insandan yüz çevirme sebebidir vicdan.
insanlar bambaşka şekillerde yaşar, bambaşka şeylere inanır, birbirleriyle delice savaşır, birbirleriyle delice sevişir ama vicdansız olanla ne yaşanır, ne savaşılır, ne de sevişilir.
ve uzun yıllardır gördüğüm, tanık olduğum her olayda vicdansızların sayıca vicdan sahibi insanlara baskın çıktığını görmek içimde tarifsiz kırıklıklar bırakıyor. ne düşündüklerinin hiçbir önemi yok, bir an olsun bağırmayı bırakıp kendi içlerindeki o sese kulak verseler belki bir şeyler duyabilirler..
sanırım vicdanın ömrü az, insanlık da ölmek üzere.
aslan gibi iki genç insanın "cehalet" silahıyla kendilerini nasıl vurduklarını gördüğümüz olay.
rahmetli burak yıldırım kardeşim; sen ne diye 5-6 kişiyle tek başına arkasını dönüp giden bir adama sataşırsın, sen bıçakla vurulduğunda o arkandaki 5-6 "delikanlı"nın nasıl kaçıştığını görmüşsündür. böyle vukuatlarla adamlık, delikanlılık ölçülmez. yaşamak oyun değil. bak birkaç saniyelik olayla canından olur, arkanda gözü yaşlı ananı babanı, hastane önünde haykırışıyla insanların yüreğini parçalayan sevdiceğini bırakırsın.
zanlı yusuf ortak kardeşim; senin üstüne gelip sataşıyolar eyvallah da yaşın 20, üzerinde sahte kimlik artı 3 adam yaralaman var. sen zaten serseri mayının tam karşılığısın, karşı taraf seni tahrik etmiş de olsa tam anlamıyla burda "patlamışsın."
tribünlerde gümbür gümbür söylenen;
"buraya kalpler konuldu bursa
yolun sonu ölüm olsa da"
sözlerini adeta tam anlamıyla yerine getirmiş, gün itibariyle vefat eden bursasporumun büyük başkanı.
doktorların geçirdiği kalp rahatsızlıklarından sonra maçlara gitmemesi ve stresten uzak olması telkinlerini dinlememiş, sağlık sorunları sebebiyle başkanlığı bırakmasını söyleyenlere "henüz olmaz, verdiğim sözler var, yapılacak işler var" diyerek bursaspor'un daha güzel günler görmesi adına adeta canını ortaya koymuş büyük başkan.
ne güzeldir ki tarih onu hep anacak, hatırlayacak. türk futbolunda adeta bir ihtilal sayılan bursaspor'un şampiyonluğunun yanında ibrahim Yazıcı adı yazacak.
2010'da şampiyonluk ve sonraki yıl yaşanan şike sürecinde bursaspor'un istanbul hegemonyasına en sert ve ciddi anlamda başkaldırısının mimarıdır ibrahim Yazıcı, bu sebepten Eskişehirspor taraftarına adına pankart açtırandır:
mekanı cennet olsun, gittiği yerlerde huzur bulsun inşallah. şampiyonluk göremeden yitip gidenlere anlatsın nasıl şampiyon olduğumuzu, koca koca adamların nasıl sevinçten ağladığını. https://galeri.uludagsozluk.com/r/443584/+
ciddi sosyal tespitleriyle ortalama üstü bir türk gerilim filmi. hem bbg ve türevi televizyon programlarını, hem de onlara prim veren izleyiciyi deşifre eden, etmeyi amaçlayan bir yapım olmuş.
vildan'ın memelerinin toplum vicdanına üstün çıktığı film ayrıca.*
Kevser Suresi ırkçılığın kesin reddidir.
Her gün namazlarımızda okuduğumuz Kevser Suresi soy üstünlüğü iddia edenlere, asalet taslayanlara, kendisini diğerinden üstün görenlere Rabbimizin verdiği kesin ihtardır demiş başbakan.
çok güzel.
yalnız kevser suresi ırkçılığın reddidir derken, her gittiği yerde "3 çocuk da 3 çocuk" diyerek mal-mülk ve insan sayısında çoklukla övünmeyi açıkça reddeden, hatta soylarının çokluğuyla övünüp mezarlarını dahi sayacak duruma gelmiş cahiliye araplarını ikaz eden tekasur suresi'ni adeta "ıskalamış" kendileri.
ne de güzeldir işine geleni almak. kendine yontmak.. ağızdan düşmeyen kuran-ı kerim açık açık niceliği değil niteliği överken aksini teşvik etmek..
not: yazar "3 çocuk" söyleminin uzun vadede genç nüfusu canlı tutma ve üreten/çalışan Türkiye oluşturma planıyla söylenebileceğinin de farkında.
fakat türkiye bugün de Avrupa'nın en genç nüfusuna sahipken kendi kendine yetemiyor, dışa bağımlı yaşıyor. demek ki sayısal çoğunluk özde değilken kağıt üzerindeki kadar etkili olmuyor, sonuç vermiyor.
'biterayak' askeriye saçmalıklarına da dokunmuş, bir kez daha takdiri haketmiş dizi. "vatan borcu" diye, "adam ediyoruz" diye gencecik insanlara yapılan eziyetlere, haksızlıklara kendi çapında sessiz kalmamıştır.
dendi ya sonunda; "her evlat, o anne babanın komutana, asker ocağına emanetidir. bunlar böyle mi sahip çıkıyorlar emanete?" doğru söze ne denir?..
varsa bunca yıldır bu ülkede bu duruma değinebilen, askeriyeyi böyle net eleştirebilen dizi buyursun.
ama hayır durmak yok; muhteşem yüzyıl'a, intikam'a, kuzey güney'e devam.
ayrıca bu durumdan dolayı yakın zamanda hakkında "askerlikten soğutma suçu" gerekçe gösterilerek dava açılırsa şaşırmayacağım dizi.
günümüz toplumunda birçok kadın yalnızca cinsel obje olarak görülmekten dolayı erkeklerden şikayetçi olsa da bu konuda kendi durumlarını da gözden geçirmeliler.
bugün cinsellik her bireyin hayatına girmiş durumda, istesin ya da istemesin, aktif ya da pasif. şampuan reklamlarından kadın programlarına, gazete köşelerinden kliplere, filmlerden dergilere, etraf cinselliği ve seksapelitesi sivriltilmiş kadın figürleriyle dolu.
erkeklerin buna tepki göstermesi şöyle dursun, kadınların bu durumdan hiç rahatsız olmaması adeta mevcut durumu kabullenmektir. hatta rahatsız olmak da şöyle dursun, daha vahimi çoğu genç kızın o "dişiliği ön plana çıkartılmış kadın" figürüne özenmesi, bunu modern dünya ve toplumda başarı sayması, başarı sanması. bu durumda "bir cinsel obje olarak görülmekten yakınmak" yapılanla söylenenin çelişmesidir, çelişkidir.
burada rahatsız edici olan modern dünyada gitgide daha fazla soyunup dişiliğini, cinsel yönünü insanların gözüne sokan kadın figürünün meşrulaştırılması. meşrulaştırmak bir yana, yer yer alkışlanıp "modern", "çağdaş" vb sıfatlarla desteklenmesi daha da ciddi bir arıza.
bunu görmek için etrafa, tv'lere, internete, sosyal medyaya vs şöyle bir bakmak yeterli. öncelikle "cinsel obje" yönüyle ön plana çıkmış kadınlara "bravo, bir kadın olarak nasıl da yükselmiş buralara gelmiş", "işte modern dünyada başarılı kadın" gibisinden övgüler düzmek, o kadını yalnızca cinsel obje olarak gören, insanların gözüne sokan düzenin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değil.
hatta farkına varın; etraf sanat için, onun için, bunun için, şunun için soyunurum diyen, soyunan (bu kısımda "soyunmak"la kastedilen yalnızca kıyafetlerini çıkarmak değil, daha genel anlamda "dişi yönünü insanların gözüne sokmak", "kendi cinselliğini kullanmak") ve kendi zihniyetlerince haklı sebepleri olan kadınlar ve genç kızlarla dolu.
evet, kadını yalnızca bir cinsel obje olarak görmek yanlış bir bakış açısı, yanlış bir zihniyet fakat hanımlara da naçizane tavsiyem;
sanat için soyunmayı bırakın, kendiniz için giyinin. malzeme olmayın, düşünün. bu oyuna gelmeyin: