"...Hükümet adamlarının arkasında millet manevî şahsı diye bir irade ve kuvvet farzetmede hiçbir hukukî netice ve fayda yoktur. Bu tasavvur sadece, arkasını millete dayayarak en açık haksızlıkları bile, mefruz bir millet iradesiyle meşrulaştırma yolunu tutan hükümetlerin işine yaramaktadır."
Git gide yayılan sarı renk masmavi denizi sulu ishale çevirmişti. Etrafındaki herkes bu sarılığın merkezine, yani ona doğru öfkeli gözlerle bakıyor bir taraftan da burun deliklerini kapatıyorlardı. "Ne sıçtım be." Dedi kendi kendine. Yüzü bile kızarmadı.
Akıllara joey'nin kadın çantası gibi görünen bir çantayı fazlaca benimsemesini, gittiği her yere yanında götürmesini ve ardından gay sanılmasını getiren erkektir.
Yerinde bir analiz. işçilerin grevi gayet haklı, gayet yasal. Buna kimsenin bir diyeceği yok ancak gerçekler malesef Acıdır. firma sahiplerinin "zavallı işçilere haklarını verelim." Diyeceklerini sanıyorsanız ne yazık ki, hatta allah kahretsin ki yanılıyorsunuz.
Sakin bir şekilde gölgede oturup, dinlenip, hava alıp kalkıp gidilecek bir yer olmaktan çıkmıştır. Siz sakin sakin otururken suriyeli birkaç dilenci gelip para vermediğinizde üzerinize su dökebilir. zorla gül mendil satmaya çalışan teyzeler yakanızı bırakmaz. Sakin sakin oturayım diye gidiyorsun daha beter sinirlenip çıkıyorsun kodumun yerinden.
Bu sene her 10 kişiden 11'inde var olan ray ban modeli. Evet wayfarer ve tech modellerinin ardından bu da ayağa düşmüştür. Çakmalarını görmemiz yakındır.
Bugün ilk kez yapmayı denediğim yemek. Allam bi' yemek bu kadar lezzetli olabilir birazdan tabağı dilimle sıyıracağım. Tek kişi yiyecek olanlar için tarifini de vereyim tam olsun. Ben mantar da koydum sevmeyen koymasın.
2 yemek kaşığı tereyağı
250 gr tavuk göğsü
5 adet mantar
2-3 yeşil biber
1 soğan
1 paket süt kreması
tuz
karabiber
bir tutam nane
100 gram penne makarna
Soğan ve biberi ince ince kiyip erittiğimiz tereyağına döküyoruz. Bunlar hafif hafif ölmeye başladığında ne ince ne kalın şeritler halinde doğradığımız tavuğu ilave ediyoruz. Tavuklar da pişmek üzere olduğunda mantarı katıyoruz bir süre daha kavuruyoruz hepsini. En son kremayı döküp tuz karabiber naneyi ilave ettikten sonra ocağı kapatıyoruz. Sos hazır.
Penne'yi kaynar suya atıp biraz tuz ekiyoruz. 9-10 dakika sonra sudan alıp süzüyoruz. (al dente)
Makarnayı tabağa alıp üzerine sosu döküp afiyetle hüpletiyoruz.
Doğan burda yayın grubunun basımını üstlendiği, ayda bir yayınlanan coğrafya ve Keşif dergisinin adı.
istisnalar dışında her ay sert kapaklı kaliteli ekleri oluyor bu derginin. Her biri alıp kütüphaneye koymalık. içerik olarak genelde yayınlandıkları ayın anlam ve önemine yönelik oluyorlar.
işte bu ayki ek bahar rotaları atlası. Ormanların, derelerin, tepelerin içerisinden geçen, kendisini aşanlara rüya gibi cennet gibi manzaralar sunan rotalar var içerisinde. toplam 43 rotaya yer verilmiş, bu sayede siz çeşitli imajlarla desteklenmiş 43 adet nefis mini gezi yazısı okumuş oluyorsunuz.
Tabii insanın canını çektirmiyor değil imajlar. bir Doğa düşkününün bu atlasa bakması, bir oburun yemek kitabına bakmasıyla eşdeğer. O bakımdan da uyarmış olayım, hazırlıklı olun.
O kadar amerikan dizisi, ingiliz filmleri izliyor, rus edebiyatı yok efendim alman edebiyatı ürünleri okuyor olmama rağmen gerçekten genlerimde taşıdığımı düşündüğüm kültür bu.
Bir film izliyordum. Kırgızistan'da bir dağ, dağa arkadaşlık eden bir göl ve o gölün kenarında da Kırgız Türklerinin yaşadığı Çadırlar vardı. Yemin ediyorum o sahnede de, Kırgız Türklerinin bozkırlarda at koşturduğu sahnelerde de içim kıpır kıpır oldu. "ben napıyom burda hamuğa koyiyim." Dedim. keşke oralarda doğsaydım dedim. Hiçbir ırka düşmanlık beslemiyorum ama arap kültürüyle harmanlanmış bir kültüre sahip olan Türkiye türkü olmak yerine dağlarda yaşayıp kültürünü muhafaza etmiş, orhuN yazıtlarını okuduğunda %90'ını anlayacak kadar türkçeye sahip çıkmış Türklerin arasında büyümek isterdim.
Irkçılık yapmıyorum ve hiçbir ırkı diğerinden üstün tutmuyorum. Ama gerçekten o Türk kanının damarımda aktığını hissediyor ve bu hissi seviyorum.
öncelikle, teyze çarşaf değil kaban giyiyor. iKinci olarak böyle bir görüntünün serbestçe internette dolaşması beni hayret ettirdi. Hayret ettiğim diğer nokta ise o çok kültürlü, düşünceli, saygılı ekşicilerin görüntüleri izledikten sonra hakaretler yağdırması oldu. Pek tabii sizler de beni hayret ettirdiniz.
içinizden hiç olmazsa bir tanenizin "normal" kabul edilen hiçbir insanın bunu yapmayacağını söylemesini dilerdim. Buradan hakaret yağdırmak kolay, ancak "toplumsal davranış kuralları" dediğimiz olgular, "normal, orta zekalı, orta ahlaklı" kimselerden beklenir. teyzenin psikolojik anlamda normal olmadığı aşikar.
Ben travmatik bir geçmişi olduğunu düşünüyorum. Güllük gülistanlık bir ortamda çocukluğunu ve gençliğini geçirmiş, orta yaşlarında ve yaşlılığında el üstünde tutulmuş bir insan böyle bir şey yapar mı sizce? Küçükken psikolojik veya fiziksel şiddet görmüş olabilir, bu şiddet evlilik hayatında devam etmiş olabilir. Anal ilişkiye zorlanmış olabilir. Veya bazı ilaçlar sindirim sistemine doğrudan etki yapar. Bir hastalığı düzelteyim derken su gibi ishal olabilirsiniz mesela. böyle bir durumu varsa kadın daha fazla tutamayacağını anlayıp oraya geçmiş olabilir.
Bilemiyorum, ihtimaller çoğaltılabilir. Ancak mental bir rahatsızlığı olduğu aşikar olan bu kadını önce sözlüklere düşürüp sonra "pis, iğrenç, mendebur" Demek, kadının gaitasından hangi partiye oy verdiğini tahlil etmek gerçekten iğrenç. Siz daha iğrençsiniz.
Edit: alzheimer da ihtimal dahilinde. Öz babaannemin bazen salonu tuvalet sanıp orada ihtiyacını giderdiği oluyor. Bilse yapar mı Benim canımın içi? Bu kadında da böyle bir sıkıntı olması mümkün.
Ellerinizle vücuda getirdiğiniz albüme fotoğraflarınızı yapıştırırken, siz fark etmeden sizi izlediği ve "sen gerçek misin?" Diye kolunuza şöyle bir dokunduğu an.
vilhelm thomsen'in 1893'te çözümleyip hakkında çeşitli yazılar yazdığı orhun anıtları'nı, bu mirasın sahibi olan bizlerin de geniş bir bakış açısıyla anlayabilmesi için çalışmalar yapmış değerli bir bilim insanı. bu amaca binaen ilk baskısı 2002'de yapılmış olan (bkz: orhon yazıtları araştırmaları) isimli kitabını bizlerin istifadesine sunmuştur.
kitap 448 sayfadan oluşuyor. kitabın kabaca 6 bölümden oluştuğunu söyleyebilirim. ilk bölüm kitabı çevirip yayına hazırlayan vedat köken'in önsözü. diğer bölümler ise sırası ile şöyle:
-orhon ve yenisey yazıtlarının çözümü ilk bildiri
-vilhelm thomsen tarafından çözülmüş orhon yazıtları
-yenisey yazıtlarındaki iyi değerlendirilememiş bir harf
-turcica, moğolistan ve sibirya'daki türk yazıtlarının yorumlanmasıyla ilgili incelemeler
-1. ve 2. orhon yazıtının inscriptions de l'orkhon adlı atlasta (fin atlası) yayımlanmış kopyaları
çoğumuz az veya çok kitap okuyoruz. ancak 'dilin dönüşümünü keşfetmek', 'güzel dilimizin bilinen ilk eseri ile ilgili geniş bilgi edinmek' kurmaca eserlerden de tarihî eserlerden de farklı bir tat veriyor insana. orhun yazıtları bu yönüyle çok özel, bu yüzden 'orhon yazıtları araştırmaları'nı okuyun, okutturun.
Bir yazara bir gün, şu şu düşünceyi 10 sayfada anlatsan ne kadar sürer, demişler.
Yazar, 3 günde yazarım, demiş.
Peki demişler. Bu düşünceyi 5 sayfada anlatsan, kaç güne hazır olur yazı?
O zaman süre 1 haftaya çıkar, demiş yazar.
Bu defa sen bize bu düşünceyi 1 sayfada aktar en iyisi demişler. O zaman yazar, bunun için 3 hafta mühlet istemiş.
Sözün özü şiir, düşüncelerin imbikten geçirilmiş hâlidir. en az kelimeyle, en çok şey serilmeye çalışılır gören gözlerin önüne. bizim 2 dakika da okuyuverdiğimiz o dizeler için, dizelerin yazarı kim bilir kaç günler boyu kafa patlatmıştır. Belki gecesini gününe yâren etmiştir.
sırf bu yüzden bile, yüzyıllardır var olan şiire "gereksiz" demek, en hafif tabirle "acımasızlık" ve "bilgisizlik" olarak nitelendirilebilir.