30 yaşında, ülkede belli bir saygınlığı olan mesleği yapan, büyük bir şehrin iyi bir semtinde yaşayan biriyim. ama çoğu kişinin burun büktüğü, izleyenlerin zeka seviyesini küçümsediği dizileri izliyorum ve gayet de isteyerek, beğenerek izliyorum. 19 ay önce kardeşimi kaybettim ve ondan sonra bir sene boyunca hiçbir şey izlemedim, daha sonra yavaş yavaş dizileri izlemeye başladım ama sadece beni başka dünyalara götürecek, beynimi çok kullanmamı gerektirmeyecek dizileri izleyebildiğimi fark ettim. 19 ay içinde olan hiçbir haberi izlemedim, okumadım, zaten ne zaman haber izlemeye kalksam kardeşimin ölümüne benzer ölüm haberleri gördüm televizyonda (belediye otobüsü çarpması). ondan sonra kiraz mevsimi ve çilek kokusu izlediğim iki dizi oldu, haftada belli saatlerde kafamı boşaltabiliyordum böylece, benim deşarj olma yöntemlerim olarak kabul ettim bunları ve dün biri final yaptı, bugün de bir diğeri bitiyor, ben dün resmen biri bitince hüngür hüngür ağladım lan, az önce de diğerinin final fragmanını izleyerek ağladım. kim ne derse desin o ikisi bana iyi geliyordu ve üzgünüm sözlük, beynimi boşaltabileceğim, birkaç saatliğine de olsa boş boş bakabileceğim dizilerim yok artık.
düğünüme yirmi gün kala kaybettiğim kardeşim, karındaşım. en son sabah beni işe bıraktıktan sonra gördüğüm, öğlen morgda teşhis ettiğim, üzerinden tam sekiz ay geçmesine rağmen dün gibi taze olan, her sabah fotoğrafına bakıp günaydın dediğim, hala her gün dertleştiğim, çok çok çok özlediğim. yokluğuna inanamadığım, inanmak istemediğim.
bazen söyleyecek o kadar çok ama o kadar çok şeyin vardır ama hepsini söyleyebilecek gücün yokturya hani, işte o zaman konuşmaya hiç başlamamayı tercih etmektir.
yıllardır dinlememe rağmen hiç bıkmadığım, buna rağmen neden henüz entry girmemiş olduğumu bilmediğim şarkı.
tanıma gelince: özellikle akustik versiyonu tercih edilmesi gereken, umudun kırılmışken, gücün kalmamışken, bir şeyler ters giderken dinlenildiğinde birebir olan şarkı. enfestir.
hani bir yağmur çeşidi vardır, incecik damlalar halinde yağar, sadece sokak lambasının ya da araba farlarının aydınlattığı alanlarda görülür ya da eğer yerlerde su birikintileri varsa onların üzerine bakılarak yağmur yağıp yağmadığı anlaşılabilir, yani yağmur aslında yağıyordur ama net gözükmüyordur,sesi var kokusu var görüntüsü yoktur.işte tam olarak o durumun sorusudur.
'bu işte bir iş var sen doğal değilsin
biri girmiş aklına değişmişsin
sanki biraz evvel ağlamış gibisin
sen konuşmasan da
ben anlarım çünkü
en iyi ben tanırım seni'
diyen dinlenilesi multitap parçasıdır.Dinledikçe dinletir kendisini, yayılmasın istenilir, herkes bilmesin istenilir.Hatta sonra o kadar sevilir ki, bu sözleri sana söyleyen-yaşatan birine aşık bile olunabilir o kadar.*
kusura bakmasınlar ama artık iyiden iyiye sıkmaya başlamıştır. Bir de ne o öyle mete jaleyle öpüşüyor ama inci hocayı düşünüyor, aylin muratla evli ama soner'i düşünüyor, berrin hakanla evli ama aslında ahmet'i düşünüyor.yuh yani herkes bir üçgen oluşturmuş gidiyor. Ayrıca osman'ın sahnelerini de daha fazla uzatmasınlar o kısım ayrı bir sıkıcı.
7. sezon fena başlamamıştır ama şuna değinmeden geçemeyeceğim ki; robin'in saçları çok kötü olmuş bence. O kadar kötü ki her gördüğümde sanki ilk kez görmüş gibi 'saçların iğrenç' diyorum içimden refleks olarak.
mavi kelebekler sadece artemis çiçeklerinde yaşarmış ve artemis çiçekleri de bosna'da sadece toplu mezarlarda açarmış. işte böylece, bu sayede bosna'daki toplu mezarlara ulaşılmış mavi kelebeklerin izinden..
ayrıca trt'de başlayacak yeni dizinin ismiymiş.Umarız adındaki bu ağırlığı unutmazlar da kaliteli bir şeyler izleriz(neyseki dizi özel kanallardan birinde değil de reyting uğruna saçma hallere sokulmaz böylece). Şimdilik fragmanı güzel gözüküyor, hiçbir şey olmazsa bile bosna-hersek'i görmek bile güzel.
--spoiler--
sırlar kalbin incisidir. ister satarsın, ister saklarsın. ama bir kere pazara düşmeyegörsün. o vakit; bütün malını versen de karşılığında, geri alamazsın.
--spoiler--
coverları orjinalinden güzel parçalardandır. hatta güzel kelimesi az kalır. ilk defa reklamlarda duyduğumda çok aramıştım my way'in bu athena versiyonunu, zaten çok geçmeden athena müziğe çok güzel sözler yazıp bir de, bir o kadar güzel bir klip çekip bizi bizden almıştır.athenayı ilk çıkış şarkısı skalongayı dinlediğimde o ortasona giden halimle nasıl bir çocuk ruhla heyecan dolup sevdiysem, yeniden o günleri hatırlamıştır.aradan geçen 13 yıldan (ki şu an fark ettimki o zaman,şu ana kadarki hayatımın tam yarısındaymışım) sonra bu şarkıyı dinlerken onca zamanda yaşadıklarımı kafamdan geçirip, pişman olduğum hatalarım için kendimi artık yiyip bitirmemem gerektiğini anlatmıştır bana. ne de olsa;
hayat, bu kadar mı?
bence değil bir kaç sözüm var
biraz senin gibi
yıkılmayan duvarları var
bazen esintili, bazen uzak
yakınlarım var
ben, ben böyleyim
kendi yolumda
bırak tutma beni
kaybetsem de üzülmem asla
ne boş kaygıların
korkma bana hiç bir şey olmaz
yanlış doğru gibi
eksik kalan bir kaç satırsa
ve ben, ben böyleyim
kendi yolumda...
müziğine bakınca eğlenceli zıpır şarkı, ama üst üste dinlenilince aslında hüzünlü bir yanı da var, hatta bir yerden sonra vuruyor insanı, anlamıyorsun neşeli misin hüzünlü mü.
ayrıca -neden insan ayıpladığını yaşamadan ölmüyor- gerçeğini de şarkıya eklemişler, daha bi takdirimizi kazanmışlar. *
en az diğer reamonn şarkıları kadar güzel bir reamonn parçasıdır.(hatta bu zamana kadar bu başlık nasıl açılmamış diye şaşırtır)hele ki uygun zamanda dinlediyseniz bağırarak eşlik etmek gelir içinizden 'goodbye' diye. şarkının girişi ayrı bir koyar, ama zaten hangi elvada koymazki insana?
sonuç olarak arka arkaya dinlenilesidir,ne de olsa şarkıda da dediği gibi:These words have no meaning,there's nothing to say.
o zaman sözlerini de yazayım tam olsun:
We both dressed as we thought fit
What do you wear to goodbyes?
The time would come for us both to sit
And near each other's lies
I don't feel like I've been holding back
Breaking up is hard on us both
I feel so empty as you walk away
These words have no meaning
There's nothing to say
So Goodbye
Goodbye
These words have no meaning
When your heart set on leaving
Goodbye
So Goodbye
Now there's nothing worth keeping
Nothing left to believe in
And when think the fighting is over
Then come the sleepless nights
Of wanting to hold her
Goodbye
I can barely remember the love
But I can still hear the fights
Standing in the hallway
Screaming the top of your voice
You know you were right
I don't feel like I've been holding back
It cuts like a knife but it still feels like life
So Goodbye, Goodbye
These words have no meaning
When your heart set on leaving
Goodbye, Goodbye
Now there's nothing worth keeping
Nothing left to believe in
And when think the fighting is over
Then come the sleepless nights
Of wanting to hold her
Goodbye
You said it wouldn't hurt
But now say it's not getting better
We tried
So hard to make it work
I thought that I'd be with you forever
Goodbye, Goodbye
These words have no meaning
When your heart set on leaving
Goodbye, Goodbye
Thought this might be worth saving
But I must be mistaken
Goodbye, so goodbye
Now I'm ready to let you
I see you leaving
I start believing
I finally think the fight is over
No more sleepless nights
Of wanting to hold her
Goodbye
tersten bir aşk şarkısıdır.biz ölen sevgilinin ardından yazılmış olan şarkılara alışmışken,bu şarkı ölmüş olan sevgilinin toprak altından yeryüzündeki sevgilisine yazdığı şarkıdır bir nevi.bu yönüyle de ayrı özeldir.her versiyonu ayrı güzeldir,ayrı dinlenilesidir.insana dokunur.
sezen aksunun 16 yaşındayken yaptığı/yazdığı,ilk bestesinin adı.yazdığı yaşa bakılırsa oldukça ağır sayılabilecek sözlere ve tarza sahip, zira türk sanat müziği türünde bir şarkı.(yazar da burada şarkının ağırlığına kapılıp hayatında sayılı kullanacağı 'zira' kelimesine yer vermiştir.)
suzan kardeş bu şarkıya albümünde yer vermiş ama olaki sezen aksu'nun tek başına söylediği versiyonu bulunup dinlenilebilirse görülürki o versiyonu ayrı bir güzeldir.
'Hiç olmazsa bir kere gel aşkımızın mezarına
Ne gül, ne zambak
Kır çiçeği yeter de artar beni anmaya
Bir dolu ümit, bir dolu inanç
Hepsi uçtu gitti havaya
Ben yaşıyorum, içim öldü
Çünkü onu gömdüm toprağa ...'
şeklinde sözlere sahiptir,bünyede yeri ayrıdır.
--spoiler--
her şeyi anlamak zorunda değiliz. kaç yaşında olduğunu anlamak için kesilir mi bir ağaç. bir dalgıç nasıl siler gözyaşlarını. kederli günlerde bağlanmaya daha açık oluyor insan. ama zaten her şey yolunda giderken kim sevebilir. bizi bir araya getiren sebepler ayıran sebeplerle aynı. ama şimdi bunlar biraz hüzünlü konular özet geçelim.
cep telefonu ışığında ameliyat yapan doktorlar var afrika’da ben burada kapıyı açamıyorum. ben burada o kadar ciddi konuşuyorum ki şaka yaptığımı zannediyorsun. oysa kanamak da bir gülüştür yeryüzünde.
hayatımızı değiştirecek insanlar sessiz sedasız geçtiler yanımızdan. onları görmedik yoktu kara atları. ne öğrendik onca bulmacadan: çinekop lüfer balığının küçüğüdür. resimdeki şarkıcıyı yolda görmüştük bir seferinde. sıhhiye köprü altında o mahşer yeri provasında. çok daha fazla şey öğrenmiştik.
bazen bir hikâye tutuşmuş iki eldir, kenetlenmiş on parmaktır. şimdi gizlice söyle bana, saklı düşler ne demektir. yağmur ne demektir terk ne demektir. işte o zaman anlayacağız yeniden gitmek ne demektir.
--spoiler--
daha da birşey demiyorum ben.