kitaplarını pek bi sevdiğim kahraman tazeoğlu ile aşk yaşıyormuş. oysa ne hayaller kuruyordum onunla ilgili. Başka kızlara bakacağım artık. mutluluklar dilerim.
Futbol menajerliğinde iyi bir kariyeri olan, güvenlik firması sahibi ve şimdilerde medya ajansı yönetim kurulu başkanlığı yapan iş insanıdır. Bugün gündemde görünce entry girmek geldi içimden.
Alper Potuk’un menajeridir.
Aynı zamanda Wilfried Bony’nin Türk resmî temsilcisiydi.
Dediği gibi 76,000 saat ders vermesi için hergün en az 12 ila 15 saat ders vermesi gereken kadındır. Verdiyse 10,000 saat uçuş kuralına göre 7 kere uzman pilot olabilirdi. Bu arada nasıl 40 yaşında ya? En fazla 25 gösteriyor.
yıllar önce adı bende saklı olan bir mafya babasıyla aşk yaşardı bu kadın. sık sık kavga ettiklerinden, mafya ağabeyimiz bunu yurt dışına yollardı sık sık. fakat kadın yurt dışına çıktığında da rahat durmaz, herifi boynuzlardı. en son çıktığında orada mafya sevgilisini yine aldattı ama bu kez iş ortaya çıktı. bu yüzden uzun zaman türkiye'ye dönemedi.
mafya sevgilisinden büyük paralar sızdırdığını biliyorum. serveti çok geniştir. eskiden de dengesizin tekiydi bu kadın. o yüzden haberi duyduğumda hiç şaşırmadım.
bugün çıkmış olan MOR adlı kitabının editör yorumu beni benden almıştır.
"Önünüze bir metin geliyor, yazarına bakıyorsunuz ve orada iki isim görüyorsunuz: KAHRAMAN TAZEOĞLU & M. H. KAN. Estetik edebiyatın dâhisi ile bilimkurgu edebiyatın dehasının teşrikimesaisi bir distopya... Uzak bir gelecekte insanoğlunun milyonlarca yıllık evriminin edinimleriyle ulaşmaya çalıştığı zirveye çarpık bir yorum ve sentetik yöntemlerle tırmanan sisteme karşı yine o insanoğlunun varoluş savaşı... Ve aşkı unutturmaya çalışan zorbalığa karşı aşkın mücadelesi... Epik kurgusu burcu burcu bir lirizmle beslenmiş çağıldayan bir roman. MOR’u bitirdiğimde anladım ki, ceviz kabuğuna koskoca bir evren sığabiliyorsa eğer, 200 sayfaya da bir destan sığabiliyormuş demek ki. Küçük bir sözcük oyunuyla bitirecek olursam, MOR, edebiyatımıza TAZE bir KAN olacak, bundan adım gibi eminim..."
cemaatin çok ekmeğini yemiş, daha sonra dengeler değişince cemaate hakaret edip, güce ve paraya tapınmış, kendini radyocu zanneden din istismarcısı. karakteri hakkında hiç iyi şeyler duymadığım insan yavrusu.
bugünlerde sıkça dinlediğim şarkısıyla aklımı başımdan alan sanatçı. hayır aldatılmadım da ama yine de anlamıyorum bu şarkıda beni çeken şeyin ne olduğunu: http://www.youtube.com/watch?v=zcXKcU5LZV0
aynı zamanda iyi bir radyo programcısıydı. di'li geçmiş zaman kullanıyorum; çünkü artık aramızda değil. bugün canlı yayın sırasında geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini yumdu. allah rahmet eylesin.
kardeş türküler'i konuk ettiği programda solist aynur'a yönelttiği soruyla türkülerden anlamadığını ortaya koyan sunucudur. be kardeşim sen ki cnn gibi bir televizyonda "koskocaman" bir program yapımcısı ve sunucususun. hiç mi bilmezsin türkü ile beste arasındaki farkı da gider şiwan perver'in bestesini türkü zannedip, eseri icra eden sanatçıya "hangi yöreye ait bu türkü?" gibi abuk bir soru sorarsın?
biraz araştırırsan, bir eserin türkü diye anılabilmesi için o eserin anonim olması ve yakıldığı (dikkat et bak 'yakıldığı' diyorum, 'bestelendiği' değil!) zamanın üzerinden 100 yıl kadar zaman geçmesi gerektiğini öğrenirsin. pop kültürü olsa eksiksiz ve şahanesin. bu bilgi de sana kıyağım olsun mesut bey.
"Bir yalnızlık koleksiyoncusuyum ben; herkesin her şeyi olan ama kimsenin hiçbir şeyi olamayan Ve bilirim; yalnızlık ağırdır. Yalnızlık ağrıdır." bana 'işte böyle bir şeymiş yalnızlık biriktirmek' dedirten yazı. meraklısına tamamı burada. http://www.yurtgazetesi.c...siyoncusu-makale,733.html