orgazmdan daha zevkli anların tipik bir örneğidir, 20 aydır sigara içmeyen bu bünyede tekrar sigara içme isteğini doğurmuştur. yalnız içilen sigaradır, kendinizle paylaştığınız sigaradır. gecenin karanlığına üflenir, içimizi aydınlatsın diye. gri dumanı takip ederek tekrar içine çekmene fırsat verir.
"bir kez yedin mi tadını bir daha unutamazsın" derler dost kazığı için. düşman kazığından daha çok canını yakar insanın. ne de olsa beklenmedik yerden gelmiş, hesapları alt üst etmiştir.
severek ayrıldıysanız, şaşkınlıkla geçen saniyelerden sonra yerini mutluluğa bırakan duygulara sebep olur insanda. okusanız da anlamazsınız, çünkü zaten yıllarca atacağı bir sms'in hayaliyle yaşamışsınızdır. bundan dolayı da mesajı o hayal ettğiniz haliyle okursunuz ilk geldiğinde. sonra beyniniz normal işleyişine döndüğünde mesajın acılığını fark edersiniz. yıllardır içinde büyüttüğü nefreti kusmuştur size, ona artık ulaşamayacağınızın, farklı şehirlerde olmanızın güvencesiyle.
meksika dalgası yapan seyircileriyle ünlüdür. bu yönüyle dallama fransızlar deyiminin doğruluğunu ispat eder. toprak kortun tek grand slam'idir*. var olan slam'ler içerisinde fiziki şartları en kötü turnuva olduğu için paris'in dışına, daha geniş bir alana tahliyesi düşünülmektedir önümüzdeki onyıllarda.
tenisin en kıdemli turnuvası.
tenisin en geleneklerine bağlı turnuvası. (bkz: dress code)
en prestijli turnuva (diğer tunuvaların hepsinde şampiyonluğa bedel olduğu söylenir tek bir şampiyonluğunun) ivan lendl, jim courier, mats wilander gibi efsanelerin hiç kazanamadığı turnuva. roger federer'in arka bahçesi denilen yer. pete sampras'ın king of wimbledon lakabına ev sahipliği yapan yer.
bir ingiliz'in asla kazanamadığı turnuva.
ilk haftasının çimde, ikinci haftasının toprakta oynanmasıyla da ünlüdür.
golfte en çok majors turnuvası kazanmış aktif golçüdür. 1975 doğumlu golfçünün 14 majors turnuvası şampiyonluğu bulunur. kariyer grand slam'ini tamamlamış en genç golfçüdür aynı zamanda.
rod laver'ın 1962 ve 1969'da gerçekleştirdiği grand slam'e en çok yaklaşan tenisçi olmuştur 2004, 2006 ve 2007 yıllarında. 4 grand slam'den üçünü kazanmış, fakat roland garros'ta hep kaybetmiştir; çoğunlukla da ispanyol boğası rafael nadal'a karşı.
17 masters şampiyonluğu ve 16 grand slam şampiyonluğu gibi ağırlıklı olmayan bir kupa dağılımına sahiptir, bu da onun grand slam'lere daha fazla önem veren bir tenisçi olduğunu gösterir.
30 yaşına girmiştir ki 30 yaşından sonra grand slam şampiyonu olan tenisçi sayısı bir elin parmaklarını geçmez. fakat önümüzdeki us open 2011'de ondan bir şampiyonluk beklemek de bir mucizeyi beklemekle eşdeğer sayılmaz.
türkiye'deki 2 bölümden biridir, adını duyduğumda tüylerimin diken diken olduğu. çok şanlıdır, tıp fakülteleri coşmadan önce en yüksek taban puanlı fakülteydi. gelin görün ki şimdi tıp fakültelerinin altında ezilmektedir. tıp fakültelerine karşı olan mağlubiyeti yine bir nebze anlaşılabilir son yıllardaki akımlardan dolayı. ama peki bilkent'e karşı olan altta kalmışlığını ne yapacağız? hiçbir mezununun kendini yeterli hissedemeyişini, %90'ının yüksek lisansa yönlenmesini? çıkmış soruları ezberleyerek ortalama kasanlarını?
kendine çeki düzen vermesi, türkiye'deki elektronik mühendisliğinin geleceği açısından önemlidir.
hacettepe tıbbın altında ezim ezim ezilmektedir ne yazık ki. halbuki hacettepe tıbbı doğuran ankara tıp'tır, bilenler bilir. 2011 lys sonuçlarına göre de en yüksek taban puanlı 5. tıp fakültesidir.
(bkz: hacettepe üniversitesi tıp fakültesi)
(bkz: lys 2011)
"dışı seni yakar içi beni" diyorlar bu okul hakkında.
benim içinse boğaz'dan her geçişimde iç geçirmeme sebep olan okuldur sadece, o heybetiyle, o ihtişamıyla!
ayrıca (bkz: maltepe askeri lisesi)
segolene royal'le yaptığı televizyon tartışmalarıyla hatırlanacaktır. ülkemizdeki siyasi liderler birbirlerine ancak basın aracılığıyla cevap verirken, sarkozy ve royal'in iki medeni cumhurbaşkanı adayının olması gerektiği gibi milyonların karşısında saatlerce tartışmaları ne kadar örnek alınasıdır!
"atatürk yaşarken neden yasaklamadı?" diye cevap verilesi düşünce. atatürk yaşarken din ve devlet işleri ile ilgili milyonlarca düzenleme yaparken neden bunu pas geçmiştir, sizin kadar dinle imanla kafayı bozmadığı için mi acaba?
ya da eli çok geniş bir insan da olabilir. ne de olsa, cüzdan, telefon ve sigara gibi en az 3'er santim kalınlığındaki eşyaları ele sığdırabilmek için mengeneci olmak değil de ne olmak gerekir a dostlar sorarım size?
gerçekdışıdır. sevmezler aslında, neden sevsinler ki? ateistler tanrı'nın varlığını reddederken aleviler, allah'ın birliğini savunurlar. ayrıca ateistler kadar sünnilere kesin bir savaş açmamışlardır aleviler. bundan dolayı da ateistler tarafından korkaklıkla suçlanırlar.
doğruyu söylemektir aslında. tıkanan trafik istanbul'da tıkanır, ankara'da tıkanır. doğu anadolu'da da trafik tıkanır mı? tıkanır aslında, kışın yağan kardan köylere 6 ay ulaşılamaz, hamileler kendi çabalarıyla doğururlar.
türkiye'nin en büyük şehri olmasını, ankara'dan antalya'ya giderken geçtiğiniz (arada bulunan) tek şehir olmasından anlayabilirsiniz. bu yolculuğun 8 saat sürdüğünü de belirtelim. resmen ayrı bir devlet gibi.
amerika birleşik devletleri'nde çok görülmezler. gelince en fazla bir "merhaba, özellikle baktığınız bir şeyler var mı?" derler, sonra yollarına devam ederler. türkiye'deki muadillerine örnek olsalar keşke...
son yıllarda artan yazar sayısıyla 1999-2005 arasındaki elitist çizgisini kaybetmiştir. işin ilginci, buna sebep olan yeni yazarlar da bu yeni durumdan en çok şikayetçi olanlardır.