aşkın en güzel tanımlarından biri olan 18. sonesi talat sait halman’ın muhteşem çevirisi ile şu şekildedir.
“seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer?
çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın:
taze tomurcukları sert rüzgârlar örseler,
kısacıktır süresi yeryüzünde bir yazın:
ışıldar göğün gözü, yakacak kadar sıcak,
ve sık sık kararır da yaldız düşer yüzünden;
her güzel, güzellikten er geç yoksun kalacak
kader ya da varlığın bozulması yüzünden;
ama hiç solmayacak sendeki ölümsüz yaz,
güzelliğin yitmez ki asla olmaz ki hurda;
gölgesindesin diye ecel caka satamaz
sen çağları aşarken bu ölmez satırlarda:
insanlar nefes alsın, gözler görsün elverir,
yaşadıkça şiirim, sana da hayat verir.”
"evet" cevabı alınırsa ve iş işten geçmişse can acıtır.
-sahi müjgan, 20 sene önce sana evlilik teklif etseydim, benimle evlenir miydin?
+evet selim, ben de senden hoşlanıyordum ama söyleyemiyordum, sen aylin'i seviyorsun sanıyordum.
-yapma be! ben de sen cengiz'i seviyorsun sanıyordum.
+keşke konuşsaymışız.
-keşke...
recep ivedik sadece basitçe yaratılmış bir komedi karakteridir.
kemal sunal ise bir oyunculuk üstadı. kemal sunal’ın sadece komedyen değil aynı zamanda nasıl bir dram oyuncusu olduğunu rol aldığı son film olan propaganda’dan anlayabilirsiniz. keşke ömrü vefa etseydi de kendisini dram filmlerinde daha çok izleyebilseydik, hem öyle bir döneme girmişti hem de yaşı müsaitti, kısmet. allah rahmet eylesin.
ancak bu başlık baştan sakat, bir karakter ile bir oyuncu karşılaştırılıyor, eğer “şahan gökbakar vs kemal sunal” gibi bir başlık açılsaydı, eminim şahan gökbakar bile kemal sunal için “üstadım” diye entry girerdi.