bu nasıl bir format, nasıl bir başlık, nasıl bir giridir amk. madem başlık açıyorsun, kendi tanışma hikayeni yaz bari. burası forum mu dicem, forumda en azından belli başlı bilgilendirici bir konu var. çoluk çocuğun oyuncağı olmuş uludağ sözlük.
dua bir ibadettir arkadaşlar, biçare kaldığımız zamanlar da o ibadetin vaktidir. ibadet; aczini ve fakrını anlayıp Allah'a iltica etmektir. duanın neticesi Allah rızasıdır. olmasını istediğin şey değil. Allah fazlından verirse ne ala.
uludağ sözlüğe girdiğimde; sanki şehir merkezinde çevresi apartmanlarla çevrili sıkışık bir binanın bodrum katındaki 1+1 dairenin toprakla bitişik dar odasındaki boyası eskimiş duvarının tepesindeki küçücük pencereyi kapatan koyu renk perdenin kenarından sızan zayıf ışıkla ortalığı görmeye çalışıyormuşum gibi hissediyorum.
içinden gelmediği halde; maddi manevi menfaati olduğu bir şeyin karşılığında (para, mal, değerli taş, düzgün davranılması, ilgi, alaka, kariyer, terfi, sosyal ortam, ileride muhtemel miras kalacak taşınmaz vs.) vücudundan faydalanılmasına izin vermesidir.
vücudundan faydalanılması : cinsel birlikteliğe izin vermesi, dokundurması, göstermesi, elletmesi, yiyişmesi vs...
90ların sonunda 146 ile irc e bağlandığımızda konuştuğumuz kızların %80 inin erkek olma ihtimali yüksekti, hatta belki bazılarını biliyorduk da, ama konuşması güzeldi. internetle buluşmanın ve rahatlıkla istediğimiz kıza yazmanın verdiği keyf başkaydı. zaten profil fotosu vs. gibi bir imkan yoktu. fotoğrafı varsa taratacak da atacak da, 46kbs hızla on dakka da inecek de, kim uğraşacak, adam yazıyordu özelliklerini, 18 f istanbul, miss. boyunu kilosunu kaşını gözünü tarif ediyordu, al sana hayalindeki kız.. güzeldi.
sonra 2000ler oldu. o zamanlar üniversitede icq üzerinden kız olarak yazıştığım erkekler oldu, fakat flört için değil, o zamanlar hacklemek, bir şekilde karşı tarafa trojan atmak için harika bir yöntemdi. windowsun uzantıları göstermediği, örneğin exe yerine ceyda(alt0621 ile boşluk karakteri oluyordu zannedersem 3-5 boşluk.jpeg) yazıyordun, gösterilmeye izin verilen karakter sayısından sonrasına üç nokta koyyordu windows, adam exe yi görmüyordu ve fotoğraf sandığı dosyaıy indirdikten sonra çift tıklayıp açmaya çalışıyordu. sonra açılmıyor filan diyordu. trojan yüklenmiş bilgisayar bağlantıya hazırdı. sub7 ile bağlanıp eğleniyorduk. çocuk kıllanmasın diye sonradan internettenb ulduğumuz bir fotoğrafı da atıyorduk ha o açılmadı mı, bozulmuş herhalde, albunu kullan şeklinde. zaten icq ip yi gösterdiği için tık içerideyiz.. harikaydı..
sonra msn çıktı, cam açıldı, bu işler bitti derken, sözlükler boy verdi.. burda karıyım diye takılan en az 20 erkek vardır, belki de 50... var öyleleri
penise konulan argo takma isimlerinden biridir yarak. aynı alet, dalga, kalafat vs. gibi. asıl anlamı alet, silah vs.dir. tdk ya göre sik dir. evet sik. yaa ne sandın yarraaam.
arkadaşlar sevmeyen insanların çok azı belli sebeblerden dolayı birlikte kalmaya devam eder, (çocuk, statü vs. gibi) yoksa her aldatan sevmiyordur yakıştırması doğru değil. her seven aldatmadığı gibi, her aldatan da sevmiyor değildir.
aşkı sevgiyi bilmeyenlerin saçmaladığı bir konu da bu.
aşk başka bir şeydir, geçicidir. aşk bir nevi körlüktür. aşık olan kişi gözü başka kadın görmediği gibi, işi de görmez, patronu da görmez, hiç bir şeyi görmez. ama bu durum geçicidir.
sevgi ise uzun vadelidir. seven insan aldatmaz diye bir şey yok. eşini her şeyden çok sever, fakat aldatma kimyasal bir çekim sonucudur. aldatma deyince her gün karı kıza yazma olarak algılanmasın. gecelik ilişkiler vs. gibi durumlardan bahsediyorum.
diğer yandan bir tek er kişisi, birden fazla hatun kişisini de sevebilir. kalbin tek bir şeyi sevme gibi bir kısıtı yok, sevginin çok boyutları var.
ha dersen ki; ulan seviyorsun eşini, eşinin istemediği bir şeyi yapma, evet bu doğru. bunu yapmamak lazım. fakat diğer yandan doğamıza nakşedilen gerçekleri de inkar etmemek lazım.
arkadaşlar bugün jennifer lopezin, angelina jolienin aldatıldığı bir dünyada karsını sevmemek vs. gibi geri zekalı çıkarımlarda bulunmazsak. dünya tarihine baktığımızda poligami insanlığın varoluşundan bu yana mevcuttur ve biyolojik olarak erkeklerin ihtiyaç duyduğu bir şeydir. bu bir çok dinde ve toplumda daha son yüzyıla kadar geçerli ve kabul edilmiş bir gerçektir. asırlardan bu yana biyolojik bir gerçek olan erkeğin çok eşliliğini bugün sosyo-kültürel kurallar ile kısıtlamaya çalışmak, aldatmalara vize vermektir.
sonuç olarak; erkek ihtiyaç duyduğu ve hakkı olan çok eşliliği resmi ve toplum baskısından dolayı alamadığından dolayı gayr-i meşru bir şekilde elde etme yoluna gitmektedir. bu libido olanı.
önüne gelene yazılmak da yavşaklığa ve keyfe giriyor, hiç hazetmiyorum.
bi gün öyle, bi gün böyle kızdır. evet herkesin hayatına kimse karışamaz ama bu kızlar hayatı adama zindan ederler. arkadaşlar konu kadın olduğunda, psikolojik problemi olan kadınlardan uzak durun. bugün bu tür bir kızla ilişkimi kökten kestim. gerçekten yordu.
kız çok güzel, çok hoş, iyi giyimli, temiz, güzel, çıtır. herşey iyi. ama her 90lı doğumlu kızda olduğu gibi kişilik bozuklukları var. hep sevelim, hiç eleştirmeyelim, hep övelim, hep şımartalım istiyorlar. ama gerçek hayat böyle değil. bugün yine bir şımarıklığı yüzünden gerçekten yorulduğumu ve artık bunun bi son bulmasını gerektiğini kendisine söyledim. normalde düşüne düşüne yazan hatun kişisi, şıp diye, zaten ben de yoruldum bitsin dedi. oh ne büyük yük kalktı üzerimden.
fakat ben adım gibi biliyorum, buraya da editlerim zamanı gelince, yine yazacak, yine ilgi bekleyecek, yine götümde dolanacak. ha sikim kalkar, acaba bu kez olur mu diye farklı bir yaklaşım sergileyebilirim. ama gerçekten yoruldum, allah sahibine bağışlasın, sabır versin.
siz siz olun, sizi aşağı çeken kızlar ile psikolojinizi bozmayın. bir an önce kurtulun.
(bkz: entry nick uyumu)
yüksek sesli müzik cahillik değil, yüksek sesli müziği zorla başkalarına dinletmek cahilliktir.
örnek verecek olursak;
- ses sistemli şahin araçların geceleri sokak ortasından yüksek volumlü müzikle geçmeleri (en azından 1dk sürüyor)
- metroda, trende, otobüste eline aldığı bir enstrüman ile kendi sevdiği şarkıları söyleyen genç tipler
- evde yüksek sesli müziği günün dinlenme vakitlerinde açan komşular.
bi arkadaşımda anksiyete çıktı bu pandemide. yine yurtdışında bir arkadaşımın eşinde klostrofobi ve dışarı çıkamama gibi problemler yaşadı. bize bi sik olmadı her duyduğumda nassı ya diyorum ama allah korusun tabi. manevi tarafı güçlü tutmak lazım, insanın başına her an her şey gelebiliyor.
şu aralar aşırı neşeliyim. yavşağın biri gelip tüm keyfimi kaçıracak diye ufaktan bi endişelenmiyor da değilim. çünkü ne zaman hevesim tavan yapsa, onu o yükseklikten kursağıma tıkıveren bi götveren çıkar.
lan bi sik olmaz burdan, kavgaya gidenler grup yapıp sevişir amk. Allahtan sanal ortam da, çarpıya basınca çıkıyor, yoksa maazallah sikiverirler şuracıkta.
6-8 aylık gözlemlerim sonucunda beni aylarca peşinde koşturan kezban kızımızın içinde bulunduğuna kanaat getirdiğim kişilik bozukluğu. ben düşmem demeyin a dostlar, bir bataklık gibi yavaş yavaş sizi içine çeker bu kezbanlar. ilgi manyağı oldukları için öncelikle ilgiyi üzerinde tutabilmek için her türlü kuru, işveyi cilveyi yaparlar. aha tamam yol veriyor, yürü amk dediğin o anda tak önüne duvarı örüverir. aslında sikmek istiyorsundur, ama direkt seni sikebilir miyim diyemediğin için senden hoşlanıyorum, çok tatlısın, çok hoşsun filan diye iltifat etmelerini, kendisine açılmalarını gerçek sanıp, kendisini gerçekten çok güzel ve alımlı olduğunu düşünerek harika hissederler. Fakat sana verirse, bu ilgi alaka bi şekilde kesileceğini düşünürler, ya da seninle sevişecek özgüvene sahip olmadıklarından kaçarlar, ya da reddederler. Tamam o zaman sana hayırlı işler deyip dönüp giderken tekrar bi şekilde ilgini çekerler. Ulan bu kız aslında istiyor da, tam olarak bi anda açılamıyor, biraz zaman verelim diye tekrar ilgi gösterirsin, evet kıvama gelmiştir dediğin anda yine seni reddeder. bu böyle aylarca devam eder.
sonra ilk ilgi açlığı çektiğinde yaptığı kurlara, işvelere, cilvelere soğuk ve net bir şekilde karşılık verirsin, sana kırılır, küser, senin gibi arkadaşımı kaybettiğime üzüldüm der, zaten herkes beni hayal kırıklığına uğratıyor der, içinde bulunduğu bu açlığı o kadar dramatize eder ki, amk ben nassı bi hayvanım dersin. sonra aklın başına gelir, aynı şeyleri yaşamayayım diye izah edersin, neticede sana hak da verir, fakat bu ilgi açlığının senden giderilemeyeceğini anlar, başlarda afallar sonra gider kendine başka ilgi görecek birilerini arar. bulur bulmaz bilemem, ama ben bu kezbanları çekemem. kişiliğin bozuk tamam, git tedavi gör, bizimkini ne bozuyon. bi siksem aslında tüm dertlerinden kurtulacak da.. neyse.
insanın sonsuz ihtiyaç ve isteklerine kafi gelmeyen bu dünya hayatında zaman zaman hissedilendir. çok şımarık bir yaratığız. bir şeyimiz olunca, hemen bir şeyimiz daha olsun istiyoruz, o da olsun, bu da olsun, o ince belli de benim olsun, bu sarı saçlı da, bu araba da, fakat şuradaki ev de, vs. sonra elde edemeyince pusup kalıyosun. evet pusmak. o pusuş bir susuşa dönüyor, sonra o suskunluk bir soğumaya, o soğumayla gelen hayatı sorgulama hissi nihayetinde dünyanın ve içindekilerin boş beleş işler olduğuna kanaat ettiriyor. dün funny moddayken, bugün dünya fani moduna geçiyorsun. oluyor öyle arada. ne götün kalkacak, ne de içine kapanıp hayatı boşlayacaksın, adam gibi o yastıktan kafanı kaldıracaksın efendim, bakacaksın güneşe, eve bugün de güneşim doğmuş diyeceksin ve modunu yakalacaksın, silecessin emesenden... üff neyse, hadi bakalım.
