diyarbakirliymis adi berke can
520 (sözlük idol)
yedinci nesil yazar 5 takipçi 82.71 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    demokrasi dört nokta sıfır

    1.
  1. 2400 yıldır uygulanan demokrasinin sonuna geldik. Her şey gibi demokrasinin de radikal biçimde değişme zamanı gelmiştir.

    Günümüze kadar uygulanan demokrasi modeli, belirli sayıda insanın daha az sayıda insana yetki vererek temsilci olması esasına dayanıyordu. Demokrasi bu şekilde uygulanmak zorundaydı. Çünkü milyonlarca insanı bir çatı altına toplayıp, her konuda tercihini belirtmesi beklenemezdi. Karar verilmesi gereken her konu için halkın önüne sandık koymak da rasyonel değildi.

    Dijital sistemlerin gelişmesi ve büyük kitlelere ulaşması, her bir bireyin kendini temsil etmesini mümkün hale getirmiştir. E-devlet'e entegre edilecek "e-temsil" ya da "e-meclis" sistemi ile önceden meclisteki belirli sayıda milletvekilinin onayına sunulan konular, halkın onayına sunulabilecektir. Oylanması istenen konular, ilgili disiplinlerle ilgili uzmanlıklara sahip insanlar tarafından yorumlanabilecek, halkın karar sürecinin de daha sağlıklı bir zemine oturtulması sağlanabilecektir.

    Örneğin "Kaz Dağları'nda altın çıkarılması" konusunun halkın onayına sunulduğunu düşünelim. Detayları içeren dosya herkesin erişimine sunulacak. Çevre Mühendisleri ve Ekonomistler kendi uzmanlıkları ile konunun avantaj ve dezavantajlarını içeren görüşler belirtebilecek ve insanlar kararını bu görüşleri inceleyerek verecek.

    E-devlet'te bireylerin özlük bilgilerinin tanımlı olmasından dolayı, spesifik konuların sadece muhatapları tarafından oylanması da mümkün olacak. Örneğin eğitimle ilgili bir konuda sadece ebeveynler oy kullanabilecek.

    Mevcut sistemde bir diğer problem ise demokratik yöntemlerle yetki verilen bireylerin, görev süresince yetkisine müdahale edilememesidir.

    "e-temsil" ya da "e-meclis" sisteminde "dinamik güvenoyu endeksi" uygulanabilecek, halkın yönetimden memnunluk düzeyi gözlemlenebilecektir. Belirli bir süre, belirli bir yüzdenin altında kalınması durumunda erken seçim uygulanabilecektir.

    Ve demokrasinin bu yeni haline de demokrasi dört nokta sıfır diyebiliriz.

    Yine bu sistemde devlet gelirleri, devlet harcamaları, ihale dosyaları gibi dokümanlar halkın erişimine her zaman açık olur. Sistemin kendisi de bağımsız denetçilerin denetimine açık olur.

    Bu sayede halk "gerçekten" kendi kendini yönetecek.

    https://twitter.com/eemrahyildirim
    0 ...
  2. başı belada film karakteri vs anadolu izleyicisi

    1.
  3. Hollywood filmleri de dahil bir çok filmde başrolün başı, mafya ya da türevi birileri ya da polis, FBi, CiA...vs ile belaya girer. Genelde kovalayan taraf "nereye gidersen git, seni bulurum-buluruz" gibi de iddialı bir cümle sarf eder. Tam o anda anadolunun küçük bir şehrinde yaşayan izleyici tepkisi:

    -Çık gel Elazığ'a lan! Burada bulsun da görelim.

    Bu refleks sadece bende mi var lan?
    1 ...
  4. bilgi içerikli entryi eksileyen mal

    0.
  5. Tabii doğru davranış. Burası bilgi içerikli entry girilecek bir mercii mi? Ece seçkin'in organları için buradayız.
    4 ...
  6. tursusu kurulmus kiz

    1.
  7. Eneee, yeni bir yazar daha. Kaç gün olmuş, bi başlık bile açmamışsınız pis yazarlar.
    Hoş gelmiş. Tatlı tatlı yazsın, biz de okuyalım.
    1 ...
  8. z generation

    1.
  9. fat secret

    1.
  10. Kalori hesaplama uygulaması. Kardeşim tavsiye edince "uygulama ile kilo mu verilirmiş yeaaaaa" diye tepki verip, kardeşimin ısrarı ile kullanıp, 3-4 ayda 18 kilo* verdiğim uygulama. Kendisi de 38 kilo* verdi.

    (bkz: Ölçmediğin şeyi yönetemezsin)
    1 ...
  11. forex i bırakmak

    1.
  12. 5 yıl aradan sonra merhaba sözlük,

    Öncelikle (bkz: forex/#19095781)

    Bu entry'den bir kaç gün sonra, yine kesin görünen bir analizin tersine sonuç vermesi ve büyük zarar ettirmesi üzerine bırakmaya karar verdim. Çünkü 5 gün 5 gece pc başında uyumadan, hafta sonu 1,5 gün uyuyarak, haftada 2 karton sigara içerek; 3 aya araba, 6 aya yat, 1 seneye fransız devrimi'ne kadar götürürüm ben bu işi hayalleriyle geçmeyecekti hayat. Geçse de çok uzun sürmeyecekti. Üstelik bütün bunların karşılığında neredeyse hiç bir şey alarak...

    Açık pozisyonları kapattım, bilgisayar başından kalktım. Temiz hava almak iyi bir başlangıç olabilirdi. Gün boyu şehrin sokaklarını gezerek düşündüm, ne yapabilirim diye. Çünkü öyle sıra dışı bir potansiyele sahipti ki Forex, yerine bir şey koymak zorunda kalacağım hiç geçmemişti aklımdan. Bu defa gerçek ve sağlam bir işe yönelmeliydim. Birinin emri altında, mesai saati, takım elbise, alt-üst ilişkisi olan bir hayata hiç bir zaman sıcak bakamamıştım. Dolayısı ile bir girişimde bulunmam gerekiyordu.

    Çok da uzun sayılmayacak bir araştırma sürecinden sonra yapacağım işe karar verdim. Kolları sıvayıp giriştim. ilk girişimim borç, kredi, çek, hibe derken neredeyse her aşamasındaki problemlere, zorluklara, hatalara rağmen faaliyete geçti ve 3 yıldır faaliyetine aralıksız devam ediyor. Sonrasında farklı sektörlerde ikinci ve üçüncü işletmeleri kurdum. Üstelik üçü de bensiz faaliyet gösterebilen işletmeler. 3 ay uğramadığım oluyor işletmelere. Artık yorulmuyorum da.

    Detaylara girip uzatmak istemiyorum*.

    Yüksek lisansım tez aşamasında, bu dönem bitiyor. Bu girişimlerden edindiğim tecrübe ile Türkiye'nin 63 kobi danışmanından biri oldum. Forex'le dökülen saçlarım bile geri geldi*.

    Bu entry'deki forex'in yerine options, bitcoin, çiftlik bank, questra, mega, kairos...vs koyduğunuzda da geçerlidir. Evet, aynı şey değil hiç biri ama hepsi size kolay ve çok para hayalleri kurduran kapanlardır.

    Buralarda olacağım sözlük.
    5 ...
  13. bunun daha büyüğü yok mu

    1.
  14. Uzun bir aradan sonra merhaba sözlük. Küçük bir rezilliğimi anlatmak için geldim uzun zaman sonra. Hemen anlatıp kaçıyorum*.

    Hepinizin bildiği üzere** son zamanlarda hemoroid denilen illetle başım belada. türlü ilaçlar denememe rağmen pek bir randıman alamadım. Doktor en son bi fitil yazdı, bayağı etkisini gördüm. Lâkin bu fitilin de paketinde 10 tane var. Hemencecik bitiyor. 10 günde bir tekrar aile hekimliğine gidip yazdırmak zorunda kalıyorum. dün gece stoğun erimesi üzerine bu sabah tekrar gittim aile hekimliğine.

    -Hocam fitil bitti, ondan yazsak. Bir de surgam yazarsak sevinirim.
    +Nasıl, fitilden memnun musun?
    -Gayet iyi hocam ama bunun daha büyüğü yok mu ya?
    +Büyüğü derken?*
    -* hocam adet olarak yani. bunda 10 tane var, çok çabuk bitiyor.
    +Heea o manada. Dur iki tane yazayım.

    Çıkarken hala gülüyodu. Amk bok gibi geçti lan günüm.
    2 ...
  15. kırmızı başlıklı kız daki inanılmaz mantık hatası

    1.
  16. ilk kez mantık hatası bulmanın sevinci, karakter sınırına takılmanın verdiği burukluk ile sözlerime başlamak istiyorum. Başlığın gönlümden geçen formu şöyleydi; kırmızı başlıklı kız masalındaki inanılmaz mantık hatası.

    Şimdi sevgili yazar, kendini masaldaki kurdun yerine koy. Açsın, ormandasın, kırmızı başlıklı bi kız geldi. Yemez misin? Ne uğraşıyon? Ne diye şekilden şekile giriyosun? Ye bitsin işte.
    3 ...
  17. burger kingci burger king sever

    1.
  18. giyinmek güzeldirden sonra en kötü reklam sloganı. Burger king'ci mc donalds mı sevecek?
    3 ...
  19. ahmet nur çebi

    1.
  20. Beşiktaş ikinci başkanı.
    Ayrıca geçenlerde yaptığı açıklama ve ardından gelişen olaylar, atalarımızın hiç boş laf etmediğinin bir kanıtı daha oldu.

    http://haber.gazetevatan....kli-yeneriz/485374/5/Spor
    1 ...
  21. avea nın nba ve barcelona ya sponsor olması

    13.
  22. Thy'den özentidir bu sponsorluklar ama olayı yanlış anlamışlar...
    1 ...
  23. jenga da taş çalan insan

    1.
  24. Okeyde taş çalan insanın ta kendisidir.
    Abi bu adam kahvede de böyle. Taş çalar, milletin eline bakar, tavlada zar tutar... yapmadığı pislik yok. Jenga oynayalım dedik bu adamla. Tahta lan, çek, bırak üste. Hile yapamaz dedik. Başladık, epey de yükseldi düzenek. En son devirdi biri. Topluyoruz oyunu. Bir tahta eksik. Masanın altına bak, kanepelerin felan altına. Yok arkadaş, bulamıyoruz. En son bi baktım bu ibne çaktırmadan kanepenin köşeye sıkıştırmaya çalışıyo. Konuşturduk ibneyi. Çok yükselmişti, üste koyarken devrilir diye koymadım diyo.
    Bu adamla artık yazı tura oynamam abi...
    2 ...
  25. bridge to nowhere

    1.
  26. Norveç'te bir köprü. Şu açıdan bakıldığında isminin neden bu olduğu daha iyi anlaşılıyor.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/274798/+

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/274800/+
    2 ...
  27. bedava sms ile biten aşklar

    1.
  28. Hani derler ya, çok muhabbet tez ayrılık getirir diye...

    Henüz gsm operatörlerinin çıldırmadığı dönemler. Bir sms 2 kontör;
    Diyalogluk bir durum bile yok. haftada 1-2 kez gelen sms örnekleri;
    -Seni seviyorum.*
    -Çok özledim seni**
    -ryamda grdm aşkm sni.sarlmş uyuyodk.öyl mtl uyndmki.ddm kşk ynmda olsydn.srlp uyusaydk rydaki gbi.**
    O zamanların 10-20 sms hafızası olan telefonlarda, yeni mesaj alacak yer kalmayınca kara kara düşünürdü insan. Hangisini silsem, hangisine kıysam diye...

    Telsim'in 100 kontör yükle 100 sms bedava promosyonu ile bu smsler sıcaklığını yitirmeseler bile, artık silmeye kıyılabilen mesaj sayısı haliyle artmaya başladı. sms diyalogları da hafiften kendini göstermeye başladı.

    -Minik kuşummm, nasıl geçti bakiim günün?
    +Napiim aşkım, derse gittim, geldim. Şimdi de kızlarla oturuyoruz. Senin nasıldı günün?
    -Seni özledim, derse girdim, o sıra seni özlüyordum, sonra arkadaşlarla halı saha maça gittik, 3 gol attım, bil bakalım goller kimin için?
    +Hmmm, du bi düşüneyim. biri annen için, biri baban için, biri de kardeşin için?
    -i imh. 3'ü de senin için*.
    +yerim seni kimin golcüsü*.

    Ve sonra telsim bir level daha ileriye götürdü olayı. 100 kontör yükleyene 200 sms hediye edildi.

    +Aşkımmmm, nasıl geçti bakiim günün?
    -Seni özledim, derse girdim, o sıra seni özlüyordum, sonra arkadaşlarla halı saha maça gittik, 3 gol attım, bil bakalım goller kimin için?
    +Hmmm, du bi düşüneyim. Benim için?
    -i imh. biri Adriana Lima için, diğeri ekonometri sınıfındaki sarışın hatun için, öteki de bizim karşıya yeni taşınan kızlardan balık etki olan için.
    +Hödük!

    Avea'nın 3000 sms kampanyası ile ibnelik başladı... Telefondaki mesajlar artık "mesaj kutusunu boşalt" yöntemiyle siliniyordu.

    -Nasıl geçti günün bebeğim?
    +Sınav vardı hayatım. Çok sıkıcıydı. Sen naaptın?
    -Evdeydim gün boyu. Tez'e baktım biraz.

    Benzer kampanyalar gelişerek devam etti. Sonra taraflardan biri koptu...

    +Günaydın aşkım.
    +Hâlâ uyuyor musun sen ya?
    +Kime diyorum?
    +Ya uyansana!!
    +Cevap versene hödük!
    +Ya hadi aşkım ama ya!
    -Günaydın.
    +O kadar mesaj attım, bi kuru "günaydın" mı yani?
    -Yoğunum biraz. Yazarım sonra.
    +peki...

    +aşkım
    -efendim
    +napıyon?
    -uyumak üzereydim. Telefonun ışığını gördüm, bi bakayım dedim.
    +Bana iyi uykular demeden mi uyuyacaktın?!??!
    -Ya amaaan! Sanki iyi uykular deyince iyi mi uyuyacaksın...
    +Ya nooluyo sana? Giderek öküzleşiyorsun sen.
    -Uykum var şimdi. Sonra konuşuruz.
    +iyi uykular o zaman sana.

    Bol kavgalar, küsmeler, darılmalar...

    +Günaydın sevgilim.
    +Bak yine uyuyo ya!
    +Dersin yok muydu senin bu sabah?
    +Yoksa uyanıksın da cevap mı yazmıyorsun??
    -Ben sıkıldım artık ya...
    +Ne? Nasıl yani ya?
    -Bilmiyorum... Ayrılmak istiyorum ben...

    Eh be gsm operatörleri... Kaç mutlu çifti ayırdınız...
    59 ...
  29. surata kapanan telefonu etraftakilere çaktırmamak

    1.
  30. Surata kapanan telefonu, çeşitli yöntemlerle, etraftakilere çaktırmamaktır. Genelde şöyle olur;

    Saat 23:30 suları. Arkadaşlarla bir cafede oturulmuş, muhabbet edilmektedir. Telefon çalar, arayan ebeveynlerden biridir.

    -Aferin oğlum, gece yarısı oldu, sen hâlâ it gibi sokaklarda sürtüyorsun.
    -Arkadaşlarla oturuyoruz. Birazdan gelirim.
    -Her akşam aynı şey. Hayırsız evlat*.
    -Tamam anne, gelirken bakarım köşe markete. Varsa alırım.
    -
    -Ben de öpüyorum. Görüşürüz.
    7 ...
  31. pasist

    1.
  32. insanın anavatanı çocukluğudur

    1.
  33. Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı:

    - Hayrola, neden elimi öpmek istedin?

    - Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinizi katıldım. Hayatım değişti. O seminerden sonra daha mutlu bir ailem var ve size teşekkür etmek istiyorum; onun için elinizi öpmek istedim.

    - Ne oldu, nasıl oldu?

    - Üç yıl önce şirketimizin organize ettiği iki günlük bir seminerde bizimle beraberdiniz. O seminerin bitişine doğru dediniz ki, "Bir insanın anavatanı çocukluğudur. Çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur. Bir annenin, bir babanın en önemli görevi, çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır."
    Bir süre sustu, bir şey hatırlamak ister gibi düşündü, sonra konuşmaya devam etti:

    - Hatta daha da ilerisi için söylediniz; dediniz ki, "Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır. "Ben bir baba olarak sizi duyduğum zaman kendi kendime düşündüm: Ben bir baba olarak çocuğumun çocukluğunu doya doya yaşamasına fırsatlar yaratıyor muyum? Böyle bir sorunun o zamana kadar hiç aklıma gelmediğini fark ettim. Ben ne yapıyorum, diye düşündüm. Benim yaptığım sanırım birçok babanın yaptığının aynısıydı. Dokuz yaşındaki oğlum ben işten eve gelince beni görmemeye, benden kaçmaya çalışıyordu. Neden kaçmaya çalışıyordu, biliyor musunuz, Hocam?

    - Hayır, neden?

    - Çünkü onu görünce hemen şu soruyu soruyordum. "Oğlum bugün ödevini yaptın mı?" Tuhaf tuhaf bakıyor, gözünü kaçırıyor, daha da sıkıştırınca, hayır anlamına gelen, "cık" sesini çıkarıyordu. Kızıyordum, söyleniyordum, "Niye yapmıyorsun ödevini" diyordum. Aramızda sürekli tartışmalar, sürtüşmeler oluşuyordu. Tabii bunun sonucunda bütün aile huzursuz oluyordu.

    Burada biraz sustu, soluklandı. Sanki hatırlamak istemediği anılar vardı; onların üstesinden gelmeye çalışıyordu. Sonra konuşmaya devam etti:

    - Ben sizin seminerinizden çıktıktan sonra düşünmeye başladım. "Ben ne biçim babayım" diye kendime sordum. Seminer için geldiğim istanbul'dan çalışma yerim olan Kayseri'ye gidinceye kadar düşündüm; otobüste bütün gece düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki, eşimle konuşayım, biz birlikte bir karar alalım. Diyelim ki bu çocuk isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama doya doya çocukluğunu yaşasın.

    - Radikal bir karar!

    - Evet, uçta bir karar, ama bu karar içime çok iyi geldi, Hocam. Gerginliğim, üzüntüm gitti, içim rahat etti. Ben eve gelince eşime dedim ki, hadi gel otur, konuşalım. Yemekten sonra oturduk konuştuk, çocuklar yattı biz konuşmaya devam ettik. Seminerde anlatılanları aktardım, böyle böyle böyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim gönlümden ne geçiyor sana söyleyeyim. Bizim oğlumuz var ya bizim oğlumuz, o isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama çocukluğunu yaşasın! Şimdiye kadar onun çocukluğunu yaşamasıyla ile ilgili pek bir çaba göstermedik, bir bilinç göstermedik, oluruna bıraktık. Gel şimdi değiştirelim bunu.

    - Eşiniz ne dedi?

    - Hocam biliyor musun ne oldu?

    - Ne oldu?

    - Karım hayretle bana baktı ve dedi ki, "Bu ne biçim seminer be! Kim bu adam? Öyle şey mi olur; yok bizim ki çocukluğunu yaşayacakmış! Bizim çocuk çocukluğunu yaşarken öbürküler sınıflarını geçecek ilerleyecek! Öyle şey olmaz."

    - Anlıyorum; anne olarak çocuğunun geride kalmasını istemiyor, kaygılanıyor!

    - Fakat hocam ben pes etmedim, bırakmadım, mücadeleye devam ettim. Her gün, her akşam gece yarılarına kadar karımla konuştum. Üç gecenin sonunda bana, peki ne halin varsa gör, dedi.

    - Pes etti, yani. Peki, sen ne yaptın?

    - işte onu dediği günün sabahı eşofmanımı, ayakkabımı şöyle kapının yanına bıraktım işe gittim; işten dönünce oğlumun gözüne baktım ve dedim ki, oğlum bugün doya doya oynadın mı? Bana hayretle baktı ve "Hayır!" anlamına gelen "cıkk" dedi. O zaman, hadi gel beraber aşağıya ineceğiz, oynayacağız, dedim. Eşofmanımı giydim, ayakkabımı giydim, onunla beraber sokağa çıktık. Pencereden arkadaşları bakıyorlarmış, onlar da sokağa çıktılar; birlikte sokakta oyun oynadık. Akşam saat altıdan sekiz buçuğa kadar sokaktaydık. Eve gelince toz toprak içindeyiz, beraber banyoya girdik, duş yaptık. Havluyla kuruladım, çok mutluyduk ve o günden sonra işten dönünce her gün onunla oynamaya başladım. Her gün, her gün, her gün oynadım. Yedi gün sekiz gün sonraydı galiba, bir gün banyodan çıkarken onu kuruluyorum havluyla, kolumu tuttu, bana döndü ve dedi ki, baba ya, ben seni çok seviyorum. Hocam nefesim durdu, gözüm yaşardı, konuşamadım. Çünkü farkına vardım ki, şimdiye kadar sevdiğini hiç söylememişti. Düşündüm, şimdiye kadar hiç söylemediğinin farkında değildim; belki ömür boyu söylemeyecekti. "Ne büyük tehlike!" diye düşündüm. Ömür boyu onun bana bu cümleyi söylemediğinin farkında olmayacaktım.

    - Demek farkına vardın, seni kutlarım. Senin farkına vardığın bu durum birçok anne ve babanın farkında olmadığı gizil, örtük ama önemli bir tehlike!

    - içimde bir şükür duygusu, havluyla çocuğumu kuruladım ve giydirdim ve artık her gün oyun oynamaya devam ettik. Zaman geçti, iki hafta sonra okul, öğretmen veli buluşması için okula davet etti. Daha önceki veli buluşmalarında öğretmen, "Sizin oğlunuz akıllı bir çocuk, ama ödevleri kargacık burgacık yazıyor, dikkat etmiyor. Sınıfta arkadaşlarını rahatsız ediyor, onları itiyor kakıyor, lütfen onunla konuşun. Ödevlerine ilgi gösterin, sınıfta arkadaşlarını rahatsız etmesin. Ödevlerini doğru dürüst yapsın" demişti. O nedenle öğretmen buluşmasına gitmekten çekiniyordum. Bu davet gelince ben eşime dedim ki, hadi okuldaki buluşmaya beraber gidelim! Yok, dedi, sen tek başına gideceksin, ben gelmeyeceğim.

    - Eşiniz gelmek istemedi!

    - Hayır istemedi. Ya beraber gidelim, diye ısrar ettim hayır hayır sen yalnız gideceksin dedi. Ben yalnız gittim ve diğer veliler geldikçe sıra bende olduğu halde sıranın arkasına geçtim, sıranın arkasına geçtim ki başka kimse olmadan öğretmenle konuşayım, diye. Mahcup olacağımı düşünüyordum. Her şeyin daha kötüye gittiğini düşünüyordum. En nihayet bütün veliler öğretmenle konuşmalarını bitirip gittiler. Sıra bende! Öğretmenin karşısına geçtim, bana baktı gülümsedi, siz ne yaptınız bu çocuğa, dedi. Hiç cevap vermedim, önüme baktım. Lütfen söyleyin ne yaptınız bu çocuğa, dedi. "Çok mu kötü hocam?" diye sordum. Gülümsedi, hayır, kötü değil, dedi. "Artık sınıfta arkadaşlarını hiç rahatsız etmiyor, ödevleri iyileşti, tam istediğim öğrenci oldu. Ne yaptınız bu çocuğa siz?"

    - Herhalde bir baba olarak çok mutlu oldunuz?

    - Hocam biliyor musunuz öğretmenin karşısında ağlamaya başladım. inanamıyordum kulağıma, içimden, vay evladım, biz sana ne yaptık şimdiye kadar, duygusu vardı. Eve geldim, karım yüzüme baktı, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı. "O kadar mı kötü?" diye sordu. Ona da cevap veremedim Hocam, ona da cevap veremedim! Ağladım. Daha sonra anlattım. Hocam onun için sizin elinizi öpmek istedim, teşekkür ediyorum. Benim oğlumun ve onun küçüğü kızımın hayatını kurtardınız. Ailemin mutluluğu kurtuldu. Hakikaten bir insanın anavatanı çocukluğuymuş. Anavatanı mutlu olan bir çocuk çalışmasını, okulunu her şeyini bütün gücüyle yapar ve orada başarılı olurmuş.

    "Gel seni yeniden kucaklayayım!" dedim. Kucaklaştık.

    "Çocuklar Gülsün diye!" yaşayalım. Çünkü insanın anavatanı çocukluğudur. Çocuklar gülerek, oynayarak büyürse, sonunda büyükler güler. Büyükler mutlu olup gülümseyince tüm ülke, tüm insanlık güler. Çocukların gülmesine hizmet veren herkese selam olsun!

    Doğan CÜCELOĞLU
    1 ...
  34. 17 de işten çıkılıp 19 30 da eve varılan şehir

    1.
  35. istanbul'dur...
    Beylikdüzü'nde otobüs beklemek 10 dakika.
    Otobüs ile Avcılar'a geçmek 35 dakika.
    Metrobüse binebilmeyi beklemek 20 dakika.
    Metrobüs ile Mecidiyeköy'e geçmek 40 dakika.
    Metro durağında akbil yüklemek için beklemek 15 dakika****.
    Metro ile Taksim'e gelmek 5 dakika.

    Hadi gel de sev bu şehri...
    3 ...
  36. adenozintrifosfat

    1.
  37. 8. nesilin son örneklerinden biri daha.
    Hoş gelmiş sözlüğe.
    0 ...
  38. türkiye deki en iyi otobüs terminali

    1.
  39. Birçoğunu görmüş birisi olarak Bursa şehirler arası otobüs terminalini tek geçerim. Bu kadar kullanışlı başka bir terminal görmedim sözlük.
    4 ...
  40. nihayet coşan sözlük yazarları

    1.
  41. Ben butonuna tıklayıp son oylanan entry'lere bi göz atıp, yazar bu entry'sinde çoşmuş kısmını görüp tıklayan ve her defasında henüz coşmamış yazısını gören yazarların nihayet coşmasıdır.*
    2 ...
  42. öğrenci evinde küllük

    1.
  43. bedava sms ile başlayan aşklar

    1.
  44. Millet olarak mevcut kaynakları sömürme eğilimimizden kaynaklanan durumdur.

    Telefon çalar, bi bakarsınız teeee ortaokuldan arkadaş.
    -Efendim?
    -Hacı naapıyon?
    -iyiyim, teşekürler. Sen nasılsın?
    -Sağol, ben de iyiyim. Bedava dakikalarım bugün bitiyor. Boşa gitmesin dedim, seni aradım.

    Dakikalarca tat vermeyen, gereksiz bir muhabbet...

    Bunun sms versiyonu genelde karşı cinsledir. Sen adama verirsen 3000-5000 sms, nereye saracağını şaşırır. Yazdığı kızlardan bedava sms paketi olan ve ay sonunda silinmesin diye bu diyaloğu fırsat bilen bir kızımız çıkar illaki.
    -Naber Aslı, nasılsın?
    -iyiyim Berke, sen nasılsın?
    -Sağol, ben de iyiyim. Nasıl geçiyor günlerin?
    -Ders ders ders** canım çıkıyor yhaaa.
    ...

    Bir kaç gün sonra

    -Günün nasıl geçti Aslı?
    -Sıkıcıydı. Senin nasıl geçti?
    -iyiydi ya, takıldık arkadaşlarla. Boğaza felan gittik.
    -Ay ne şanslısın yhaa.
    ...

    Bir kaç daha gün sonra

    -Canım naaaber?
    -iyi değilim yaa. Sen nasılsın bakiim?
    -Ben iyiyim de, sen neden iyi değilsin?
    -Babamla aram çok kötü bu günlerde, her şeyime karışıyor.
    -Kıyamam canım ya. Ya ama bak mesela...

    Bir kaç gün daha sonra

    -Tatlıııımm, günaydın dedim, hâlâ uyuyor musun ya? Bak merak etmeye başladım ama.
    -Günaydııınnnn* Gece biraz geç uyudum da, anca uyanabildim.
    -Korkuttun ama beni.
    ...

    Bir kaç gün sonra daha

    -Aslı ya, biz neyiz?
    -Nasıl yani?
    -Ya ne bileyim, baksana çok iyi anlaşıyoruz, birbirimizin dilinden anlıyoruz. Ben sanırım senden hoşlanıyorum.
    -Ya aslında ben de sana karşı boş değilim ama ne bileyim, biraz hızlı gelişti sanki her şey.
    ...

    Bir kaç gün daha sonra

    -Günaydın kimin aşkısıııı.

    Eh be gsm operatörleri... Kaç gencin başını yaktınız!
    123 ...
  45. mobilden eksi oy verememek

    1.
  46. bayramda çocuklara dandik şeker vermek

    1.
  47. Çocuk lan o çocuk! O çocuğun borsada hisseleri mi değer kazanacak, almak istediği arabayı mı ucuza düşürecek? O çocuk şekerle mutlu olur, çikolatayla mutlu olur.* Kim hak ediyor ki o çikolatayı bir çocuktan daha fazla? Pahalı çikolatayı sen yiyeceğine bok ye! Hele misafire hava atmak içinse bu çaban, misafir de bok yesin.

    Her bayram olduğu gibi bu bayram da kapıya gelen her çocuğa en iyi şekerlerden ikram ettim. Tabağın içindekilerini gördüklerindeki gözlerinin parlaması, "istediğiniz kadar alabilirsiniz çocuklar"ı duyunca parlaklık x3 olduğunu görmesi yetiyor da artıyor.
    5 ...
  48. sfo

    1.
  49. san francisco uluslararası havalimanı nın havacılıktaki kısa kodu.
    0 ...
  50. sözlük yazarlarının ölünce üzülmeyeceği kişiler

    1.
  51. kaçanzy

    1.
  52. hobaley*
    t-box'un çalar saati. sevimli görüntüsünün ardında tam dayaklık şımarık bir çocuk vardır. hele bir de odanız genişse yandınız! kaçanzy önde, siz arkada kovalayıp durursunuz.
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/193308/+
    0 ...
  53. sigara kullanan ile kullanmayan arasındaki fark

    1.
  54. karakter sınırına takılmış başlıktır. Niyetlenilen başlık sigara ve alkol kullanan ile kullanmayan arasındaki farktır.

    Zamanın birinde iki arkadaş mezarlığa yakın bir yerde alem yapmaktadırlar. Şarap, rakı, sigara, mezeler... takılırlarken mezarlığa yeni bir cenaze geldiğini görürler. Alemcilerden biri "merak ettim, neden ölmüş acaba? Dur bi gidip sorayım" der. Cenazenin yakınına gelir, cemaate yaklaşır.
    -Başınız sağolsun. Merhum neden öldü acaba?
    -Sormayın efendim, alemcinin önde gideniydi. Alkolü, sigarayı eksik etmezdi elinden. Ondan dolayı öldü.
    Alemci arkadaşının yanına döner, durumu anlatır. Alkole ve sigaraya bir son vermeleri gerektiğini söyler. Arkadaşı da hak verir ve başlarlar sofrayı toplamaya. henüz 5 dakika geçmiştir ki yeni bir cenzae daha gözükür uzaktan. Aynı alemci yine merak eder ve gidip yanaşır cemaate.
    -Başınız sağolsun. Merhum neden öldü?
    -Sormayın efendim, ne sigara kullanırdı ne alkole ağzını sürerdi, öyle ölüp gidiverdi.
    Alemci arkadaşının yanına döner.
    -Çıkar şişeleri devam edelim. içenle içmeyen arasında 5 dakika fark var.
    9 ...
  55. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük