artık saklanmamızın gereği yok.. dünya süper güçlerimizi öğrenmeye hazır., ben mesela,,
asansör lambalarını patlatabiliyorum, tek bi bakışım yetiyo buna.. ve bu gücümü insanlığın hizmetine kullanmaya hiç niyetim yok, üzgünüm guys.. ben kötülerin tarafındayım
eğer bigün asansörle yukarı çıkarken ışıklar sönerse sizin için orda olduğumu bilin...
yeni yıl dileklerinin çöpe gittiği "eski yıl" sonlarının birinin daha başındayız... ve umutlu olmamak için elimizde her türlü neden varken; yıllar sonra geçmişe baktığımızda kuracağımızı "umut" etiğim cümle!.. evet.. artık on'lu yıllar başlıyor.. yetmişler ya da seksenler demek kadar havalı değil biliyorum! ama elmizde şimdilik bu var!. ve bence yine de iyidir?.
peki onlu yıllarda ne mi olmuştu!?. benim için önemli ve güzel bir yıldı:
-askerden döndüm.. (bunny, bandi okuyosanız topsunuz olum) işsizdim... bir sürü yere başvurdum.. ve sonunda bir hukuk bürosunda işe başladım!.. ilk maaşımla pedere pierkardin takım aldım... ailemden ayrı eve çıktım.. küçük bir çatı katıydı ama vayrlıs internet vardı.. sonunda a2 ehliyetimi aldım.. bi honda aldım ve güzün karadeniz turuna çıktım... dahası da var ama ayrıntıları sonra anlatırım!!.
sizin de 2010unuz müthiş geçmiştir eminim.. anlatmak isterseniz dinlemek isterim?!!
sözlüğün mülakatla yazar alması durumunda sorulacak soru!..
çünki (çünkü); *
sözlüğün ebesi zaman içinde çok yıprandı..
sözlük gibi canımız ciğerimiz vazgeçemediğimiz- önemli bir oluşuma sadece yazılı sınavla yazar alınması buradaki kalitenin korunması için yeterli olmuyor??
tamam yazılı sınav (10 entrynin tamamlanması) sözlüğe yeni girecek kişi hakkında bir fikir veriyor.. deleri ayırabiliyormu soru eki miyi, muyu ayırabiliyormuki bunlarla birlikte yine bağlaç olan kiyi ayırabiliyormu.. bütün bunları görmek için yazılı sınav önemli ama yetmiyor!. bu yeni gelende daha fazla ne var sözlüğe ne vercek onunla nası bi ilişkiye girecek görmek için yazılı sınavın yanında bir de sözlü mülakat * yapılsa diyom..? hı!! olmaz mı, olur gibi sanki;
-sizce sizi neden sözlüğe almalıyız!?
-bizi mi?!,
-atın bunu dışarı!
-sizce sizi neden sözlüğe almalıyız!?
-çünküm daş gibiyim..
-öyle desene amınakoyim!..
-sizce sizi neden sözlüğe almalıyız!?
-gelişine sert ve düzgün vururum..
-lisanslı mısın?.
-üç sene beykozda oynadım..
-bunu bizim takıma alın!..
aklıma gelmedi değil aslında özel hayatımı umuma açmak için sözlüğü kullanmak. gündelik sayıklamalarımı sözlükte paylaşmak. formata da uyabilirim üstelik bunu yaparken fakat ahlaklı bir sözlük kullanıcısı olduğum için hemen vazgeçtim bu düşüncemden??!
evet ahlaklı biriyim ben.. ve tanrıya da inanıyorum bazen.. geceleri! sırf bu sözü benden elli yıl önce söyledi diye; öldüğüne üzülmüyorum hemingweyin kafasını patlatmadan önce görmek isterdim yinede onu:
çimlere oturmuşum sabah çiği kalkmamış henüz. gelip yanımdaki taşa oturuyor.. elinde çiftesi var!. afrikada aslan avlarken kullandığı tüfek bu.! oturuyoruz bi süre konuşmadan bi sigara istiyor.. veriyorum.. derler ki; hemingwey her sigara yaktığında, bir denizci sevgilisine kavuşurmuş !
beyaz bir nefes üflüyor.. ispanyaya hiç gittinmi diye soruyor?? hayır diyorum.. iç savaştan bahsediyor uçurduğu köprüden. dünya savaşında ambulans şoförlüğü yaptığından. afrikada yaraladığı bir aslanı iki gün boyunca takip ettiğinden.!!
neden yaptın diye soruyorum..
uzatmanın gereği yok diyor.. silah sende kalabilir .. teşekkür ediyorum ve papa gidiyor
turgut abim (bkz: turgut uyar) şiirini yazmış.. aha bu da kopyala yapıştırı!..
ben ne güzel işerim güneşe karşı
arkamda medrese duvarı önümde çarşı
bir sürekli kaşınmadır yaşadığım
törelere ve alışkanlığa karşı
geldim gittim geldim bir şey bulamadım
üzüldüğüme ve yorulduğuma karşı
ah aklıma her şey gelir, her şey gelir
doğan güne karşı batan güne karşı
sözde kirlettiğimiz bütün her şey duruyor
bak ne diyorum sana, ele güne karşı
biz duralım bir sürekliyiz duralım
durukluğa, tüberkiloza ve uranyuma karşı
durduk, ateş besledi, kuşları sürekledi
arkamız medrese duvarı önümüz çarşı
güneşe güneşe karşı...
ferhan abim de (bkz: ferhan şensoy) şarkısını yapmış.. ferhangi şeylerde söylemiştir.. turgut abime saygı duruşu kabilinden...
ben ne güzel işerim sabah günese karşı
onumde medreseler ardimda uzun çarşı
ramdidam ramdidam ramdidam didam ramdidam
turgut uyar söylemiş ben saza uyarladım
belki turgut çok kizar azıcik yuvarladım
ramdidam ramdidam ramdidam didam ramdidam
ağustos yirmiiki dediler ustan ölmüş
çok komiksin azrail turgut uyar ölür mü
ramdidam ramdidam ramdidam didam ramdidam...
acı ama gerçek sevgili okurum.. var böyle bir şey. tıpkı bizdeki gibi onlarda da sosyal devlet yapısı anayada koruma altına alınmış. ancak bu durum sadece seçim dönemlerinde hatırlanıyor. sana bir kara ütopya gibi gelen bu durum yaşanıyor kimi güney ülkelerinde!..
adını söylememe gerek yok, ki duymamışsındır bile belki adını.. ben de çok küçükkken uzun saçlı bi ağbinin programınında görmüştüm bu ülkeyi. uzun saçlı parmaklarında kocaman yüzükler olan, güzel şarkılar söyleyen bi ağbiydi.. neyse..!
bu ülkenin halkı genelde fakir insanlar. ama şikayetçi değiller pek bu durumlarından.yumuşak başlı uysal koyunlar gibiler.. belli bir tarih süreci içerisinde düşünme yeteneklerini büyük oranda kaybetmişler ve kendileri için hayati olan her konuda liderlerinin karar vermesini beklerler. onlar için en iyi olanı liderlerinin bileceğine inanırlar!.. liderleri de bu dudumu bilirler. ve saltanatları süresince "büyük bir alçakgönüllülükle" kendi küplerinden taşanı halka dağtırlar.
sonuçta bu ülkenin "sosyal hukuk devleti" olma özelliği anayasa ile garanti altına alınmıştır. ve liderlerin gösterdiği bu alçakgönüllülük anayasal bir zorunluluktur da esasında. ancak bu ülkede seçim olacağı zaman liderlerin alçakgönüllülüğü en üst seviyesine ulaşır. ve liderler sadece küplerinden taşanı değil küplerine dolmakta olanı da halkına dağıtmaya başlarlar..
sevgili okurum sen haline şükret ve liderlerine binlerce teşekkür et ki,, bu kimi güney ülkelerinin fakir ve zavallı halklarının durumuna düşme!..
ramazan ayı yaz aylarıyla çakıştığında türk televizyonlarında yaşanacağını umduğum çelişki.!
bilirsiniz işte!? yaz geldi miydi televizyonda; bodrum geceleri yıkılıyor temalı bol bol göt-göbek, bol bol siniri alınmış lop et, bol bol hamurişini fazla kaçırmış cenifır lopez görürüz.
ramazandaysa..televizyonlarda bir; imana gelme; bir aylığına hidayete erme dönemi yaşanır... nerde o eski ramazanlar,, direklerararsına gidilirdi efenim eskiden,, hocam beş vakitin üstüne beş vakit daha koyup kılsam nolur sonu,, bazlı muhabbetler yapılır!!
bu iki dönem çakıştığında televizyoncular dengeyi nasıl kuracaklar gerçekten çok merak ediyorum?? ya da böyle bir denge kurma gereği duyacaklar mı?! yine bir ay ramazan yayını yapıp diğer aylar kaldıkları yerden devam mı edecekler?? merak ediyorum çünkü;, televizyonların taban-tabana zıt bu iki dönemi ilk kez çakışacak. hatta bu sene kısmen çakıştı da... ancak gerçekten nasıl olacağını ilerleyen yıllarda görücez sanırım!..
genellikle yüksek mevkilerde çalışır ve mensubu oldukları kabilenin yönetim kademelerinde otururlar.. armatör medya patronu ve kabile reisliği ailenin başlıca geçim kaynaklarıdır!!!! filmlerde ve daha çok çizgi filmlerde iyiyle kötüyü dengeleyici unsur olarak kullanılan aile tipidir bunlar.. herkese eşit mesafede dururlar ve hikayenin sonunda hep kazanırlar!! ne kazandıkları tam belli olmasa da; sonunda kolkola batan güneşe doğru ilahi söyleyerek yürürlerken çizdikleri mutluluk tablosu doğru olanı yaptıklarının mesajını verir?? verilmek istenen mesaj da hep bu ailenin üstünden verilir!..
senkron yavshamaszın son albümü.. ve çıkış şarkısı!! sözleri de net ama anlaşılamıyor .. 2006 da çıkardıkları love bella fistaschnich albümünden sonra gurubun ne kadar yol aldığı bu şarkıdan sanki hissediliyor. ya da ben yalan söylüyorum!!.*
biz kaç lirayız
lira mı dedim? hayır, dolar
bazen karıştırıyorum
internette gördüm evet
ben zaten gaste okumam
bazen okurum ama
dürümcüde
zaman varsa zaman
yoksa yeni asır falan
dedim ya ben gaste okumam
sözlüğe takılırım
sözlük kasmaktan geliyorum şimdi de
hamdullah diye bi adam vardı
hamdullah mı dedim? hayır, fethullah
bazen karıştırıyorum
sekiz kollu ahtapot gibi kozasından çıkmış böcekler gibi
iyice de vardı
o kadar çoktu ki; doğrusu ben şaşırdım
telaşlı, aç gözlü, çatal dilli yılanlar
yılan mı dedim? hayır, böcek
bazen karıştırıyorum
fethullah, tuncay bi de bizim benjamin franklin
aynı uçağa binmişler bi gün
hiç komik değil biliyorum
ben zaten fıkra anlatmayı hiç beceremiyorum
tuncay abi biz hepimiz böyle
abi dedim; o yalnızca lafın gelişi
ne kadar benziyoruz memleketin haline
tuncay abi, güzelim
güzelim dedim; güzelliğin yalnızca lafın gelişi
bi insan niye satılır
ev değil araba değil
bi insan niye satılır
''derste saçlarınız gözünüzün önüne gelip dikkatinizi mi dağıtıyor!!;;
''saçımı yıkamadan evden çıkamıyorum mu diyorsunuz!!;;
''saçlarınızın görünüp erkek arkadaşlarınızın bundan tahrik olması en büyük ikinci korkunuz mu!!;;
''evet dediğinizi duyar gibi oluyorum.,. Artık bütün bu dertleriniz son buldu.:: işte doktor tayyip'in mucize türbanı,,, bundan her gün bir tane başınıza geçirip çenenizin altından bağlıyorsunuz. ve bütün dertleriniz bitiyor. Artık neşe içinde kampüste koşabilir.. hiç korkmadan kantinde neskafe içebilir.. hatta hiç çekinmeden kaşarlı tost bile yiyebilirsiniz.. eğer isterseniz bunların hepsini aynı anda yapmanız dahi mümkün.. hadi hemen şimdi takın bir tane. koş öğrenci kardeşim, artık muasır medeniyetler seviyesine ulaşman için seni engelleyen hiç bir sebep kalmadı önünde...;;
''eğer hemen şimdi bir tane takarsanız;; yağmurlu havalarda türbanınızın üstüne geçirebileceğiniz bu muşambayı size hediye ediyoruz!! bitmedi?? bu kara çarşaf da türbanla birlikte size hediyemiz... siz giymeseniz bile çocuklarınız giyer. Hadi.. hemen.. şimdi...;;
oldboyda geçen bir cümle. duvara çerçevelenmiş yazıya kahramanın acılı yüzü yansır. etkileyici bir sahneydi. en azından benim için...
umutsuz anlarında insana can simidi gibi yetişen güzel bir söz.
hani ibrahim tatlıses trenden iner, haydarpaşa garından çıkar istanbula keskin bi bakış atar ya; "ulan istanbul sen mi büyüksün ben mi görücez bakalım! yenicem seni ulaan!" işte aynen bunları hisseden yazardır.
"ulan sözlük sen mi büyüksün ben mi! ebeni ...cem ulan senin!" diye bağırmaktadır içten içe.
düşününce aslında, eğlenceli olabilir. seda ve nihatanadan üryan duşa girerler. şahitler ve nikah memuru dalgıç kıyafetleriyle içeri alınır. nikah kıyılır, seda nihat ın sırtını keseler. son olarak ikili duşa zincirlenip olay yeri terk edilir...
darül-islam* durumuna getirilen ülkelerde yaşayan ehl-i kitap* sayılıp, islam devletinin egemenliğine karşı gelmeyen kimseler.
toprakları haraç vergisine bağlanarak onların mülkü olarak kalır. özel hukuk ilişkilerini kendi dini kurallarına uygun düzenlemeye devam ederler ama kamu hukkunda islam hukukuna bağlı ourlar.
imam-ı azam ebu hanife tarafından kurulmuştur. islam dininde en çok yandaşı olan mezheptir.
ebu hanife fıkıh sorunlarının çözümünde önce kuran a bakardı. eğer sorunu kuran la çözme olanağı yoksa, o zaman bazı kendi kabul ettiği , koşullara uygun hadisler bulursa onlarla sorunu çözmeye çalışırdı. eğer hadis de yoksa sorunu kıyas yoluyla çözerdi.
there's a finger on the dial,
the lucky wheel goes round,
little joker knows he can't escape.
the same time every year,
the fun fair's back in town,
numbers in the air like ticker tape.
58, 56, 54,
good angels at my door.
63, 62, 61, 60, 59, 58,
good angels at my gate.
throw a seven down,
place another bet,
the joker laughs as the stakes get higher.
the gambler and the clown,
without a safety net,
balancing unsteady on a wire.
58, 56, 54,
good angels at my door.
63, 62, 61, 60, 59, 58,
good angels at my gate.
there's a finger on the dial,
the lucky wheel goes round,
little joker knows he can't escape.
the same time every year,
the fun fair's back in town,
numbers in the air like ticker tape.
58, 56, 54,
good angels at my door.
63, 62, 61, 60, 59, 58,
good angels at my gate.
59, 58, 57, 56, 55, 54,
good angels at my door.
63, 62, 61, 60, 59, 58,
good angels at my gate.
59, 58, 57, 56, 55, 54,
allı morlu ışıklar yanıyor pencerenin önünde. evin hanımı hazırlık yapıyor. az sonra misafirleri gelecek. evin beyi masayı hazırlıyor.
bir şişe coni volkır getirecek biri.* yeni rakı getirecek bir diğeri. pasta, börek, muhabbet hep gelecek.
geniş bir masaya oturacaklar.* geniş bir zamanın içine girecekler. bütün mutsuzlukları dışarda bırakan geniş bir zamanın...
yüksek sesle konuşup, zengin gülecekler. geçmiş bütün güzel günlere ve gelecek güzel günlere kadeh kaldıracaklar. o an mutlu olduklarını bilerek...
o evi biliyorum. bildiğim herşeyden daha iyi biliyorum. ordaydım çünkü. o masanın başındaydım. o zamanın içinde...
gidip kapısını çalsam, beni gördüklerine sevinecek insanlar var o evde. ama gidemiyorum!
gelemem herhalde baba! sıradan basit sebeplerden diyelim. yol uzun pahalı hem. tatil de kısa. geçen bayrama da 'niye gelmiştim ki zaten'. allah ın belası bu 'sıradan basit sebepler'...
yirmidört yıl... kırksekiz bayram eder. bu benim gelemediğim ilk bayram olacak. ve artık biliyoruz ki son olmayacak. zamanı da gelmişti bazı sonlara başlamanın. e büyüdük artık! bazı mutlulukları geride bırakmayı öğrenmek gerekiyor. ve bazı mutsuzlukları tek başına yaşamayı da...
mutsuzluk diyor bir şair; besliyor mutluluğu alttan alta. şimdi siz orda bayramdı yeni yıldı; tebrikler, kutlamalar, kahkahalar arasında... mutlu olduğunuzu bilerek ben burda mutlu olacağım. bayramdan payıma düşen yalnız bu kadar.
hepinize iyi bayramlar, mutlu yıllar...
bütün hayatı hep ön sıralarda geçmiş. ama sadece okulda...
arkadaşları gezip tozarken o hep çalışmış. arkadaşları kantindeyken o kütüphanedeymiş. zaten arkadaş da lafın gelişi... aynı sınıfta olduğu kişiler demek gerekir. malın hiç arkadaşı yok çünkü. olamaz da!
o kimseyle oturup iki satır konuşamaz. konuşsa bile kimse dinlemez. yanınıza geldi mi kokutur ortamı. çalışmasın da ne yapsın zavallı. tabi kitaplara verecek kendini.
ve sonunda azminin meyvesini alır gerzek. o artık kürsünün diğer tarafıdadır.
kimdi lan bi zamanlar onu dışlayanlar ha!! bunlar değil miydi? kantinde muhabbet eden şu kalabalık... bittiniz oğlum siz.
-gölgelerin gücü adına!!! güüüç bende artık.!
ha ha haaa!
ve evet, malesef güç ondadır artık. ve evet onun dersleri işkencedir. geçmek için kıçının yalanmasını ister. göt deliğine kaçmış egosunu biraz yukarı kaldırmanızı ister. sevgisizliğinin acısını sizden çıkarır. boşa harcadığı yıllarının hesabını sizden sorar.
ama aslında tüm istediği nefret ettiği o öğrencinin yerinde olmaktır.
bunu beceremediği içinde öğrencilerden nefret eder.
konserler fuar atlas pavyonda olacak. pavyon sözcüğü kimseyi yanıltmasın; kocaman, kapalı, boş bi mekan burası. pavyon tamamen lafın gelişi.
bütün konserler akşam saat 6 da başlayacak.