mevla kelimesinin bir tek allah için kullanılması gerektiğinden, bir insanın, mevlana yani "sen bizin mevlamızsın" diye çağırılması ne kadar hoştur düşündürücüdür.
ayetlerde geçen "ente mevlana" ifadesi allah'a hastır. allah da bu kelimeyi kendine has kılmıştır.
kendisi yarı çıplak koca göbeğini göstere göstere denize girerken, karısını yanında çarşaflı oturtan insan. hayır anlamadığım bir şey var. kadınlar ile ilgili hükümleri neden hep erkekler veriyor?
kendisi yazın sıcağında denizde yüzerken, "el ve yüzünüz dışında hiçbir yerinizi açmayacaksınız. yoksaa yanarsınız." deme hakkını nasıl kendinde buluyor?
günlerini gün eden ve asla kadın psikolojisinden anlamayan, kadınları yönetilmeye mahkum, akılsız varlıklar olarak gören, onlara hükmetmeye çalışan üç beş göbeklinin masa etrafında toplanıp da benim nasıl giyineceğim hakkında yorum yapmalarını kabul etmiyorum arkadaş.
neden kadınlar kendi hükümlerini kur'an'dan çıkarmaya uğraşmasın.
mecbur muyum on yüz bin milyon sene öncesinde yazılan tefsir kitaplarındaki hükümleri uygulamaya. böyle denilmiş. böyle söylenmiş. banane bundan!
sonra çıkıp bir de güzel ictihad kapısını da kapatmaya çalışacak kadar aptallar!
herkes kendinin müçtehididir arkadaş. herkesin beyni var. kimse kimsenin dediğini yapmak zorunda değil
mizacına uygun olan herkesin yapması gereken, hayatın en güzel, en anlamlı eylemidir.
hayatımda verdiğim en güzel ve en doğru karardı. sanki hayatımda ilk kez aşık olmuş, ilk kez birini sevmişim gibi hissediyorum. ne öncesi ne sonrası... hiçbir şey yok. sadece "şu an" ve "o" var. ve umarım yakında yeni biri daha eklenir çekirdek ailemize... :)
altı ay sonra sözlüğe girdiğimde kendi kendime sorduğum sorudur. altı ay olmuş ben girmeyeli ve hiçbir şey değişmemiş arkadaş. gecenin şu saati olmuş hala siyasi görüş ayrılıkları, dini görüş ayrılıkları. ayrılık olacak elbet ama saygısızlık olmamalı. nedir bu sinir, bu buhran hali anlamadım ki arkadaş.
ya yazarında ya da çevireninde hata olduğunu düşündüğüm kitaptır. yoksa bu kadar birbirinden bağımsız kelime bir araya gelip de böyle anlamsız cümle oluşturamaz.
yıllardır kitap okuyan ben, zekamdan bile şüphe etmeye başladım. allah kahretmesin bu kitabı da sosyolojiyi de bu dünyayı da.
kendileri ile yolculuk yapmanın keyifli olduğunu düşündüğüm teyzelerdir. menopozdan mıdır nedir bunlar pek bi sosyaldir. gelene geçene laf atarlar. bi soru sorarlar, ters olmayan bir tavırla cevap verirseniz tüm yol boyunca sizinle sohbet ederler. otobüste başka menopozlu teyze varsa onlar da katılır bu sohbete.
zira bugün otobüs olmasa da dolmuşta toplu bir sohbet havası vardı. ineceği yeri soran teyzeye cevap vermedikten sonra tüm hayatını öğrendim. çok değil 15 dakikada çocuklarından, torunlarına, izmirdeki ikinci evine, oğlunun reddettiği iş tekliflerinden, kendisi de dahil olmak üzere ilişki kurdukları tüm öğretim kurumlarına kadar her şeyi öğrendim.
bizi dinleyen başka bir grup da önden konuşmaya dahil oldular. dolmuşta bir kadın günü havası oluştu ki sormayın. en son dolmuştan inmek için kalktığımda elimdeki poşette ne olduğunu dahi sordu birisi. dolmuştan inerken hala laf yetiştiriyorlardı bana.
tanrım. son zamanlarda kendimi hep teyzelerle sohbet ederken buluyorum. bi yerlerde gariplik ama henüz keşfedemedim.
gençliğin zihnini bulandıran yarışma programı. zira bugün iki deliyi esparkta bu yarışmayı canlandırırken buldum.
akılsızın biri elinde cep telefonuyla deli gibi koşuşturan mağaza mağaza gezen arkadaşını çekiyor, çekilen deli de: "bir şey bulamadım hadi öbür mağazaya bakalım, zamanım da azaldı." diye höykürüyordu.
rastladığım bir programda ise babaros kızın birine, "çok güzel boynun var, güneş görmemiş süt gibi tenin var, bebeğin poposuna benzeyen ayrık göğüslerin var." diyordu. nasıl moda pprogramı anlamadım. ipin ucunu kaçırmışlar gibi geldi bana. ya da ben yanlış bi yerlerdeyim. bilemedim.
mağazalarda süslü püslü olanlarından almak isterseniz epey para bayılmanız gereken, evin olmazsa olmaz eşyasıdır. ama eğer aynacı camcılardan * kestirip kenarına çerçeve geçirtmek suretiyle alırsanız işte o zaman belki ucuz olabilir. **
yalnız ayna siparişi verirken ismine aldanıp siparişinizi boyunuzun uzunluğunda verirseniz taşımanız biraz zor olabilirmiş. *
bir prof. dr. ejder okumuş kitabıdır. sosyoloji sevenler için tavsiye edilir. meşru, meşrulaştırma, meşrulaştırım kavramları ayrıntılı bir şekilde ele alındıktan sonra, dinin meşrulaştırma gücü mercek altına alınmıştır.
yıllar sonra durup dururken aklıma gelen hüzün dolu parçadır.
kendimden geçmiş halde dinlerken, "ey talih sen de dön döneceksen" sözünü acıyla ve içtenlikle söylerken, tam da depresyona girmeye niyet etmişken, kardeşim gelip:
"pehhh. ne biçim şarkı be bu! nerden buldun bunu?" dedi kahkahalarla.
bit kadar çocuğa maskara olduk. anlamaz tabi eski güzel parçalardan. deli gibi hadise dinlerse olacağı buydu.
bir dönemin, * imam hatip gençlerinin gönlünde taht kuran sanatçıdır. ezgileri yıllar sonra bile dinlendiğinde hala aynı şeyi hissettirir... grup selika ile birlikte söylemiş olduğu müziksiz ilahiler de ayrı bir güzelliğe sahiptir. şimdiki imam hatip gençlerinin asla yaşayamayacağı şeyler hissettirir insana.
şiddetli lodos beklenen, bugün, soğuğun bambaşka bir anlam kazandığı ilimizdir.
gün boyunca tramwayda, "şiddetli lodos beklenmektedir, bacanıza dikkat edin, zehirlenmeyin!" anonsları yapılmıştır.
en son evimdeki doğalgaz havanlandırma borusunu kesmişlerdi. yakmayım dedim lakin soğuktan duramıyorum. zehirleneceğimden de korkuyorum. ya soğuktan ya da gazdan öleceğim. bi ihtimal sabaha çıkarım belki...
edit: ha hahaha... kim eksiledi be bunu. töbe töbee..
açıklanmayan sebebi, zorunluk olarak addeden şahsın, aynı zamanda gayet açık ve net diyerek ne demek istediği muammadır.
sinirle açılmış, bilgiden yoksun bir başlıktır.
gereksizdir.
hala bu ülkede bu tartışmaları yaparak, kendi gibi düşünmeyeni eleştirerek, kendini değerli ve akıllı hisseden, sabit fikirli, dar görüşlü, düşünceden yoksun, literatüründe ezberlenmiş cümleler dışında cümle bulunmayan, özne, yüklem ve tümleci bir araya getirip de manalı tek cümle kuramayan insanlar da mı var?
edit: hay başlık başıma kalmış. bi başlığın arkasında bile duramayan insan! ne hayır gelir ki senden?