akdeniz ve arap ezgilerinin mükemmel uyumunu yakalamış az bilinen ama alıp götüren bir grup, ferzan özpeteğin serseri mayınlar filminin soundtrack'ında yara isimli şarkıları yer alıyor. istanbul isimli de bir şarkıları var, netice olarak dünya müziğini seviyorsanız dinleyin derim. Kişisel favorim cairo blues.
"Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
Başım açık, saçlarımı ikiye
ortadan ayırdım
kimin ülkesinden geçsem
şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
cesur ve onurlu diyecekler
halbuki suskun ve kederliyim."
ümitvari olduğum söylenemez, hele ki yılmaz erdoğan'ın sazan sarmalı netflix kurnazlığı ile sinemadan ve sanattan daha çok parayı öncelediğini görmek önyargılı olmama sebep oluyor.
Lee Chang-dong'un Cannes'dan ödülle dönen son filmi; sade ama etkileyici, çok özenle insa edilmiş bir kurgu, aşk /öfke /sınıf çatışması /şüphe/ saptantı konuları birbirine geçirmiş çok katmanlı bir film. 2018 yapımı filmlerden ahlat ağacından sonra en beğendiğim film oldu, yönetmene burdan en hissi saygılarımı sunarak filmi tekrar izleyeceğimi duyururum.
Az önce bunu eleştiren genel bir entry attım bir yazar üzerine alınıp ezik, nusreti yalamak, starbucks kelimelerini bir arada kullandığı bir enrty ile bana saydırmış ve üzerine demiş ki starbucksta strateji uzmanlığı yapar artık üstad sen meseleyi kaçırmışsın ben zaten herkesin uzmancılık oynamasına eleştiri yazdım senlik bir şey yok sakin ol. Ayrıca enrtysini silip yeni bir tane yazmış içinde nusreti yalama geçmeyeninden.
şu sıralar instagramda baya videoları yeniden dönmeye başladı, tertemiz kafa boşaltma programı. Tekrar başlasa izlerim arada bergman bresson bi yere kadar kardeşim bu da kafa en nihayetinde.
mahmut fazıl'ın venedikten 2 ödülle dönen fazlaca merak ettiğim filmi idi, izleme fırsatı buldum geçen kadıköy sinemasında, sinemagrafisini çok çok iyi buldum, geniş ve durağan planlar, karanlıkta geçen sahnelerde( ki filmin yüzde 80'i öyle) gerçekten karanlıktaymışsınız da kendi gözlerinizle etrafı izliyormuş hissi veren ışık, kamera yönetimi oldukça usta işiydi. senaryosu biraz daha politik duruş ile güçlendirilebilirdi pek alâ bana göre, hatta filmin ilk 20 dakikası sıkıcı geldi diyebilirim ama sonradan dönem atmosferi, minimalist kara komik tarafı ve oyunculuklar filmin içine çekiyor. fakat yozgat blues, uzak ihtimal ve anons arasından birini seçecek olursam uzak ihtimal en sevdiğim idi, fakat sinema anlamında anons ikisinde elbette ki önünde. özetle türkiye sinemasın'da belli bir yere sahip olacağını düşündüğüm film.
siz yedirmeseniz ne çıkar ortada darp raporu var, mahkeme aleyhine sonuçlanınca bakalım kim kimi yiyor hooop piyasa onu yutuyor mu yutmuyor mu ? Göreceğiz ama en çok sizin gibi zihniyetlerin -pek zihin sahibi olabileceğinize imkan veremesem de - yok olduğunu görmeyi diliyorum, yalnızca kadınlara değil herkese adalet istiyorum ülkemde.
yaşıtlarımız çılgınlar gibi evleniyorken how i met your motherdaki ted gibi evde kalma telaşı şöyle bi bastıracak gibi olsa da mutsuz evlilikler terörü sağolsun elimizden tutup bizi kurtarmaktadır.
Allah'ım kaderimde anarşi ve protesto
antidepresanlar ve içi boş bir gardırop
ne de çok yer kaplıyor mesela al pacino
yardımın gerekiyor kadıköy'deyim stop.
Ne zaman kadıköyde olsam aklımda bu şiir döner durur.
hangi devirde yaşadığımın önemi yok sadece mutlu ve anlamlı olmak isterim. çünkü her çağın ayrı hastalıklar, sorunları, çıkmazları var önemli olan çıkışı bulabilmekte.