arkadaşlar 2019 yılında hâlâ araba sıkıntısı çekiyorsanız kusura bakmayın ama bu sizin suçunuzdur. siz yapılan haksızlıklara göz yummaya devam ederseniz sizi daha çok sikerler.
asla dikkate alınmayacak görüş. dikkate alınmak isteyip cevap alamayan feministler ise çirkinleşme yoluna giderek içlerinde olan nefreti boşaltmaya çalışıyorlar. bunu bile kendi kendilerine yapıyorlar.
not: bu entry cevap değil "tespit" niteliği taşıyor.
ayrı bir aurası var bunların. doğudan gelip batıya ayak uydurmaya çalışırken çok göze batarlar. aynı şey avrupa'ya giden türk öğrenciler içinde geçerli.
insanların birbirlerinden bu konuda tavsiyeler istemesi bile toplumumuzun ne kadar cahil olduğuna delalettir. kızı iyi yalayacaksın birader gerisi yalan.
çevremdeki insanlar ile benim düşünce algoritmamın çok farklı olduğunu farketmem ile psikiyatristin yolunu tutmuştum.
"e ne var bunda herkes aynı şekilde düşünecek değil ya.." diyecek arkadaşlara bunun normal bir farklılık olmadığını buradan yazarak nasıl izah edebilirim bilmiyorum. ama bir deneyelim.
ortamda herhangi bir konu hakkında tartışılırken lafa girdiğimde aldığım tepkiler genelde "bunun konuşulan konu ile alakası yok" tarzında oluyor. ama benim açımdan bakarsak aslında çok alakası var.
konuşulan konunun nereye varacağını tahmin ederek, kendimce (o kısa sürede) kafamda çıkarımlar yaparak söze giriyorum. e bu da haliyle insanlara garip ve konudan bağımsızmış gibi geliyor. onları anlıyorum, fakat iletişim kurduğum her insanın beni anlamasını bekleyemem elbette. bu ancak çevremde şuan bulunanlara durumu açıklayarak bilgilendirmem ve sonrasında hiç kimseyle tanışmamamı gerektiriyor. her yeni tanıdığım insana durumumu açıklayacak değilim.
insanlar genelde benimle bir iki kez görüştükten sonra bende bir sıkıntı olduğunu farkedip uzaklaşıyorlar. kendi düşüncelerimi başkalarına kabul ettirmeye çalışma alışkanlığımı çoktan bıraktım. ama bundan vazgeçmemin sebebi yanlış yaptığımı düşünmem değildi, ben böyle yaptıkça çevremdekileri aptal gibi gördüğümü farketmemdi. hatta yeni tanıştığım insanların çoğu aptaldı bana göre. korkmadan ne düşünüyorsam onu söylemekten, araya bir kaç abartı cümle yapısı serpiştirmekten hâlâ kendimi alamıyorum.
eğitim hayatım boyunca hocalarıma göre bir dâhi, sınıfımdaki ve okulumdaki öğrencilere göre ise garip biriydim. ilk banka hesabımı 13 yaşımda açtım (bkz: ilk imza) ve o yıl internetten kendi giderlerimi karşılayacak miktarın üzerinde para kazanmaya başladım.
internet üzerinden sesli iletişim kurduğum yabancılar sayesinde ingilizcem çok erken yaşta gelişti fakat türkçem biraz gurbetçi türkçesine dönüştü. hatta bazen sırf bu yüzden ortaokulda dalga konusu olduğum çok oluyordu. elbette o yıllarda içime kapanmamın ana faktörü bu değildi. ister inanın, ister benimle alay edin ama o yıllarda bile bana bir şeyler katmayan herkesi aptal olarak görüyordum. ana faktör buydu. öğretmenlerimi neden aptal olarak nitelemediğimin sebebi belli. onları, bana bilgi depolayan ve bitmek tükenmek bilmeyen bir bilgi hazinesine sahip insanlar olarak görüyordum. şayet onlar herhangi bir soruma cevap veremeseler bile internet neredeyse aradığım her şeyin cevabına sahip bulunmaz bir hint kumaşıydı.
çok önemli bir kaç yılımı baba faktörü olmadan geçirmiştim (bkz: babanın işi dolayısıyla yurtdışına gitmesi).
elbette baba olmayınca o iki yıl çok relax geçti. (bilgisayar başında hafta içi de sabahlayabilmek). o zamanlar "relax" kavramım buydu. ve nihayet babam eve dönene kadar bir web sitesi geliştiricisi olarak belli bir seviyeye gelmiştim. o zamanlar kendime öyle diyordum. çocuk aklı.
hayatta yediğim kazıklardan çok online oyunlarda yediğim kazıklar düşünce yapımın şuan böyle olmasında daha etkili. senin aylarını vererek geliştirdiğin karakteri bir sahtekârın gelip iki dakika içinde soyması bana o yaşta bu dünyanın adaleti olmadığını öğretti. ya da ben bedava item verecekler diye hesap bilgilerimi sahte sitelere yazdığıma göre çok açgözlü bir mal olmalıydım. fakat bu dünyada hâlâ tonla emek hırsızı sâhtekarların elini kolunu sallayarak aramızda gezdiğini değiştirmiyor. bana yapılanların acısını başka insanlardan çıkardım. biliyorum şu an bana küfür edenleriniz muhakkak oluyordur. ama ben en başında masum biriydim.
yıllar geçtikçe bu döngü böyle devam etti. zararlı alışkanlıklar edindim. çok iyi arkadaşlarım oldu, efsane birbirlerinden çok farklı ortamlara girip çıktım. çok insan tanıdım(bana fazla dayanamadılar). ama en sonunda geldiğim nokta bu.
sizden hoş muhabbetiniz dışında, cinsellik dahil herhangi en ufak bir çıkar gözeten insanlardan uzak durun. temiz yaşayın, doğaya ve sisteme uyun, ayak uydurun. ve son olarak belli bir maddi güce erişmeden önce paranızı çok dikkatli harcayın.
az önce evde yalnızken hiç konuşmadığımı farkettim. bugünden beri evde yalnızım, daha önce de çok yalnız vakit geçirdim fakat ilk defa bunun farkına varmamla başlıkta yazıldığı gibi dehşete düşmem bir oldu. ortamlarda susmayan ben meğer yalnızken sus pus oluyormuşum. (bkz: vay anasını sayın seyirciler)
eşcinsel ve zenci mastürbasyonundan bıktığım platform. bir şeyleri normalleştirmeye çalıştıkça göze batıyorlar. akışına bırak bro biz yine izleriz seni. sırf şu hareketlerin yüzünden disney+ bir çok ülkede sana fark atacak.