rakam ile sayı arasındaki farkı biliyor muyuz gibi gereksiz bi' merak içinde açtığım bu başlığın tanımı ne olsun,
filmin adının içinde neyin rakam bulunan filmler olsun mu? eveeet elbette ki bu olsun. hahaha. zeka böyle bi' şi işte pek muhterem okur. *
...akmakta olan herşeyi seviyorum: Nehirler, lağımlar, lav, meni, kan, safra, sözcükler, cümleler. Fahişenin üzerine saçıldığında dölün akışını seviyorum.Haşlayarak dökülen idrarı ve sonsuzca süren alkışı seviyorum; histeriklerin sözcüklerini ve cümlelerin dizanterili gibi akışını seviyorum. Akışkanları seviyorum, hatta tohumları uzaklara taşıyan, doğurganlıktan uzak aybaşı kanının akışını da. Akan metinleri, esoterik, yoldan çıkmış, çok biçimli veya tek yanlı da olsalar severim. Oluklardan akan tükürüğü, göğüsteki sütü, dölyatağından akarak gelen keskin balı, tüm akışkanları, eriyen, rezilce ve dağınık tüm cerahatlar ve pisliği, akarken başlangıca dair duyularını yitiren, ölüme ve çözülmeye doğru müthiş çevrimi meydana getiren herşeyi seviyorum...
eski türk filmlerinde "şimdiye kadar benmişim kör olan", "aman tanrim, göremiyorum... göremiyorum.. kör oldum.", "ben onu kulaklarimla gördüm", "görüyorum... görüyorum..", "nayır nolamaz kör oldum" gibi repliklerin bolcana geçtiği, doğuştan ya da sonrasında eften püften nedenle kör olan dişi muhteviyatlı filmler..
aralarında izlediğim bi kaç tanesine ilaveten katkı babında bi kaç örneğe de netten ulaştım. varsa ki vardır geri kalan örnekleri de kör değilsiniz ya amk onu da siz giriverin.
örnekse: baba olmak
gerçi çocuğun da olsa baban ölmeden
baba olamazsın denir ama o konu başka konu.
yoo niye başka konu olsun lan, baban öldüğünde de büyüdüğünü anlayabilirsin pekala.
ulan dur fakirin çocuğunu da çabuk büyür derler.
ben işin içinden çıkamıcam gerisini size bırakıyorum hacım.
O kadar belli olsun diye türlü işaretler var umumi wc kapılarında neyin örnekse; somun, cıvata, Bülent Ersoy öncesi sonrası gibi, asıl bi' tanesinin üzerine pisuvar resmi koyun, onun hangi cinsin tuvaleti olduğu anlaşılsın işte amk. Anlaşıldı mı? E kadınların artıkın ayakta işeme aparatları var diyerekten lafı uzatma canım yoosam var ya Bülent ersoy'un dünyaya açılamamasının nedeninin önünün kesilmiş olması şakasını, nazarında ikinci baskıda dahi olsa yapmak zorunda kalırım ki ben uzattığım üçün kendimi cezalandırmak adına, bu gün iki ortalı kareli defterime çişim gelene kadar bu şakayı yazma ödevi verdim. Evet.
başarısız bi intihar girişiminde dahi, kişi kendisi(ne) de olsa, cana kasıt olmasından mütevellit, intihar etmeye çalışanın sembolik de olsa ceza alması kanaatini,(aslında intihar etmeye çalışıpta başarısız olanı taksim'de sallandıracaksın, bak bakalım bir daha başarısız intihar girişimlerinde bulunan peyda oluyo mu, gerçi bu seferde bile bile başarısız olup güzelim taksim'de yaşamına son vermek isteyenler üreyecektir) ben, kendim, başarısız bi intihar da bulunana kadar taşımak istiyrum. buna mukabil, başarılı bi intiharın ardından intihar kimin işine yarıyosa cezayı da onun alması gerekir kanaatini de cinayet kimin işine yarıyorsa katil odur özdeyişinden yola çıkarak el bebek gül bebek beslemekte istemiyo da değilim hani.
ekseri toplu taşıma aracı içinde, ekseri bi koltuğa çöreklenmiş bi haldeyken, cebinden çektiğin mesajı dikizleyiveren ekseri ayaktaki bi ze(rza)vata, meraklı köftecilere hatta melahatlara, zamanın ötesinden bi ders vermek yollu düşünceyle, asıl mesajı kendisine vermek de diyebiliriz ya neyse, ne okuyon yazdıklarımı yarrağımın kurma kolu gibi en direk serbest vuruş mesajı yazmayı, bi gün hayata geçiriciim ama hele biraz daha yaşiim bakalım n'olacak.
el naklinde, nakil edilecek olan el, kişinin, kopmuş, kendi elide olsa, o el, ikinci el bi eldir. aksini iddia edenle zabbaha kadder tartışırım da bu konuda elimi biraz daha güçlendirmem gerek. yok hayır. elim elim kendi elim.
belirli bir erkekle sevişmeye halihazırda karar vermiş ve niyet etmiş ya da niyeti bozmuş, herneyse olan bir kızın, sevişmenin sorumluluğunu üzerinden atmak ve erkeğe yamamak, dolayısıyla da iyi kız imajına halel gelmeden cinsel zevkleri dibine kadar tadabilmek için kurguladığı senaryoya derilen 'politik isim'. *
Büyükşehirde, artık hiç kalmamış olan kadehli seyyar rakı satıcılarıdır. Hükümetçe daima takip edilmiş kaçak esnaftandı.
Kayıkçı, hamal, dellâk makulesi ve istanbul'un baldırı çıplak pırpırı külhanileri, büyüklü küçüklü gedikli meyhanelere giremezlerdi; ya gayet dar, pis koltuklara giderler yahut da bu ayaklı meyhanelerden demlenirlerdi. Ayaklı meyhaneler, ekseriyetle Ermeni'den olurdu; dükkânı, tezgâhı, fıçısı, ustası, sakisi hep kendisi idi. Beline ucu musluklu içi rakı dolu gayet uzun bir koyun bağırsağı sarardı; sırtında cübbe, cübbenin iç cebinde bir kadeh, omzuna da ayaklı meyhane olduğunun alâmeti olarak bir peştamal parçası atardı.
Ayaklı meyhaneler, umumiyetle Bahçekapı ve Yemiş iskeleleri arasındaki manav dükkânları arasında dolaşırlardı. Müşterilerini gördü mü, etrafını kollayarak manav dükkânlarından birine dalar, koynundan kadehi çıkararak kuşağının içindeki musluktan vücudunun hararetiyle ısınmış ve sararmış rakıyı doldurur ve arkasından giren müşterisine sunardı. Beriki de o tek kadehi yuvarlayınca, meze niyetine dükkânda eline ne geçerse, ağzına bir lahana yaprağı, bir üzüm tanesi yahut bir turp parçası atardı; çoğu da yumruk mezesiyle içerdi.
On yedinci asır ortalarındaki istanbul esnafından bahsederken, Evliya Çelebi, Büyükşehirde 800 kadar dükkânsız piyade meyhaneci bulunduğunu kaydeder. Bundan da ayaklı meyhane tabirinin sonradan çıktığı anlaşılır.
istanbul Ansiklopedisi, Reşad Ekrem Koçu, Cilt no:3, istanbul, 1973
bi de bu meyhanecilerin düşünceli olanları, yanlarında leblebi ile gezerler imiş, müşterisine üç beş tane katık niyetine, pezevenk niyetine ikramda bulunuyorlar imiş. esaslı adamlarmış lan!
tamire verilen ekseri elektronik eşyaların içinden kalite parçanın, tamirci tarafından gaspına verilen ad. tanım bu olsun. s.kicem bu tanım işini o olucak sonunda. neyse. bununla ilgili fantezim ahanda aşağıda buyur istersen;
içinden parça çalarlar düşüncesiyle
tamire vermediği elektronik eşyasını,
bi gece eve giren, daha evvelsinde
elektronik parça tamirciliği yapmış bi hırsız,
''bu eşyanın içindeki sadece şu zımbırtı kıymetli
hatta s.ktir ediim ulan diğer eşyaları
bu zımbırtı hepsine bedel amk'' diyerek çalsa,
zorlu iş olabilir düşüncesiyle yanında getirdiği
tornavida, pense, pıçakla neyin eve girmesi ile çıkması bir olsa,
(kahramanımızın sen de görüyosun, tipik hırsızlarla,
hırsız olmasının dışında ki tek ortak noktası elini çabuk tutması)
sabahında da, hiç bir şeyden habersiz ev sahibi
(birazda mal olsun bu adam) ''valla parçasını,
artık çalarlarsa da çalsınlar, yeter ki tamir edilsin elektronik eşyam''
diyerek, kendini ikna yoluyla, tamircinin yolunu tutsa,
tuttuğu yoldan, hastanesi ile biten bi adı olan, tamirci dükkanından içeri girmiş olsa,
selam verip meramını anlatsa, buna mukabil,
tamirci daha evvelsinden bu eşyaya tornavida vurulmuş hatta biraz zorlanılmış,
aceleyle mi ne sökülmeye çalışmış dese, pimpirikli adam
'nasıl olur ki ben hiç dokanmadım, servise de gitmedi'
falan derken, tamam sorun değil ben hallederim diyerek adamı evine,
tamirci ustamız, yarın öğle namazından sonra gel al diye yollasa,
pense ve pıçak yardımı ile de içini açsa, pimpirikli adamız gittikten sonra,
pimpirikli adamımız, tamircinin yaşayacağı, bir an için vuku bulacak,
ilahi adalete yaslanmış, kafasında yanacak ampülü bilebilir mi la dersin?
nerden bilecek la nerden? en azından, o hırsızın,
o gece o parçayla aydınlanma yoluna gidip, nedenlerini bilemeyiz,
eski işi olan tamirciliğe gerisin geri dönmüş,
dükkanın kepenklerini yukarı kaldırmış ve de
onca tamircinin arasından pimpiriklinin dün geceye kadar hırsızı,
bugünse tamircisi olan bu adamı,
bu tamirci ustasını tercih etmiş olsa gerek,
tahmini sen yapabilirsin di mi sevgili olur.
bir stv anekdotunu daha geride bırakırken,
yazımda ve yayında emeği geçmeyen hiç kimseye bişi demiyorum.
ehe ehe.
başlıkları alt alta okumak başlığında başlığı olmayan yazara bu başlık adı verilir. ne tanım bee. helal valla.
var mıdır böyle bi yazar? ne bilim amk. işim gücüm yok bunu mu araştiriciim.
ben de arada bu ve vari başlıklar sıçsam diyorum şanım yürür belkit. yallah tazyik.
''halk günü''nü en yakın kurulan pazarla aynı güne denk getirerek, o gün için sebze meyve gibi bazı ihtiyaçlarını pazardan tedarik etmek isteyen ekseri ev hanımlarını fiyatlardaki oynamalarla durdurabileceğini zannederek hedef kitle algısı anlayışını yansıtan ekseri varoş/mahalle marketleri; evinden dışarı ağır aksak adımlarla pazara yol alan ev hanımına, en yakın pazara nazaran (''halk günü'nde de''?!) markete daha yakın oturmasına rağmen iki eli kanda da olsa pazara gitmeyi tercih eden, büyük olasılıkla yakın zamana kadar da sıklıkla görüştüğü alt sokaktaki başka bi ev hanımıyla pazar yolunda ya da pazarın içinde karşılaşmaya denk bi haz yaşamayı ve buna paralel ev hanımlarının ota poka aralarında yaptıkları ''gün'' de hissedilen sosyalliği en azından vaad edemediğiniz sürece izlediğiniz, akıl ettiğiniz bu yerel bakışınızın sözüm ona keskinliği giderek körelecektir gibime geliyor. (derdime bak a.q.)
Her erkek porno izler!
Eyvallah, tabii, niye izlemesin de bazı erkekler halen minton visididen izlemeye devam ediyolar gibime geliyor.
Ekmeğini korsan ürünlerden çıkaran, (taştan çıkarmak eskilere özgü bişi) korsanci abiye yaklaşıp direk ''miki film var mı?'' diye, ekseri, soramayan ama korsancı abimizin ''aradığın özel bişi var mı?'' yada hiç uzatmadan ''yeni pornolar geldi abi'' adı altında topladığı filmlerin arkada olduğunu söylediğinde, (neresi olum orası!) ''valla iyi olur, onlara da bakarım'' la cevap veren ve ''normal filmler'' e bakmayı bıçak gibi kesip atıp, ''porno film alan adam realitesi'' ni örtbas etmek için, gerekirse kurşun sıkmaktan da kurşun yemektende korkmayan korsancı abi, bi kaç dakika içinde arkadan filmleri getirdiğinde, ''işler nasıl abi gerçi artık herkes internetten izliyor'' demeyi de ihmal etmeyen, başka bi korsancı abiye sorduğu ''bu tek cd 2 milyon, normal film çift cd o da 2 milyon, niye?'' yi bu scarface kırmasına da sorsam mı diye düşedurduğunda, bu düşünedurduğu suali bu seferlik es geçip, üzerindeki çiziklerden dolayı kimsenin itibar edip almadığı kuvvetle muhtemel bi sidiyi poşetten çıkaran korsancı abinin ''bi sarışın var göreceksin manyak bişşi abi'' diye önerdiği sidiyi eline alarak ''bi ton çizik var bunda'' olmazsa olmaz sualini yöneltip, ''bozuk çıkarsa getiririm bak''a, bi yandan sidiyi tişörtünde silip, ''leke abi leke bulaşmış bi yerden, sidinin öyle göründüğüne bakma sen'' le, ''bilgisayarda izlendiğinde biraz takılıyo ama visidide takılmıyo abi, neyde izliceksin'' le mukabele edilen, ''yok zaten visididen izlicem''le, ''bak olurda takılır, getiririm haa'' yla alışverişini tamamlayıp ''her zaman abi buralardayım, allah bereket versin, iyi akşamlar'' a, ''bereketini gör, iyi akşamlar''la karşılık verip, ''nasıl bi film acaba?'' diye tezcanlı evine yol adamlardır bunlar ve tipten çakozlarsın; evindeki bilgisayara sidi koyup ta mı yoksa visidiye cidi koyupta mı yoksa internet kafedeki bilgisayara sidi koyupta mı yoksa internette sitelere giripte mi yoksa evinde sitelere giripte mi porno film izlediğini.
Eyvallah, tabii, niye izlemesin de bazı erkekler halen minton visididen izlemeye devam ediyolar, aldıkları sidiler bozuk çıkıyo, sidiyi visidinin içine düşürüyolar, zaman sonra bi miki değil de, bozuk çıkma ihtimali göz önünde bulundurup, bi kaç tane miki film almayı da öğreniyolar.
Yazık lan!
yakın akraba geyiklerine bi örnek için burdan buyrun;
En fazla iki katlı, ekseri tek katlı, bi yanı boş, arsa olan, ön cephesi kaba sıvalı, çatısında yeni bi kat çıkma niyetiyle dikildiği belli olan yağmur suyunu yiye yiye aşınmış olan bi kaç direk arasına kurulmuş, evin önünden çatıya uzanan asma ağacının dallarıyla oluşturulmuş kameriyeye ve emektar su deposu ve taa evin inşaatından kalan, lazım olur diye çuvallarda bekletilen ince kuma sahip, herhangi bi yapıyla teması olmayan sıvasız, direk tuğlası görünen yan cephesine, boş arsadan bakıldığında merdiven çıkıntılarının eşlik ettiği eski binaların çevresinde ki arsalar (aslında tarlalar, sonradan arsa adını alacaklar) paranın para zamanı, yok pahasına satılmışlar, her yer çamur içinde diye tenezzül edilip alınmamışlar, kim gelecek de buralarda yaşayacak demişler, yol yok iz yok demişler, oysa vizyon sahibi olsalarmış, eccük ileriyi görselermiş, zamanında üç maaşa 150 metrekare alınan arsalardan, sayıyla, 'bi tanesini ya bi tanesini hiç olmasa akıl edipte alsaydık, şimdi müteahhite verilip bi dükkan ve 3 daire getiren yerimiz olacaktı' diye hayıflanan adamlardan olmayacalardı. Olmayacaktınız, bi aile meclisi toplandığında konuyu 'ah eşşek kafam ah' a getiren babalar, dayılar, amcalar! Olmayacaktınız!
alınan içeceğin, örnekse kola, şisesinden bardaklara üleştiren adama mı denir artık ne denir.
Kola doldurmaya razı olup, (ekseriyetle) şişe kolayı herkese eşit dağıttıktan sonra geri kalanını kafaya diken adam, normalde, ''kolaları ben niye dolduruyorum ki hizmetçiniz ni var?'' diye düşünen ama kolalar dağıtılırken kendisine kalmama ve ya eşit dağıtılamayıp kolanın kendisine kalmaması neticesinde, bardağına diğer dolu bardakların üzerinden kola konulması ki çok onur kırıcı bi durumdur bu?! ihtimalini bu şekilde en aza indirmeyi amaçlayan ve de artarsa da ''kolaları herkese dağıttıktan sonra artarsa onu dolduran kişi içer!'' düsturunu benimseyen adam olduğu yönünde onulmaz şüphelerim var.
Bulunmak zorunda olduğu bi yerde kaynaşma imkânı bulamayan birinin varlığından haberdar etmek, beni de aranıza alın lan ibneler yollu mesajı vermek için izlediği yolların başında yerli yersiz gerekli gereksiz bişiler ısmarlamak var gibi.
tutunacak yer. tutmaç
otobüste, metroda neyin yerinden kalktığında falan, tutamaçlara kafan değdiğinde refleksle sankit sert bi yere çarpmışsın gibi kafayı eğmeler de filan hissettiğin aptal duyguyu hatırlatayım mı sana da?
lay lom lom yol alırkene, sokakta top peşinde koşan veledlerin, bile isteye veya yanlışla hedefine maruz kalan kişi.
Kafasına top çarpan adam olmak sinir bir durum. bi kere, hayalarına top çarpan adam dan sonra, halet-i ruhiyeyi alt üst eden, karizmasını?! yerle bir eden şeylere muazzam bi örnek teşkil ediyor. Yalandan bi ''acımadı ki'' şebekliği ile sırıtırsın ya da işi deliliğe vurup, yolun ortasında top oynayan o bastı bacaklardan bi tanesinin tabiri caizse şifahen mihaen ağzına sıçarsın.
takibe aldığı yada hasbelkader denk geldiği sözlük yazarlarından akılda kalan cümlelerdir. bi örnekle süslemek isterdim ama hangi birini giri olarak değerlendiriim bilemedim. o yüzden ben pas.