şimdi bunun sınırı gerçekten çok belirsiz. fazıl say'ın aldığı cezadan yola çıkarsak aslında biz bu konuyu nerden bakarsan bak tutarsız ve ikiyüzlü bir şelikde ele alıyoruz.
bu konuda ikisinin arası diye birşey var ve ne olduğu belli değil. yani ya arabistan gibi allaha inanmıyorum diyeni cezalandıracaksın ya da avrupa ülkeleri gibi bu konuda bir sınır koymayacaksın.
şu şekilde anlatayım derdimi. şimdi ben allaha ve islama inanmıyorum desem kimse beni yargılayamaz değil mi? bunun benim kişisel görüşüm olduğunu ve istediğim gibi düşüneceğimi söylerler.
ama ben desem ki kuran muhammedin yazdığı uydurma bir kitaptır desem ailemi bile tehdit edecek boyuta varabilir iş. peki ilk dediğim ile ikinci dediğim arasında düşünsel olarak ne fark var. yani ben aslında islama inanmıyorum derken, muhammede ve onun kitabına inanmıyorum anlamına gelmiyor mu? o kitabı allahın gönderdiğini düşünsem zaten inanırım. burda ben bir karmaşa olduğunu düşünüyorum.
ayrıca halkın benimsediği dini değerleri aşağılama suçu bence saçmalığın daniskası. halkın inandığı değerleri değil de halkı aşağılamak suç olmalı. çünkü benim nezdimde kutsal olan insandır. başkası benim inandığım değeri aşağılıyor diye onun değeri düşüyorsa afedersin amına koyum ben öyle değerin.
hiç bir dinin veya görüşün değeri bu şekilde aşağılanmaz. amerikalılar dizi ve filmlerinde hristiyanlığı itin götüne sokuyorlar fakat en dindar batı toplumlarından birisi amerikadır. demekki bu şekilde değeri düşmüyormuş bu değerlerin.
nefret suçu ve ifade özgürlüğü arasında çok ince bir çizgi var ve biz bu ayrımın ne yazıkki farkında değiliz. bir ideolojiyi ona inanan toplulukları aşağılamadan istediğimiz şekilde eleştirebiliriz. ideolojilere inanmasak bile saygı duymak zorunda değiliz. insana saygı duymak zorundayız.
edit: bu kadar uzun zırvayı kimse okumaz ama yazdık işte.
bu hafta sonu iş için uzun süreli rusyaya gideceğim. ama sanki rusyaya değilde ölüme gidiyor gibi hissediyorum sevgili sözlük. o yüzden gördüğüm her kadınla yatmak, bulduğum her yemeği yemek, içebildiğim herşeyi içmek istiyorum. sanki hayattan alabileceğim herşeyi bir an önce almak zorundaymışım gibi hissediyorum.
sanki bu dünyaya birşey bırakamadan gidiyormuşum hissi var. yaşadığım hayattan pişman değilim ama sanki az yaşamışım gibi hissediyorum. bu da çok normal 24 yaşındayım. üniversitede yenebilecek her boku yedim ama içimde bir boşluk ile bineceğim uçağa.
peygamber efendimizin ve onun tebliğ ettiği kitaba iman edenlerin mekkeli putperestlerden gördükleri eza ve cefa nedeniyle medine'ye hicretlerinden 1080-1082 yıl, isa aleyhisellamdan ise 1670 yıl kadar sonra, şevval ayının üçüncü gecesi, debdebesi ve cağcağasıyla yedi iklim dört bucağa nam salmış o kostantiniye şehri, gökyüzündeki karanlık bulutların altında yorgun bir dev gibi uyumaktaydı.
fenerbahçe ilk 40 dakika gayet iyi top oynamıştır. ilk maçta 2-0 kazanan takımdan hücum bekleyen insan ya maldır ya da futboldan anlamıyordur.
ama daha sonra gökhan gönülün de bahsettiği psikoloji ağır basıp takım iki pas yapamaz hale geldi.
ardından bence faul olmayan bir pozisyondan gol geldi. biraz toparlanır gibi olduk ama gamsızlıkda memnun kaygısız ile yarışabilecek bir insan olan baroni sayesinde orta saha bir türlü toparlanamadı.
ardından bonus kafamızın girişi 30 saniyede etkisini gösterdi ve ondan sonra zaten herşey bitmişti.
aykut kocamana çok kızdık çok bağırdık ama itiraf ediyorum ki bende olmayan vizyon varmış onda. bir kere bizim gibi maçı 10 dakika ilerisi olarak değil 90 dakika olarak düşünüyor.
biz pek sevmiyoruz ama kontrollü pas oyununu oynatmakta ısrar etti ve meyvesini topluyor. şu anda fenerbahçede hangi oyuncu değişirse değişsin belirli bir takım şablonundan kopuş olmuyor. bu oyun ilerki yıllarda biraz daha tempo kazanırsa çok fantastik şeyler olabilir. şu anda fenerbahçenin tek eksiği tempo.
aykut hocanın da bunun farkında olduğu ve samandıraya bunun için özel bir sistem getirtmek üzere olduğunu biliyoruz.
bu eşleşmede galatasaray adına en dikkat çeken şey forvet sayısını azalttıkça başarılı olmasıdır.
hatırlayalım madriddeki maçı. ilk yarı 2-0. galatasaray umutu çıkarıyor, ikinci yarı 1-0. tabi bunda madridin vites düşürmesinin de payı var. ama olsun.
burdaki maça bakıyoruz. ilk yarı inanılmaz silik bir galatasaray. ikinic yarı forveti çıkarıyorsun. aman allahım 3 gol. herkes lan yoksa derken elmander giriyor ve son 7-8 dakika yeniden madrid kontrolü alıyor ve önemsiz de olsa golü atıyor.
şunu demek istiyorum sevgili sözlük ahalisi. iki takım arasında inanılmaz bir kalite farkı aşikar. fatih terim ordaki maçta en azından haddini bilseydi de tüm dünya bu gece almanyadaki mucize yerine galatasarayın mucizesini konuşsa fena olmaz mıydı?
ben bir fenerli olarak madridin bu kibirini gördükten sonra inanılmaz istedim ama olmadı. sağlık olsun.
en azından türk futbolu adına biz daha ölmedik diyebildi galatasaray.
kim olursan ol futbolda rakibini küçümsersen, lakayt oynarsan cezanı keserler. madrid ilk yarının sonlarına doğru ve ikinci yarının başında ne işimiz var burda bitse de gitsek havasına girince galatasaray cezasını kesti.
galatasaray ez azından türkiye liginin son şampiyonu bu kadar aşağılanamaz dediği için kendisine teşekkür ederim. kralın kibirli askerlerine türkiyenin daha katar olmadığını kanıtladılar helal olsun.
eski haberlerini üst sıralara koyarak ısıtıp yeniden sunan site. hastasıyız ayrı konu ama kullanıcıların da içeriğe katkı yapabildiği bir siteden daha zengin bir içerik bekliyor insan.
o savaşları çıkaranlar kola şirketleri olsaydı doğru olurdu. fakat savaşları çıkaran petrol şirketleri olduğundan "dur arabayla biraz turlayım da iki arap ölsün" demek daha mantıklı.
normal şekilde öldüğünü düşündüğüm insan. sonuçta bu ülkeye serbest piyasa dediğimiz olayı gerçek anlamda getirmiş insandır kendisi. neden ve kimler tarafından öldürülmek istensin bunun cevabını veremiyorum?
üzülerek söylüyorum ki fenerbahçemizin avrupa kupalarındaki 2 yıl için son maçı. büyük ihtimalle rövanşı dahi oynayamayacağız. tek umudum uefanın lazioya da kıl olması. ama onların arkasında italya federasyonu olur. biz yine afedersin başını alan taraf oluruz.
hiçbir istanbul takımı taraftarının bu hakeme diyecek bir lafı olmamalı. sadece gs için konuşmuyorum orda fb veya bjk olsaydı da aynı şekildeydi.
istanbula gelen bir anadolu takımı hakem tarafından nasıl muamele görüyorsa bugün de gs madridde aynı muameleyi gördü. bu futbolun bize "karma bitch" deme şekliydi. burak yılmazın penaltısı da aynı şekilde.
sonuçta hakemin düzgün bir maç yönetmesini isterdik ama bazen büyük takımların ismi hakem heyetini psikolojik olarak etkiliyor. yukarıda dediğim gibi türkiyede de durum çok farklı değil.
hepsini bir kenara koyduğumuzda sürpriz bir sonuç değil zaten ortada olan. ben bir fenerli olarak galatasarayın buraya kadar gelmesinin bile çok büyük başarı olduğunu düşünüyorum.
bu tarz maçlarda sürpriz yapabilmek için iyi oyun ve şansın yanınızda olması lazım. bugün gs de ikisi de yoktu.
bir sözümde fatih terime. tamam cesur adamsın, 3 kilo taşağın var falan. ama barcelona bile bu stadda bu takıma karşı belirli çekinceler taşırken bu kadar cesaret biraz fazla değil mi? burada ne kadar az yersem o kadar iyi mantığında olması gerekiyordu ki ikinci yarı bunun farkına vardı biraz.
tamam madride yenilmek sana birşey kaybettirme ama futbolun da bazı gerçekleri var. tek maç olsa haklısın derim. ama eleme sisteminin de bazı gerçekleri var. fatih terim elde ettiği tüm başarıları bu düşünce sistemine göre elde etti bende biliyorum ama ben hala gerçekçi ve sürdürebilir olduğunu düşünmüyorum.
leyla ile mecnunun erken versiyonu. her bölümü ayrı bir kalitedir. yazarı gani müjdeydi. arada bir politik göndermeleri vardı. tabi şimdi padişahımız 1. tayyip sayesinde politize olmuş mizah düşünülemez. fakat o zamanlar vardı böle şeyler. kimse de kızmazdı. ülkeye ileri demokrasi geldiğinden beri düşünemez olduk.
bu kadar ilgi devam ederse kendisine, büyük ihtimalle balon olup uçacak. aykutun dediği gibi bırakalım bir kendi haline gelişsin inceden. zaten gelecek sene ilk 11 e girer. ama bu sene fiziksel anlamda ilk 11 i kaldıramıyor. antalya maçında gördük bunu.
görünen o ki şampiyonluğu verdiğimiz maç daha doğrusu alamadığımız maç. karşımızda 12 milyon euro bütçeli kadınlar basketbolunun barcelonası var. bizde az değiliz ama görünen o ki bir alex değiliz.
canınız sağolsun kızlar. bize yaşattığınız gurur da yeter. bu sene olmadı gelecek seneye, o da olmadı ondan sonraki seneye şampiyon olacağınıza eminiz.
çünkü siz türk sporunun alışık olmadığı bir biçimde planlı olmanın, sabırlı olmanın, devamlılığın ürünüsünüz. o yüzden arkanızda bu taraftarın desteği ile başarısız olmanız mümkün değil. zaten başarısız da değilsiniz.